Ordu Movsesyan Ermeni Okulu’ndan Akşam Kız Sanat Okulu’na Ermeni kızları

Ordu Movsesyan Ermeni Okulu’ndan Akşam Kız Sanat Okulu’na Ermeni kızları

Bir insan onu hatırlayan son kişi öldüğünde ölür. İnsan, bir hikâyeye dönüşmediği; hatırlanmadığı ve anlatılmadığı zaman ölür. Ordu Ermenileri ve Rumları, bu toprakların güzel çocukları hikâyeleriyle yaşayacaklar

güven bayar 19 ekim haftalık

Ordu Kız Akşam Sanat Okulu yıllığında gördüğüm Ermeni kızlar, aynı zamanda yıllardır sürdürdüğüm sözlü tarih görüşmelerinin bir kısmını gerçekleştirdiğim kişilerdir. Bu görüşmelerde, cemaatin kapatılan ya da yıkılan okulları ve anadilde eğitim sorunu, ne yazık ki görüşmelerin merkezine oturan Ermeni Tehciri utancının, yaşanan büyük acıların ve kayıpların hep gölgesinde kalmıştır.

Osmanlı döneminde gayrimüslim cemaatlerin kendi okullarını kurup yönetme hakları vardı. Kapsamlı bir özerklikten yararlanan bu okulların sayısı 1894 yılı verilerine göre 6437’ydi. Cumhuriyet öncesi 1913-1914 yıllarına dair verilere göre ise, Anadolu'da 2596 azınlık okulu bulunuyordu. Bunların 1245’i Rum, 1084’ü Ermeni ve 131’i Musevi okuluydu. Bugün 16 Ermeni, 6 Rum, 1 Musevi ve 1 de Süryani okulu olmak üzere sadece 24 azınlık okulu bulunuyor. Bu okulların 23’ü İstanbul’da. Biri ise İmroz’da (Gökçeada) 1964’te kapatılan Rum Ortaokulu ve Lisesi 2013 yılında eğitime tekrar başladı. Süryani Anaokulu Özel Mor Efrem ise 2014’te açıldı. Bu okulla birlikte Süryaniler anadillerinde eğitime 86 yıl sonra kavuşmuş oldu.

Cumhuriyet sonrası Anadolu'da eğitim ve öğretime devam edebilen azınlık okulu kalmadığı gibi, 1915 Ermeni Tehciri’nden sağ dönebilenler ise "tehlikeye yol açabilir" takip ve fişlemelerinden, 13 Ocak 1928'de başlatılan ve 1930'lar boyunca devam eden ve azınlıkların kendi dillerini konuşmalarını engellemeyi amaçlayan hükümet destekli kampanyalar karşısında dillerini çocuklarına öğretme konusunda endişe duydular. Kendi dillerini öğrenemeyen o çocuklar kendi çocuklarının öğrenmelerini istedi ve İstanbul'a göç ettiler.

İstanbul’da azınlık okullarında okuyan çocuklar her gün “Türküm” diye bağırtılırken, aynı zamanda bu çocuklara her fırsatta Türk olmadıkları ve Türklerle eşit de olamayacakları hatırlatıldı. Bu okullar kuşku ile bakılan, ayrılıkçı fikirlerin aşılandığı yerler olarak görüldüklerinde milli bir kültürün, yani herkesin Türk olduğu bir toplumun oluşturulması önünde engel olarak görüldüklerinde, yer yer yabancı okullar ile aynı kategoride konumlandırıldı ve başlarına Türk müdür başyardımcısı dikilerek onlara hep öteki oldukları hatırlatıldı. Okul yöneticileri sitem ederler mesela: “Anayasa hepimize Türk diyor ki bu eleştirilen bir şeydir, ama madem hepimiz Türk’üz, neden öz Türk olduğunu düşündüğün müdür başyardımcısı gönderiyorsun okula?” diyerek. Hakikaten de öyledir. Sonra bu okullara mütekabiliyet ilkesi de uygulanıyor. Yetmiyor dış politikaya göre muameleler yapılıyor okulllara. “E hani Türk’tük” demez mi o zaman insanlar? Aslında bu devletin içinde bulunduğu genel bir çelişkidir. Hem herkesi Türk yapmaya çalışır, hem de yeri gelince Türk olmayanlara karşı türlü ayrımcılıklar yapar.

Bugün hala ayakta olan 1857 tarihli Movsesyan Ermeni Okulu, Ordu Ermeni Cemaati’nin bugüne gelebilen tek bellek mekânıdır. Hem Ermeni cemaatinde hem de Rum cemaatinde kiliseler ve okullar bir kompleks gibi yan yanadır. Ordu Movsesyan Ermeni Okulu’nun da tam karşısında, 1852 tarihli Ordu Surp Asdvadzadzin Meryem Ana Ermeni Kilisesi bulunuyordu; ancak 1939’da Vali Bekir Sami Baran tarafından yıktırıldı. O kadar sağlam bir kiliseymiş ki yıkım işlemi aylarca sürmüş, alt apsisi ise hala ayakta ama üstünde 1976 tarihli Zaferimilli Camii var.

Movsesyan Ermeni Okulu’nu yalnızca bir eğitim kurumu olarak düşünmeyin. Ermeni Tehcir öncesi, Ordu’da sahnelenen ilk tiyatro oyunu dahi bu binada sahnelenmiştir. Hovagim Hovagimyan’ın henüz Türkçeye çevrilmemiş Badmutyun Haygagan Bondosi (Ermeni Pontusu’nun Tarihi, Beyrut: 1967) adlı kitabında, Ordu’da Aleksan Kabadiyan öncülüğünde hangi tiyatro piyeslerinin oynandığı dahi yazar: Haşmetli Dilenciler, Bağdasar Ağa, Manuk Ağa, Öğretmenin Kızı ve Sekiz Kuşağın Mirası… Ayrıca cemaat, dini bayramlarda, özel günlerde ve düğünlerde de burada toplanıp bir araya gelir. O yüzden Movsesyan Ermeni Okulu’nun “Ordu Kent Hafıza Merkezi” olması için uzun süredir çabalıyorum ama taşlar dile geldi, kurumlardan hala ses yok!

Ordu Movsesyan Ermeni Okulu (1857-1939) Öğretmenleri
Soldan sağa: Lusintak, Bayan Tirakyan, Kapriel Dzarugyan, Varjabedyan, Aram Manukyan (Sarkis Hovanesyan) Oturan-Onnig Tirakyan, Aşod Hovsepyan (Dikran Tevoyants) Haig Şiroyan (Օրտու - Ordu)
Planlanan Ordu Kent Hafıza Merkezi görseli
Planlanan Ordu Kent Hafıza Merkezi görseli
Ordu Movsesyan Ermeni Okulu kitaplığı damgalı
Taş üstünde “Maghakordz Krikori vorti”; Elekçi Krikor oğlu yazıyor.

Anadolu Ermenilerinin, anadilde eğitim için doğup büyüdükleri topraklardan ayrılışı ve bu büyük beyin göçünün Anadolu kentleri üzerindeki sosyokültürel etkileri, kapsamlı bir araştırma konusudur. Kürt sorununun da merkezine oturan anadilde eğitim meselesi, erken Cumhuriyet döneminden bugüne süregelen tekçi devlet anlayışının en tartışmalı alanlarından biridir.

Konuyla ilgili yakın döneme dair hatırladığım; Doktor Dikran Toraman ve Madlen Hanım, 1977 yılında İstanbul’da evlendiğinde Madlen Teyze, Dikran Amca’ya tek bir şart koşmuş: “Çocuğumuz olursa bir Ermeni okulunda eğitim alacak! Ancak o zaman gelirim seninle Ordu’ya!” Kızları Elmon 1978’de Ordu’da doğup altı yaşına geldiğinde, Dikran Amca’ya yıllar önce verdiği söz hatırlatılır; ancak o, ne Ordu’yu ne de eczacı kız kardeşi Ardem’i bırakıp gidemez ve “Bir Türk okulunda okusun.” önerisinde bulunur. Bu evlilik belki resmî olarak bitmez ama Madlen Teyze, Elmon’u da alarak İstanbul’a gider. Araya giren bu mesafe yıllar geçtikçe daha da büyür ve Dikran Amca vefat edene kadar da hiç kapanmaz.

Ordu’nun çok kültürlü tarihi elbette yalnızca Ermenilerden ibaret değil. Geçmişte bir Pontus güzeli olan Ordu’dan (Kotyora) söz ederken Rumlardan ve kent belleğinden silinen, daha doğrusu silinmeye çalışılan Rum kiliseleri ve okullarından bahsetmesek olmaz. 30 Ocak 1923 tarihinde Türkiye ve Yunanistan arasında imzalanan Nüfus Mübadelesi Sözleşmesi uyarınca, 1,5 milyon insan doğup büyüdükleri topraklardan zorunlu göçe tabi tutulmuştu.

