AKP'nin polisi iş başında!
AKP'nin tahammülsüzlüğü, ağırlığı giderek artan polis teşkilatına yansıdı. Her tür eylem ve etkinliğe saldırmaya başlayan polis, AKP kalesini yere yatırdığı kişilerin kafasına silah dayayarak savunmaya başladı.
AKP'nin tahammülsüzlüğü, ağırlığı giderek artan polis teşkilatına yansıdı. Her tür eylem ve etkinliğe saldırmaya başlayan polis, AKP kalesini yere yatırdığı kişilerin kafasına silah dayayarak savunmaya başladı.
Bir süredir gündemde olan Emniyet'in Başbakanlık'a doğrudan bağlanması tartışmaları, son yapılan MGK toplantısında kesinlik kazanırken, polisin tutumunu gelişmelere uygun olarak "düzenlemesi" dikkat çekiyor.
AKP karşıtı eylem yapan göstericileri gözaltına alan,bunu yaparken "orantısız güç" kullanan, AKP'yi eleştiren pankart asan siyasi parti binalarını "basan" polis, AKP'ye itiraz içeren tüm siyasi faaliyetlere karşı giderek tırmanan bir tahammülsüzlük içinde.
Polisin yeni rolü: Muhalefetin "işini bitirmek"
Polisin benimsediği rolü gözler önüne seren son iki örnek, dün İstanbul ve Samsun'da yaşandı. Taksim'de AKP karşıtı miting duyurusu yapmak ve pankart açmak isteyen Öğrenci Kollektifleri'nden bir grup, polisin sert müdahalesiyle karşılaştı. Pankart açan öğrencilere saldıran ve yere yatırıp kafalarına silah doğrultan polis, sekiz öğrenciyi gözaltına aldı.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün de katılacağı Samsun Ondokuzmayıs Üniversitesi'nin 2008- 2009 Yeni Akademik Yılı'nın saat 14.00'teki açılış töreninden iki saat önce, AKP'nin ve Gül'ün üniversitelere yönelik gerici ve piyasacı müdahalelerini protesto etmek için törenin yapılacağı Kurupelit Kampusü'ndeki Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi'ne yürümek isteyen TKP, ÖDP ve Öğrenci Kollektifleri'nden öğrencilere polis müdahale etti ve 41 öğrenciyi gözaltına aldı.
23 Ekim günü Mersin'de, AKP karşıtı "Aklamıyoruz Haklıyoruz" kampanyasının standını açan Halkevleri üyelerine saldıran polis, dört kişiyi gözaltına aldı. Aynı gün saldırıyı protesto için taş bina önünde açıklama yapmak isteyen, Halkevleri, ÖDP, TKP, SES, 78'liler Derneği, Genç-Sen, Partizan, Sosyalist Barikat, Alınteri, DHP temsilcilerinden oluşan 50 kişilik grup da polisin saldırısına uğradı. Basın açıklamasını okuyan Halkevi yöneticisi Ezgi Aslan, yaralanarak hastaneye kaldırıldı. Mersin Emniyeti'nin bir süre önce, Mersin Halkevi hakkında "AKP karşıtı odak olma" gerekçesiyle kapatma davası açılmasına ön ayak olması, dikkat çeken bir diğer nokta.
12 Ekim'de "Aklamıyoruz Haklıyoruz" kampanyası çerçevesinde Mecidiyeköy Perpa'da bulunan AKP il binası önüne yürümek isteyen Halkevciler, polis saldırısıyla karşılaştı. Okmeydanı, Gültepe ve Sarıyer Halkevleri'nin ortak düzenlediği eylemde, yürümeleri engellenen göstericilerden 34'ü polisin sert müdahalesiyle gözaltına alındı.
11 Ekim günü Eşkişehir'de gazete satan ve bildiri dağıtıan Yurtsever Cephe ve TKP üyelerine polis müdahale etti. Önce bir çembere alınan Yurtsever Cephe ve TKP üyeleri, ilginç bir şekilde Ülkü Ocakları önünde uzunca bir süre bekletildi. Müdahalenin biçimi ve seçilen yerin Ülkü Ocakları önü olması, polisin provokasyon ortamı yaratmaya çalışması olarak yorumlandı. Ardından sivil polisler eşliğinde olay yerine getirilen zabıtalarla birlikte parti üyelerine teker teker ceza yazılmak istendi.
8 Ekim'de, Türkiye Komünist Partisi Trabzon İl Komitesi üyesi Cem Oytun Vardal, Giresun Otogarı'nda, hakkında bir ihbar olduğu gerekçesiyle gözaltına alındı. TKP Trabzon İl Komitesi, Vardal'ın dayanağı ve içeriği belli olmayan bir ihbar iddiasıyla göz altına alındığını, bu ülkede AKP karşıtı siyasi çalışma yürütmenin suç unsuru haline getirilmek istendiğini dile getirdi.
22 Eylül'de, ÖDP Keçiören İlçe Başkanlığı'na, Deniz Feneri yolsuzluğunu protesto eden "Deniz Feneri Dişli Çıktı. Durmadan Çalanlardan Hesap Soracağız" yazılı pankart asılmasının ardından, aynı gece çok sayıda resmi ve sivil polis, ÖDP Keçiören ilçe binasını ablukaya alarak pankartı indirmeye çalıştı. Parti avukatının pankartın yasal olduğunu ve ilçe binasına ve önüne pankart asmalarında yasal hiçbir engel bulunmadığını söylemesine karşın, görevli polisler, "çevrede rahatsızlık yarattığını ve indirilmesi için kesin talimat aldıklarını" söyleyerek pankartı indirdiler, izinsiz pankart asmak nedeniyle partiye 125 YTL ceza kestiler. ÖDP, mahkemeye başvurarak "parti binalarına pankart asmak izne tabi değildir" gerekçesiyle cezaya itiraz etti.
Hepsi bu değil ama....
Polisin AKP'nin "vurucu timi" rolüne büründüğü örnekler kuşkusuz bunlarla sınırlı değil. Ama son bir aya odaklanan bir inceleme, polisin nasıl muhalefetin "olağan siyasi faaliyetleri"ni saldırı ve gözaltı konusu haline getirdiğini, şiddetin dozunu nasıl tırmandırdığını gösteriyor.
Sol Haber http://haber.sol.org.tr/mansetler/anamanset/5351.html
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.