GAZİ KEMAL’DEN GANDİ KEMAL’E

GAZİ KEMAL’DEN GANDİ KEMAL’E
 
                                                                                                 ABDULLAH AYDIN

 
            Siyasal Partiler, sosyal hayatın en canlı organizmalarıdır. Doğarlar, büyürler, yaşlanırlar ve ölürler. Kimileri doğarlar, ama doğumdan hemen sonra ölürler. Kimilerinin ömrü bir insan ömründen daha kısadır. Bazıları da vardır ki; doğarlar, doğumları oldukça sancılı ve zordur; büyürler, yaşlanırlar ve ölümleri beklenirken yıkıntılar arasından gençleşerek, güçlenerek yeniden doğarlar. Tıpkı Çınar gibi, Sekoya gibi… Doğarlar, büyürler, ama ölümünü bekleyenleri hep yanıltırlar.
            Ülkemizde bu tip partilerin örneğinden bolca var. Partilerin temel amacı iktidar olmasına karşın, bazı partiler iktidar olmasa da, bazıları tarafından zaman zaman kapatılsa da, kimilerince olmadık söylemlerle suçlansa da, yaşları hayli ilerlese de ölmüyorlar, öldürülemiyorlar. CHP ve TKP bu tür partilerimize vereceğimiz iki örnektir…
            CHP’nin son kurultayı, uzun bir kış döneminden sonra yemyeşil renkli yaprak açan, diriliği ve görkemli görüntüsüyle, çevresine umut veren asırlık bir çınarın uyanışına benzedi ve ‘benim köküm bu toprakların bağrında ve derinliklerindedir’ diye haykırdı…
            Top sesleri ve badireler içinde kurulup Atatürk’le başlayan CHP’nin uzun yolculuğu, çalkantılarla devam ediyor. Çalkalandıkça da evrimleşiyor, gelişiyor ve kökleşiyor. Ulusal Cemiyet ve dernek yapılarının içinde oluşarak partileşen ve Ulusal Kurtuluş savaşını örgütleyen CHP’nin hayatında, başarı ve karmaşayla atladığı birkaç eşik dikkat çekiyor:
Sıfır noktasının altından aldığı bir ülkeyi bağımsızlığa, ülke insanını ümmetlikten millet olmaya, marabalıktan, kölelikten yurttaşlığa taşımaya çalıştığı, aydınlanma ve ekonomik bağımsızlık uğraşlarının verildiği ve kalkınma hamlelerinin yapıldığı tek parti dönemi…
Tek partili dönemden, asgari Demokrasi denemesi olan çok partili döneme geçiş ve
iktidarın, umulmadık ölçülerde demokratik biçimde bir başka partiye devredilmesi…
1961 Anayasası ile genişleyen partiler yelpazesi içinde, ‘Ortanın Solu’ politikasının kabulü ile yelpazedeki sol kulvarda yer alması ve sosyalleşme eğiliminin ağırlık kazandığı dönem…
1971 Kurultayında parti içi muhafazakâr kesimle, sosyalleşme eğiliminde olan kesimin mücadelesi sonucu İsmet İnönü döneminin sona ermesi ve Ecevit döneminin başlaması ile sola açılımın bazı işaretlerinin görülmesi. Sol söylemlerin öne çıkmasıyla toplumsal umutta yeşermenin sağlanması ve en büyük parti olma başarısının elde edilmesi…            Kısa dönemli iktidar denemelerin ardından gelen 12 Eylül darbesi ve Bülent Ecevit’in CHP genel başkanlığından ayrılması. Partinin cunta tarafından kapatılması, yöneticilerine siyaset yasağı getirilmesi…
12 Eylül cuntasının izin verdiği ölçüde siyasal faaliyetler çerçevesinde, HP, SODEP, SHP, gibi partilerin kuruluşu, birleşmeler ve SHP’nin koalisyon yılları ve nihayet 1992 yılında CHP’nin yeniden açılışı…      
SHP ile birleşme ve kısa süreli Hikmet Çetin dönemi,  1999 seçimleri ve Parlamento dışında kalış ve Baykal’ın istifası… Altan Öymen ve yeniden uzun süreli Deniz Baykal dönemi…
Tüm iyi niyetine rağmen, Partiye bir türlü beklenen atılımı sağlayamayan, benmerkezci bir yönetim anlayışını partiye egemen kılan ve kamuoyunda çeşitli yönleri ile takdir edilmesine rağmen, siyasal lider olarak yeterli kabulü görmeyen Baykal dönemi, ne yazık ki, bir komplo sonucu trajik bir sonla noktalandı…
CHP, geçtiği bu dönemlerin kiminden yaralanarak, kiminden de ders alarak ve güçlenmiş olarak çıktı. İktidar partisi tarafından tezgâhlandığı iddia edilen bir komplo sonucu CHP’nin dağılacağını ve siyasi etkisini kaybedeceğini düşünenlerin hesapları ters çıktı ve CHP 33. kurultayından daha da güçlenerek çıktı.
Toplum tarafından Hintli lider Mahatma Gandi’ye benzetilen Kemal Kılıçtaroğlu ile, benzetildiği Gandi’nin çıkış biçimleri birbirine pek benzemiyor. Her ikisinin söyleminde de ‘yoksulluk’ ve ‘sömürü’ öne çıksa da, Gandi bağımsızlık ve özgürlük mücadelesi verirken, Sayın Kılıçtaroğlu Demokrasi ve Hukuk mücadelesi yapmak zorunda.
Toplum Kılıçtaroğlu’ndan çok şey ummakta ve beklemekte. Kurultaydaki heyecan ve coşkulu görüntü, aslınta toplumun umut ve beklentilerinin yansımasıydı. Toplumun temel beklentileri, yoksulluğun, yolsuzluğun, işsizliğin önlenmesi, insan haklarına dayalı bir hukuk sisteminin oluşturulmasıdır. Mevcut düzenin yoksulluk, yolsuzluk ve hukuksuzlukla olan ilişkisinin mutlaka kesilmesi acil işlerin başında gelmekte…
Atatürk’le başlayan bu yolculukta, Sayın Kılıçtaroğlu CHP’deki yönetim ve çalışma anlayışını, tek adamlıktan, geniş kapsamlı Demokratik bir kadro harekâtına dönüştürebilir ve özgürlüklere açık sol bir söylem ve uygulama ile başarı oranı da o ölçüde artacaktır.
            Her doğum yeni bir umuttur. CHP ve Kılıçtaroğlu bu umudu boşa çıkarmamalıdır!
 
[email protected]
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.