ÖZGÜRLÜK,ÖZGÜR OLMAK, ZİHNİ ÖZGÜRLEŞTİRMEK

ÖZGÜRLÜK,ÖZGÜR OLMAK, ZİHNİ ÖZGÜRLEŞTİRMEK

Oyun yok, şeker yok, oyuncak yok, yemek çikolata istemek yok, gezme hiç yok, küçüksün konuşmak yok, o yok bu yok ben en güzel hediyeyi Noel babaya söyledim sana getirecek sessiz bekle

ÖZGÜRLÜK, ÖZGÜR OLMAK, ZİHNİ ÖZGÜRLEŞTİRMEK.


Sunucu ve program hazırlayan Enver Aysever .

Çok beğendiğim beni bu yazıyı yazma noktasında harekete geçiren bir jenerik.

 Kutluyorum emeği geçenleri.

Toplumun Aleviliği algılaması, Alevileri daha yakın tanıması ve yüzyılların adeta gelenekselleşmiş yok sayılışa bir başkaldırıyla bütün yurttaşlarca izlenmesi noktasında toplumun özlediği bir örgütlenme olan Pir Sultan Örgütlenmesinin bu konuyla ilgili söyledikleri, yaşama geçirdikleri taleplerinde hep savunucusu ve uygulayıcısı olmaya çalıştım, içinde bulundum.

Anadolu topraklarında, yoluna öldüğümüz ülkemizde ne yazık ki haksızlıklar yaşanmıştır ve yakın tarihimize kadar bu “ tekerrürden ibaret” denilen tarih devam etmektedir.

Alevilere ve Aleviliğe binlerce haksızlık yapılmıştır.

Bu haksızlık yapıldığının kabulü gerekir yetmez, özür dilemekte bu noktada yetmez çünkü toplum “özür diliyorum” diyen ve tekrar, tekrar ayni hataları yapan hükümetlerden bıkmıştır.

Birinci olarak özür dileyecek, yasal güvenceler verilecek ve eşit yurttaşlık hakları sağlanacak.

Doğru ama bu söylem de böylesine sorunların çözümü için yeterli değildir eksik vardır yüzyıllardır kin ve düşmanlık işlenilen kafalar “bu kafaların değişmesi” gerekir.

Aynen sizleri sık sık ayni konuları anlatarak yorduğum, bıktırdığım gibi değişmeyen kafaların içine girmenin yöntemini bulmak lazım bunu sağlayacak unutulmuş olan en özel ve en önemli duygu olan sevginin de yeniden kafalara sokulması gerekmektedir. Bu da ancak adından çok söz ettiğimiz “özgürlük, özgür olmak, zihni özgürleştirmek” kavramının getireceği güzelliklere inanmaktan geçer.

Çocuk dünyaya getiririz büyütürken her gün en az yüzlerce kez “ona dokunma o cıs, oraya gitme yasak, onu yeme, ona bakma, o hayvanı elleme elin kirlenir, sen kızsın orada ne işin var, senin oyuncağı bu olmalı, o giydiğin sana uymamış bunu giy” sıralar dururuz ilkokul çağlarına kadar çocuklarımızın önüne bu listeyi.

Biraz daha büyür başlar o zaman farklı baskılar “ oraya gitme oralarda kim bilir ne pislikler var, o yediğinin içinde şu var bu zararlı, kısa etek giyme, okulunu seçerken babanın mesleğini seç, emminin oğlu o yabancı değil örf adeti bizim ki gibi onunla evlen, şundan kurs al, mutlaka kurs al, sevmesen de üniversite sıralamasında şunları yaz o meslekler para getirir, sanatçımı olacaksın oda meslek mi, resim yapıp,türkümü söyleyeceksin” süreci devam eder

Gençlik yılları, öğrencilik biter iş yaşamı ve yeni projeler önüne gelir; “evleneceğini bizim bölgeden seç, devlet kapısında bir iş bul kendini oraya at, çoluk çocuğa karış, sinema,tiyatro ne oluyor evde televizyon seyrek, bazıları için üniversiteyi bitirmiş olsan da çalışıp ne yapacak evlen koca parası ye” der dururlar.

