Bayramı Bekleyenler..
Tezgahtar yetimi çağırmış,Çıkar stündekileri , ,demiş. Fakat Yahudi müdahale etmiş,olmaz !, kalsın, çıkar mayın, o takımı bu çocuğa alıyorum, üstünde kalsın, siz bana aynısından bir paket yapın ,, demiş.
Bayram yazısını gönderdikten sonra bir eksiklik hissettim.
Bir önceki yazımda, yaşadığımız bayramları anlatmıştım. Fakat bir şeyler eksikti, özür dileyerek devam ediyorum.
Çevremizde, yakınımızda olan komşularımızın bayramlaşacak, anneleri babaları, büyük anneleri, büyük babaları, hatta hiç kimseleri olmayabilirdi.
Bayramlarda kapısını hiç kimsenin tıklatmadığı yaşlılarda olabilirdi. Bu komşularımız bizlerin kalabalığından, gelenimizden, gidenimizden şen şakrak çocukların seslerinden etkilenebilir, hatta üzülebilirlerde.
O anlarda kucaklaşmamız bayramlaşmamız gerekmez mi?
Ayrıca düşkünler yurdunda veya huzur evlerinde, bütün bayramlarını yaşamış, ama unutulmuş onlarca yaşlımız var.
Hele çocuk yuvalarındaki çocuklar onlar bayramları hiç yaşamadılar ki hiç bilmediler ki. Bayramlarda onları da ziyaret etmek, günümüzün sadece birkaç saatini onlara ayırıp onları da mutlu etmemiz, gözlerindeki o inanılmaz mutluluğu görmemiz lazım.
Birçok kereler gittiğim bu ziyaretlerden bambaşka duygularla ayrıldım ki anlatamam.
Siz hiç gittiniz mi bilmem ama ben gittim.
Hiç kimseyi beklemeyen, artık yalnızlığını kabullenmiş, umudu kalmamış o ninelerimizin, dedelerimizin, siz daha kapıdan içeri girer girmez gözlerinizin içine öyle bir bakışları vardır ki unutamazsınız.
Eğilir ellerini öpersiniz, ellerinizi titrek elleri arasına alır öylece bırakmazlar o anda içiniz titrer gözlerinizin içine bakan dünyanın en mutlu bir çift gözüyle göz göze gelirsiniz.
Çocuk yuvalarında ise durum bambaşka.
Kapıdan girersiniz, bir sürü çocuk anne diye koşar sımsıkı sarılır size bırakmamacasına.
O ürkek gözlerinde annesizliğin, babasızlığın terk edilmişliğin acısını görürsünüz.
İçiniz titrer, lütfen onlara gidin.
Onları kucaklayın. Bir hikaye var bu konuyu hatırlatır;
Yahudi"nin biri oğluna bayramlık alacakmış. Dükkana girmiş, tezgahtara ; ""on üç yaşındaki oğluma bir takım elbise istiyorum"" demiş.
Tezgahtar, ""oğlunuz zayıf mı, şişman mı, boyu nasıl?"" diye sormuş. O sırada dükkanın önünde fukara, üstü başı yırtık, dökük bir çocuk görmüş Yahudi, işte demiş ""benim oğlum bu çocuk kadar , ona olan elbise, benim oğluma da olur;,.
Tezgahtar çocuğu dükkana çağırmış, yeni takım elbiseyi ona giydirip provasını yapmak için... Yahudi babanın karşısına getirmiş ,""oldu mu beyefendi, beğendiniz mi?,, demiş. Hah tamam demiş adam ,bunu alıyorum...
Tezgahtar yetimi çağırmış,""Çıkar üstündekileri , ,demiş.
Yahudi müdahale etmiş,""olmaz !, kalsın, çıkarmayın, o takımı bu çocuğa alıyorum... Üstünde kalsın... Siz bana aynısından bir paket yapın ,, demiş.
Yahudi, hiç farkında olmadan o bayram günü yetimi sevindirdi diye Allah katında cennetlik olmuş.
Sıcacık, mutlu ışıltılarla geçecek buluşmalarla iyi bayramlara
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.