BOP Planı ve Teröre Siyasal Çözüm Önerisi

BOP Planı ve Teröre Siyasal Çözüm Önerisi

Ilımlı İslam Cumhuriyeti modeline dayalı, “Federal Demokratik Türkiye Devleti’nin” kuruluş basamakları da PKK terörü ve “Kürt Sorununa Siyasal Çözüm” önerisi üzerinden döşenmek istenmektedir.

BOP Planı ve Teröre Siyasal Çözüm Önerisi

                                                                                      Erol Sarıal
                      http://www.hakimiyetimilliye.org/index.php?category=53

Terör eylemi, yönlendirme ya da öfke sonucu intikam duygusuyla gerçekleştirilen sabotaj eyleminden ayrılmaktadır.

Terör, bir ülkede gerilimin doruğa tırmandığı bir atmosferde yurt içinde ya da ülkeler arasında bir çatışmayı, savaşı tetiklemek üzere baş vurulan planlı suikast eylemiyle de karıştırılmamalıdır.

Bu nedenle kısa dönemde sonuçlar alınacağını beklemek akılcı bir tutum değildir. Terörle savaşımda uzun dönemde sonuç alınamamasını eleştirmekte akılcı bir eleştiri olarak değerlendirilemez.

Terör, bir hedefe yönelen, şiddete dayalı, sürekli ve destekli örgütsel bir eylemsellik sürecidir. Bu özellikleri dikkate alındığında ülkemize özgü PKK terörü, siyasal nitelikli bir örgütlenme olarak karşımıza çıkmaktadır. Ekonomik, demokratik, kültürel değerlerimizi hedef alan; devlet örgütlenmesi, Cumhuriyet düzeni ve ulusal birlik karşıtı bir örgütlenmedir. Amaç, yurt bütünlüğünü ve ulusal birliği sarsarak devlet örgütselliğini çökertmektir.

PKK Terör örgütü ve siyasal uzantıları; insan hakları ve özgürlükler, barış, adalet ve demokrasi gibi everensel insani değer kavramlarına vurgu yapan ulus karşıtı, etnik şoven, gerici, faşizan bir örgütlenmedir. Emperyalizme karşı utkuya ulaşmış tarihin ilk Ulusal Kurtuluş Savaşı sonucunda örgütlenmiş dayanışmacı toplumsal yapıyı ayrıştırarak etnik temele dayalı bir devlet yapılanması içindedir.

Ulusal Kurtuluş ve Bağımsızlık Savaşı"nda yenilgiye uğratılan işgalci emperyalist batı ülkelerinin gizli ya da açık desteğine sahiptir. Bu yönüyle de işbirlikçi taşeron bir örgütlenmedir. Siyasal ve askeri emperyalist birliklerin ve ülkelerin, ülkemize dayattığı çözüm önerileri açık bir işbirliğinin en somut göstergeleridir.

PKK terör örgütü, küreselleşme sürecinde yeni/yeniden tırmanışa geçen emperyalist sömürü, saldırı ve işgal sürecinde BOP planın bölgesel araçlarından biridir.

Günümüzde dışarıdan ve içeriden koro halinde, sıkça dile getirilen siyasal çözüm önerisi terör örgütünün hedeflerine yasal yollarla ulaşmasını sağlama amacına hizmet eden emperyalist dayatmalardır. Siyasal çözümden anlaşılması gereken, PKK"yı hedeflerinden caydırmak, kanlı terör eylemlerine son verilmesini sağlamak değil; görüşmeler yoluyla, masa başında, barış içinde hedeflerine ulaşmasına katkı sağlamaktır. Ulaşılmak istenen, gerçekte emperyalizmin tarihsel hedefleridir.

Terör örgütü ve siyasal uzantıları çatısı altında emperyalizm adına görev yapanlar, Türkiye"de işledikleri kanlı cinayetlerin sorumluluklarından arındırılarak Talabani ve Barzani"nin denetimi ve hizmetine sunulmak istenmektedir.

Bu nedenle devletin terör karşısında konum değiştirmesi çeyrek yüzyıllık bir süreçte, ülkemize karşı her alanda her türlü araçlarla terörü destekleyen emperyalist ülkelerin ve birliklerin kesin başarısı olacaktır.

Siyasal çözüm önerisinin benimsenmesi terör örgütü ve destekçilerinin silahlı ya da silahsız yıkıcı propagandaları karşısında devletin ve ulusal güvenlikten sorumlu kurumların başarısızlığının ilanıdır.

Devletin başarısızlığı durumunda ise duyarlı bölgelerimizde ve tüm yurt düzeyinde terör karşısında devletin koruyuculuğuna sığınmış olan kitleler, gönüllü olarak yurt savunmasına koşan gençler; şehit ve gazi aileleri, daha geniş eksende tüm ulus büyük güven bunalımına sürüklenecektir.

