DOMUZ AÇILIMI VE DEMOKRASİ

DOMUZ AÇILIMI VE DEMOKRASİ

ABDULLAH AYDIN

[email protected]

Ülkemizde 2009 yılının siyasal aktüalitesi "Açılım" oldu. Türkiye Cumhuriyeti"nin temellerini sarsabilecek bazı arayışlar içinde olan AKP iktidarı, toplumun tümünün her türlü sosyal, siyasal ve ekonomik taleplerine cevap verebilecek adımlar yerine, bir etnisitenin ismi ve talepleri çerçevesinde hareket edince, yurttaşlardan yeterince destek görmedi; hatta büyük bir kesim normal taleplerini bile erteler oldular. Açılım, isim ve hedefinde birçok aşınma ve değişimle çeşitli adlar altında isimlendirilir oldu.

Kasım ayında ana tartışma ve kavga konumuz "Domuz Gribi" hastalığıydı. Bilim çevrelerinde bile, tanımlanmasında ve etkilerinde yeterince fikir birliği oluşmayan hastalın tedavisi ve aşısı, ülkemizde yeni bir Açılım(!) nedeni oldu.

Domuz Gribi hastalığının Dünya"da Pandemiye dönüşmesi, ülkemizde de yaygınlaşması ve ölümlere neden olması, AKP Hükümetinin temel yapısını net biçimde gözler önüne serdi. Anladık ki: Bakanlar Kurulunda kararlar ve uygulamalar, gösterilmek istendiği gibi Demokratik bir tartışma ve fikir teatisinden sonra değil, emir-komuta zinciri içinde yürütülüyor. Birileri istiyor, plânlıyor, emrediyor, diğerleri de emirleri yerine getirmek zorunda kalıyorlar…

Domuz Gribi aşısı konusunda ilgililerin davranışı ürkütücü ve oldukça aymaz. Yetkililerin tavrı, ülkemiz adına elem verici sonuçlar doğurabilir. Sağlık Bakanı “Karakolda doğru söyler, Mahkemede şaşar” sözünü hatırlatıyor. Halka söylediklerini Başbakanına söyleyemiyor. Galileo"da mahkemede zorla “Dünya dönmüyor” diyerek idamdan kurtulmuş, mahkemeden çıkarken yargıçlara dönerek “Dünya yine de dönüyor” demiştir. Acaba Sağlık Bakanı idam (Siyasetten ıskat) edilmekten mi korkuyor? Korkunun ecele ne faydası var ki?

Başbakanın bu konudaki söylem ve davranışı, Devlet Adamında olması gereken özelliklerle uyuşmuyor. Şayet Aşı zararlı ise, halka "aşı yaptırmayın" demediği, zımnen bozuk olarak nitelediği aşılardan yurttaşların zarar görmesini ve ülkenin beş yüz milyon lirasının kaybını önlemediği için, hem insani hem de kamusal kusur işlemektedir. Şayet aşının yapılmasında herhangi bir sağlık sakıncası yok ise, aşı yaptırmayan insanlarımız hastalık nedeniyle zarar görürlerse, Başbakan bu halde de yine kusurlu konumunda olacaktır...

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç adeta iç savaş kışkırtıcılığı yapıyor. "Bayramdan sonra ne Danıştay, ne Bülent Arınç kalmayacakmış". Böyle buyuruyor hazret! Bülent Arınç"ın kalıp kalmaması bizi pek ilgilendirmez, istediği yere gidebilir. Ama Ülkenin köklü kurumlarından Danıştay hakkında söylediği tehditkâr sözler, Devlete karşı savaş açmanın başka bir göstergesidir…

Bizdeki bazılarının açılım sevdası ABD"yi ve AB"yi de sarmış olmalı ki; Türkiye"nin "İslâmi Rönesans geçirdiği", "yakında bölgesel güce dönüşeceği" kehanetinde bulunmuşlar. O zaman sormak gerek: Madem Türkiye böyle bir potansiyele sahipse, içinize almaktan neden imtina ediyorsunuz? Gelecekte böyle bir gücün(!) karşısında nasıl duracaksınız o zaman? Yazık değil mi size?

Ey Demokrasi ve açılım, sen nelere kaadirmişsin meğer! Milletin başına taş yağdırmak, fitne üretmek de görevlerin içinde mi acaba?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.