ÇÖZÜME ODAKLANALIM!
Lafın sonunda söyleyeceğimi baştan söyleyeyim; ben bir yanlışın karşısında, başka ve belki de ondan daha beter bir yanlışı savunmam. Ben bir yanlışa karşı çıkıyorsam, ürettiğim alternatif ve sunduğum öneri "doğru ve ahlaken tartışmasız" olmalıdır. "Mümkü
ÇÖZÜME ODAKLANALIM!
Bugün köyde, siyasal geçmişine çok saygı duyduğum ve aile dostumuz olan bir abim;
"Bülent, fikirlerinin % 60'ına katılmıyorum. Bizim olaylara daha sınıfsal bakmamız ve oluşturulan cephenin yanında olmamız lazım. Sen hep muhalefete vuruyorsun lakin hiç iktidara laf etmiyorsun. Biz iktidarın karşısında olan güçlü yapıyı ne olursa olsun desteklemeliyiz" diye bir eleştiri getirdi. Saygıyla aldım, dinledim ve üzerine düşündüm.
Lafın sonunda söyleyeceğimi baştan söyleyeyim; ben bir yanlışın karşısında, başka ve belki de ondan daha beter bir yanlışı savunmam. Ben bir yanlışa karşı çıkıyorsam, ürettiğim alternatif ve sunduğum öneri "doğru ve ahlaken tartışmasız" olmalıdır. "Mümkün" olması önemli değil, "doğru" olması birincil koşuldur. Böyle bir alternatifin mümkün olup olmayacağı ayrı bir tartışma konusudur. "Hele şunlardan bir kurtulalım, geri kalanına bakarız" düşüncesini kafamda oturtamadığım gibi ahlaken de kendime yakıştıramıyorum. Hele hele bu alternatif İmamoğlu ve ekibi olunca iyice iğreti oluyorum. Kötünün iyisi bile olamayacak bir alternatif üzerinde açıkçası kafa yormam ve riyakarca bir destekte bulunmam.
İktidar konusuna gelince, Türkiye'deki iktidar artık eleştirme, yorum yapma, üzerine düşünme aşamasını çoktan geçti. Onun doğrusunu eğrisini düşünüp tartışarak kaybedilecek zamanımız yok. Sigaranın zararlarını yıllardır insanlara anlatıyorlar ama insanlar yine sigara içiyor. Artık sigaradan nasıl vazgeçilebileceğine ilişkin net bir çözümün bulunması gerekli... Hatta reklamın kötüsü olmaz. Sigaranın zararları anlatılırken reklamı da yapılmış oluyor. Bizim artık çözüm üzerinde odaklanmamız lazım. Gündemimiz hükümetin doğruluğu yanlışlığını, yaptıklarını ve yapmadıklarını tartışmak değil, ondan kurtuluşa ilişkin alternatifimizin nasıl bir yapı olması gerektiğidir. SÜREKLİ SORUN ÜZERİNDE KONUŞARAK VE SORUNA ODAKLANARAK ÇÖZÜMÜ BULAMAZSINIZ. ARTIK ÇÖZÜME ODAKLANMALIYIZ. Türkiye'deki muhalefet yıllardır, düzgün bir alternatif oluşturmak yerine sürekli iktidarın yanlışları üzerinden politika yaptığı için hep muhalefet etmek noktasında kaldı. Çünkü böyle bir siyasal düzlemde sizin gündeminizi sürekli iktidar belirler. Dikkat edelim, yıllardır muhalefet sadece hükümetin onun ağzına sakız ettiği konuları konuşuyor. Alternatifiniz ne? Cevap yok. Alternatifiniz ne dediğinde "parti programımıza bakın" deniyor.
Çözümümüz siyasal, insani, vicdani ve ahlaki açıdan asgari normlara sahip birleşik bir cephe örmektir. Oluşturulacak muhalefet cephesinin bileşenlerinin kararlı-tutarlı bir alternatif oluşturabilmesi için öncelikle iktidara yöneltilen suçlamaların aynısı ile suçlanamayacak kadar temiz olması gerekir. Ki, biz ürettiğimiz alternatifle halkın karşısına çıktığımızda utanmayalım. Kimse bize "eee sizinkilerin de onlardan çok bi farkı yok" diyemesin. Yoksa insanlar "kötüyse, elimizde zaten var, niye senin kötünü seçelim ki" der. Eğer şu anki muhalefet mevcut söylemi ve siyasal aktörleri ile seçime girerse, halkın söyleyeceği şey bu olacaktır.
