Fındık Tanıtımdan Masallar

Fındık Tanıtımdan Masallar

Fındık Tanıtım Gurubu "Hem çalıp hem söyluyor" atasözünü duymamış olsa gerek ki, "Bir kısım Basın mensuplarına" verdikleri yemeğe ve yemekte yaptıkları fındığa ilişkin açıklamasını yayınlıyoruz....

Fındık Tanıtım Gurubu "Hem çalıp hem söyluyor"  atasözünü duymamış olsa gerek ki, "Bir kısım Basın mensuplarına"  verdikleri yemeğe ve yemekte yaptıkları fındığa ilişkin açıklamasını yayınlıyoruz....

 

Kıymetli Basın Mensubu arkadaşlarım,

Davetimizi kabul edip bizi onurlandırdığınız için teşekkür ediyorum.
İnsanı insan kılan en önemli değerlerden birisi iletişim. Birbirimizi doğru anlamak, doğru algılamak, önyargıların oluşmasına izin vermemek, oluşturduğumuz önyargılardan kurtarmak muhteşem bir şey olurdu. Daha az çatışır, daha az didişir ve kesinlikle daha barışçı, verimli ve mutlu bir toplum olurduk. Birçok kavgaya, didişme ve kamplaşmaya fındıkkabuğunu doldurmayan nedenlerle giriyor, düşüncelerimiz ve davranışlarımızla birbirimizi zenginleştirebilecekken küçük ayrılıklarımızı uçurumlar haline getiriyor ve kendimizi son derece verimsiz çatışmaların içine itiyoruz.

Biz yıllardan sonra fındık ihracatçıları ve Fındık Tanıtım Grubu olarak yerel ve ulusal basınımızla, kendimizi anlatmaya yönelik ilişkiler kurma uğraşına girdik.
Biz kimiz? Ne düşünüyor, ne yapmak istiyoruz ve neler yapıyoruz?
Bunları birinci ağızdan anlatmak ve önce sizlere ulaşmaktı amacımız.
Çok da iyi oldu.
Yerel basınımızın çok değerli simaları ile tanıştık.
Son derece verimli diyaloglar kurduk.
Birbirimizi doğru anlamak noktasında son derece olumlu mesafeler kat ettik.
Hayat statik ve durağan bir şey değil.
Hızla ilerliyor ve gelişiyor.
İlişkileri tazelemek, iletişim köprülerini her daim açık tutmak gerek.
Bizim bundan evvel yaptığımız buluşmaların üzerinden hayli zaman geçti.
Birçok gelişme oldu. İşte yine bir aradayız.

Arkadaşlar,
Fındık meselesindeki duruma bir bakalım.
Bu sene rekolte az, bu nedenle fındığın fiyatı yüksek. Bu durum basitçe şuna işaret ediyor: Fındığın sorunu Arz fazlasında… Arz az olduğunda taleple örtüşüyor, devlet fındık almak zorunda kalmıyor. Demek ki fındık fiyatının düşmesinin sebebi birilerinin fındıkta oyunlar oynaması değil düpedüz arz fazlası imiş. Bunu yıllardır söylüyoruz: “Sorun arzın fazla olmasıdır. Fındıkta oyun yoktur arz fazlası vardır. Arz fazlasını ortadan kaldırabilirsek fiyat sorunu çıkmaz” diyoruz.
Şimdi arz fazlası niye oluştu? Herkes niye fındık dikti? Çaresizlikten mi? Elbette ki hayır. Fındık dikiminin ve arzın patlamasının nedeni devletin her sene fındık alması ve fındığın iyi para etmesidir. Hem iyi para hem de garantili. Öyleyse dikersiniz. Nitekim böyle de olmuştur. Vatandaşımız “düzen böyle ise kazanç ta böyledir” demiş ve dikmiştir.

Devlet ne yaptı? Devlet “bu iş böyle sürmez” dedi. “Yanlış yapıyor, sonra yaptığımız yanlışı finanse etmeye çalışıyoruz. Yalnızca para kayıp etmiyoruz aynı zamanda alternatif ürün ekerek kazanabileceğimiz paradan da oluyoruz” dedi. Mevcut teşvik sistemini değiştiren radikal bir karara imza attı.
Bu kararın arkasında durabilir mi?
Önümüzdeki sene fındık rekoltesi bugünkünün çok üstüne çıktığında ortaya çıkacak gürültüye sırtını dönebilir mi?
Bunlara bakmak lazım.
Ancak şu kesin, bu iş bugüne kadar gittiği biçimde gitmez.
Bu düzen sürdürülebilir bir düzen değil.
Bu nedenle devletin aldığı kararın ruhu, esası doğrudur.
Kararın uygulanabilmesi için bir sürü ek düzenleme yapmak gerekiyor hem de hemen.
Kafamızı “bu kararı nasıl uygulatmayız?”a değil “memleketin maksimum faydasına olacak biçimde nasıl uygulayabiliriz?”e takmalıyız.
Şimdi biz bu noktada ne diyoruz?
Biz diyoruz ki “adil ve dengeli bir biçimde işleyen bir piyasanın oluşturulması için üreticinin güçlendirilmesi şarttır.”
Ne demek istiyoruz?
Söyleyeceğim şeyler bu konuda daha önce de söylemiş olduğumuz şeylerdir.

