AKP savaşa gidiyor

Hakan GAZİOĞLU
Yaklaşık 1,5 yıl kadar önce Küba Komünist Partisi yayın organı Granma"da
Fidel Castro ; “3. bir dünya savaşının tarafları belirginleşmiştir”
demişti.belki o gün bunu dünya kamuoyu fazla dikkate almamıştı ama şimdi
herkes soğuğuyla-sıcağıyla bir büyük savaştan bahsediyor.
Bugün Kafkasya"da yaşananlar itibariyle 91 sonrası dönemin resmi
ideolojisi tek kutuplu dünya tezi artık çökmüş bulunuyor.Dünya da artık
kendini ABD"nin karşısında konumlandıran yeni kutuplar ve dinamikler var
ve buradan yeni bir dengenin ortaya çıktığı çok açık.
Gürcistan"ın Osetya"ya işgalinin ardından,Rusya"nın müdahalesiyle açılan
yeni süreçte herkes ortaya çıkacak gelişmelerin sonuçlarının ne
olabileceğini tartışıyor.
Ve pek tabi Türkiye"nin konumu!

Aslında Türkiye"nin tartışılacak bir yanı bulunmuyor,çünkü başından beri
AKP hükümeti bölgede ki ABD politikasının taşıyıcısı
konumundaydı.ABD"nin Rusya"yı kuşatma ve etkisizleştirme planın da
Gürcistan"a ağabeylik yapma görevi AKP"ye verilmişti ve Büyük Ortadoğu
Projesinin eş başkanı tayyip Erdoğan için kuşkusuz ABD yardakçılığında
çok önemli bir görevdi.
Rus basınının savaş sırasın da sorumlulardan birinin Türkiye olarak haber
spotlarına taşıması aslında tam da bununla ilgilidir: Gürcistan"ı NATO
bünyesin de silahlandıran ve askerlerini eğiten AKP"li Türkiye"dir.Savaş
sırasında ise arabuluculuk rolü oynayan yine aynı Türkiye"dir ve buna
AKP"li basın çok kişilikli diplomasi diyor!Halbuki AKP Türkiye"yi ABD
yanında en başından bir ABD- Rus savaşına sürüklemiştir.
Çok açıktır Gürcistan"ı olimpiyatların açılış gününde savaşa zorlayan
ABD"dir hem de Rusya"nın müdahale edeceğini bilerek! Bu bir Rusya"yı
savaşa çekme,onu yalnızlaştırma ve Kafkaslarda politik olarak önünü açma
taktiğiydi ve ABD açısından bu tutmuştur.Rusya ise cevabını ABD"nin
beklemediği keskinlikte söylemiş ve bölgedesin de ABD"ye hiçbir türlü
tahammülünün olmayacağını göstermiştir,bu açıdan Rusya başarılıdır.
Ya Türkiye ,Türkiye ise aslında Kafkaslarda ki yeni süreçle Cumhuriyet
döneminin tasfiye operasyonuna bir kritik başlığı daha katmıştır –MONTRÖ-
.Bölgede ki ABD nüfuzu ve saldırıları ,yıllar yılı Türkiye"nin bir
avantajı olan ve bölgede ki barış durumunun temeli sayılan boğazlar ve
Karadeniz rejiminin değişmesini dayatıyor.
Açıktır Türkiye Karadeniz"i ABD kontrolüne bırakmaya zorlanıyor.Belki
“zorlanıyor” u fazladan söylüyoruz,zaten bu hafta boyunca ABD gemileri
Montrö sözleşmesini delik-deşik etmiştir.Gemilerin geçişi hiçbir şekilde
sözleşmeye uygun değildir ve bu gerçekliğe rağmen dışişleri bakanlığı çok
rahat yalan söyleyebilmiştir; “gemilerin geçişi Montrö"ye uygundur”
.Hiçte değil!*
Savaş sırasında ve sonrasın da AKP"li basın adeta savaş kışkırtıcılığı
yapmıştır ve hedefine “Rus zulmünü” almıştır, işgalci Gürcistan ise
mağdur konumunda gösterilemeye çalışılmıştır.
AKP bir yandan arabuluculuk rolü oynayıp Rusya"yı Kafkas cephesi
oluşturmaya çağırırken kendi karasularını NATO savaş gemilerine
açmıştır.Bunu bir diplomasi başarısı olarak sunan AKP"li basın ya
Rusya"yı aptal sanıyor yada bunu kamuoyunu kandırma yöntemi olarak
izliyor.Açıktır bu durum Türkiye halkını AKP eliyle bölgedeki savaşa
çekiyor.

Şu an ise Rusya"nın Osetya"yı ve Abhazya"yı tanıması sonucunda
Türkiye"nin tanıyıp-tanımayacağı tartışılıyor.Türkiye ise Gürcistan"ın
toprak bütünlüğünden yana olduğunu söyleyip iş geçiştirmeye çalışıyor.
Peki soralım o zaman; Türkiye için toprak bütünlüğü bu adar önemliyse
neden Yugoslavya"nın 6 parçaya bölünmesine göz yumuldu.Bütünlükten yana
olan AKP neden Irakta ki ABD işgal güçlerinin kurduğu kukla hükümeti
tanıdı yada Kosova ABD eliyle Sırbistan"dan koparılırken neden toprak
bütünlüğü söz konusu olmadı?
Bunun adını iyi koyalım.Ortada gerçekten,Türkiye için siz buna ulusal
deyin stratejik deyin hiçbir çıkar yoktur sadece ve sadece ABD
politikalarına uyumlu olmak vardır ve Türkiye"nin tercihleri ABD
önceliklidir.
Sonuç olarak ABD öncelikli Türkiye Kafkas krizinde bir taraftır ve bu
taraf savaşa meyillidir.Bu taraftaki Türkiye"nin kazanabileceği hiçbir
şey yoktur ve adım adım AKP ülkemizi felakete sürüklemektedir.
Bu durum gerçekten Türkiye halkları ve yurtseverleri açısından gurur
kırıcıdır.Bile bile kötünün yanında taraf olmak ülkemizi belki de uzun
süre silemeyeceğimiz bir onursuzluğa mahkum edecektir.Bu savaşta ise
Rusya düpedüz haklıdır ve Rusya"nın bölgede ki ABD etkisini kesen
politikası Türkiye yurtseverleri için çok önemlidir.Bu anlamda
yurtseverlerin görevi Türkiye"yi Rusya karşısında savaşa sokmaya çalışan
AKP dur demektir.

Sanırım bu satırların yazarına “komünistin Rusya aşkı yine tutuşmuş” deme
cüretinde bulunacaklar olacaktır lakin burada önemli olan Rusya"nın
savunulması değildir.Burada ilk önceliğimiz Türkiye"nin bu planın bir
parçası olmasını önlemek ve Rusya"nın da içinde olduğu bölgede ki ABD
karşıtı dirence ortak olmaktır.Bu ise Rusya"yı karşıya almakla olmaz.
Sonuç olarak Türkiye halklarının bir büyük savaşa girmesi gerekiyor,buna
gerçekten inanıyorum ama bu savaş AKP"ye karşı olmalıdır.Diğer türlüsü
ABD"nin savaşıdır ve Türkiye burada baştan kaybetmiştir… 
 
* Basının yaptığı en büyük yanlışlık, sürekli olarak farklı durumlara
ilişkin sınırlamaları birbirinin yerine kullanarak söz konusu savaş
gemilerinin geçişlerini Montrö Sözleşmesi'ne uygunmuş gibi göstermek oldu.
Amerikan savaş gemilerinin 21.000 ton ağırlığında olması nedeniyle
sözleşmeye uygun oldukları haberleştirilirken, ertesi gün ABD'nin
Montrö'deki tüm sınırlamalara uyduğu açıklamaları haber yapıldı. İspanyol
ve Alman bayraklı NATO gemileri geçtikten sonra bu sefer akla 45.000
tonluk sınırlama geldi. Tüm bu haberler ciddi bir kafa karışıklığına neden
oldu.

Oysa Montrö Sözleşmesi'nin insani yardımlara ilişkin hükmü açıktır. İnsani
yardım amaçlı görevlerde kullanılacak gemilerin tonajı 8.000 tonu geçemez.
Ancak ABD'nin Arleigh Burke sınıfı destroyeri USS McFaull (DDG-74)'un
tonajı 8.637 tondur. Ayrıca ABD tarafından insani yardım amacıyla
Gürcistan'a gönderileceği açıklanan Amerikan 6. Filosu'nun komuta gemisi
USS Mount Whitney (LCC-20) savaş gemisinin tonajı ise tüm sınırlamaların
üzerinde 18.874 tondur. Bu bilgiler göz önüne alındığında amacın insani
yardım olmadığını ve Montrö Sözleşmesi'nin AKP hükümeti ve ABD tarafından
açıkça delindiğini söylemek gerekir.
-bu vatana ihanet suçudur ve yurtsever cepheli hukukçular konuyla ilgili
hukuki süreci başlatacaklardır.