Bir diğeri de alternatifimizin toplumun genelini kapsaması ve tüm ezilen kesimlerin sorunlarına ilişkin çözüm önerileri olması gerekir. Salt bir kişinin veya onun etrafında kümelenen bir seçkinler grubunun kurtuluşunu talep eden ve bunun dışındaki her şeye siyasal olarak kör olan bir siyaset çözüm değildir. Bu tipik sağ partilerin mesihçi anlayışından başka bir şey değildir. Bir fetişin karşısına, başka bir fetiş koyarak kurtuluşa ulaşamazsınız. Lakin şu anki muhalefetin siyasal anlayışı birleştirici değil, dışlayıcı ve ötekileştirici bir anlayıştır. Bizim sürekli iktidarı tenkit etmek yerine artık muhalif cephenin örgüsünde karşımıza çıkan sorunları ve yanlışları çözmemiz gerekir. Halk TV ve benzeri kanallar sabahtan akşama yıllardır iktidarı tenkit ediyor. Sonuç? Hiç bir şey!
Biz çözümümüze odaklanmalıyız. Nasıl bir muhalefet örgütlemeliyiz? Nasıl bir program oluşturmalıyız? Hangi yapılar, hangi ilkeler doğrultusunda bu örgünün içinde olmalıdır? Bunları konuşmalıyız. Bir kere bu muhalif cephe "adamcı", "mesihçi" olmamalıdır. Muhalif siyasi partileri, işçi ve memur sendikalarını, hayvan ve doğa aktivistlerini, kadın hakları savunucularını, akademisyenleri, Kürtleri, Alevileri, seküler insanları, mütedeyyin muhafazakarları, işsizleri ve emeklileri kapsayıcı ve kucaklayıcı olmalıdır. Bu bileşenler bir araya gelerek kısa bir süre içinde ortak bir program ve söylem üzerinde müzakere ederek, bir yol haritası ortaya koymalıdır. Toplumun tüm kesimlerinin sorunları masaya yatırılıp, bunlara çözüm önerileri getirilmeli ve ortaklaşa hazırlanmış bir metinle bu manifesto halka duyurulmalıdır. Buna uygun bir eylem takvimi çıkarılarak toplumun tüm kesimleri bu dirence ortak edilmelidir. Kitlesel gücü ve tarihi hegemonyası nedeniyle bu yapının öncülüğünü CHP yapabilir. Buna bir sözüm yok. Ben CHP düşmanı yada taraftarı değilim. Fakat CHP şu anda "benim belediye başkanım içerde onu kurtaralım, geri kalanına sonra bakarız, o çıkınca sizi kurtaracak" diyerek, sadece topluma değil, diğer siyasal partilere de kendi gündemini dayatıyor. "Bizim yanımızda olan demokrasi kahramanı, yanımızda olmayan hain ve işbirlikçidir" diyor. Bu şekilde bir toplumsal muhalefet inşa edilemez.
Toplumsal muhalefet "İmamoğlu'nun serbest kalması tek kurtuluşumuz" noktasına kilitlenemez. Ülke zaman kaybediyor. İktidar her geçen gün elini güçlendirip mevzi kazanıyor. Kötülük yaygınlaşıyor, normalleşiyor. Ne CHP'nin ne de toplumun gündemi artık salt İmamoğlu olamaz. Muhalefetin artık daha doğru, daha temiz, daha ilkelere ve politikalara dayalı bir söylem geliştirmesi lazım. CHP'nin bu şekildeyken başında Kılıçdaroğlu olsa ne olur, İmamoğlu olsa ne olur? % 25'lere sabitlenmiş çakılı oyunu belki %29-30 bandına taşıyabilir. Hepsi bu! CHP'nin etrafına bir birleşik cephe örmesi gerekir. Ama mevcut yönetimin böyle bir derdi yok. Onlar kendi parti içi iktidarlarının peşinde Türkiye'nin bir yılını yediler.
Artık AKP dedikodusu yapmaktan uzaklaşıp, kendi yapabileceklerimizin, gücümüzün, imkanlarımızın ve aksayan yönlerimizin üzerinde kafa yormalıyız. Çözüm üzerinde düşünmeliyiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.