Doç. Dr. Birol ERTAN

Doç. Dr. Birol ERTAN

KIBRIS SORUNUNDA GERÇEK ÇÖZÜM

 

Liderler arası görüşmeler, planlar, BM parametreleri, Cenevre görüşmeleri derken, Kıbrıs adasında Türk ve Rum tarafları arasında adil ve eşit koşullarda düzenlenmiş bir Birleşik Kıbrıs formülünün gerçekleşmeyeceği anlaşılmış durumda. Bu konudaki görüşümüzü yıllardır ifade ediyoruz ve Rumların iki yüzlü ve zamana oynayan tavırlarını detaylarıyla yazmaktan bıkıp usanmış durumdayız. Bugün geldiğimiz noktada, Birleşmiş Milletler'in etkisizliği de ortaya çıkmış durumdadır. Dünyanın her bölgesinde hayal kırıklıkları yaşatan ve güven vermeyen BM, Kıbrıs konusunda da en ufak bir adım atılmasını sağlamayı başaramadığı için süreçten kendi inisiyatifi ile çekilme noktasına gelmiştir. İlerleyen günlerde, BM'nin süreçten çekilmeye dönük adımlarını hep birlikte izleyeceğiz.

Rumların BM tarafından tanınmış AB üyesi bir "devlet" olarak kabul edilmesi yoluyla ödüllendirilmesinin de etkisiyle iki yüzlü ve güvenilmez diplomasileri ile yaptıkları şımarıklıklarının başta BM yetkilileri olmak üzere herkesi patlama noktasına getirdiği açıktır. Gelinen bu noktada, Kıbrıs Türkleri için yeni bir açılımın kapısı aralanmak üzere.

Türkiye'nin giderek artan önemi ve gücü karşısında Yunanistan'ın iflas noktasına gelmesi, AB'nin siyasal bütünleşmeyi gerçekleştiremeyip ekonomik krize teslim olmuş görünmesi ve özellikle İrlanda, Portekiz, İspanya ve diğer ülkelerde yeni iflas beklentileri içine girilmesi,Kıbrıs sorununda gerçek çözümün yolunu aralayan önemli gelişmelerdir. Peki, nedir bu gerçek çözüm?

Her türlü çabaya ve iyi niyete rağmen adada eşit ve adil koşullarda bir çözümün önünde engel oluşturan Rum-Yunan mantalitesi, küresel gelişmelerin de etkisiyle Kıbrıs sorununda yeni bir aşamaya gelinmesini kaçınılmaz hale getirdi. Öncelikle, Kıbrıs sorununda yön değişimini yaratacak olan küresel gelişmelerden söz etmekte yarar var.

Küresel güçler açısından Orta Doğu'nun artan önemi ve Orta Doğu ülkelerinde yeni askeri operasyon hazırlıkları içine girilmesi, Kıbrıs adasının önemini daha da arttırmıştır. Akdeniz'in ortasında batmayan bir uçak gemisi kimliğiyle Kıbrıs'ın artan stratejik önemi, birçok ülke ve gücün adada söz sahibi olma çabalarına neden olmaktadır. Bu güçler arasında Kıbrıs adasının tümünün AB içine alınması planları doğrultusunda Almanya, Orta Doğu ve Kuzey Afrika küresel projesinde etkin olma kararlılığı içine giren Fransa, Akdeniz'e açılmak planlarını gündeminden hiç düşürmeyen Rusya ve Orta Doğu'da kapana kısılmak üzere olan İsrail, Kıbrıs üzerinde etkili olabilmenin yollarını arıyor. Diğer yandan, adada egemen üslerini bulunduran İngiltere ve küresel güvenlik politikasıyla ülke güvenliğini bütünleştirme stratejisiyle ABD, Kıbrıs adasında daha etkili olmaya çalışan ülkeler olarak öne çıkıyor. Özellikle İngiltere'nin egemen üslerinin ABD tarafından etkin biçimde kullanılmaya başlaması ile Birleşik Kıbrıs'ın ABD-İngiliz politikaları açısından kabul edilemez noktaya geldiği de gözlerden kaçmıyor.

Kıbrıs adasının bütün olarak AB içine alınmasının Almanya'nın adada etkisi ve denetimini arttıracağı gerçeği, Amerikan-İngiliz çıkarlarına temelden aykırı bir gelişmedir. Bu durumda, Kıbrıs adasında birleşik bir devletin ABD ve İngiltere için kabul edilebilir olması asla söz konusu olmayacaktır. Bunun karşısında, Almanya ve Fransa ise Kıbrıs adasında etkili olmak için federal bir Kıbrıs çözümünü desteklemektedir. Rusya'nın da ABD-İngiliz politikalarını desteklememek doğrultusunda Almanya ile birlikte hareket etmesi kaçınılmazdır. Bu gelişmeler, Kıbrıs sorununun küresel bir soruna dönüştüğünün kanıtlarıdır.

Küresel güç odaklarının Kıbrıs konusunda derin görüş ayrılıkları içine girmesi ve AB sürecinin ekonomik kriz, euro'nun sallantıda bulunması ve AB içinde Almanya'nın yükselen etkisinin azaltılmasına yönelik politikalar üretilmeye başlaması, Kıbrıs adasında Türk varlığının korunmasını milli bir dava olarak gören Türkiye ve Kıbrıs Türkleri açısından Kıbrıs konusunda yeni fırsatlar yaratacak gelişmelerdir. Pro-aktif ve akıllı bir diplomasi ile ulusların kendi kaderlerini tayin etme hakkı doğrultusunda Kıbrıs Türklerinin egemen ve bağımsız devletinin uluslararası topluma kabul ettirilmesi stratejisinin yürürlüğe konması için en uygun zaman dilimi içine girilmiştir.

Kıbrıs Türk tarafının uzun zamandır yürütülen görüşmelerde her türlü iyi niyetli yaklaşımının Rumlar tarafından karşılık görmemesi, Rum diplomasisinin Rusya, İsrail, Fransa ve Almanya ile yakınlaşarak adanın jeo-stratesini pazarlama arayışı içine girdiğinin ortaya çıkması; bu gelişmelerden rahatsız olan küresel güçler ve ülkeler başta olmak üzere uluslararası toplum nezdinde başka çözümlerin savunulmasını kolaylaştırmaktadır.   

Avrupa Birliği'nin etkisi ve çekim gücünü yitirmesi, Rumların iyi niyetli olmayan ve zamana oynayan tavırlarının anlaşılması, Türkiye'nin bölgesel bir güç olma noktasından küresel bir güç noktasına yükselmeye başlaması, adanın her iki tarafında birleşik Kıbrıs biçimindeki bir çözüm umudunun iyice zayıflaması gibi önemli gelişmeler; Kıbrıs Türkleri için B Planı'nın gündeme taşınmasını zorunlu hale getirmektedir. Bu B Planı, KKTC'nin İslam Konferansı Örgütü gibi uluslararası örgütlerin de desteğiyle egemen ve bağımsız bir devlet olarak uluslararası toplumun gündemine getirilmesidir. 

Kıbrıs adasında Türk varlığının korunması ve kalıcı biçimde güvenceye alınması  için Kadife Ayrılık formülünün savunulmaya başlaması ve bu konuda adımlar atılmaya başlamasının zamanı gelmiştir. Kıbrıs adasında gerçek çözüm, egemen ve bağımsız iki devletli bir ortamda barış içinde bir arada yaşama formülüdür. Yakın zamanda ortaya çıkacak sürprizlere hazır olun.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar