KORKU-SAVAŞ-ÖLÜM VE SİLÂH

 KORKU-SAVAŞ-ÖLÜM VE SİLÂH
 
ABDULLAH AYDIN

                                                                                              [email protected]
 
            Gün geçmiyor ki yüreğimiz kanamasın, bir parçası kopmasın.. Sadece ülkemizde değil, tüm Dünya"da her gün yaşadığımız korkular, acılar, gözyaşları ve ölümler içinde debeleniyoruz, boğuluyoruz…
            Gazetelerimizin manşetlerinden, TV kanallarımızın haber bültenlerinden korku damlıyor, kan damlıyor, ölüm yolları döşeniyor.. Topyekûn bir kavganın, sonu gelmeyecek boğuşmanın içinde gibiyiz.. Sokaklar, kentler ve hatta ülkeler kan gölünde yüzüyor.. İnsanlık ortak değerlerini kavgada, terörde, savaşta yiyor; hem de doymamacasına…
            Ülkemiz son günleri darbe plânlamaları ve geçmiş darbelerle hesaplaşma polemikleri içinde geçirdi. Toplum bütününün istekleri ve Demokrasinin olmazları dışında her türlü plânlama, hareket ve darbeler tartışılmalı; hem de sonuna kadar ve acımasızca tartışılmalı. Ülkeye ve halka zarar verecek hiçbir düşünce ve eylem gizli kalmamalı, birilerinin, bir yerlerin elinde sopa olmamalıdır…
            Sivil ve Askeri her türlü darbeyi ve darbe teşebbüsünü yargılamadan "Demokratik bir ülke yaratacağız" demek, en azından Demokrasiyi algılayamamak ve halkla dalga geçmektir. Her yargılama, her koşulda Hukuk çerçevesinde yapılmalı, darbeleri yargılayacağız diye de Hukukun içine edilmemelidir. Darbenin en tehlikelisi Parlamenter çoğunluk güvenisiyle yapılanıdır ki: yirminci yüz yıl bunun acı deneyimleri ile doludur…
            Asker ve sivil her türlü darbenin sadece Hukuken yargılanması Demokrasinin sağlığı açısından yeterli olamaz. Bu tür girişimler aynı zamanda toplumun vicdani yargısında da değerlendirilmeli ve mahkûm edilmelidir. Ne yazık ki ülkemiz, darbelerin, teşebbüslerin, kalkışmaların bir kısmını hukuken yargılamış görünse de, toplum vicdanında yeteri ölçüde yargılayıp hükümlendirmediği için, rivayetlerin, şüphelerin ardı arkası gelmiyor… Darbeleri ve darbecileri yargılamayıp, ödüllendiren örnek ülkelerden biri olduğumuzdan dolayı, kendimizi bitmez bir korkunun içinde buluyoruz…
            Dünyadaki tanımlamaya göre, "birilerinin oğlanları" tarafından gerçekleştirilen yanlı l2 Eylül Faşist darbesinin yaptığı olumlu bir iş olmuştu. Sivil halkın elinde bulunan silâhlar toplatılmış ve sivillerin silâh bulundurması yasaklanmıştı. Doğru bir hareketti, ancak akabinde, iktidar olan darbe ortağı Turgut Özal tarafından bezirgân mantığı ile paraya çevrilmek kaygısıyla yasak kaldırıldı ve toplum 12 Eylül öncesinin birkaç misli silâhla donandı.
            Silâhın olduğu yerde barış, silâhın egemen olduğu yerde Demokrasi olmaz! Savunulduğu gibi, silâh bir savunma aracı değil, ölüm makinesidir. Silâh tek işle görevlidir; o da öldürmek… Silâhın olduğu yerde korku vardır, kan vardır, ölüm vardır…
            Savaş ve sömürü filminin yönetmeni siyasetçiler ve Devletleri yönetenlerdir. Aynı filmin baş aktörü ise silâhtır. Dünya Emperyalizminin en büyük dayanağı ve hedefe en kısa ulaşma yolu silâhtır. Savaşsız, sömürüsüz, özgür ve barış içinde bir yurt ve Dünya istiyorsak,
Görevlilerin bir kısmı dışındaki tüm silâhların yok edilmesi doğrultusunda emek harcamalıyız. İnsanlığın mutluluğu için, Siyasetin ve Sivil Toplum Kuruluşlarının birincil görevi silâhların yok edilmesi olmalı, silâhsız bir Dünya hedeflenmelidir…
            Şayet: ülkemizde ve Dünya"da silâha ayrılan para Sağlığa, Eğitime, yatırıma  ayrılsa idi, ne aç ve sağlıksız, ne eğitimsiz çocuk, ne de işsiz kimse kalmazdı, hiçbir güçte darbeye teşebbüs edemezdi!...
            Yazımı l980" lerde karaladığım dizelerle bitireyim:
                       
                                   ŞEYTANIN TÜCCARLARI
           
                                    Ölüm satarım
                                   Baylara bayanlara,
                                   Karaborsa yapmadan.
                                   Savaş pazarlarında
                                   Can alır can veririm,
                                   Bir yenisi doğmadan…
                                               **
                                   Ölüm satarım
                                   Mezarsız kalanlar için,
                                   Adı namluda yazılı.
                                   Kefen terzi istemez
                                   Modası tarih boyu,
                                   Boydan bütün yakalı…
                                               **
                                   Ölüm satarım
                                   Hem soğuk hem de kanlı,
                                   İyi bak ve beğen de al.
                                   Barut kokusu da yok
                                   Atom türü parçalı,    
                                   Ancak: iz bırakır al al…
                                               **
                                   Ölüm satarım
                                   Bir uçak kanadıyla,
                                   Hem bombalı hem füzeli.
                                   Zümrüdüanka kuşu gibi
                                   Dolanırken tepenizde,
                                   Sanmayın savaş güzeli…
                                               **
                                   Ölüm satarım
                                   Ahmaklara ölüm,
                                   Açıkgözler doysun diye.
                                 Namlunun ucundaki can      

                                     Haykırarak düşer yere
                                   İnsan olan duysun diye!...
           
                                  
                       
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.