Cumhuriyet sonrası Ortodoks Rumlardan tek bir aile bile kalmadığı gibi, Rum okulları da ya Türk okullarına dönüştürüldü ya da tamamen yok edildi. Mübadele sonrasında yok olan belleğin izini süren en köklü kurumlardan biri, Atina’da bulunan Küçük Asya Araştırmaları Merkezidir. Merkezin gerçekleştirdiği binlerce sözlü tarih görüşmesi içinde 39 Ordulu Rum’un anlatısı da yer alır; ancak bu görüşme kayıtları hâlâ yayımlanmamıştır.

Oysa 1920 öncesinde, Ordu (Κοτύωρα–Ορντού) kazasında ve köylerinde binlerce Rum yaşamaktaydı. Taşbaşı Rum Mahallesi’nden Keçiköy ve Saray Mahallelerine uzanan bölge ile Düz Mahalle, yani Rum Düzü ve Elmalık (Şarkiye) Mahallesi Rum nüfusun yoğun olarak yaşadığı yerlerdi. Kent merkezinde adlarını kiliselerden alan üç mahallede Aya Yorgi (Hagios Georgios), Hypapante ve Aya Nikola’da beş bine yakın Rum yaşıyordu. Kentte, biri Psomiadis (1878) adını taşıyan üç erkek okulu, Polikarpos Kız Okulu ve bir de Protestan Rum okulu bulunmaktaydı.

1945–1946 öğretim yılında Saray Mahallesi, Ulu Gazi Caddesi üzerinde “Akşam Kız Sanat Okulu” adıyla eğitime başlayan okul, Ordu’da erken Cumhuriyet döneminin en ikonik yapılarından birisidir. Özel idare tarafından inşa edilen ve 1923–1924 öğretim yılında “Kız Muallim Mektebi” olarak açılan okulun müdireliğine Huriye Hanım (Genç), müdüre yardımcılığına ise Mebrure Akyol (Gazeteci Mete Akyol’un annesi) getirilmiştir. Akşam Kız Sanat Okulu’nun 1945-1946 yıllarında eğitime başladığı yapının öncesine, yani 1923–1945 yılları arasına bir göz atalım:

Ordu Kız Muallim Mektebi’nin ilk fotoğrafı – 1924, Güven Bayar Arşivi

Osmanlı Devleti’nde kızlar için ilk iptidaiye (ilkokul) ve rüştiye (ortaokul) mektepleri 1858 yılında açıldı. 1869 tarihli Maârif-i Umûmiyye Nizamnâmesi’nde (Genel Eğitim Yönetmeliği’nde), bu okullara öğretmen yetiştirmek amacıyla bir kız öğretmen okulunun açılması öngörüldü ve okulun açılışı 26 Nisan 1870’te gerçekleşti. Dârülmuallimât adıyla, İstanbul’un Sultanahmet semtinde bir konakta eğitime başlayan kurum Tanzimat süresince de tek okul olarak varlığını sürdürdü. Bu ilk kız öğretmen okulu, Dârülmuallimât-ı Sıbyan ve Dârülmuallimât-ı Rüştiye bölümlerinden oluşuyordu. Ayrıca bu bölümler de müslim ve gayrimüslim öğrenciler için ikiye ayrılmıştı. Sıbyan muallimliğinin öğretim süresi iki, rüştiye muallimliğinin süresi ise dört yıldı.

Cumhuriyet’in ilanından sonra, 14 Ağustos 1923 tarihinde kurulan Fethi (Okyar) Hükûmeti programında bulunan:

“Maarif Vekâletince, bu seneden itibaren memleketin muayyen noktalarında dârülmuallimin (erkek öğretmen okulu) ve dârülmuallimât (kız öğretmen okulu) ile tam devreli liseler açmak suretiyle kuvvetli irfan merkezleri tesis edilecektir.” kararı doğrultusunda, Ordu şehrinde de 1923–1924 öğretim yılında Kız Muallim Mektebi açılmıştır. 1923 doğumlu Sıtkı Çebi, Ordu Şehri Hakkında Derlemeler ve Hatıralar adlı kitabında o döneme dair süreci şöyle aktarıyor:

