Güven BAYAR
Aziz NESİN'in Annesi Vona'nın Anaç (Şenyurt) Köyünden
Ordu’nun Vona ilçesinin Anaç Köyü’nden, (1945’de Rumca ismi “Vona” Perşembe olarak, 1966’da “Anaç ismi Şenyurt olarak değiştirilmiştir.) Havva Hanife oğlu Aziz Nesin’i 30. ölüm yıldönümünde, 1971 yılında yayımlanan “Merhaba” kitabından bir pasajla, sevgiyle ve özlemle anıyorum…????

30 yıldır Aziz Nesin yok. Başımıza gelen her şeyin nedeni Aziz Nesin’in düşünce esnekliğine ulaşamayan toplumsal yapımız. Yaşasaydı ikna edemezdi zübükler insanları iyiliklerine!
“Annem Ordu Vona’dan (Perşembe) Havva Hanife Hanım. Okuryazar değildi ama ince duygulu, sağduyusu olan bir kadındı. Bütün analar dünyanın en iyi kadınlarıdır. Benim annem de, benim annem olduğu için, dünyanın en iyi kadınıydı. Bir gün bahçeden çiçek koparıp anneme getirmiştim. Annem sevindi, “Hadi biraz daha çiçek koparalım,” dedi… Bahçeye çıktık. Bana bir çiçek gösterdi. “Bak” dedi, ne güzel çiçek! Bu çiçekler de canlı, onların da canı var koparırsak ölür zavallı. Dalında daha güzel duruyor. Bardak içinde suda bu kadar güzel durmaz ki!
Her çiçeğin başında bana, “Kıyarsan, kopar istersen…” derdi. Neyim varsa iyi olan, hepsini, her şeyimi anneme borçluyum. 13 yaşında evlenen, ilk çocuğu ölen, 15 yaşında Mehmet Nusret’i beni doğuran, yokluk ve dert içinde geçen kısacık bir ömrün ardından, 26 yaşında veremden hayatını kaybeden bir kadın. Annem bütün yaşamında resim çektirmemiş. Onunla ilgili bir tek fotoğraf bile kalmamış geride. Çünkü o zaman bizim ortamımızda yeni kuşaklar pek şaşacaklar belkide resim çektirmek günah sayılırdı. Yalnız, askerlik gibi resmi işleri için erkekler vesikalık resim çektirirlerdi.
Annem ölüm döşeğindeyken ben okuduğum yatılı okuldan çoktan kaçmıştım; ama bunu annem de babam da bilmiyordu. Ölümünden üç gün öncesinden, beni annemin yanına sokmuyorlardı. Ölümünden bir gün önceydi. Annemi yattığı odanın kapısından içerde konuşulanları dinliyordum. Annemin şu sözlerini duydum; “Oğlum yatılı okulda ya artık gözlerim açık gitmeyeceğim.” Oysa ben bir okul kaçağıydım. Parasız yatılı okuldan kaçmıştım. Annemin bu sözlerini duyunca, ağlayarak evden çıktım 11 yaşındaydım.
Ertesi gün de annem öldü. Sesi hep kulağımdaydı; “Oğlum yatılı okulda ya, artık gözlerim açık gitmeyeceğim.” Okumamın tek nedeni annemin bu sözleriydi. Bütün hayatımda annemin duyabildiğim bu sözleri kulağımdan hiç eksilmedi. Hep onun bu sözlerini düşündüm. Yalnız bunun için okudum, okula gitmenin yollarını aradım. Onun sözleri beni kamçıladı. Yoksa, okul kaçkını 11 yaşındaki ben, bir daha hiç okula gidecek değildim. Beni okula göndermeye zorlayacak kimse de yoktu, yoksulduk. Bugünkü kişiliğimi, anneme, özellikle annemin duyduğum son sözlerine borçluyum.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.