KRİZ VE KERİZ

Türk Dil Kurumu"nun Büyük Türkçe Sözlüğünde “Kriz” nasıl tanımlanmış:

“Bir organda birden bire ortaya çıkan fizyolojik bozukluk”
“Bir kimsenin yaşamında görülen ruhsal bunalım.”
“Bir şeyin çok kıt bulunması durumu.”
“Bir şeye duyulan ani ve aşırı istek.”
“Çöküntü.”
“Bir ülkede veya ülkeler arasında, toplumun veya bir kuruluşun yaşamında görülen güç dönem, bunalım, buhran”

Güncel Türkçe Sözlükte:
“Ateş”
“Ateşin hızlı bir biçimde düşüşü, krizis.”

İç Hastalıkları Terimler Sözlüğü:
“Hastalığın dönüm noktası, hastanın iyileşeceği veya öleceğinin belli olduğu an. Aniden gelişen şiddetli belirtilerle karakterize nöbet, hastalık nöbeti, konvulziyon.”

Uzatmayalım, tanımlamalar böyle sürüp gidiyor.
Dünyada bir krizin varlığından kimse kuşku duymuyor.

Bu yazıda amacımız ekonomiden dem vurup, TV ekranlarında her gün konuşan uzmanlar gibi ders vermek değil. Ancak, krizlerde birçok insanın “kerizlendiğinin” altını çizmek.

Biliriz ki, savaşlar politikanın silahla devamıdır. Politik olarak masada çözülemeyince silahla çözülmeye çalışılır. Bütün savaşlarda silah tüccarları kazanır. En büyükler ve bir takım savaş vurguncuları kazanır. Halk hem canından hem malından olur.

İki ülkenin askeri savaşırken, aynı ülkeler arasında çoğu zaman ticaret, silah satışları durmaz.

Şimdi patlak veren kriz ekonomik krizdir. Bu krizde kim kazanacak kim kaybedecek diye bir soru soracak olursak; yanıt yine basittir:

Küçükler kaybedecek, büyükler kazanacaktır. “Paranın Kebesi” şimdilik Amerika oluğuna göre; Amerikan bankaları devlet tarafından yani halkların parası ile kurtarılacak. Bu fatura Avrupa bankalarına, dolayısı ile Avrupa halkına kesilecek. Onlarda bize ve bizim gibi azgelişmiş ülkelere fatura edecek. Bizim yöneticilerimiz de bir iki yıl içerisinde kendi vatandaşına krizi yavaş yavaş yedirecektir. Her krizde böyle olmuştur, yine de böyle olma yolunda hızla ilerlemektedir.

Halka fatura edilişinin görüntüsü bellidir. Önce elindeki paranın değeri yarıya inecek. Arkasından da zam olarak ikinci bir yük daha gelecektir.
İşsizlik cabasıdır elbette.
Yani katmerli bir kriz soygunu kapıdan içeri girmiştir.

Krizin yükü birden vatandaşa yüklenirse beli kırılacağından bu aşama aşama, alıştıra alıştıra olacaktır.
Kapitalizmin uzmanlarının söylediğine göre 2010 olmazsa 2011 yılında kriz falan kalmayacak. Ekonomi yeniden yükselişe geçecektir.
Bir daha ki krize kadar…

Şunun şurasında ne kaldı ki; sevgili vatandaşlar…
Siz TV"de ki uzmanlarımızı ve politikacılarımızı dinleyin kuzu kuzu…
Siz ne krizlere dayandınız!
İki yılın lafımı olur…