Yola çıkmış evlenmişsindir yine büyükler “ kaç çocuğun olacak, balayına şuraya git , düğün yapılacak mı, evde biz ana-babalar içinde oda olsun, şu kayınpeder bohçası, hatta hala evlenilen gecenin akşamı kapıda kazık gibi insanlar bekleyip çarşaf taşır o evden baba evine içerde iki insan vardır onların birbirini kabulü, rızalıkları yetmez, o değildir önemli olan, etraf önem arz eder, hamilesindir bebekler için başlar pembe çamaşır,mavi çamaşır, ilk akla gelen ve hep olması istenen mavi çamaşırdır, eğer yeni gelin pembe çamaşır giyecek bir çocuk dünyaya getirdiyse mavi giyecek bebeğin doğumuna kadar devam eder dünyaya çocuk getirme işlemi. Kuluçka makinesi misali”

Kendi yaşadığım anılardan birini sizlerle paylaşacağım; ağabeyimle aramızda yaş farkı azdı. gençlik yıllarımızda ona da saçını uzatma, siyasete bulaşma, para pul biriktir düğün dernek yapalım, şunun kızı sana uygun diye ona büyüklerimiz proje sunarken ağabeyimde elinde makas mini etek giyiyorum diye eteğimi kesmek için peşimden koşardı. Anlaşıldığı gibi ne o kendince kurgulayabildi dünyasını nede o günkü dünyamı bana bırakmıştı. Ancak bu konuda haksızlık etmek istemem yine çevremize göre en özgür yaşayanlardandık bizler.

Bu sadece bu gün anımsadığım 52 yılın anılarımdan kalan fotoğraflar.

 Neden söylüyorum un yanıtı çok değişen şey yok bu günde “ÖZGÜRLÜK ÖZLEMİ DEVAM EDİYOR”.

Dünyaya gelişten ölüme kadar yaşamınıza dair kararların birileri tarafından deklere edilmesi ve yaşamın böyle kurgulanması.

Bu gün programda sunulan jenerik, sorular, yanıtlar.

Jenerik konuşmamın başında da söylediğim gibi “özgülük mücadelesi” vermenin yanı sıra Demokratik Alevi Örgütlenmesi olan Pir Sultan Örgütünde ifade ettiğimiz talepler Sevgili Enver Ayseven tarafından ilgi ile izlenmiş ve anlaşılmıştı.

Biraz da kendimize pay çıkararak mutluluğumu ifade etmek istedim Belki söylenildiği gibi Pir Sultan Abdal Örgütü Alevilerin % 98 "ini kapsamıyor olabilir ancak Alevilerin örgütlü yapısı 20 senedir bugün herkesin yüksek sesle ifade ettiği Alevilerin taleplerini ifade ediyorlardı ve bu taleplerin arkasında durarak biraz yol aldılar, anlaşılabiliyor ve dikkatle ne demek istedikleri anlaşılmaya çalışılıyor bu yeni bir yıl biterken ve böylesine katliamların, ekonomik sorunların ve sıkıntıların olduğu yıldan yeni bir yıla geçişde benim adıma mutluluk verici.

Bir ikinci olaysa yine bu gün yaşadığım “ Bilkent Üniversitesi”"indeki gençlerin düzenlemiş olduğu toplantı.

Yaşamış oldukları yüzlerce soruna rağmen bir araya gelen gençler yakın tarihimizin katliamlarını öğrenmek istemişti ve bu bilgileri belki de Türkiye"de ilk defa kitaba dönüştüren Nedim Şahhüseyinoğlu"ndan dinlemek istemişlerdi.

Birincisi ülkemiz açısından binlerce acının yaşanmasına neden olan tarihin 12 Mart 1971 tarihinin başlangıcının gerekçelendirildiği Maraş Katliamı"nı öğrenmişlerdi.

