Acılar küllenir mi?
16 Mart 2009 tarihi saat 12:30da Mülkiyeliler Birliği toplantı salonunda belki kaybedilen maziyi bulma belki yanan yeri bir kez daha yakma belki de yanan yürekteki ateşi birazda olsa söndürme saatleri yaşattı bize Ankara 78liler Derneği.
ACILAR KÜLLENİRMİ?
16 Mart 2009 tarihi saat 12:30"da Mülkiyeliler Birliği toplantı salonunda belki kaybedilen maziyi bulma belki yanan yeri bir kez daha yakma belki de yanan yürekteki ateşi birazda olsa söndürme saatleri yaşattı bize Ankara 78"liler Derneği.
29.01.1983 tarihinde, İzmit Kapalı Cezaevinde boyunlarını yağlı urgana geçirirken
Kadılar müftüler fetva yazarsa
İşte kemend, iste boynum asarsa
İşte hançer, iste kellem keserse
Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan diyen 4 yiğit Ömer Yazgan, Mehmet Kambur, Ramazan Yukarıgöz ve Erdoğan Yazgan aramızdaydı. Yakınları, aileleri, yoldaşları tarafından belki unutulmayan ancak toplum belleğinden çoktan silinen isimler.
Ve bu yağlı urgana başları dik giden 4 yiğidin aslında topluma daha eşit koşullarda, barış içinde, daha özgür ve bağımsız yaşanabilir bir dünya yaratmak için mücadele yolunda yaşamlarının tükendiğinin farkında mıdır bu toplum?
Bilemem, aslında bilirimde söyleyeceklerimin benim yüreğimi yakmasından ziyade geçmişte yitirdiğimiz bütün değerlerimizin yüreğini hala daha fazla yakacağına inandığım için elim varmıyor yazmaya. Evet ne yazık ki toplum unutuyor, yakılanları, faili bile belli olmadan katledilenleri, haksızlığın gidişine itiraz edip yok edilenleri, barış isteyerek öldürülenleri unutuyor toplum, unutma ey halkım unutma beni diyerek gitmelerine rağmen.
Vakur bir ana vardı, göz yaşlarım şıpır şıpır gözlerimden süzülürken kulağımdan yüreğime seslenen bu ana Ramazan Yukarıgöz"ün anasıydı.
Açıklama yapılan yerde otururken rahat oturamadım, arkamda son mektuplar vardı; anaya ve aileye yazılmış 2 ayrı mektup.Elbette ailede o süreçte görevini yerine getirip oğullarına sahip çıkmışlardır. Çok yakından, birebir bildiğim bir yaşam öyküsü, yaşam gerçeğini olmadığı için elbette yapmışlardır görevlerini diye düşünüyorum ancak anaya yazılan ayrı mektup ananın insan yaşamındaki derin yerinin bir tek kelimeyle kanıtıydı. Biliyordu ki bütün bu yola baş koyup gidenler sen ölme ben ölürüm diyen bir kadın, anaları hep vardı yanlarında ve hep var olarak kalandı. Ramazan Yukarıgöz 26 yıl önce idam edilmeden 10 dakika öncesi bu notları o kadına, anasına iletmek üzere güvenilmeyen ellere teslim etmişti. Bu kelimeler bilerek çıkıyor dilimden ve yazıya dökülüyor tam 26 yıl önce verilen bu mektup ne yazık ki bırakılan ananın yaşamı sona erdikten sonra da ortaya çıkabilirdi ellerin güvenilirlik değerini birde sizler ölçün. Ve anam diyordu;
Değerli anama..."
Beni cezaevinde, dışarıda ve her zaman her yerde yanımda olarak hiçbir zaman yalnız bırakmadın. Sana olan borcum asla ödenmez. Burada şereflice yaşayıp şereflice ölerek sana olan borcumun bir kısmını ödemek istiyorum. Seni her zaman canından çok seven oğlun...
Seni çok seven oğlun diyordu; ya seni canından çok seven anaya kaç kez idam cezası olmuştu geçen yıllar. Ama ananın beklentisi vardı yaşama dair onun için direniyordu. Görmeliyim darbecilerin yargılandığını dedi. Bu dünyadan göç etmeyeceğim onların yargı önünde hesap verdiğini görmeden.
Belki de Aysel anayı yaşatan böylesi bir duygu, böylesi bir direnç, böylesi bir hedefti.
Bazen şiir öylesi anlamlıdır ki onu okursun ama etrafını görmezsin, nerdesin unutursun belki de şiirdeki sözleri kendi dilinden dökülse de duymazsın ama onu söyleyen dil, dökülen ağız çok önemlidir çünkü dilden çıkar ama asıl çıkış yeri yürektir. Onun için böylesi günlerde yürekten çıkan seslerin dillenmesi çok değerli ana yüreğini dillendirdi.
Salondaki herkese aslında bir biçimiyle vasiyet olarak bırakılan ardımdan göz yaşı dökmeyin kelimelerinin gereğini yerine getiremedi göz yaşlarına hiçbir bent dayanamadı. Göz yaşı belki de bize vasiyeti bırakanlar için değildi çünkü onlar ağlamayın peşimizden demişlerdi. Göz yaşları göç katarını bu dünyadan DARBECİLER YARGILANMADAN GİTMEM hiçbir yere taşınmam diyen yanan ana yüreğineydi. Evet zaman, yeni acılar, yeni yaşanan sancılar bu derin yarayı asla kapatmaz ama o günün acımasızları, o günün hesap vermesi gerekenleri, o günlerin sorumluları yargılandığında Aysel Ana gibi hepimizin acıları bitmez ancak biraz da olsa küllenir. 20.03.2009 ANKARA
EMEL SUNGUR
Geçmişin derin yaralarının unutulmaması, topluma bir kez daha anımsatılması yolunda yaptığı çalışmaları, çabalarından ötürü Ankara 78"liler Derneği yönetimine emekleri ve geçmişimizi unutturmadığı için teşekkür ederim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.