Şeref Özkan  yazdı : ENGELLİ HAFTASI!

Şeref Özkan yazdı : ENGELLİ HAFTASI!

Geleneksel tıbbi bireyci model, bireyin engel durumuna odaklanarak birey üzerindeki negatif algıyı besleyerek onları ‘’öteki’’kılmaktadır. Bu modelde benzer beden özelliklerine sahip olan çoğunluk ‘’biz’’; farklı beden özelliklerine sahip azınlık ‘’öteki

ENGELLİ HAFTASI!

10 Mayıs ile 16 Mayıs arasında Birleşmiş Milletler'e bağlı 156 ülkede aynı tarihlerde kutlanan engelli haftası bir ''hak mücadelesi haftası'' dır.
Kapitalist sistemin zihinlere kodladığı normallik algısını sorguluyoruz. Çarpıtılmış ve metalaştırılmış, resmi ideolojinin dayattığı tek tipleştirilmiş beden algısını ‘’normal’’ olarak kabul etmiyoruz.

''Restore edilmesi gereken engelli bedeni değil, asıl restorasyona ihtiyaç duyan ön yargı, klişeler, erişilemez bilgi, erişilemez binalar ve sosyal organizasyondaki başarısızlıklardır.

img-6880.jpeg
Engelli bireylerin toplumun dışına itildiği, yalnızlaştırıldığı, ötekileştirildiği, sosyal yaşamdan koparıp eve kapatan sosyal politikaların, yardım adı altında yapılan ayrıştırmaların, kamplaştırmaların tamamına karşıyız.

Kullanılan günlük konuşma ve yazı dilinin, mevcut negatif kültürü besleyecek içeriklerden arındırılması gerektiğini savunuyoruz. Nitekim eşitsizlik önce dilde başlar ve eşitsiz bir dil her zaman yaralar.


Birleşmiş Milletlerin Engelli sözleşmesi ile bizim yasal tanımlamamız çok farklıdır.

Ülkemizde ilgili kanunda yapılan engellilik tanımı, toplumun çoğunluğunun engellilik konusundaki taşıdığı negatif algının resmileştirilmiş dışa vurumu gibidir. Mevcut tanımlama, engellilik konusundaki yaklaşımın tıbbi modelde ısrarıdır.

Tıbbi modeldeki yaygın kabul; eksikliğin, işlevsizliğin, anormalliğin, başarısızlığın, tıbbi sorunun bireyde olduğudur. Sorunu yaşayan birey şanssız, talihsiz ve trajik bir yaşama sahip olandır. Bu durum tamamen bireye aittir. Sorumlu olan da tamamen bireyin kendisidir. Bu nedenle tıbbi model önyargıları ve ayrımcılığı doğallaştırır ve meşrulaştırır.

Geleneksel bireyci tıbbi model engellilik konusuna sağlıklı olan – hasta olan, normal olan – anormal olan şeklinde yaklaşarak, bireyi kendi normali için restore etme yönündeki ısrarından vazgeçmez. Bu modelde engelli bireyler vatandaş olarak kabul görmezken, korunmaya ve bakıma muhtaç gösterilmek suretiyle yetkisizleştirilmiştir.


Geleneksel tıbbi bireyci model, bireyin engel durumuna odaklanarak birey üzerindeki negatif algıyı besleyerek onları ‘’öteki’’kılmaktadır. Bu modelde benzer beden özelliklerine sahip olan çoğunluk ‘’biz’’; farklı beden özelliklerine sahip azınlık ‘’öteki’’ dir. Biz iyi olan, öteki kötü olandır. Sosyal olarak inşa edilmiş bu engellilik kültüründe, biz ve öteki eşit olamaz.

Toplumsal eşitsizliğin sürdürülmesi engelli bireylerin eğitim alma hakkı, işgücüne eşit katılım hakkı, aile kurma hakkı, sosyal güvenceden faydalanma hakkı, sosyal ve kültürel yaşama katılım hakkı gibi onurlu ve özgür bir yaşamın olanaklarını sağlayan tüm haklardan mahrum kalmayı beraberinde getirir.

Tıbbi modelin söylemi ile yaratılan engellilik kültüründe engelli birey sosyal dışlanma ve ayrımcılığa maruz kalmaktadır.