İkincisi ise Maraş katliamı gündeme geldiğinde kitabından faydalanılarak satır satır anlatılmasına rağmen satır arasında ismi dahi anımsanmayan Nedim Şahhüseyinoğlu"nun emeğine haksızlık edilmemişti, raştırılmış, emeği veren bu araştırmacı emektar büyüğümüz anımsanarak mutlu edilmişti. Belki de emeksiz araştıranlar yerine doğru yerini bulmuş “ emeğin değeri ortaya çıkarılmıştı.”

Bu kadar dağınık bir yazıdan sonra bazen kendimi yine çocukluğuma taşıyor ve yılları anımsıyorum; yeni yıl geliyor ve herkes bir Noel Baba bekliyor. Noel baba hazırlıklı geliyor çocuklara bu oyuncak onun hoşuna gider, bu onun yaşına uygun, o onun cinsine yakışır gibi bir takım hesaplar, sürprizler yaşanıyor, ayrıca hediye almak çok güzelde bir duygu Noel babanın çuvalından çıkanlar ayrımsız mı dağıtılıyor onu bilmem ama bu yılda bizler açısından ülkenin yöneticilerinin adeta kendi mallarını dağıtıyor tavrı içinde bizlere sunulanların da çok eşit dağıtılmayacağını sezinliyorum.

Bunu bilmek için müneccim olmaya gerek yok her şey yerli yerinde; benim istediğim gibi çocuk ol sana o zaman güzel hediye nasıl bir çocuk olacağım? Oyun yok, şeker yok, oyuncak yok, yemek çikolata istemek yok, gezme hiç yok, küçüksün konuşmak yok, o yok bu yok ben en güzel hediyeyi Noel babaya söyledim sana getirecek sessiz bekle.

SENDE BEKLEMİŞSİN YILLARCA, BİR ÖMÜR GEÇMİŞ KAPIYI NOEL BABA YERİNE ÇALAN MAALESEF BAŞKA BİRİ.

ARTIK BEKLEMENE GEREK YOK.

AVUTMAK İÇİN VERİLEN HOROZ ŞEKER YERİNE , KAPIYI ÇALANIN 2009 YILINDA DAHA FAZLA ÖZGÜRLÜK, DAHA FAZLA BARIŞ, DAHA FAZLA SEVGİ İÇİN BİR ARAYA GETİRİLEN DUYGULAR PAKETİ OLMASI DİLEĞİMDİR.

Hepinize barış, özgürlük ve sevgi dolu yıllar diliyorum.  1.01.2009

Emel Sungur

.



.




Sunucu ve program hazırlayan Enver Aysever .

Çok beğendiğim beni bu yazıyı yazma noktasında harekete geçiren bir jenerik. Kutluyorum emeği geçenleri. Toplumun Aleviliği algılaması, Alevileri daha yakın tanıması ve yüzyılların adeta gelenekselleşmiş yok sayılışa bir başkaldırıyla bütün yurttaşlarca izlenmesi noktasında toplumun özlediği bir örgütlenme olan Pir Sultan Örgütlenmesinin bu konuyla ilgili söyledikleri, yaşama geçirdikleri taleplerinde hep savunucusu ve uygulayıcısı olmaya çalıştım, içinde bulundum. Anadolu topraklarında, yoluna öldüğümüz ülkemizde ne yazık ki haksızlıklar yaşanmıştır ve yakın tarihimize kadar bu “ tekerrürden ibaret” denilen tarih devam etmektedir.Alevilere ve Aleviliğe binlerce haksızlık yapılmıştır. Bu haksızlık yapıldığının kabulü gerekir yetmez, özür dilemekte bu noktada yetmez çünkü toplum “özür diliyorum” diyen ve tekrar, tekrar ayni hataları yapan hükümetlerden bıkmıştır. Birinci olarak özür dileyecek, yasal güvenceler verilecek ve eşit yurttaşlık hakları sağlanacak.Doğru ama bu söylem de böylesine sorunların çözümü için yeterli değildir eksik vardır yüzyıllardır kin ve düşmanlık işlenilen kafalar “bu kafaların değişmesi” gerekir. Aynen sizleri sık sık ayni konuları anlatarak yorduğum, bıktırdığım gibi değişmeyen kafaların içine girmenin yöntemini bulmak lazım bunu sağlayacak unutulmuş olan en özel ve en önemli duygu olan sevginin de yeniden kafalara sokulması gerekmektedir. Bu da ancak adından çok söz ettiğimiz “özgürlük, özgür olmak, zihni özgürleştirmek” kavramının getireceği güzelliklere inanmaktan geçer.

