Herkesin bir bedeli vardır
Şimdilerde, derler ki, bu iki arkadaş aralarında başka bir partinin adayını desteklemek için kayıtlı olduğu partiden istifanın gerekip, gerekmediğini tartışıyorlarmış, hangisinin davranışının etik olduğu konusunda uzlaşmaya çalışıyorlarmış!..
"HERKESİN BİR BEDELİ VARDIR" İDDİASI!
İngiltere"de bir fikir kulübünde ayın tartışması "herkesin bir bedeli var mıdır?" iddiasıdır. Bir kesim, herkesin parayla satın alınabileceğini, herkesin bir bedeli olduğunu iddia ederken diğer kesim ise; bunun mümkün olmadığını, "ideal"lerin önce geldiğini savunmaktadır. Oturumda çok hararetli tartışmalar olur ancak bir sonuç alınamaz.
"Herkesin bir bedeli vardır" iddiasını savunan centilmen ile buna karşı çıkanların sözcüsü leydi tesadüfen başka bir resepsiyonda (kabul töreninde) rastlaşırlar. Hızlarını alamamış olacaklar ki konu yine aynı tartışmaya gelir. Centilmen, leydiye Ne yani, şimdi ben sana birlikte olmak için 10.000 dolar teklif etsem, kabul etmez misin? diye sorar. Leydi tereddütsüz teklifi ret eder. Bunun üzerine Centilmen Peki, ya teklifi 100.000 dolara çıkarırsam? diye sorar. Leydi biraz düşündükten sonra teklifi Hayır, olmaz. diye yine ret eder. Bu cevap karşısında centilmen biraz düşündükten sonra Peki, teklifi 1 milyon dolar olarak tekrarlarsam cevabınız aynı mı olur? diye sorar. Leydi uzun müddet düşündükten sonra Peki, ne zaman, nerede? diye cevap verir. Bu kez düşünme süresi centilmendedir. 5 dakika geçer cevap yok, 10 dakika geçer cevap yok. Leydi sinirlenir ve söylenir Ne zaman, nerede diye sormuştum. Bu sefer Centilmen Valla, orospuyu bulmasına buldum da 1 milyon doları nereden ve nasıl bulacağım, onu düşünüyordum der.
* * *
Ünlü gazetecilerimizden biri Atatürk"ün sağlığında sıkı bir Atatürkçü ve devrimlere bağlı bir başyazar idi. Atatürk öldükten sonra kendisinin, devrimleri eleştiren ve Atatürk ilkeleri ile çelişen yazılar yazmasını hayretle karşılayan bir arkadaşı kendisine bu değişimin nedenini sordu. Aldığı cevap ilginçti ve Türk basın tarihinde bir ilkti: Ben bir fikir orospusuyum. Nasıl bir hayat kadını bir bedel karşılığında işini yapıyorsa bende aldığım bedel karşılığında işimi yapıyorum, yazımı yazıyorum
Evet, bu basın tarihinde bir ilkti ve bir başyazar her yazısının bir bedeli olduğunu açıkça itiraf ediyordu.
Emperyalistler "ulusalcıları" hiç sevmezler. "İşbirlikçiler" ise, "kraldan çok kralcı" olduklarından, "ulusalcıları" hiç mi hiç sevmezler. Yaltaklanmaları için bir bahane çıksın isterler... Bazıları, hiç değilse daha namuslu davranıp, kendilerinin "fikir orospusu" olduklarını söyleyip, yazdıkları her yazının bir bedeli olduğunu açıkça söylemiştir. Bazıları ise, yüzleri bile kızarmadan, sadece fikirlerini savunduklarını söylemekte ısrarlı davranmışlardır. Ancak ne olduklarını tarih açık ve net olarak ortaya koymuştur... Bugün de basın mensuplarının önemli bir bölümü tamamen duygusal (!) nedenlerden dolayı yazılarını yazmaya devam etmektedir.
* * *
İki arkadaştılar. İkisi de inançları doğrultusunda bir siyasi partiye kaydoldular, yıllarca partileri için çalıştılar. Gün geldi biri, başka bir partinin adayını desteklemek için hiç de istemediği halde, partisinden istifa etti ve O adayın yanında yerini aldı. Diğeri ise hem partisinde kaldı hem de başka bir partinin adayını açıkça destekledi. Şimdilerde, derler ki, bu iki arkadaş aralarında "başka bir partinin adayını desteklemek için kayıtlı olduğu partiden istifanın gerekip, gerekmediğini" tartışıyorlarmış, hangisinin davranışının "etik" olduğu konusunda uzlaşmaya çalışıyorlarmış!..
Bu iki arkadaşın kayıtlı olduğu siyasi parti Son kale, Çanakkale deyip, 18 Martta, asacak bayrağı olmayanlara, bu önemli günü anmaları için Türk bayrağı dağıtmış. Bu iki arkadaş da bu bayraklardan edinmiş. Şimdi merak edilen; bu iki erkek arkadaşın, bir partilinin dağıtmak için getirdiği İskoç eteklerini de alıp, giyip, giymeyecekleri!
Ne dersiniz alıp giyerler mi acaba?!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.