YAZDIĞIM KİTABIN O BÖLÜMÜNÜ BİTİRİNCE, SAAT GECENİN 3'Ü DE OLSA, NEDENSE PAYLAŞMAK GELDİ İÇİMDEN...
"E R M E N İ M A H A L L E S İ"
Yalçın ŞİMŞEK Yazdı
Ordu’nun en eski yerleşim yerlerinden biri olan Zaferi Milli Mahallesi’ndeydi oturduğum ev. Oysa günler boyu dolaşıp durmuş, denize yakın bir daire bakmıştım, Akyazı Mahallesi’nde. Satılık bir daire için emlakçıyı arayınca anlamıştım, fiyatların çok yüksek olduğunu. “Elinizde eski bir daire yok mu? Ben onarırım,” dediğimde, “Eski daire yok, ama Zaferi Milli’de eski bir ev var,” diye yanıt vermişti emlakçı. Üstelik hem fiyatı uygundu, hem bahçesi de vardı, eski evin.
Gördüğümde çok sevmiş, çocukluk yıllarıma geri dönmüştüm. Çok iyi biliyordum o evi. Cumhuriyet İlkokulu’nda okurken, önünden geçmiştim, yıllar boyu. Zaten en sevdiğim mahallelerden biriydi, çok anım vardı Zaferi Milli’de.
Ermeni mahallesi…
Evi onarıp yerleşince, çocukluk ve gençlik anılarıma da geri dönmüştüm. İlginçti; dünyaya gözlerimi, Taşbaşı Mahallesi’nde, Rumlardan kalma eski bir evde açmış, şimdi de Ermenilerden kalma eski bir evde sürdürecektim hayatımı…
Ben yerleşmiştim, ama hiçbiri kalmamıştı mahalleye adını verenlerden. Göçüp gitmişilerdi bir bir. Ancak çoğu, zorunlu göç yüzünden kaybetmişti hayatını!.. Dönüşü olmayan bir yolculuğa çıkmışlardı, gözleri arkada kalarak. Sadece anılarında kalacaktı, bu mahallede yaşadıkları. Ermenisiz kalacaktı, Ermeni mahallesi!.. İsim değil, numaralar verilerek sokaklar kimliksizleştirilecek, tek birinin adı bile yazılmayacaktı, onların hayat verdiği sokaklara!.. Nedendir bilinmez, “153 SOKAK” yazıyordu, bahçemin duvarında. Oysa o duvarı yapan usta, imzasını atmıştı, 1929 yılında yaptığı duvara!..
Renkli legolar gibi Ordu’nun düz ovasına yayılan binalardan çok farklıdır, Zaferi Milli mahallesinin evleri. Daha çok da iki katlıdır; baharla birlikte rengârenk çiçeklerin açtığı bahçelerinde portakal, mandalina, muşmula ve incir ağaçları da boy gösterir… Boz Tepe’nin eteklerine, renkli iğne oyaları gibi işlenmişçesine durur, Ermeni Mahallesi. Eski sakinleri veda etse de, sanki onların anılarını yaşatır gibi dimdik ayakta durur hayat verdikleri evler, taş duvarlar, demir parmaklıklar…