“Açılışta okulun kadrosu yeterli değildi ve kız öğrenci sayısı da ilk yıl olduğu için henüz istenilen seviyeye ulaşmamıştı. 1926–1927 ders yılında Kız Muallim Mektebi’nin 16 öğretmeni ve 59 öğrencisi bulunmaktaydı. Öğretmen sayısının yüksekliğine rağmen kız öğrenci sayısı oldukça düşüktü. Basında çıkan haberlerde:; “Durumu müsait olsun ya da olmasın, her il merkezinde bir muallim mektebi açma yoluna gidilmiştir. Ancak bu mektepler evden bozma, köhne binalar içinde vasıfsız ve kifayetsiz öğretmenlerin yetişmesine sebep olmuştur.” ifadeleri yer almaya başlamıştı. Bu haberler üzerine, muallim mektepleri Maarif Vekaleti’ne devredilerek umumi bütçeye alınmış, öğretmen yetiştirilmesi belli bir program dahilinde Vekâlete bırakılmıştı. Bu süreçte yurt genelinde Kız Muallim Mektepleri’nin sayısı 7’ye, Erkek Muallim Mektepleri’nin sayısı ise 13’e düşürülmüştür.”

Yukarıda okuduğumuz süreç, Ordu Kız Muallim Mektebi’nin de 1927–1928 yılında kapatılarak, öğrencilerin de Edirne Kız Muallim Mektebi’ne gönderilmesi ile son buluyor. Kız Muallim Mektebi’nden boşalan binaya 1927–1928 eğitim yılında yani aynı yıl “Ordu Orta Mektebi” taşınıyor. Bu yıl, aynı zamanda Ordu’da karma eğitime geçilen yıldır. 1939 Erzincan Depremi’ne kadar Ordu Orta Mektebi olarak kullanılan okul binası depremde tüm kentte hasar gören yüzlerce yapı gibi çatısı çöküp kullanılamaz hale geliyor. Bir süre sonra çatının çöktüğü üçüncü kat tamamen kaldırılıp çatı ikinci kat üzerine yeniden yapılıp, arka tarafındaki yatakhane kısmıyla birlikte 1942 yılına kadar eğitim ve öğretime devam ediyor.

Ordu Orta Mektebi, 1935
Güven Bayar Arşivi
Güven Bayar Arşivi
Güven Bayar Arşivi
Güven Bayar Arşivi
Güven Bayar Arşivi
Güven Bayar Arşivi

Ordu Orta Mektebi 1942-1943 eğitim yılında Kız Muallim Mektebi binasından ayrılıyor ve Güzelordu İlk Mektebi binasına geçiyor. 1945–1946 eğitim-öğretim yılında ise postane binasının karşısındaki yeni okul binasına taşınıyor. 1983–1984 eğitim-öğretim yılında Millî Eğitim Bakanlığınca okulun adı “Merkez İlköğretim Okulu” olarak değiştiriliyor. Ben de anaokulu sonrası ilk ve ortaokulu burada okudum. 1995–1996 öğretim yılında ise Selimiye Mahallesi Dik Sokak’taki yeni binasına taşınıyor. Bugün de aynı yerde eğitime devam ediyor.

Güven Bayar Arşivi
Güven Bayar Arşivi
Güven Bayar Arşivi
Güven Bayar Arşivi
Güven Bayar Arşivi

Ordu Akşam Kız Sanat Okulu da Orta Mektep’ten boşalan yapıda 1945–1946 öğretim yılında eğitim-öğretime başlamıştır. İlk yıl 101 öğrenci kaydedilmiştir. Ordu ilindeki kız öğrencilerin çeşitli meslek alanlarında yetiştirilmesi amacıyla 1945 yılının Ekim ayında eğitime başlayan “Ordu Akşam Kız Sanat Okulu”, 1955–1956 öğretim yılında Millî Eğitim Bakanlığı tarafından “Kız Enstitüsü”ne dönüştürülmüş ve beş yıllık eğitime geçmiştir. Aynı dönemlerde Ordu Erkek Sanat Okulu da yani 1946 yılında, o dönem şehir itfaiye binasının üst katında açılmıştır. Okulun kendi binasının temeli 5 Mayıs 1954 tarihinde atılmış ve 1955–1956 öğretim yılında tamamlanmıştır.

1952–1953 öğretim yılında “Kız Sanat Okulu” adıyla üç yıllık eğitim verilmiş, 1954–1955 yılında ise ilkokuldan sonra beş yıllık meslek eğitimiyle okulun adı “Kız Enstitüsü” olmuştur. Bu dönemde öğrenciler tüm branşlarda eğitim görmeye başlamıştır.

