Batı âleminin gözündeki doğu ile gerçek doğu arasında çok büyük farklar vardır. Medeniyetlerin en eskileri, Doğu topraklarında kurulmuş olup Batı ülkelerinin de gelişmesine büyük katkıda bulunmuşlardır.

Doğu topraklarında gelişen ve dünyaya yayılanlar dünyayı etkilemiş, onlarında gelişmesini sağlamışlardır. Fakat yüzyıllar sonra batı, doğudan öğrendiklerini geliştirip daha ileri gitmiştir. Fakat şu unutulmamalıdır ki, batı bu gelişmeleri yapmadan önce, doğu onları çoktan kullanmış, bilimde ve teknikte batıyı geçmiştir.

Fakat günümüzde bunlar göz önüne alınmayıp, batının gözünde doğu (oryantalizm) geri, hiçbir şey bilmeyen, hep batıya bağımlı olan bir topluluk olarak algılanıyor. Batılı devletler bir dogma peşinde koşarlarken, doğulu insanlar inançları ve bilgileri ile yaşıyorlardı.

Şurası doğru ki günümüzde batı, özellikle sanayi devriminden sonra biraz ileri gitmiştir. Fakat bu doğunun geri ve cahil olduğunu göstermez. Batı, bu zamanda yalancılığı da çok iyi öğrenmiş, diğer milletleri kandırmasını başarmıştır.Yani sömürmeyi…

O milletin o derecelere inmesinde batılıların politikaları ve yöneticilerin büyük payı vardır. Millet cahilleştirilmiş, açlara yem olacak duruma getirilmişlerdir. Batı günümüzde doğuyu kendinden aşağı göstermekte, hep aşağılamakta, zamanında bizden öğrendiklerini bize satmaya çalışmaktadır. Hâlbuki batıyı ortaya çıkaran doğudur.

Doğu olmasaydı batı olamazdı. Işığın doğudan yükseldiği o zamanlarda batı, önce bizden çalmış, sahiplenmiş, kendine uyarlamış, ilerlemiş, doğuyu kendi kendine cahil kabul ettirebilecek kadar hain ve menfaatçi olmuş; bizi yiyip, bitirmeye bakmış, yeni nesilleri bir doğu düşmanı olarak yetiştirmeyi sağlamıştır.Doğunun ise asla geri olduğu söylenemez.

O, hala inanç bilgisiyle ilerlemektedir. Fakat sindire sindire doğunun yükselişi hep muhteşem olmuştur ve yine öyle olacaktır. Batı, doğuyu küçük görmeye alıştığı için bir gün çevresine baktığında kendisi doğunun ayakları altında kalacaktır.Çünkü ona muhtaçtır.

Zaten şu anki gidişi de onu gösteriyor. Kendini büyük görenlerin sonu her zaman bir felaket olmuştur. Batı gözünde, doğu profilinin belki de bu kadar eğri büğrü ve geri çıkmasının nedeni doğu yöneticileri ve onların arkalarındaki batılı hayranlarıdır.. Biz Türk milleti olarak, hep bir batı hayranlığı içinde yaşamış, kendimizi unutmuşuz.

Bunun farkında olan batılılar ise hemen faaliyete geçmiş ve bu kişileri birer maşa olarak kullanmıştır.Yani aydınları… Söz ve faaliyetleri ile milleti sindirmiştir. Koskoca Osmanlı devletine bile baktığımızda çöküş nedenlerinden biri ve en önemlisi belki de batıyı taklit etmesiydi. Taklit yaptığı için de hep battı.

Çünkü o her zaman kendisini üretmeye alışmış bir millet olduğu için başkasının yaptığı şeyleri doğrudan almak ona iyi gelmemiştir. Batının kökünde ise hep başkalarından alma olduğu için fazla etkilenmemiştir. Ama taklit başarı değildir. Zaten batı o kadar hazıra alışmış ki kurduğu sömürgelerde de bunu görebiliyoruz.

 Ne zaman ki doğu kendini unutmaya ve taklit yapmaya başladı, batı kentini yetiştirdi ve meydan okudu. Tarihten günümüze kadar Batı, çevresinde güçlü devletler olmadığı zaman sahneye çıkar onun önünü kesecek bir devlet çıktığı zaman köşesine siner. Ama bu sinme sessiz kaldığı anlamına gelmez. Çünkü o içten içe yıkıcı politikalarına devam eder ki Osmanlı, en büyük örnektir. Batı gözünde doğu da bu nedenlerle geri kabul edilmiş, artık milletin içine o kadar işlenmiş ki bunu herkes kabul ediyor.

Batı, denilince akan sular duruyor ama hiç kimse de biz bir şey yapalım demiyor. Artık gerçek kimlikleri göstermenin zamanı geldi. Batının sahne rolünün artık el aşağı edilmesi gerekiyor.Bunun için kendimizi aramalı ve tarihimize bakmalıyız. Doğu, artık kendini geri zannetmekten vazgeçsin. Çünkü bizim kendine güvenen hiçbir şeyden korkmayan nesillere ihtiyacımız var. İnşallah gözümüzün açılması için geç kalmayız.


Kübra TÜRKELİ
Anadolu Lisesi 10. Sınıf Öğrencisi