GEZİ EYLEMLERİ, SON SÜREÇ ve ANARŞİZM!

GEZİ EYLEMLERİ, SON SÜREÇ ve ANARŞİZM!

Özellikle "bozkurt yapanı, zafer işareti yapanı, Atatürk posteri taşıyanı, öte tarafta namaz kılanı biz büyük bir aileyiz, derdimiz siyaset değil, bizi kimse bölemez, kardeşliğimizi bozamaz, bu bir zenginliktir" türünden söylemler olayın vahametini ortay

GEZİ EYLEMLERİ, SON SÜREÇ ve ANARŞİZM!

img-3894.jpeg
Bülent BAŞARAN

Son günlerde ısrarla anarşizm vurgusu yapıyorum. Zira Gezi eylemlerinde ve şu son toplumsal olaylarda özellikle genç kitleye anarşizm hakim durumda...

Politize olmamış ve örgütlü olmayan bu eylemlerden politik başarılar, süreklilik ve bir sonuç beklemek hayalcilik olacaktır. Çünkü tarih boyunca anarşist eylemler hep başı sonu belli olmayan, bir sonuç beklenmeyen, anlık ve sıçramalı eylemler olmuştur.

Sokağa çıkan kitle bir partinin çizgisinde bulunmadığı ve bir ideoloji doğrultusunda hareket etmediği için, belli bir süre sonra talepler ve politik beklentiler önemini ve anlamını yitirmektedir.

Kitle tam da anarşizmin ruhuna uygun şekilde; apolitik, ne istediğini ve tam olarak neye karşı çıktığını bilmeyen, pikaçu, mevlevi, sinav çeken vb gibi bireysel popülist noktalara savrulmakta, iş magazinel şova dönüştürülmektedir.

Aslında sistemin de ve aslında CHP'nin de istediği tam da budur.

Bu türden politik içerikten ve örgüt disiplininden uzak, bireysel ve popülist yaklaşımlar, eylemlerin siyasal içeriğini de boşaltmaktadır. Siyasal içeriği boşaltılmış bu tür eylemler sistem/rejim için hiç de can sıkıcı değildir. Aksine eğlencelidir.

Sınıfsal olarak kapitalizmin tam da kucağında duran CHP için sisteme zarar vermeden yapılan bu tür "barışçıl(!)" gösteriler, muhallebi kıvamında muhalefet anlayışına son derece uygundur.


Bu noktada Gezi'de de belirttiğim gibi sosyalist ve sol partiler sınıfta kalmıştır. Kitleyi siyasal bir talep doğrultusunda örgütleyememiş ve yönetip yönlendirememişlerdir.

Bu eylem biçimi toplumun genç kesiminin ne denli örgütsüz ve apolitik olduğunun bir göstergesidir. Gezi eylemlerinin sönümlenmesinin de, bugünlerde İmamoğlu eylemlerinin başarısızlığa mahkum olmasının da nedeni budur.

Öve öve bitirilemeyen Z kuşağı apolitik olduğu için bir siyasal partide örgütlenmekten kaçınmakta, kendilerini taleplerin önüne koymakta ve bozkurt işareti yapanla, zafer işareti yapan kol kola eylemlerde eğlenmektedir. Dikkat ederseniz, gerek Gezi eylemlerinde ve gerekse son eylemlerde, içerikten çok medyatik görüntüler, komikli dövizler akılda kalmakta ve medyaya bunlar servis edilmektedir.

Özellikle "bozkurt yapanı, zafer işareti yapanı, Atatürk posteri taşıyanı, öte tarafta namaz kılanı biz büyük bir aileyiz, derdimiz siyaset değil, bizi kimse bölemez, kardeşliğimizi bozamaz, bu bir zenginliktir" türünden söylemler olayın vahametini ortaya koymak bakımından anlamlıdır.

Bu bize eylemlerin içerik yönünden nasıl boşaltıldığını ve siyasal/sınıfsal/ideolojik hiç bir öz içermediğini, bu anlamda hiç bir sonuca da ulaşamayacağını göstermektedir. "Gençler deşarj olup, enerjilerini atıyorlar" türünden bir kapıya çıkmaktadır.


Fakat tüm bunlar olurken devlet bir şeye çok dikkat etti.
Üniversitelerde bilinçli ve siyasal olarak örgütlü olan, partili gençlerin kampüslerinden çıkmalarına ısrarla karşı durulmasının ve kampüs girişlerinin polisle yığılmasının nedeni budur.

En sert müdahaleler üniversitelerde oldu. Çünkü oradaki partili gençlerin kitleyle buluşmasını ve eylemlerin politik içerik kazanmasını istemiyorlardı.

Buna özellikle dikkat ettiler. İstanbul'da polisin hemen hemen bütün dikkati üniversitelerdeki partili gençlerdeydi. Asıl tehlike onlardı. Onlar siyasal ve ideolojik taleplere sahip oldukları için ve parti disiplini ile hareket ettiklerinden dolayı ne istediklerini biliyorlardı. Polis de asıl olarak bunları kitleden ayırmakla uğraştı

. AKP, Saraçhanede toplananları falan hiç bir zaman tehdit olarak görmedi.

Onları dikkate bile almadı.

İktidarın asıl korktuğu üniversitelerdeki politik gençlerdi.


Sosyalist/sol partilerin önünde halen o tarihi görev daha da can yakıcı olarak durmaktadır. Toplumu örgütlemek.

Çoğunlukla kendiliğinden gelişen bu tür toplumsal hareketlere ısrarla siyasal bir içerik kazandırmak ve kitleye öncülük ederek siyasal talepler merkezinde tutmak.

Bu kullanacağım tabir biraz ağır olacak ama yarın iktidar olursa bin bir eziyet çekilerek muhalefet edilmek zorunda kalınacak olan "TÜSİAD'cı, özelleştirmeci, tek tipçi, piyasacı, elitist" CHP'nin "kuyruğunda(!)" demokrasi, özgürlük, barış ve halkçı bir düzen umuduyla beklemek, elma ağacının dibinde erik düşmesini beklemek kadar komik ve imkansız.

Şu an sosyalist solun içi tamamıyla boşaltılmaktadır.

AKP gösterilip, CHP'ye razı edilmeye çalışılmaktadır.

CHP'de "ülke elden gidiyor, derdiniz siyaset mi, bu partiler üstü bir olay" diyerek kendi değirmenine su akıtmaya çalışmaktadır.

Sosyalist ve sol partiler buna karşı acilen bir araya gelerek bir sorgulama yapmalıdır. Yoksa kendi varlıklarını ve gerekliliklerini halka sorgulatır hale gelecekler!

Böyle giderse, sosyalist partiler sınıfsal içeriklerini yitirerek burjuva sosyal demokrat partilere dönüşecektir.

O zaman biz de sorarız;

"madem CHP gibi piyasacı sosyal demokrat bir parti ile aynı noktadasınız, o zaman size ne gerek var!"
Sevgilerimle...

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.