Bülent BAŞARAN

Bülent BAŞARAN

BİR SORUN ANCAK MUHATABI İLE ÇÖZÜLÜR

BİR SORUN ANCAK MUHATABI İLE ÇÖZÜLÜR


"Problemin çözüm yeri meclistir." Çok doğru, böylesi bir sorun başka bir merci tarafından çözülemez. Meclis, sorunu çözmek iradesiyle bir komisyon kurdu. Bir çok parti bu komisyonda yer aldı. Aylardır sorunun ilgili tarafları komisyon tarafından dinlenip, görüş ve önerileri alındı. Hukuk diliyle konuşursak, müştekiler, müdahiler, davacılar ve tanıklar dinlendi. Şimdi sıra asıl kritik noktaya geldi. Bu da davalının dinlenmesi...

Sorunun asıl muhatabı İmralı'da bir hükümlü olarak yıllardır yatıyor. Sorunu çözmek isteyen irade bu adamı dinlemek zorundadır. Lafı nereye çekerseniz çekin; PKK, terör yada Kürt sorunu diye farklı jargonlarla tanımlanan bu meseleyi "terörist Öcalan" ile konuşmadan ve onun örgüt üzerindeki etkisinden faydalanmadan çözemezsiniz. Bu olmadan, doğuda akan kanı durduracağını iddia eden sadece laf ebesidir. Ortada bir terör örgütü ve onun kurucusu var. Bu adam talimat vermeden örgüt kılını kıpırdatmaz. "Terörist başı ile devlet muhatap olurmuymuş" e ama terör çözülmek isteniyorsa başka muhatap yok. Zaten bu adam terörist olmasa onunla görüşmenin bir anlamı yok.

Demokratikleşme, anayasa, halkların eşitliği ve diğer hukuksal meseleleri meclis içinde DEM ile görüşebilir ve onunla yürütebilirsiniz. Ama terör örgütüyle, kanın durması yönünde bir uzlaşma ve barış istiyorsanız, o örgütün elebaşı ile görüşmelisiniz. DEM, legal bir siyasi partidir ve PKK üzerinde, temennide bulunmak dışında dolaylı yada dolaysız bir yetkisi yoktur. Bu nedenle hukuksal konular DEM ile silahlı konular PKK ile ancak çözülebilir. PKK'yı hukuksal tartışmalarda by-pass ederek dışarda bırakabilirsiniz ama kanın durması konusunda bunu yaparsanız bir sonuç alamazsınız.

Devlet, komisyon temsilcilerini adaya göndermek yerine, telekonferans veya başka bir teknolojik yöntem ile adayla iletişim kurabilirdi. Bu tartışılabilir. Yanılmıyorsam bunun hukuki bazı imkansızlıkları varmış. Diğer taraftan terörist mi meclise gelsin, meclis mi teröriste gitsin. Bunun hangisinin ehven-i şer olduğu tartışılabilir. Ama her halükarda meclis İmralı ile muhatap olacaktı.

Sürece katılan ve katılmayan partiler; hem barış ve demokrasi konusundaki samimiyetlerini, hem de tarihsel tutumlarını ortaya koymuşlardır. Sürece devleti temsilen katılan AKP-MHP dışındaki sağ partilerin tutumu zaten yaklaşık olarak bellidir. Onların tutumunun eleştirilecek bir yanı yok. Zaten onlar yıllardır bu noktada duruyorlardı. Solda yer alan ve sürecin dışında kalan CHP vb partilerin tutumu ise kendi örgütsel kararları olmakla birlikte değerlendirmeye tabi tutulmalıdır. EMEP ve TİP ise sürece başından beri sahiplenici bir yaklaşım sergiliyorlar.

CHP'nin kararı kendi örgütsel meselesidir. Ama bir dizi tutarsızlık içermektedir. Meğer ki Öcalan'la muhatap olmayacaktın, komisyona neden temsilci verdin? Çünkü sürecin başından beri devlet, problemin çözümüne ilişkin tüm görüşmeleri İmralı ile yürütüyordu. Bu bir süpriz değildi ki! Siz komisyona üye verirken bunu biliyordunuz. Ha baştan "bu bizim parti ilkelerimizle uzlaşmayan bir durum, biz bu süreci desteklemiyoruz ve sürece katılmıyoruz, komisyona da üye vermiyoruz" denseydi, doğru-yanlış ayrı bir konu, oldukça tutarlı bir yaklaşım olurdu ve saygı görürdü. Ama sürecin bu noktaya kadar içinde olup, esas muhatapla görüşme sırası gelince, "hayır, ben yokum" deyip çekilmek doğru değildir. Bu anlamda CHP siyaseten kendini taca atmış oldu.

Üstelik yerelde ve genelde büyük bir samimiyet içinde ittifak yaptığı ve sayesinde seçim kazandığı DEM ve seçmeniyle olan duygusal bağını da koparıp atmış oldu. Yakında Cumhurbaşkanlığı seçimine girecek bir parti için bu stratejik bir hatadır. Kendisini HÜDAPAR ve İYİ PARTİ blokunun yanında konumlandırmış oldu. Getirileri ve götürülerini ilerleyen seçimlerde göreceğiz. Üstelik parti içinden gelen seslere bakılırsa; böylesi önemli bir karar MYK ve PM'nde görüşülmeden alınmış görünüyor. Bu bile başlı başına parti için bir sorundur.

Sonuçta her parti bu sürece ilişkin doğru yada yanlış bir politika yürütüp yürütmediğini ilk seçimde test edecek. Umarım barış sağlanır. Umarım kan durur. Umarım bu ülke tüm toplumsal bileşenlerini kapsayıcı ve kucaklayıcı demokratik bir anayasaya kavuşur. Savaşın kazananı ölümdür. Barışın kazananı ise hayattır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.