"AKŞAMI AYRI, SABAHI AYRI GÜZEL" BU BAŞLIK GEÇMİŞİ ANIMSAMA MA YETTİ ...

"AKŞAMI AYRI, SABAHI AYRI GÜZEL" BU BAŞLIK GEÇMİŞİ ANIMSAMA MA YETTİ NEDENSE
                                                                                   EMEL SUNGUR

Bu başlık iç duyularımı ve dürtülerimi hareketlendirdi; Çocukluk yıllarımın acısı bol ancak unutamadığım anılarımın dolu olduğu Ordu"dan bahsedilince heyecanlandım.

Her yıl yaz tatillerimi süsleyen Ordu ili benim için zaman zaman köşe kapmaca,zaman zaman anneannemin eteklerine yapışmış Burhanettin,Akpınar,Sayaca köylerinde geçen bol Gürcü yemekli, büyüklerin muhabbeti, birbirlerine duyulan özlemleri ve burnumda sanki çok özel duyduğum yerleşik bir konu. Gürcü pancarı, pancar çorbası . Birde unutmadığım Papara.

Bu gittiğimiz köylerde hafızam yanılmıyorsa saat 21"den sonra kesilen elektirik, gaz lambası ve altında yatağın içinde uzayıp giden muhabbetler.

Sabah kahvaltıyla aram iyi olmamasına rağmen masada hatırladığım kaymak ve tereyağı.

Bu detaylarını da çok net hatırladığım köy ziyaretlerinden sadece birer fotoğraf.

Zaman içinde yaşadığım bu anıları elbette dinlemek isterseniz sizlerle paylaşacağım

Ordu"nun içinde geçen günlerle ilgili gerçekten binlerce hoş, unutulmaz veya unutmak istediğim heyecanlar ve hüzünler var.

Selimiye Mahallesi Paşaoğlu Konağı;bu mahalle ve konak her yıl gittiğim Ordu"da konaklama yerimizdi. Anneannemin arkadaşı olan Sürüye hanım teyze (isimle ilgili eksik veya yazım hatası olabilir.) ve yardımcısı Zekiye abla. Zekiye ablayı elinde hep havaneli ceviz döverken hatırlıyorum.

Bizlerde çok sevdiğimiz için Çerkez Tavuğu ve Gürcü Pancarını onun elinden yediğim lezzette çok az yediğimi itiraf etmek zorundayım. ( Daha sonra ki yıllarda ağabeyim anneannem ve her gittiğimizde Ordu"dan öğrendiğine birde deneyim katarak ayni lezzette Gürcü yemeklerini zaman zaman yaparak bizlere tattırmaya başladı.)

Sürüye hanım teyzenin eşinin odası hiç bozulmamıştı ölümünün üzerinden yıllar geçmesine rağmen, yatağın üstünde örtüsü örtülü yıllarca odada yatılmamış, özenle korunan bir oda ve banyo ( belki de hamam demek daha doğru, gece mavisi küçük mozaiklerle kaplanmış ve desenli bir banyo) Sürüye Hanım teyze hep pencere kenarında oturur, sokağa giden gelenleri seyrederdi. Zaten öteki tarafa bakan pencereler muhteşem bakımlı olan evin bahçesine bakıyordu.

Elbette ilerleyen yıllarda ben bu konağın müze olacağını hiç düşünmemiştim,evin her odası, kahve fincanları, bakır cezve, yatak odasında çok eskiden kalan aile giysileri, ceviz konsol ve hiç unutmadığım dantelli havlular.

Bunları yazarken dahi ciddi heyecan duygularımın kabardığını sizlerden saklamayacağım.Bahçede büyüklüğünü bugün tarif etme noktasında zorlanacağım pembe ve mor-mavi ortancalar.Ve sokakları kaplayan karo taşlarının doğallığı,taşları arasından fışkıran renkli çiçekler.

Ve bir ocak hatırlıyorum bahçede, kapıdan girince hemen sağ tarafta. Bahçeye 2 yerden giriş olduğunu anımsıyorum ancak en fazla kullanılan kapı sokağa bakan kapıydı.

O sokak her evinde belki anılarımı yazabileceğim bir sokak.Tam karşıda bulunan evde daha sonra ki yıllarda Kemal Şensoy"ların yazın gittiklerin de birkaç yıl arka arkaya kaldıkları hafızam beni yanıltmıyorsa Gülfem Şensoy"un amcasına ait 4 katlı muhteşem bina. Biraz bakımsız ancak o günün koşullarında çok katlı bir bina.

Sokak biraz yokuştu ve yukarıya çıktıkça kaldığım evlerin bir kısmını hızla sıralayacağım umarım detaylarda sonra gelir hem aklıma hem de sizlerle paylaşma noktasına.

Biraz ilerde çocukluk rüyam, muhteşem güzellikte iki katlı pembe, kırmızı arası her yıl mutlaka kaldığım Rahmetli Hamdi Özel"in evi, son derece kibar olan eşi Mukadder yenge ve demet.

Çok iyi arkadaşlık yaptığımız Demetle ikimizin büyük ölçüde gününü geçirdiği altta katta bulunan fındık deposu veya yakacakların konulduğu büyük bir depo ve unutamayacağım kadar temiz odanın ortasında kurulu bir salıncak.

Bence bu sayfa bu küçük anımsamamla hafızalar da kalsın; Sürüye hanım teyzelerin,konağın bahçesinde çinko derin bir leğen (muhtemelen) ayaklar içinde ve sülük. Bu yaptıkları işlem için “Ağrıya, romatizmaya iyi geliyor ve kirli kanı alıyor” derlerdi.

İşte böylesine bir film şeridi.

                                                                            08.09.2008/Ankara

Önceki ve Sonraki Yazılar