Değerli Basın Mensupları,
Biz üreticimizle aynı gemideyiz. Kimse bizi üreticimizle karşı karşıya getirme taktiğine
başvurmaya kalkmasın. Kim böyle yaparsa Türkiye"ye ve bölge insanına kötülük eder.
Üretici bizim varlık nedenimizdir.
O ne kadar güçlü olursa biz o kadar sağlam oluruz.
Bu çerçevede,
Üreticimizi güçlendirmemiz şarttır.
Ancak gerçek anlamda üreticiden yana olmak, onu içi boş hayallerle oyalamak değildir.
Bu noktada hamasetten, popülizmden uzak, gerçekçi, uygulanabilir ve sürdürülebilir şeyler söylememiz gerekiyor.
Her yıl devletin en yüksek fiyattan fındık almasını sağlamak, bunun için siyasete baskı yapmak ta üreticimiz başta olmak üzere ülkemiz ve geleceğimiz için hayırlı bir şey değildir.
Bu tür hormonlu iyileştirmeler atalet ve yozlaşmaya yol açar.
Tembelleşir ve devletten her yıl daha fazlasını bekler duruma düşeriz.
Bu da bize yakışmaz.

Peki, ne yapmalıyız?
Öncelikle üreticimizi tek bir sınıf homojen tek bir grup gibi tarif etmek kolaycılığından vazgeçmeliyiz.
Bu tür genel geçer tariflerle bir yere varamıyoruz.
Şimdiye kadar üreticiyi savunduğunu iddia eden, bizi sürekli üreticimizle karşı karşıya getirmeye çalışan arkadaşlarımız şimdiye değin üretici için gerçek anlamda ne yaptılar?
Hiçbir şey.
Bugüne kadar yapılanlar üreticimizi güçlendirdi, Karadeniz"i kalkındırdı mı?
Hayır.

Arkadaşlar bildiğiniz üzere; hayatı doğru kavrayamayan hiç kimse doğru çözümler üretemez.
Doğru, derinlikli analiz, işin ön şartıdır.
Bugün fındık meselesinde sürmekte olan tartışmanın sığlığı en önemli sorunumuzdur.
Meselenin fındığın fiyatına saplanıp kalmış olması bizim zihniyet dünyamızı daraltmakta, meseleyi çok boyutlu olarak görmemizi engellemektedir.
Fiyat neyin sonucudur?
Tabii ki arzla talep arasındaki ilişkinin bir sonucudur.
Uzun yıllardır dünya fındık talebi artmıyor.
Talebi artmayan ama arzı artan bir ürüne ne olur?
Fiyatı düşer.
Fiyatı düşerse ne olur?
Bu soruya verilmesi gereken cevap; “üretici fiyatı düşük malı üretmekten vazgeçer alternatif ürünlere yönelir, böylece arz azalır” olmalı. Ama olmuyor.
Bu kanun bizde çalışmıyor.
Niye?
Çünkü biz fiyat düşerse ne olur sorusunun karşılığına hemen şu cevabı koyuyoruz:
“Üreticimiz perişan olur.”
Ve bu yanıttan sonra kanunun çalışarak piyasayı dengeli bir hale getirmesine izin vermiyoruz.
Bunun yerine başlıyoruz suçlamaya.
“Üreticimizi perişan etmeye çalışanlar var.
Bunlar fiyatı ucuzlatıp fındığımızı yok fiyatına kapatmaya çalışanlar. Bunların oyununa gelmeyelim. Ne yapalım devlet alsın fındığı yükseltsin fiyatı.”

Bunun adı ne? Bunun adı üreticinin yanında olmak. İnsaf, insaf ve gerçekten insaf.
Bu nasıl bir mantık ve akıl kurma düzeneğidir? Bunun adı üreticiden yana olmak değil hep beraber bindiğimiz dalı kesmektir.
Bugüne değin böyle yaptık.


Kıymetli arkadaşlar,
Biliyoruz ki, ne kadar değişimden yana olursak olalım, ne kadar değişimi översek övelim, sıra kendimize geldiğinde değişmek kolay iş değil.
Değişmek bedel ödemeyi, değişimin sancısına katlanmayı gerektiriyor.
Yaşadığımız sancı, toplamda Türkiye"de tarımın serbest piyasaya, pazar ekonomisine entegre olma sorunudur. Bu sorunu dünyanın gelişmiş ülkeleri çözmüş, tarım ekonomilerini pazar koşullarına entegre etme işini uzun yıllar evvel halletmişlerdir.
Biz pazar ekonomisine geçeli henüz 30 yıl oldu ve bu mesele şimdi köklü bir biçimde ele alınıyor. Kolay olmayacak, sancılı olacak.
Ancak sonunda üreticimiz kazanacak, sonunda Türkiye kazanacak.

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.