BİZİ KİM KAŞIYOR

 

[email protected]

     Bir şarkının sözlerinde olduğu gibi “dertleri zevk edinmiş” bir toplumuz. Anadolu, tarih boyu siyasal yap-boz tahtası gibi değişiklikler yaşamış ve Dünya’nın hiçbir yöresinde olmadığı kadar çeşitli Medeniyete tanıklık ve ev sahipliği yapmıştır. Çok sık değişiklikler ve sahiplenmeler kimi dertlere de kaynaklık etmiştir… Yetmemiş, kendi kendimize de dert üretmenin yollarını aramış ve bulmuşuz…  

        Her medeniyetin Anadolu’da az veya çok kalıntıları mevcuttur. Bu kalıntılar Dünya’daki güç odaklarının her zaman dikkatini çekmiş, ekonomik ve siyasi konularda iştahını kabartmıştır. Dünya yer servetlerindeki rezervler azaldıkça, güçlülere daha çok ham madde gereksinimi doğdukça Türkiye topraklarına, sosyal ve siyasal yapılanmasına olan ilgi devam edecektir…

                “Nerelerimizi kaşıyorlar ve kaşımanın nedenleri nedir?” sorusuna sağlıklı cevap verebilmemiz için ülkemizin Demografik yapılanmasını dikkatle incelememiz gerekmektedir.

                Çeşitli araştırma kurumları ve bilim adamlarının yaptıkları araştırma ve tespitlere göre:

                Ülkemiz nüfusunun %80’i Türk nüfustan oluşmaktadır. Türk nüfus içinde 71 alt grup vardır. İkinci büyük nüfus kesimi Kürt kökenli yurttaşlardan oluşmakta ve Türkiye Nüfusunun  % 16 sı civarındadır ve 3 alt gruptan oluşmaktadır.

                Bu iki ana unsur dışında ülkemiz nüfusu 13 Çerkez, 7 Yezidi, 6 Gürcü, 4 Roman, 3 Boşnak, 3 Arnavut, 3 Süryani, 2 Yahudi, 2 Arap, 2 Zaza grubu olmak üzere, Pomak, Laz, Hemşinliler, Ermeni, Rum, Nasturi, Keldani, Bahai, Müslüman Rum, Sudanlı, Leh, Malakan, Farisi, Hakkani, Halitat, Dürzi, Zerdüşt, Mansuri ve Gacal olmak üzere 138 etnik guruptan oluşmaktadır. Türk ve Kürt nüfus gruplarının dışında kalanların toplam nüfus içindeki oranları %4-5 civarındadır.

                Ülkemizde konuşulan diller dört ana grupta toplanmaktadır. En büyük sayıyı Altay dil grubu olup,  Türkçe dâhil 8 çeşit dilden oluşmakta ve nüfusun %90 lık kesimi tarafından konuşulmaktadır.          Hint Avrupa dil grubu Kürtçe - Ermenice dâhil 10 dil grubundan oluşmaktadır. Kürt kökenli nüfusun ancak yarısı Kürtçe konuşmakta ve oranı %7-8 civarındadır.

                Arapça-İbranice dâhil olduğu Semitik diller 3 alt gruptan oluşmakta ve nüfusun %1 lik kısmı tarafından konuşulmaktadır.

                Çerkezce ve Gürcücenin dâhil olduğu Kafkas dilleri 4 alt grup tarafından konuşulmakta ve oranları %1 civarındadır.

                Ayrıca, Türkçe dilinin ülkemizde konuşulan 25 ağız ve şiveden oluştuğu da unutulmamalıdır.

                Dinsel farklılıklarımız da var. En büyük inanç grubunu Hanefi Sünni çoğunluk oluşturmaktadır. İkinci büyük inanç grubunu Alevilik-Bektaşilik oluşturmakta ve 15 milyonunun üzerinde bir nüfusu kapsamaktadır.

                Müslüman inancı içinde Şafilik, Caferilik ve Şiilik inancına sahip yurttaşlarımız vardır.

                Müslüman inancı dışında Katolik, Gregoryen ve Ortodoks olan Hıristiyan yurttaşlarımızın yanında, Musevi, Süryani, Keldani inancına sahip yurttaşlarımızın varlığı belirtilmektedir.

Nüfus dinamikleri ve etnik yapılar ırk, dil, kültür özelliklerine göre tanımlanmaktadır. Alt kültürler kendi içinde de alt ayrışımlar gösterebiliyor.

                Toplumlar, çeşitli toplulukların bir araya gelmesinden oluşan sosyal bir yapıdır. Etnik yapılar büyük organizmanın alt hücrelerini oluştururlar. 

                Bu boyutlarda etnik ve dinsel çeşitlilik içinde olan bir ülkede üst yapıdan taleplerin çeşitli ve yoğun olması kaçınılmazdır. Eğer ülke Hukuk temelinde yönetilmiyor, yurttaşlar arasında yaklaşım farklılıkları gösteriyorsa, bünyenin bir yerinde ağrının, acının olması kaçınılmazdır. Yasalar çıkarılıp uygulama alanı bulmuyorsa, yasalar kimi hakları görmezden geliyorsa, yurttaşlar haksızlığa uğradığı inancına varıyorsa, o ülkede kaşınacak çok yer var demektir. Eşit dağıtılmayan hukukun insan haklarını koruması düşünülemez. Bir tek bireyin hakkı bile kayboluyorsa, o ülkede hukuk zedelidir ve birilerine kaşıma alanı bırakıyor demektir.

Emperyal güçlerin Osmanlının yıkılışını etnik ve dinsel temeller üzerinde şekillendirdiği unutulmaması gereken tarihsel gerçeğimizdir.

Dış güçleri bir yana bırakalım, şayet Devlet yönetiminde bulunan kişiler siyasi çıkar uğruna mevcut hassas noktaları kaşıyorsa, işte o zaman tehlikenin büyüğü yakın demektir.

Türkiye’de delilerin kuyuya attığı taşlar çok tartışılır. Bu tartışmalar zaman zaman seviyesini aşar ve çatışma noktaları oluşturur. Bir amaca ulaşmak isteyen Devletler ve kişiler attıkları bazı sahte yemlerle halkı ve yönetenleri oltaya alabilirler. Yönetenlerin oltaya takılmaları o ülke için en büyük tehlikedir ve ülkemiz bu durumu yaşıyor…

Başbakan’ın ve AKP Hükümetinin tavrında dalgalanma ve çelişkiler giderek artmaya başladı. Ülkede barışı tesis etmekle yükümlü olmalarına rağmen, siyasi nedenlerle çatışma noktaları oluşturuyorlar. Başbakan’ın söylem üslubu oldukça sert ve kışkırtıcı. Siyasi yarar uğruna bazı hassas noktaları kaşımaktan kaçınmıyor, yurttaşlarımızın etnik ve dinsel köklerine menfi göndermelerde bulunuyor. Bu siyasi üslup içinde tehlikeler taşıyor ve yeni yeni kaşınma noktaları oluşturuyor…

Adeta kavga ortamına doğru yönlendirilen ülkemizde, yapılan araştırmalar AKP’nin puan arttırdığını, muhalefetin puan kaybettiğini gösteriyor. Hapishaneler tıklım tıklım dolu; Hukuk işlemiyor. Bankalar ve icra daireleri haciz ekipleri oluşturup yurttaşın varlıklarına el koymanın peşinde koşuyor. İşsizler ordusu giderek büyüyor…                                                                                                                          

İster istemez insanın aklına şu soru geliyor; yeni bir şeyler aramayan ülkenin insanı cellâdına tapar duruma mı geldi yoksa?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.