Çocuk dünyaya getiririz büyütürken her gün en az yüzlerce kez “ona dokunma o cıs, oraya gitme yasak, onu yeme, ona bakma, o hayvanı elleme elin kirlenir, sen kızsın orada ne işin var, senin oyuncağı bu olmalı, o giydiğin sana uymamış bunu giy” sıralar dururuz ilkokul çağlarına kadar çocuklarımızın önüne bu listeyi.

Biraz daha büyür başlar o zaman farklı baskılar “ oraya gitme oralarda kim bilir ne pislikler var, o yediğinin içinde şu var bu zararlı, kısa etek giyme, okulunu seçerken babanın mesleğini seç, emminin oğlu o yabancı değil örf adeti bizim ki gibi onunla evlen, şundan kurs al, mutlaka kurs al, sevmesen de üniversite sıralamasında şunları yaz o meslekler para getirir, sanatçımı olacaksın oda meslek mi, resim yapıp,türkümü söyleyeceksin” süreci devam eder

Gençlik yılları, öğrencilik biter iş yaşamı ve yeni projeler önüne gelir; “evleneceğini bizim bölgeden seç, devlet kapısında bir iş bul kendini oraya at, çoluk çocuğa karış, sinema,tiyatro ne oluyor evde televizyon seyrek, bazıları için üniversiteyi bitirmiş olsan da çalışıp ne yapacak evlen koca parası ye” der dururlar.

Yola çıkmış evlenmişsindir yine büyükler “ kaç çocuğun olacak, balayına şuraya git , düğün yapılacak mı, evde biz ana-babalar içinde oda olsun, şu kayınpeder bohçası, hatta hala evlenilen gecenin akşamı kapıda kazık gibi insanlar bekleyip çarşaf taşır o evden baba evine içerde iki insan vardır onların birbirini kabulü, rızalıkları yetmez, o değildir önemli olan, etraf önem arz eder, hamilesindir bebekler için başlar pembe çamaşır,mavi çamaşır, ilk akla gelen ve hep olması istenen mavi çamaşırdır, eğer yeni gelin pembe çamaşır giyecek bir çocuk dünyaya getirdiyse mavi giyecek bebeğin doğumuna kadar devam eder dünyaya çocuk getirme işlemi. Kuluçka makinesi misali”

Kendi yaşadığım anılardan birini sizlerle paylaşacağım; ağabeyimle aramızda yaş farkı azdı. gençlik yıllarımızda ona da saçını uzatma, siyasete bulaşma, para pul biriktir düğün dernek yapalım, şunun kızı sana uygun diye ona büyüklerimiz proje sunarken ağabeyimde elinde makas mini etek giyiyorum diye eteğimi kesmek için peşimden koşardı. Anlaşıldığı gibi ne o kendince kurgulayabildi dünyasını nede o günkü dünyamı bana bırakmıştı. Ancak bu konuda haksızlık etmek istemem yine çevremize göre en özgür yaşayanlardandık bizler.

Bu sadece bu gün anımsadığım 52 yılın anılarımdan kalan fotoğraflar. Neden söylüyorum un yanıtı çok değişen şey yok bu günde “ÖZGÜRLÜK ÖZLEMİ DEVAM EDİYOR”.

Dünyaya gelişten ölüme kadar yaşamınıza dair kararların birileri tarafından deklere edilmesi ve yaşamın böyle kurgulanması.

Bu gün programda sunulan jenerik, sorular, yanıtlar.