1966–1967 öğretim yılından itibaren ortaokul ve lise bölümleri ayrılmış, lisede branşlaşmaya geçilmiştir. “Kız Sanat Ortaokulu ve Kız Enstitüsü” adıyla eğitime devam eden okulun adı, 1974–1975 öğretim yılında 9. Millî Eğitim Şûrası kararıyla “Kız Meslek Lisesi” olarak değiştirilmiştir.

1996–1997 öğretim yılında ortaokul kısmı kapatılarak yalnızca üç yıllık lise bölümüyle eğitim sürdürülmüş, 2001–2002 öğretim yılında erkek öğrencilerin de alınmasıyla “kız” kelimesi kaldırılmış, okulun adı “Anadolu Meslek Lisesi” olmuştur. 2013–2014 öğretim yılında ise adı, bugün de aynı şekilde olan “Boztepe Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi” olarak değiştirilmiştir.

Ayrıca Ordu Akşam Kız Sanat Okulu’nun eğitime başladığı 1923 tarihli Kız Muallim Mektebi binasının bugüne ulaşabilen kısımları, Vali Kemal Yazıcıoğlu döneminde yıktırılarak aynı yere yeni okul binası yapılmış ve bu yapı bugün “Gazi Ortaokulu” adıyla eğitime devam etmektedir.

Biraz uzun bir yazı oldu, biliyorum, ama yapılar hikâyeleriyle yaşar. Taşın bir hafızası var. Şimdi, Ordu Akşam Kız Sanat Okulu yıllığında karşılaştığımız Ermeni kızlarla tanıştırmak istiyorum sizi.

Karzuhi Leylekyan

Lusik ve Levon Leylekyan’ın dört kızından (Araksi, Koharik, Bayzar) en küçüğü, 1934 Ordu doğumlu Karzuhi Hanım’ı Ordu Akşam Kız Sanat Okulu mezuniyet listesinde görünce çok mutlu oldum. Yakın zamanda kaybettiğimiz sevgili büyüğümüz Araksi Teyze’nin ardından bir veda yazısı yazmıştım.

Soldan sağa; Araksi, Koharik, Bayzar, Karzuhi Leylekyan kardeşler (1951)
Paris Arnouville’de yaşayan Karzuhi Teyze, eşi Baruyr Amca ve ablası Araksi’nin torunu Ani

Zağik Artun

Bakırcı Mıgırdiç Usta (Artun) ile Hıngeni Hanım’ın (Zaduryan) 1926 doğumlu kızları Zağik (Dzağig) Artun… Ordulular, daha çok abisi Harutyun Artun’u —namıdiğer Bakırcı Harut’u— tanır. Zağik Teyze çok naif, dünya tatlısı bir insandı. Ordu Ermenilerinden Arşavir Kahyaoğlu ile evliydi. Arşavir Abi, Yirmi Kur’a Nafıa Askerliği sırasında ateşli kabakulak geçirmiş ve bu nedenle çocukları olmamıştı. Ordu Ermenilerinden Harutyun Ölmez, Tamek Konserve Fabrikası’nın genel müdürüydü; Arşavir Abi ise perakende satış şefi olarak orada çalışıyordu. Beraber çalışırlardı. Arşavir Abi’yi 2005’te kanserden kaybettik. Zağik Teyze’yi de 2012’de sonsuzluğa uğurladık. Işıklarda uyusunlar…

Araksi Kahyaoğlu (Akgün)

Bundan önceki isim ve soyisimlerde hatalar vardı ama burada tamamen yanlış yazılmış. Akgün değil Kahyaoğlu olacak. Araksi Teyze, Ordu’da herkes tarafından çok sevilen, bugün dahi adı geçtiğinde özlemle anılan bir isim. Annesinin Eranik Hanım Teyze olduğunu hatırlıyorum ama babasını hatırlayamadım. Eşi Terzi Karabet Dertliyan ve kardeşi Yervant, Ordu’nun en önde gelen terzilerinden. Araksi Teyze’nin anne bir baba ayrı ablası Zıvart Bahçeoğlu ve abisi Arşavir Abi de dünya tatlısı insanlardı. Ordu Ermeni Mahallesi, Uğurveren Sokak’taki aile evleri hâlâ ayakta ve çocukların mülkünde. Bu evde Dertliyan ailesiyle birlikte yaşayan birisi daha vardı: Çocukların; Silvart, Ararat ve Ardeşen’in “Melik Keri” (dayı) dediği, Ordu’nun tanınan kuru kahvecisi ve Ordu sucuğunun yaratıcısı Melik Kaya Arzan.

