CENEVRE ve KUMDA OYNAMAK

Doç. Dr. Birol ERTAN

 

40 yıldan uzun bir süredir devam eden Kıbrıs müzakerelerinde sayısız kez toplantı yapıldı, komisyonlar kuruldu ve sayısını hatırlayamayacağımız kadar görüşme gerçekleştirildi. Süreç sonunda gelinen aşama, Cenevre görüşmeleri oldu. Peki, Cenevre görüşmelerinden çıkan sonuç nedir : Görüşmelere devam kararı. Nihai sonuç, Ekim ayında yeniden ikili görüşme kararı alınması ve Konferans fikrinin dile getirilmesi oldu.

Bildiğimiz gibi, ilk müzakereler, Geçitkale saldırılarından sonra varılan anlaşma gereğince 1968 Haziran'ında Beyrut’ta başlatılmıştı. Bir Lefkoşa’da devam eden görüşmelerde Kıbrıs Türk tarafını ‘Cemaat Meclisi Başkanı’ sıfatıyla Kurucu Cumhurbaşkanı Sayın Rauf Denktaş temsil ediyordu. Kıbrıs Rum tarafı adına görüşmelere ‘Temsilciler Meclisi Başkanı’ sıfatıyla Glafkos Klerides liderlik yapıyordu. 1968 yılında Kıbrıs’ta yapılan görüşmeler, bazen Klerides’in bazen de Denktaş’ın evinde devam etmişti. Eski Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat döneminde yüze yakın görüşme gerçekleştirildi, ancak müzakerelerde hiçbir ilerleme sağlanamadı. Dr. Derviş Eroğlu'nun Cumhurbaşkanlığı'na seçilmesi ile müzakerelere kaldığı yerden (bir yerde kaldığını söylemek de zordur) devam ediyor. 

Bildiğiniz gibi, ikili müzakereler başlamadan önce kaleme aldığım bazı yazılarda, Birleşmiş Milletler'in Kıbrıs görüşmelerinden umudunu kestiğini, ileride ikili görüşmeler ve nihayetinde bir Konferans ile süreçten çekileceğini yazmıştım. Gelişmeler, iddiamın doğrultusunda ilerliyor. İkili görüşmeler konusunda verilen takvim, 2012 Haziran'ında sona eriyor. Birleşmiş Milletler öncülüğünde yürütülen görüşmelerde Konferans fikri de dile getirildiğine göre, süreçte şaşılacak bir gelişme olmadığı söylenebilir.

2012 yılının ortalarından itibaren Birleşmiş Miletler'i yeni görevler bekliyor. Libya ve Suriye konusunda üstleneceği görevler yanı sıra, İran müdahalesinin hazırlıklarının da yapıldığı bir dönemde Birleşmiş Milletler'e yeni misyonlar verilecek. Bu durumda BM, Kıbrıs görüşmelerini 2012 ortalarından itibaren kendi haline bırakmaya ve süreci kendi işleyişine terk etmeye hazırlanıyor.

Başından beri iddiam, Kıbrıs müzakerelerinin "kumda oynamak" olduğu ve gölgeler savaşı biçiminde göstermelik olarak yürütülen görüşmelerde tarafların masadan kaçmamaya oynadığıdır. Rumların temel hedefinin Kıbrıs Türklerini azınlık hakları ile teslim almaya yönelik olduğu fikrimiz de her geçen gün doğrulanıyor. Yaşadığımız gelişmeler, iddialarımızla doğrudan örtüşmektedir. Peki, bundan sonra ne olacak?

İlerleyen süreçte Rumların Konferans fikrini tartışacağı, Konferans gerçekleştirmenin Rum çıkarlarına uygun olup olmadığının irdelenmesi sonrasında bu fikre büyük ölçüde karşı çıkılacağı iddiasını açık biçimde dile getiriyorum. Konferansın Kıbrıs sorununda federal bir çözüm yolunda nihai bir kopma yaşanmasına neden olacağı da kesindir. Bu kopuş, iki tarafın kendi aralarında görüşerek sorunu çözmesinin yolunu açacak ve bu süreç de Kıbrıs Türklerinin kendi kaderlerini tayin etme noktasına meşru bir zemin kazanmasına yol açacaktır. Süreçten bundan başka bir sonuç beklemek, hayal görmekten başka bir anlam taşımaz.

Cenevre'de gerçekleştirilen ikili müzakerelerin yeni bir toplantı tarihi ve Konferans önerisi ile sonuçlanacağını daha önce açıkladığım için adım  adım Kadife Ayrılık noktasına yaklaştığımız iddiamız geçerliliğini koruyor. 2012 sonlarının KKTC'nin egemen ve bağımsız bir devlet kimliğiyle uluslararası toplumun önüne konması için önemli bir süreç başlamış durumda. Kıbrıs adasında gerçek çözümün iki devletin barış içinde bir arada yaşası olduğu yakın zamanda bütün taraflar tarafından kabul görecektir. Bu gerçekler ışığında, bugüne kadar sürdürülen federal Kıbrıs görüşmelerinin "kumda oynamak" olduğu da anlaşılmış olacak.

Anlaşıldığı kadarıyla 2012 ortalarına kadar kumda oynanmaya devam edilecek. 2012 yılı sonunda ise Kıbrıs adasında iki egemen devletli gerçek çözüm için sonuç alınabilir müzakereler başlayacaktır. Bekleyelim ve görelim.