Türkiye’de engellilik; ırkçılık, cinsiyetçilik ve inançlar alanında gözlemlediğimiz ayrımcılık ve sosyal baskının farklı bir türüdür.

Toplumumuzda engelli bireylere yönelik ‘’ön yargı’’,’’korku’’,’’görmezden gelme’’,’’düşük beklenti’’ şeklinde kökleşmiş inanç kalıpları engelli bireylere ve ailelerine yönlendirilen sosyal dışlanma ve ayrımcılığın en temel sebeplerindendir. Eşit hakların inşa edilmemesi, sosyal dışlanma ve ayrımcılık beraberinde sosyal izolasyon ve yalnızlığı getirmektedir.


Engelliler, tarihsel süreçte ilk olarak ‘’tehdit edici’’ , daha sonraları ‘’yük‘’ ve son tahlilde de ‘’aciz’’ olarak damgalanmışlardır. Kabul gören ‘’aciz‘’ etiketlemesi, beraberinde korumacı, ’ ’yardıma muhtaç’’, ’’acınan’’, ‘’ ikinci sınıf görünen’’ anlayışı da inşa etmiştir.


Kapitalist sistemin zihinlere kodladığı normallik algısını sorguluyoruz. Çarpıtılmış ve metalaştırılmış, resmi ideolojinin dayattığı tek tipleştirilmiş beden algısını ‘’normal’’ olarak kabul etmiyoruz. ‘’Tam‘’ ve ‘’Eksik‘’ söylemiyle iki karşıt uç olarak inşa edilen, ''sağlamcılık'' ideolojisini reddiyoruz.

Toplumsal normu; tam-sağlam olarak kabul ettiren; bu norma uymayanlarınsa ayrımcılığa maruz bırakıldığı, ''sağlamcı'' yargılarla mücadele ediyor, normu sorgulıyor ve dönüştürmek için mücadele ediyoruz.

Engelli mücadelesinin bir insan hakları ve demokrasi mücadelesi olduğunu savunuyoruz. Geleneksel bireyci tıbbi modelin noksanlık, eksiklik, anormal ve patoloji olarak yaptığı tanımı kabul etmiyoruz.

Sosyo-politik modelin bakış açısından engellilik; farklılık, bedensel ve nörolojik çeşitliliktir. Sahip olunan bu zenginlik tıpkı cinsiyet ya da farklı bir ırk gibi ele alınmalıdır.
Mevcut sorun kamusal bir sorun olarak ele alıyoruz. Çözümleri kamusal bir çerçevede çözülmesi gerektiğini savunuyoruz.

Geleneksel bireyci - tıbbi modelin ısrar ettiği üzere restore edilmesi ve düzeltilmesi gereken engelli bedeni değil, asıl restorasyona ihtiyaç duyan ön yargı, klişeler, erişilemez bilgi, erişilemez binalar ve sosyal organizasyondaki başarısızlıklardır.


Yaşanılan eşitsizlik bedenden değil toplumdan kaynaklanmaktadır. Engelli bireylerin toplumun dışına itildiği, yalnızlaştırıldığı, ötekileştirildiği, sosyal yaşamdan koparıp eve kapatan sosyal politikaların, yardım adı altında yapılan ayrıştırmaların, kamplaştırmaların tamamına karşıyız.


Engelli olmaya ilişkin, toplumda oluşturulan negatif kültürel resmedilişin karşısındayız. Bu nedenle kullanılan günlük konuşma ve yazı dilinin, mevcut negatif kültürü besleyecek içeriklerden arındırılması gerektiğini savunuyoruz.

’’Kötürüm toplum’’, ’’Kör ve sağır iktidar’’, ’’Kör basın’’, ’’Körle yatan şaşı kalkar’’, ’’Körler, sağırlar birbirini ağırlar‘’, ‘’Politik körlük‘’ gibi kullanılan kalıpların, yazılı ve görsel basında, müfredatta, kürsüde, ekranda ve her an karşımıza çıkan sayısız ifadede, bu olumsuz kültürün inşasına yaptığı katkıya dikkat çekiyor ve toplumun tüm etkin dinamiklerine bu konuda duyarlı olması yönünde çağrı yapıyoruz.

Nitekim eşitsizlik önce dilde başlar ve eşitsiz bir dil her zaman yaralar.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.