Şair Ali Öztürk

Şair Ali Öztürk

GÜNCELLEME

Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesinde  dün başlayan Ergenekon Duruşması kaos ve izdiham nedeniyle 23 Ekim tarihine ertelenmiş.

      Salona giremeyip dışarıda kalan  dinleyiciler, yemek ihtiyaçlarını seyyar satıcılardan gidermişler ancak, tuvalet bulunmadığından erkekler, def-i hacetlerini tarlalara yapmışlar.

      Ya bayanlar !  Onlar da herhalde dişlerini sıkmışlardır,

      2. dünya Savaşında o zamanki Yugoslavya"yı işgal eden  işgal eden Alman Ordusunun bir tugayı bir köyde mola verir. Bu sırada sıkışan tugay komutanı general, köylünün birine kendisini tuvalete götürmesini söyler.

      Ancak, bombardımandan sonra köyde tuvalet diye bir şey kalmamıştır. Köylü ne yapsın ? Çaresiz generali tarlasına götürüp ihtiyacını burada giderebileceğini söyler.

 General buna fena halde öfkelenmiştir, “Hiç böyle şey mi olur ? Sizin ülkenizde hiç mi organizasyon yok ? Gelin bizim Almanya"ya da biraz organizasyon  görün” diye köylüyü fırçalar.

      Yugoslav köylü sonunda dayanamaz, “İyi de generalim” der,

            - Sizin ülkenizdeki organizasyon benim ülkemde olsaydı,şimdi siz gelip benim tarlama değil, ben gider sizin tarlanıza def-i hacet ederdim !...

 Her kargaşa ve olumsuzluk organizasyon  bozukluğundan olmuyor mu ? Dünkü duruşmada da ortalık bizim Çarşamba Pazarını hatırlatıyordu. 

      **Türk sinemasının sultanı Türkan Şoray, yıllar önce koyduğu ”Sevişmem Öpüşmem” kuralını kaldırdığını açıklamış.

      Demek ki,”Global Kriz” onu da etkilemiş. 

      **6. Uluslararası Dil Kurultayında Başbakan Erdoğan Fazıl Hüsnü Dağlarca"nın şiiri diye Faruk Nafiz Çamlıbel"in şiirini okuyor. Cumhurbaşkanı Gül de dahil dinleyenler bir güzel alkışlıyorlar.

      Tarihe mal olacak böyle bir gaf için başbakanın danışmanları bakalım ne diyecek.?

      1967 yılında vefat eden Federal Almanya"ın eski başbakanı Adenauer için, zamanın  başbakanı Süleyman  Demirel, müteveffanın ondan önce ölmüş olan eşine  taziye telgrafı göndermişti de, Rahmetli Bölükbaşı bunu, “Alman postacısı herhalde telgrafı mezar taşına tevzi etmiştir” diyerek istihza konusu yapmıştı.

      Şimdi bilgisayar çağı, her bilgiyi bilgisayarın tuşlarına basıp inter-net aracılığı ile öğrenip kontrol etmeniz gayet kolay.

      Bu danışmanlar acaba hangi zamanda yaşıyorlar ki ? Boşuna dememişler:

            Aceminin diktiği pantolonla dolaşacağına ustanın diktiği donla dolaş. 

      **Giresun Valisi Mustafa Taşkesen,” Doğu Karadeniz yaylarında 100 bin kaçak bina var.Bu binalar betonarme olduğundan yaylaların otantik görünümünü bozuyor. Böyle bir yere turist neden gelsin ki ?” diyor

      Sayın vali hiç de haksız sayılmaz.“Tüfek icat oldu mertlik bozuldu; çimento icat oldu her taraf beton oldu.”

      Betonarme binalar, bir çok şehrimizin bile otantik mimarisini bozdu.Ordu Belediyesi Menekşe Sokakta kalan birkaç evi restore ederek olumlu bir girişimde bulunuyor. Ama maalesef yine de “Dönülmez akşamın ufkundayız vakit çok geç, bu kalan son evlerdir artık hangisini seçersen seç “ diyerek daha önce fütursuzca  yok edilen tarihi evlerin müsebbiplerini  tarihe havale ediyoruz.

      Elbette ki, yeni yerleşim alanlarına betonarme binaların yapılması zamanın gereğidir. Ancak,yine de bu binaların estetik görünümünü ihmal etmemek gerekir.

      Nitekim site seklinde yapılaşmalar,  bu  konuda olumlu sonuçlar vermektedir.

      Şehirlerde göstermediğimiz özeni, hiç değilse yaylalardaki yapılaşmada göstermeliyiz.

            Çirkin beton binalar yakışır mı yayladaki ortama

             Ev yaparken kullanınız ya tahta ya hartama 

Önceki ve Sonraki Yazılar