Anjel Çitciyan

Artin Çitciyan ve Dikranuhi Sercanyan’ın 1933 doğumlu tek kızları Anjel Çitciyan’dır. Kardeşleri sırasıyla Andranik, Dikran, Anjel, Vahram ve Aram Çitciyan’dır. Anjel Teyze’nin eşi, İstanbullu Torkom Kalıpçıyan’dı. Arjantin, Buenos Aires’te balık malzemeleri satan bir dükkânı vardı; daha sonra Vahram Bey ve kardeşlerinin Arjantin’de kurduğu, soyadlarının ilk iki harfini taşıyan “Chitex” Tekstil Firması’na katılmıştır. İki oğulları vardır: Boğos ve Gabriyel.

Anjel Teyze’yi 2010’ların başında kaybettik.

Kardeşi Vahram Çitciyan, dünyaca ünlü futbolcu Diego Maradona’yı futbol hayatına kazandıran kişidir.

Rozmari Danış

Mari Teyze’nin babası, fındık komisyoncusu Mıgırdiç Danış (Kalyoncuyan); annesi ise İstanbul Ermenilerinden Kehanuş (Suzan) Azaryan’dı. Kardeşlerinden Ara Danış, İstanbul’da oto yedek parça işiyle uğraşırdı; Sirkeci tarafında büyük bir dükkânı vardı, 2006’da vefat etti. Diğer kardeşi Vahe Amca, Fransa’nın Lyon şehrinde fotoğrafçılık yapıyordu; o da yıllar önce vefat etti.

Mari Abla, İstanbul’da Amerikan Hastanesi’nde uzun yıllar hemşire olarak çalıştı. 1970’lerde Almanya’ya gittiler. Eşi Zare, döneminin tanınan isimlerindendi; o da yıllar önce vefat etti. Mari Teyze’ye bir süredir ulaşamıyorum; umarım iyidir…

Vartanuş Erikyan

Vartanuş Teyze’nin babası, 1900 doğumlu Bakırcı Levon Erikyan, 1993 yılında vefat etmiştir. Annesi Hamesduhi (Andonyan) 1912 doğumlu olup 1996’da vefat etmiştir.

Levon Amca, Doktor Dikran Toraman’ın babası Bakırcı Mıgırdiç Usta’nın yanında çalışıyordu.

Vartanuş Teyze’nin eşi Miran Kalayciyan, kardeşiyle birlikte dönemin ünlü buzdolabı markası Kami Buzdolapları’nın sahibiydi. (Kami, yanlış bilmiyorsam “yel” demektir Ermenice.) Kardeşi Harutyun Erikyan da Samatya’da Kral Buzdolapları’nın sahibiydi.

Vartanuş Teyze’nin kız kardeşlerinden Ardem Teyze vefat etti; 1944 doğumlu diğer kardeşi Peruz Teyze hâlâ hayatta. Aile, 1951 yılında Ordu’dan ayrılarak İstanbul’a yerleşti.

Üst sıra soldan sağa Peruz Erikyan, Ardem Semer, Harutyun Erikyan, Vartanuş Erikyan
Alt sırada yaya Hamesduhi Erikyan, büyük yaya (ismini hatırlanamıyor) ve Levon Erik namıdiğer Güzel Levon
Vartanuş Erikyan ayakta, kardeşi Ardem Erikyan ile birlikte...

Yıllar önce Ordu Lisesi’nin 50. Yıl Albümü’nü (1947–1997) incelerken, Doktor Dikran Toraman ve kardeşi Eczacı Ardem Toraman dışında; yapımcı Arsen Bahçeoğlu ve Bakırcı Harutyun Artun’un çocuklarını görebilmiştim.

Oysa görüşme notlarıma göre, 1947 tarihli ve Ordu’nun ilk lisesi olan Ordu Lisesi’nden 40’tan fazla Ordulu Ermeni mezun olmuş, ancak bu isimler resmî kayıtlarda yer almamaktadır.

Ordu Lisesi 50. Yıl Albümü

Bir insan onu hatırlayan son kişi öldüğünde ölür.

İnsan, bir hikâyeye dönüşmediği; hatırlanmadığı ve anlatılmadığı zaman ölür.

Ordu Ermenileri ve Rumları, bu toprakların güzel çocukları hikâyeleriyle yaşayacaklar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.