Bir insan yakınını neden öldürür?

Bir insan yakınını neden öldürür?

Psikolog İlkim Öz Tan, anne-babaların çocuklarına yaklaşım konusunda bilgi sahibi olması gerektiğini söyledi.

Psikolog İlkim Öz Tan, Ankara, Şanlıurfa, Konya, İstanbul ve en son Eskişehir'de yaşanan aile içi cinayetlerin temelinde toplumsal ve psikolojik sorunların yattığını belirterek, "Ruh ve akıl sağlığı yerinde olan hiç kimsenin hiçbir koşulda ve durumda, değil başkasını en yakınını öldürmesi söz konusu değildir. İnsanlar cinnet halindeyken, mantığı devre dışı kalınca kendilerini koruma adına cinayet işleyebiliyorlar" dedi.


Gazetelerin 3. sayfalarında rastladığımız aile içi şiddet ve cinayet haberleri, korkutucu boyutlara ulaştı. Ankara, Şanlıurfa, Konya, İstanbul ve en son Eskişehir'den peş peşe ekonomik, sosyal ve eğitim durumları farklı ailelerde yaşanan cinayet haberleri geldi.

Psikolog İlkim Öz Tan, son dönemlerde artan ve hemen herkesi "toplum nereye gidiyor" kaygısına iten aile içi cinayetleri değerlendirdi. Bütün psikolojik sorunların temelinde 'sevgisizlik' bulunduğunu kaydeden Tan, anne-babaların çocuklarına yaklaşım konusunda bilgi sahibi olması, çocuk gelişimi ve psikolojisini bilmeleri gerektiğini vurguladı.

Ruh ve akıl sağlığı yerinde olan hiç kimsenin, hiçbir koşulda ve durumda, değil başkasını en yakınını öldürmesinin söz konusu olmadığını kaydeden Tan, insanların cinnet halindeyken, mantığı devre dışı kalınca, kendilerini koruma adına cinayet işleyebildiğine dikkati çekti.

Cinayetin hemen ardından bu kişilere bakıldığında, son derece bitkin, halsiz, saçı başı birbirine karışmış, üzerindeki giysileri rastgele seçilmiş, sürekli ağlayan ve sürekli 'Ben bunu nasıl yaptım?' gibi pişmanlık içeren ve sürekli pişmanlıklarını tekrarlayan bir ruh hali içinde olduklarını ifade eden Tan, "Bu cinayetlerde ise, bir cinnet durumunun söz konusu olmadığı belli. Annesinin boğazını kesen Başak, polisler tarafından götürülürken, son derece soğukkanlı, makyajlı ve objektiflere poz verir gibi bir görüntü sergilemiş. Bu kızcağızın kişilik bozukluğu ya da bir akıl hastalığı olduğunu sanıyorum.

Bir çocuğun ya da gencin, 1. derecede yakınını öldürebilmesi için o ebeveyniyle hiç 'sevgi dolu' bir ilişki geliştirmediği anlamına gelir. Bütün psikolojik rahatsızlıkların temelinde 'sevgisizlik' vardır. Çünkü sevme ve sevilme bizim en temel duygumuzdur ve bu duyguyu çocuk 0-6 yaş (kişilik gelişiminin tamamlandığı) döneminde sadece ve sadece anne-babasından alabilir" diye konuştu.

"Aşırı otoriterlik nefret uyandırıyor"

Aşırı otoriter, baskıcı, kuralcı, sevgisini çocuğuna çok da hissettiremeyen ebeveynlerin çocuklarında, anne ya da babaya karşı öfke, nefret duyguları geliştiğini anlatan psikolog Tan, şöyle devam etti: "Bu çocuklar otoriteden nefret ederler.

Özellikle ergenlik döneminde zaten ebeveynlerine düşmanımsı hisler besleyen gençler, ebeveyni ile sık sık çatışırsa, anlayış, hoşgörü, paylaşım, destek, sevgi, şefkat yerine, kısıtlama, suçlama, eleştirme, baskılama gördüğünde içindeki tüm nefret ve öfkeyi, o güne kadar biriktirdiği 'anne ya da babayı yok etme' duygusunu harekete geçirir. Sonunda da böyle üzücü olaylar meydana gelir.

Toplumsal belirsizlik ve gerginlikler, kişilerde bu tür eğilimleri çok fazla tetiklemez. Çünkü bu kişiler, kendi iç sorunlarıyla ve anne babalarına duydukları nefretle iç içe olduklarından, toplumsal olayları bilmezler bile. Ya da onlar için önemli değildir toplumda olan biten.

Onların hayatlarının merkezlerinde, nefret ettikleri kişi vardır. Onunla yatar onunla kalkarlar, gelişmemiş kişilik yapıları, toplumsal olaylara odaklanamaz.

"Sadece nefret ettikleri kişi tetikler"

Onları sadece, nefret ettikleri kişinin davranışları tetikler. Bu tür cinayetler işleyen kişilerin ortak özellikleri, sevgisizlikleri, aşırı kendilerine odaklı olmaları, nefret ve kin duygularının baskın olması, verici değil alıcı karakterde olmaları, sürekli mutsuz ve sıra dışı hareketlerde bulunmalarıdır.

Bu kişilerin bulundukları ortama adaptasyon sorunu olduğu için çevrelerinde sürekli sorun yaratan kişiler olarak bilinirler. Ailelere, çocuklarıyla ilgili ciddi sorumluluklar düşüyor. Bizim toplumumuzda, anne-baba olmak ne yazık ki çocuğu sürekli kontrol etmek, baskılamak, onu yönetmeye çalışmak anlamına geliyor. Disiplin kavramını yanlış biliyoruz.

'Disiplinli anne babayı, otoriter olarak algılıyoruz. Oysaki disiplin demek, öğrenmek demektir. Disiplinli çocuk ise, öğretileni öğrenen çocuktur. Çocuğa bağırırsanız kavgacı olur, onun yerine her şeyi siz yaparsanız sorumsuz olur, sevgiyle sarılmazsanız sevgisiz olur."

"Anne-babalar kendilerini yenilemeliler"

Psikolog Tan, anne-babaların çocuklarına yaklaşım konusunda bilgi sahibi olması, çocuk gelişim ve psikolojisini bilmesi, yayınları takip etmesi ve danışmanlık alması gerektiğini vurgulayarak, "Bir insan yetiştirmek ilgi, sevgi ve özen ister. Çocuğa sadece istediklerini almak, ona sık sık ders çalış demek, başarısızlıklarında aşağılamak, başarılarında onaylamamak, 0-6 yaş ve ergenlik döneminde hatalı tutumlarla çocuğa yaklaşmak son derece sakıncalı. Anne-babalar, bu anlamda sürekli kendilerine ayna tutmalı ve sürekli çocuğun yaşına göre, kendilerini olumlu yönde yenilemeliler" şeklinde konuştu.


HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.