Yıldız ERİŞ AKATA

Yıldız ERİŞ AKATA

Ege'de Yaz

 

Yıllardır yaz aylarını hep Karadenizde geçiririm .Fakat bu yaz bir değişiklik yaptık ve ailece Ayvalık,tayız .Kısa aralıklarlada olsa gelip geçtiğimiz bir kaç gün kalıp döndüğümüz Ayvalık  bildiğiniz gibi Balıkesir ,in ilçesi olup  Midilli adası ile karşı karşıya çok yakın komşudur.

O kadar yakın ki  karşı kıyılar birbirini net oarak görürler.

Geceleri ise sanki birbirlerini ışıkları ile aydınlatırlar .İnsan içten içe bir ah çeksem karşıki dağlar inler ,diyesi geliyor .

Ege bölgemizin her yerinde olduğu gibi burada da zeytincilik ön planda ,Ayvalığın zeytinyağı çok güzel ve bütün eski zeytinyağı fabrikaları antik yapılar şeklinde değişik amaçlarla kullanılıyor .

Tarihi yapılar deyince ilk akla gelen ilçenin tam ortasında camiye dönüştürülmüş eski bir klise var ,muhteşem oymaları freskleri aynen muhafaza edilmiş bu yapı artık cami olarak yine ibadet edenlere hizmet veriyor.

Zaman gerisinde geziniyormuşcasına dolaştığınız sokaklarda çoğunlukla taş evlerin hala  kullanılması, eskinin muhafaza edilmesi çok güzel .

Bizim o muhteşem sahilimiz tarihini koruyabilseydi düşünün ne kadar güzel olurdu ,insanın içi yanıyor gerçekten . Buralar da gezinirken hep kendi memleketimi düşündüm ,çünkü bizde de vardı olmalıydı, hepsi yerli yerinde durmalıydı diye.

 Ayvalık ,Cunda adası ile de çok tanınmış bir ilçemiz .Taş evleri aynen muhafaza edilmiş ve kullanılır durumda olan Cunda da  restore edilmiş bir kaç eski değirmen de var ,biri müze olarak gelen turistlere hizmet veriyor .

Ben Cundayı çok severim çünkü orada çok eski bir yaşanmışlığın ve  birlikte yaşamış iki ayrı kültürün izlerini  bulurum . Sessiz ce ama saygıyla bekledikleri hatıralarını yeniden yaşatır  gibiler .

Sokaklardaki taşları bizim Zaferimilli mahallesine çıkan Hacılar yokuşunun taşlarının aynısı .

Taş evler muhteşem  .

Her birinin kapısı ,pencerelerini çevreleyen taş oyma geçmeler ve bazılarındaki ahşap kepenkler gerçekten çok güzel .Eski yapılar çok akıllıca inşa edilmiş.

Öyleki o taşlar yüzyıllarca kalıcı olduğu gibi kullanış bakımından da oldukça rahat ,ne sıva ne boya istemiyor, sırf bu yüzden bile oldukça masrafsız ve de yazları serin kışları sıcak ve muhafazalı bir evde oturuyorsunuz ,aynı zamanda sağlığa son derece faydalı doğal ürünlerle yapılmışlar .

Yani hiç birinde sentetik ve suni bir malzeme kullanılmamış.

Bazı taş evlerin yanına maalesef sonradan yapılmış bir kaç katlı apartmanlar bu muhteşem yapıların yanına hiç mi hiç yakışmıyorlar .

Hangi akla hizmetle böyle yapılaşmaya izin verdiler anlamak mümkün değil doğrusu.

Cunda da bir de her yerde kediler var ,her cins her renk ve çok güzeller. Evlerin kapılarında pencerelerinde sokak aralarında  biblolar gibi duran ve uyuyan kediler, çok hoş .

Sokaklarında bir çok sanatçımızın ,tanınmış köşe yazarlarının dolaştığı yüzlerce balık restoranlarını olduğu ara sokaklarında canlı müzik çalınan sokak tavernalarının olduğu ve bolca hediyelik eşya satan dükkanlarının yanı sıra zeytinyağı , çeşitli zetinler satan dükkanlar ile  adanın meşhur sepet peynirini daha birçok çeşit birbirinden lezzetli keçi peynirlerinin satıldığı bir sürü dükkanın sabaha kadar açık olduğu Cunda sokaklarında gezerken hep bizim Ordu ilimizde neden böyle yöresel ürünler böylesine öne çıkmıyor diye düşünüp durdum .

Birde akşamları dükkanlar kapandıktan sonra Ayvalık merkezinde Belediyenin açtığı kurslarda meslek edinmiş kadınların kendi yaptıkları ürünlerini sergileyip sattıkları tezgahlar çok hoşuma gitti . 

Çok takdir ettim . Bir sürü hanım gelip kendi tezgahlarını açıyorlar ,neler yapmamışlar ki .El emeği göz nuru iğne oyalarımı istersin ,seramik ürünlermi istersin ,yağlı boyalar mı ,takılarmı daha neler neler ,çok da ucuza satıyorlar ,insanlar geliyor gezinti yaparken alışveriş yapıyorlar .Bizim sahilde veya çarşının ortasında belediyemiz de böyle bir faaliyeti desdeklese ne güzel olur diye düşünmeden edemiyorum .

Birkaç ufak tefek şeyler yapıyor bizimkiler ama çok cılız kalıyor böyle kapsamlı ve hakikaten neredeyse sanatsal değerde ciddi çalışmalar yanında . Çok beğendim bahsetmeden edemedim.

Bir de her yerde gözüme takılan çeşitli otlardan kurutulmuş ve sokaklarda bir doğa eczanesi sergileniyor adeta.  Bütün köylüler otlardan çap çap şifa satıyor gibiler . 

Bu Ege nin kuru kıraç dağlarında şifa varda bizim yemyeşil yaylalarımızda yok öylemi !?. Binlerce yeşillik çeşitinin ortasında yaşıyan Karadenizli olarak herhalde bu gibi bilgilerimiz olmadığı kesin diye düşünüyorum ,üzülüyorum.

Karadenize yolculuk yapan insanlar yol kenalarında satılan , hiç özel bir paketlenmiş çay , fındık ve fındık yağı ot kekik veya süt ürünlerin, çeşitli peynirleri göremiyoruz . Bütün bunları sadece Karadeniz bölgemizle kıyaslanamıyacak Ege bölgesinde ve çeşitliliğin ne kadar zenginlik getirdiğini anlatabilmek içindi .

Tanıştığım ,görüştüğüm tüm insanları ve buradaki arkadaşlarımı Cenneti yaşamaları için Karadenize gelmeleri gerektiğini hatırlatarak ,bir Karadenizli olmanın ayrıcalıklarından da ufak ufak hissettirerek bölgesel reklamımızı da her yer de yaptım ,

Şöyle ki; bir gün deniz balığını çok zor bulduğumuz Ayvalık balık halinde buranın meşhur Papalina isimli ,bizim Hamsiye birazcık benzermiş gibi duran balığı görünce Balıkçılara sordum ,biz Karadenizliyiz kardeşim ,bizim Hamsi bu papalinayı tanırmı dedim ,Balıkçı, tanımaz abla dedi.

İşte böyle sevgili okurlarım uzun bir ayrılıktan sonra Ordu yu gerçekten özlemişim.

Hepinize sevgilerle.

Önceki ve Sonraki Yazılar