Tarihi kanla yazanlar...

Tarihi kanla yazanlar...

45 yaşında Erdal Eren. Bugün Karşıyaka’da idik. Yaş ortalaması 20-25 arasında 150 kişi ve 45 üstü 50 kişiydi. Hava soğuktu alabildiğine, belki biraz ince giyinmiştim, biraz yorgundum.

TARİHİ KANLA YAZANLAR

BİR GÜN TARİHTEN KAZINACAKLAR 

ERDAL EREN ( 25 Eylül 1964- 13 Aralık 1980)

45 yaşında Erdal Eren.

Bugün Karşıyaka"da idik. Yaş ortalaması 20-25 arasında 150 kişi ve 45 üstü 50 kişiydi. Hava soğuktu alabildiğine, belki biraz ince giyinmiştim, biraz yorgundum. 14"te yapılacak anma toplantısına gittiğimde saat 13:30"du. Katılımcı sayısı azdı önceleri yavaş yavaş toplu halde gruplar gelmeye başladı. Her grubun elinde ayrı bir pankart ve bazen ayrı ayrı atılan sloganlar vardı. Olsun.

GELMİŞLERDİ KARŞIYAKA"YA.

Kim için gelmişlerdi belki kardeşleri, belki ağabeyleri, belki eşleri.Sürekli bayram tatili halinde olan ülkemin insanlarına ayak uyduran yoldaşların büyük bir kısmı yoktu ne yazık ki , Kızılay da kalabalık bir miting olsa orada konuşmak, katılımcılara seslenmek için ciddi tartışmalar yapanlar, otobüsün üstüne çıkıp kalabalığı selamlamak için ite-kalka olay çıkarıp yukardan aşağıdakilere bakanlar, televizyon programlarında Erdal"ları anlatanların büyük bir bölümü yoktu, yoklardı.

Acaba seçim süreci başlıyor onun koşturması mı yoğundu? Hava soğuk evlerden çıkmaya üşenmişler miydi? Ama biliyorum hemen yarın konuşmaya başlayıp bu geçmiş tarihi anlatacaklardı soluksuz. Belki yanların da Halit ağabey varken de çekinmeden ve Halit Ağabeye fırsat vermeden Deniz"leri anlatanlar gibi.

Olsun Halit ağabey"de dinler bende dinlerim bu günkü gibi.

Karşıyaka 2. kapıda toplanarak Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan"ı ziyaret ederek Erdal Eren"in mezarının etrafında kümeleştik.Adeta mezarı korumaya aldık.

17 yaşında ülkenin koruyamadığı Erdal"ı bugün sevenleri bazı yol arkadaşları, belki sevdalıları, belki sevdalısını bekleyen gençler ve biz zor yılların yorgunları sarıp sarmalayarak mezarı korumaya aldık. Biraz uzaktan izlemek istedim.

Konuşmaları dikkatle dinledim, çok uzun olmaması, çok sayıda konuşmacı olmaması son derece yerinde bir karardı arta kalan zamanda geçmişi dinledim, gözümün önünde sergilenen geçmişi izledim.

Sabah evden dışarıya çıkmadan önce Sevgili büyüğüm Nedim Ağabeye internet sayfalarından istediği bilgileri toparlarken karşıma çıkan tarih sayfalarını sizlerle paylaşıp bugünü kendimi dinleyerek ve geçmişe kendimi bir kez daha ışınlayarak değerlendireceğim günleri  bu anlamda haksızlık  yaptıklarımdan belki de özür dileyeceğim. Evet karşımda duran sayfaya düşen yapraklar “ Hüseyin İnan ve Mektubu- Siyaset Tartışmaları” ve uzayıp giden sayfalar. Gözüm 1968 yılına takılır; o yıl mesleki alanda olsun, halk içinde olsun örgütlenme, Kapitalist düzen uygulamalarına direniş, Emperyalizme ve sömürüye karşı çıkma, Tam bağımsızlık fikrinin yayılması, halka dönük ve halk yararına işleyen devrimci eğitim, Ve Anayasa"nın tam uygulanması konularında başarılı, öncülük yürüten bir öğretmen ve bir öğrencinin seçilip ödüllendirilmesine karar verilir. Aday isimler içinde; Sinan Cemgil, Harun Karadeniz, Yusuf Küpeli, Fevzi Altug, Murat Cahit Kogacioğlu, Zeki Saruhan, Timur Erkman, Halit Koçer ve İbrahim Kaypakkaya"da vardır. 16 öğretmen ve 10 öğrenci arasından yapılan değerlendirmede İTÜ-ÖB Başkanı Harun Karadeniz ve bizim Nedim Ağabey ödüle layık görülür. Neden bunları bu günün anılarının satır arasına yerleştirdiğimi sorabilirsiniz tek bir cevabı var; gözümüzün önünde bulunan bu değerleri yüreklerimizden çabuk mu siliyoruz? Erdal Eren"in 17 yaşında hala karşımızda bize gülümsediğini nasıl unuttuysak, Nedim ağabey gibi eli öpülesi ( elini öptürmez ) bir kişiyi de unutmuş olmak açıkçası yüreğimi yakıp içimi acıtıyor. Kimler, Nedim Ağabeye yaşından ziyade (yaştan vazgeçtim) geçmişine ne kadar saygı duydu onu bir kez daha anımsamak istedim.

Konuşmalar yapılıyor Karşıyaka Mezarlığında  mezarın başında konuşma yapan bir konuşmacı buraya “ağlamaya gelmedik”, Erdal"a yolunu devam ettirmeye söz vermeye geldik dedi. Düşündüm zaten gözümden yaş geliyordu, göz yaşım dondu yüzümde.

EVET GÜCÜM YETTİĞİNCE VERİLEN SÖZÜ YAPMAYA DEVAM EDECEĞİM AMA AĞLAMA KONUSUNDA SÖZ VEREMEYECEĞİM. Ben ağlarım, ağlamanın da yadırganmamasını isterim, ayni gülmek gibi, ayni şarkı- türkü söylemek gibi, ayni sevdiğin dostlarının omzundan tutup halay çekmek gibi, ayni bahçesinde ebruli hanımelleri açan bir evi gözlemek gibi, ayni sevdalısını bekleyen gencin kalp çarpıntısı gibi.

EVET HEM AĞLAYACAĞIM, HEM YOLUMA DEVAM EDECEĞİM. 13.12.2008

Emel Sungur /ANKARA

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.