 Devlet otoritesi ve erki sorgulanır hale gelecektir. Bu çöküş, devlet örgütlenmesinde olası genel bir ayrışma yolunda önemli bir potansiyel tehlike içermektedir. Kategorik kitleler süreç içinde terör örgütünü ayrılıkçı bir örgüt olarak görme yerine yeni siyasal bir otorite olarak algılama eğilimine girecektir.

Devlet, örgütsel yapısını yıkıcı bir etki karşısında süreci erteleyici, oyalayıcı, pazarlıkçı bir tutum içinde olamaz.

Anadolu Selçuklu Devleti ve Osmanlının son dönemlerinde çıkan iç isyanlara karşı uzlaşıcı yaklaşmalar bu imparatorlukların ayakta kalmalarına bir katkı sağlamamıştır. İç isyanlar karşısında uzlaşmacı tutum sergileyerek çözüme ulaşmaya çalışan hiç bir ülke çöküş sürecini erteleyememiş; olası bir savaş durumunda düşman güçlerin her seferinde içerden müttefik bulacağı yeni bir sürece girmiştir.

Bu açıdan bakıldığında günümüz Türkiye"si potansiyel bir çözülüş sürecinin başlangıç aşamasına doğru evrilmektedir. PKK"yı terörden arındırma adına, ülkemizde; eli kanlı militanların ve siyasal uzantılarının sınırlarımız dışında, emperyalizmin temsilcilerinin gözetim ve denetiminde kurulmakta olan yeni bir etnik devletin etki alanına bağlanmasına onay verilmektedir. Bu anlayışla ulusal birliğimize karşı eylemsel ve siyasal olarak sürdürülen çatışma ortamına son verileceği beklentisi ile yürütülmek istenen sözde barışçıl politik denemeler, ulusumuzu gelecekte daha büyük sorunlarla karşı karşıya bırakacaktır.

 Coğrafik hedeflere yöneleceği gizlenmeyen Irak"ta oluşturulmaya çalışılan “Kürdistan Devleti” Türkiye"nin İslam toplumlarıyla arasına çekilmek istenen yeni bir “Güney Seddi” projesidir. İster bağımsız olsun, ister otonom yapıda kalsın; sınırlar dışında bir “Kürdistan” Türkiye"ye olan kışkırtıcı ilgisini ve tutumunu sürekli olarak koruyacak, sürdürecektir.

Yeni, büyük bir tehdit algılaması içine düşürülen Türkiye, Ortadoğu"da ulusal çıkarlarına aykırı tüm gelişmeler karşısında iç istikrarın bozulacağı kaygısına angaje durumda kalacak; ulusal güvenlik açısından eli-kolu bağlı kalacaktır.

Siyasal çözüm önerisi PKK"nın silahtan arındırılması, akan kanın durdurulması gibi örtülü sunumlar dışında, tarihsel bir havuç siyasetiyle de süslenmektedir. Sınır içinde ve ötesinde yaşayan kategorik toplumlarla uzlaşan Türkiye"nin, etnik sınırlar arasında sıkışan Kürtlerin koruyuculuğunu üstlenerek sınırlarını Güney"e doğru genişletme olanağını yakalayabileceği; bu gelişmeyle Türkmenleri de koruma altına alabileceği imgesi belleklere yayılmaktadır. Dahası ülkemizin doğalgaz ve petrol yataklarından pay alarak ekonomik gelişmesini tamamlama olanağına kavuşacağına vurgu yapılamaktadır.

Bütün bu hedeflere ulaşılması adına Türk siyasal sisteminde Irak coğrafyasında yaşayan toplumların kültürel yapılarıyla uzlaşabilecek bir siyasal değişim gündeme taşınmaktadır.

Sistematik değişim önerilerinin başında federatif bir devlet düzeni ve Ilımlı İslam Modeli öne çıkarılmaktadır. Bu öneriler Kemalizm"in ulus devlet anlayışına, üniter devlet yapısına aykırıdır. Yurt içinde ve Irak"ta otonom devlet örgütlenmesine olanak tanıyan bir yapıya dönüşü zorunlu kılmakta; çağdaş aydınlanmacı toplumsal yapı hedefleriyle çelişmektedir.

Laiklik ilkesinden biraz ödün verilmesi; aşiret, mezhep, tarikat örgütlenmelerine açık olunması istekler arasındadır. Bütün bunların gerçekleştirilebilmesi için devrim yasalarında yapılacak değişimlikler yeterli değildir. Anayasa"da önemli değişlikler de gündeme taşınmaktadır.

 BOP çerçevesinde izlenen yol haritasında özellikle Anayasa"nın 1.,2., 3., ve 4. maddelerinin değişimi de söz konusudur. Ilımlı İslam Cumhuriyeti modeline dayalı, “Federal Demokratik Türkiye Devleti"nin” kuruluş basamakları da PKK terörü ve “Kürt Sorununa Siyasal Çözüm” önerisi üzerinden döşenmek istenmektedir.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.