Jenerik konuşmamın başında da söylediğim gibi “özgülük mücadelesi” vermenin yanı sıra Demokratik Alevi Örgütlenmesi olan Pir Sultan Örgütünde ifade ettiğimiz talepler Sevgili Enver Ayseven tarafından ilgi ile izlenmiş ve anlaşılmıştı. Biraz da kendimize pay çıkararak mutluluğumu ifade etmek istedim Belki söylenildiği gibi Pir Sultan Abdal Örgütü Alevilerin % 98 "ini kapsamıyor olabilir ancak Alevilerin örgütlü yapısı 20 senedir bugün herkesin yüksek sesle ifade ettiği Alevilerin taleplerini ifade ediyorlardı ve bu taleplerin arkasında durarak biraz yol aldılar, anlaşıla biliyor ve dikkatle ne demek istedikleri anlaşılmaya çalışılıyor bu yeni bir yıl biterken ve böylesine katliamların, ekonomik sorunların ve sıkıntıların olduğu yıldan yeni bir yıla geçişde benim adıma mutluluk verici.

Bir ikinci olaysa yine bu gün yaşadığım “ Bilkent Üniversitesi”"indeki gençlerin düzenlemiş olduğu toplantı. Yaşamış oldukları yüzlerce soruna rağmen bir araya gelen gençler yakın tarihimizin katliamlarını öğrenmek istemişti ve bu bilgileri belki de Türkiye"de ilk defa kitaba dönüştüren Nedim Şahhüseyinoğlu"ndan dinlemek istemişlerdi. Birincisi ülkemiz açısından binlerce acının yaşanmasına neden olan tarihin 12 Mart 1971 tarihinin başlangıcının gerekçelendirildiği Maraş Katliamı"nı öğrenmişlerdi. İkincisi ise Maraş katliamı gündeme geldiğinde kitabından faydalanılarak satır satır anlatılmasına rağmen satır arasında ismi dahi anımsanmayan Nedim Şahhüseyinoğlu"nun emeğine haksızlık edilmemişti,araştırılmış, emeği veren bu araştırmacı emektar büyüğümüz anımsanarak mutlu edilmişti. Belki de emeksiz araştıranlar yerine doğru yerini bulmuş “ emeğin değeri ortaya çıkarılmıştı.”

Bu kadar dağınık bir yazıdan sonra bazen kendimi yine çocukluğuma taşıyor ve yılları anımsıyorum; yeni yıl geliyor ve herkes bir Noel Baba bekliyor. Noel baba hazırlıklı geliyor çocuklara bu oyuncak onun hoşuna gider, bu onun yaşına uygun, o onun cinsine yakışır gibi bir takım hesaplar, sürprizler yaşanıyor, ayrıca hediye almak çok güzelde bir duygu Noel babanın çuvalından çıkanlar ayrımsız mı dağıtılıyor onu bilmem ama bu yılda bizler açısından ülkenin yöneticilerinin adeta kendi mallarını dağıtıyor tavrı içinde bizlere sunulanların da çok eşit dağıtılmayacağını sezinliyorum. Bunu bilmek için müneccim olmaya gerek yok her şey yerli yerinde; benim istediğim gibi çocuk ol sana o zaman güzel hediye nasıl bir çocuk olacağım? Oyun yok, şeker yok, oyuncak yok, yemek çikolata istemek yok, gezme hiç yok, küçüksün konuşmak yok, o yok bu yok ben en güzel hediyeyi Noel babaya söyledim sana getirecek sessiz bekle.

SENDE BEKLEMİŞSİN YILLARCA, BİR ÖMÜR GEÇMİŞ KAPIYI NOEL BABA YERİNE ÇALAN MAALESEF BAŞKA BİRİ.

ARTIK BEKLEMENE GEREK YOK.

AVUTMAK İÇİN VERİLEN HOROZ ŞEKER YERİNE , KAPIYI ÇALANIN 2009 YILINDA DAHA FAZLA ÖZGÜRLÜK, DAHA FAZLA BARIŞ, DAHA FAZLA SEVGİ İÇİN BİR ARAYA GETİRİLEN DUYGULAR PAKETİ OLMASI DİLEĞİMDİR.

Hepinize barış, özgürlük ve sevgi dolu yıllar diliyorum.

01.01.2009

Emel Sungur

.




HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.