Doç. Dr. Birol ERTAN

Doç. Dr. Birol ERTAN

TEKNOLOJİ

BİLİM KİMİN EMRİNDE ?
Dinleniyoruz, İzleniyoruz, Yönlendiriliyoruz

Doç. Dr. Birol Ertan


Demokrasi, halkın halk tarafından ve halk için yönetmesi olarak
tanımlanır. Antik Yunan'da ilk örneklerini gördüğümüz doğrudan
demokrasiyi, bugün için Temsili Demokrasi formunda yaşama olanağı
bulabiliyoruz.

Demokrasi, halkın oy kullanması ve dört ya da beş yılda bir seçtiği
kişiler eliyle yönetilmesi biçiminde basitleştirilecek bir olgu değil.
Demokrasi, yönetenlerin gücü ve yetkilerinin Anayasa ve hukuk
kuralları taradından sınırlandığı, insan haklarının güvence altına
alındığı, azınlıkların ve siyasi muhalefetin insan haklarından eşit
biçimde yararlanabildiği ve çoğunluğun diktatörlüğüne dönüşmemiş bir
siyasal sistem olarak tanımlanmalıdır. Özellikle iktidarların istediği
gibi düşünmeyen ve davranmayanların, özllikle  siyasi muhaliflerin
özgürlüklerinin korunması, demokrasinin temel "olmazsa olmaz"
niteliklerinden birisidir.

21. yüzyılın başlarında yaşadığımız bugünlerde teknolojide akıl almaz
gelişmeler yaşanıyor. Teknolojik gelişmelerin insan yaşamını ve yaşam
kalitemizi olumlu yönde etkilediği gerçek. Ne var ki, teknolojik
gelişmelerin özgürlüklerimize yönelik yeni tehditler ortaya
çıkardığını da görmemiz gerekiyor.

Son yıllarda ortaya çıkan örnekler ile farklı düşünenler ve siyasal
iktidarlarca tehlikeli görülenlerin, özellikle muhalif düşünce
sahiplerinin özel yaşamlarının ihlal edildiği, telefonlarının
dinlendiği, hareketlerinin izlendiği, dört yanlarının teknolojik
gelişmelerce yaratılan özel aletler ile kaplandığı görülüyor. Bu
durum, teknolojik gelişmelerin insan hayatının kolaylaştırılması ve
yaşam kalitesinin arttırılması hedefinden saptığını ortaya koyuyor.

Düşünmenin bir suç olmaya başlaması, insanların telefonla konuşmaktan
kaçınması, herkesin dinlendiği ve izlendiğinden şüphelenmesi, George
Orwell'ın karşı ütopyası olan "1984" kitabınıdaki düzenin yaşanmaya
başladığını gösteriyor.

İşin diğer bir yönü, bizi, kimlerin izlediğinin de belirli
olmamasıdır. Devlet yetkilileri tarafından mı, istihbarat örgütlerince
mi, muhaliflerimizce mi, başka ülkeler tarafından mı, küresel
çetelerce mi dinlniyoruz? Rakiplerimiz de bizileri dinliyor olabilir
mi?

Bugünlerde dolmakalem biçiminde kamera ve dinleme aletleri herkesin
cebinde geziyor. Saat biçiminde kameralar ve böcek olarak nitelenen
birkaç gramlık dinleme-izleme aletleri bulunuyor. Profesyonellerin
elinde ise, kilometrelerce uzaktan dinlemeye olanak veren gelişmiş
casus aletleri mevcut. Konuşmalarımızın camda yaptığı yankılardan
dinleme yapabilen ve kilometrelerce öteden dinlemeye olanak veren, bir
araç içine gizlenmiş dinleme-izleme aletleri geliştirilmiş olduğunu
biliyoruz. Hayatımızın her alanı didik didik edilmiş durumdayız ve
bundan kaçma olanağımız da yok.

Bunlar dışında, kitle iletişim araçları ve özellikle televizyonlar
yoluyla -25. kare uygulaması gibi- düşüncelerimizi yönlendirilmeye
çalışılıyorlar. Cep telefonları, bir dinleme ve izleme aygıtına
dönüştürümüş durumda. "Haarp" gibi gelişmiş teknolojiler yoluyla
düşüncelerimiz yönlendirilebilir noktaya geldi. Seçimlerde hangi
partiye oy vermemiz gerektiği bile beyinlerimize direktif olarak
verilebilecek noktada teknolojilerin mevcut olduğu iddia ediliyor.
Bunları daha da abartanlar vardır.

Gerçekten de bugün uydu teknolojisi aracılığıyla havadan 1 metre
yakınımıza kadar yaklaşabilen modern izleme cihazlarıyla bütün
hareketlerimiz izlenebiliyor. Mobese kameralarıyla bütün gün izleme
altındayız. İnternet teknolojisi ile bütün maillerimiz ve kişisel
dosyalarımız kontrol ediliyor. ABD ulusal güvenlik ajansı NSA ile
facebook arasında yapılan gizli bir anlaşmaya göre, facebook'taki
bütün gizli bilgilerimiz ve görüşmelerimiz yabancı istihbaratların
eline ulaşıyor. Birçok ülke, özellikle askeri alanlarda, microsft
yazılımı tabanlı internet hatlarının CIA ve NSA tarafından
kullanıldığı şüphesiyle başka yöntemler ile internete bağlanıyorlar.
U-2 tipi casus uçaklarıyla bir ülkenin bütün askeri ve stratejik
alanları belirlenebiliyor. Eclehon gibi dinleme istasyonları sayesinde
bütün iletişim kontrol altında tutuluyor. 1960'lardan bu yana,
uluslararası sularda yüzen gemilerin istihbarat ajanlarına
dönüştürüldüğü, insanların beyin kontrol yöntemleriyle Mançurya Kobayı
örneğinde görüldüğü gibi robotlara dönüştürülebildiğini tahmin ötemnin
ötesinde yaşanan örneklerle görebiliyoruz. Bunlara ek olarak, hipnoz
ve parapsikoloji yöntemlerinin istihbarat alanında kullanıldığını uzun
zamandır biliyoruz.

Dinleniyoruz, izleniyoruz, her yaptığımız kim olduğunu bilmediğimiz
gizli birimlerce gözetleniyor, beynimize hakim olmaya çalışıyorlar,
her yönden gelişmiş teknolojik aletler ile bir propaganda
bombardımanına tabi tutulıyoruz. Peki, bunlardan kurtulmak için ne
yapıyoruz ya da ne yapabiliriz?

Sıradan bir birey olarak, bütün bunlara karşı hiç, ama hiçbir şey
yapamaz mıyız. Cebimizde bir jammer cihazıyla mı gezmemiz gerekiyor?
Yoksa, düşünmeyecek ve konuşmayacak mıyız? Teslim mi olacağız?

Bütün bunlara yanıt, CESUR olacağız. Düşüncelerimizden ödün vermeden,
yasal yolllardan ve haklarımızdan sonuna kadar yararlanarak günlük
yaşantımıza devam edeceğiz. Sözün bittiği yerdeyiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar