8 YIL ÖNCE YİTİRDİĞİMİZ BARBRO KARABUDA'YI ANIYORUZ

Doğan ÖZGÜDEN

Fırat’ın Doğusu kitabında Kürtçülük yaptığı gerekçesiyle gözaltına alınmıştı
8 YIL ÖNCE YİTİRDİĞİMİZ BARBRO KARABUDA'YI ANIYORUZ

İsveçli meslektaşımız ve yakın dostumuz Barbro Karabuda Stockholm’de uzun süre direndiği amansız hastalığa yenik düşerek sekiz yıl önce, 7 Ekim 2017'de, yaşama veda etmişti.

Barbro ve eşi Güneş Karabuda 60’lı, 70’li ve 80’li yıllarda tüm dünyadaki ulusal kurtuluş ve demokratik direniş hareketleri üzerine sayısız röportaja imza atmış bulunan uluslararası ün sahibi iki büyük gazeteciydi.

16 Temmuz 1935'te İsveç'te doğmuş olan Barbro Gidlund, gazeteci Güneş Karabuda ile evlendikten sonra Türkiye'yi ikinci vatan bellemiş, eşiyle birlikte, özellikle Demirel iktidarı döneminde uğradıkları baskılara rağmen, röportajları ve yazılarıyla ülkemizin demokrasi mücadelesine büyük katkıda bulunmuştu.

Barbro ve Güneş 60'lı yıllarda bizim yayınladığımız Ant Dergisi'nin önde gelen yazarlarındandı...

Asya, Orta Doğu ve Latin Amerika ülkelerindeki çeşitli röportajlarının yanı sıra özellikle Endonezya'daki korkunç komünist avı üzerine yaptıkları ve Ant'ta kapak olan röportaj islamcı faşist hareketin giderek hızla örgütlendiği, sol ve demokratik kuruluş, yayın ve kişileri açıkça tehdit etmeye başladığı o yıllarda büyük bir uyarı niteliği taşıyordu.

Demirel iktidarı dönemindeki baskılar, Kürdistan üzerine yazdıkları bir kitaptan ötürü 1967 yılında Karabuda’ları da hedef almıştı.

Yurt dışında İsveç Televizyonu için bir çok belgesel gerçekleştirdikten sonra biraz dinlenebilmek ve dostlarıyla beraber olabilmek için İstanbul’a gelmişlerdi. Sık sık bir araya geliyor, özellikle yakından tanıyıp izledikleri ulusal kurtuluş hareketleri üzerine izlenimlerini bizlerle paylaşıyorlardı.

21 Temmuz 1967 günü Ant’ın dış politika yazarlarından Hüseyin Baş telefon ederek o sabah Karabuda’ların kalmakta oldukları evi polislerin basarak her ikisini de göz altına aldığını bildirdi.

Ant yazarlarından Yaşar Kemal ile birlikte gözaltına alınma nedenini öğrenmek, bir an önce serbest bırakılmalarını sağlamak için derhal harekete geçtik.

İkisi de Ankara Basın Savcılığı’nın talimatı üzerine gözaltına alınmışlardı ve polis refakatinde Ankara’ya sevkedileceklerdi. Ne ki sevk işlemi hemen yapılmadı ve her ikisi de bütün gün İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde bir sandalyede bekletildiler.

O sırada Barbro, Ayperi ve Nisan'dan sonraki üçüncü çoğu Fonsy'ye altı aylık gebeydi. Karabuda’lar nihayet geç vakit polis refakatinde Ankara’ya sevkedildiler.

Esenboğa Havaalanı’nda yirmiye yakın sivil ve resmi polisin telaşlı koşuşmaları arasında «devralınan» Karabuda’lar kimseyle görüşmelerine izin verilmeden bir süre polis amirliği odasında alıkonuldular. Daha sonra jeep’e bindirilerek Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldüler. Orada da tüm geceyi birer sandalye üzerinde geçirmek zorunda bırakıldılar. Hamile olan Barbro’nun geceyi bir otelde geçirmesine izin verilmesi için yapılan müracaat da reddedildi.

İki gazeteci nihayet 22 Temmuz günü öğleye doğru Ankara Basın Savcılığı’na sevkedildiler. Ancak orada da hemen sorguya alınmayıp Savcılık kapısında ayakta beklemeye mecbur edildiler.
Gebeliğin de etkisiyle burnundan kan boşanan Barbro Savcılık kapısında zaman zaman yere oturup bacaklarını uzatarak kendini toparlamaya çalışıyordu.

Nihayet sorguya alındıklarında Basın Savcısı kendilerine 12 Aralık 1966 tarihli sağcı bir dergide ortaya atılan bazı iddiaları ihbar sayarak İsveç’te 1960 tarihinde yayınlanmış olan Fırat’ın Doğusu (Öster om Eufrat – i kurdernas land) adlı kitaplarında Türk Devleti’ni yıkıcı yayın yaptıkları gerekçesiyle haklarında soruşturma açıldığını bildirdi. Ancak iki gün sonra nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği’nin kararıyla serbest bırakıldı.

Endonezya’daki korkunç komünist kıyımını da yine Karabuda’ların bir röportajıyla Ant Dergisi’nde yansıtmıştık.

Karabuda’larla dostluğumuz, basın özgürlüğü ve Türkiye’nin demokratikleşmesi için mücadele ortaklığımız biz 1971 darbesinden sonra sürgüne çıktığımızda da devam etti.

Bizi Paris ve Stockholm’de haftalarca ağırladılar, Türkiye’deki cunta yönetimine karşı destek olabilecek tanınmış siyasal liderlerle, gazetecilerle, sivil toplum örgütleriyle ve sendikalarla, ulusal kurtuluş ve direniş hareketlerinin sürgündeki temsilcileriyle ilişkiler kurmamıza yardımcı oldular.

Barbro’yla 1973 sonbaharında büyük bir acıyı paylaştığımız günü anımsıyorum. Güneş ve Barbro Karabuda, İsveç Televizyonu tarafından 1971 yazında Şili'deki gelişmeleri izlemek üzere görevlendirilmişlerdi. Şili'de iki yıl kadar kaldılar... Başta Cumhurbaşkanı Allende olmak üzere sol iktidarın yöneticileriyle, ülkenin aydınları, sanatçılarıyla çok sıkı ilişkiler kurdular, röportajlar yaptılar.

Şili darbesinin yapıldığı ve Allende’nin katledildiği gün bize ağlayarak telefon ederek “ihtiyarı katlettiler” dediği günü unutmuyorum.

Barbro'nun ölümünden bir yıl sonra, onun gibi ciddi bir hastalıkla mücadele eden eşi Güneş Karabuda'yı da 24 Ağustos 2018'de kaybettik.

İki dostumuzu da büyük özlemle anıyoruz.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.