28 Şubat mağduriyetleri!...

28 Şubat mağduriyetleri!...

 

 

28 Şubat mağdurları deyince ilk akla başörtülü kızlarımız gelmektedir. Başörtülü olmalarından dolayı mağdur edilen kızlarımızın yaşadıkları zulüm ve işkenceli o yılları unutmak ne mümkün. İşte başörtüsünden dolayı mağdur edilen, zulüm gören bu kızlarımızdan üç kardeşin başına gelenlerle ilgili haber, önce haberi okuyalım ve kararı ondan sonra verelim:

28 Şubat postmodern darbe sürecinde başörtüsü yasağına muhalefet ettikleri gerekçesiyle 3 kızıyla beraber idam cezası talebiyle yargılanan yazar Hüda Kaya da davaya müdahil olacağını açıkladı.

O dönem yaşadığı adli psikolojik ve fiziki işkence sürecini Zaman'a anlatan Kaya, başörtüsü yasağına muhalefet ettiği bir yazısından dolayı 312'den yargılanarak 20 ay hapis cezası aldığını söyledi. 1999'da İnönü Üniversitesi'nde başörtüsü yasağı sebebiyle derslere alınmayan üniversiteli öğrencilerin yürüyüşlerine destek veren imam hatip liseli 3 kızının da okullarından atılarak Malatya Terörle Mücadele Şubesi'nde sorgulandığını söyledi.

Kaya, kızlarını cezaevine götüren skandal süreci şöyle özetledi: "Başörtüsü eylemlerine katılan kızlarım, terörist gibi muamele gördü. Üstelik ortanca kızım İntisar, Terörle Mücadele Şubesi'ndeki sorgusunda başörtüsünün çıkartılması istenerek şube komiseri tarafından darb edildi. Yanıma geldiğinde pardösüsü kan içindeydi ve arkadaşlarıyla beraber elleri ve gözleri bağlı olarak hücrelerde tutulmuşlardı. Daha sonra benimle birlikte kızlarım Nurulhak (18), İntisar (17), Nurcihan (16) tutuklandı. Malatya Cezaevi'nde kaldığımız 7 ay boyunca idamla yargılandık.

Ben ve kızlarımın dahil olduğu 75 kişi hakkında Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde (DGM) idam davası açıldığını koğuşa getirilen günlük gazetelerden öğrendik. Ama ümitsizliğe kapılmadık. Rabb'imize sığındık. Üç kızımı ayrı cezaevine gönderdiler. Biri Bakırköy Kadın ve Çocuk Tutukevi'nde, diğerleri de Bandırma ve Konya Akşehir'deydi. Daha sonra kızlarım Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefetten ceza aldılar. Kararın Yargıtay tarafından onanıp yürürlüğe girmesi 2003 yılına sarkınca, 1999 yılında başlayan tutuklama 2004 yılında son buldu."

Şimdi, kız çocuklarımıza sırf başörtüsü takıyorlar diye böylesine zulüm ve işkenceyi reva görenlerin hukuk karşısına çıkartılarak hesap sorulur olmasına, intikam duygusuyla hareket ediliyor diyenlere ne dememiz gerekir ki?

Başörtülülerden buna benzer daha binlerce yaşanmış zulüm ve işkence olayları bulunmaktadır. Bunlardan bazılarını hatırımıza geldiği kadarıyla aktaralım:

Binlerce başörtülü kızımız hem de son sınıfa kadar gelmiş olduklarına bakılmaksızın okullarından atıldılar. Beyazıt meydanında direniş yapan başörtülü kızlarımızın, polisler tarafından başörtülerinin başlarından zorla çekilerek çıkarıldığına ve bu kızlarımızın yerlerde sürüklendiklerine şahit olduk.

İlahiyat fakülteleri dahil, İHL’lerinde de başörtüsü yasağı uygulandı. İHL’lerinde okuyan kızlarımızdan başörtüsünü çıkarmamak üzere direnenler, okullarından ve evlerinden çok uzaklara götürülerek bırakıldılar. Bu kızlarımızın üzerinde evlerine dönecek paralarının olup olmadığı, yol iz bilip bilmedikleri bilinmeden bu insanlık dışı işkenceye reva görüldüler.

İstanbul Üniversitesinde o yıllar rektör yardımcısı, şimdilerde ise ana muhalefet partimizin milletvekili olan bayan profesörü tarafından ikna odalarına alınarak insanlık onurlarıyla alay edildi ve bu kızlarımıza psikolojik baskı uygulandı. Hem de bu ikna odalarında ÇYDD’den yetkililerin de bulunduğu bilinmektedir.

Başörtülü çalışanlar kamuda işinden atıldı. Özel sektöre de müdahale edilerek oralarda bile başörtülülerin çalışması engellendi.

Eşi başörtülü subay ve astsubaylar sorgusuz sualsiz YAŞ kararlarıyla ordudan ihraç edildiler. Kamuda aynı pozisyonda olan devlet memurları işlerinden atılmadı iseler de onların da terfi ve yükselmeleri engellendi.

O günlerde yönetimin en tepesinde bulunanların onayı ile kamu alanı denilerek başörtülülerin bu yerlere girişleri engellendi. Hatta devletin hastanelerine bile başörtülü hastalar alınmaz oldu. O günkü YÖK başkanı işi daha da ileri boyuta taşıyarak, açık park alanlarının bile kamu alanı sayılarak buralarda bile başörtüsü ile dolaşılmasının yasaklanması gerektiğini ileri sürebilmiştir.

En mühimi de, başörtüsü ile milletten oy isteyen ve milletvekili seçilme hakkını elde eden Merve Kavakçı, hukuk ve adalet çiğnenerek yemin ettirilmeden hem Meclisten kovuldu, hem de vatandaşlık hakkı elinden alınarak sınır dışı edildi. Ayrıca Merve Kavakçı’nın henüz ilk okulda okuyan çocuklarına da okudukları okullarında psikolojik baskı uygulanması sağlandı.

Bugün sadece başörtüsü zulmünü konu aldığımızdan diğer mağduriyetlere temas edilmemiştir. Başka mağduriyetler yaşanmadı, sadece başörtüsü zulmü yapıldı zannedilmesin diye bu konuyu da açıklamış olalım.

Önceki ve Sonraki Yazılar