Şair Ali Öztürk

Şair Ali Öztürk

SON SESLENİŞ

Bugün yine Ankara'daki Ordu İli Kalkınma Vakfının hizmet binası hakkında yazacağım.

      Biliyorum çoğunuz, “bu konu artık kabak tadı vermeye başladı” diyeceksiniz. Bana yazmaktan,size de okumaktan gına geldi. Ancak son defa, binanın satış konusu hakkında birkaç önemli hususa değinmeden edemeyeceğim.

      Mülkiyeti Ordu Özel İdaresine ait olan bu binanın,İl Genel Meclisinin aldığı karar doğrultusunda satılmasının,elbetteki hiçbir yasal sakıncası yoktur. Ancak bu karar ve uygulamanın, kamu için yararlı  olup olmadığının ise tartışılmasına karşı çıkmak ve kınamak demokrasinin temel ilkeleri ile bağdaşmaz.

      Ama ne yazık ki, Ordu'ya yaptığı olumlu hizmetlerini ve gerçekleştirmeye çalıştığı verimli projelerini yerel basından takip ettiğimiz valimiz sayın Ali Kaban, bu konudaki eleştirileri, edep sınırlarını aşan bir davranış olarak nitelemiştir.

      Yapılan eleştirileri, seçilerek gelmiş olan yetkililer dikkate alır veya almazlar. Elbette ki, bu onların bileceği bir şeydir. Karar ve uygulamaların gerçek biçimde değerlendirmesini ise halkımız, demokrasinin gereği olarak sandığa atacağı oylarıyla yapar.Bize ise sadece, konu hakkındaki düşüncelerimizi kamuoyu ile paylaşmak düşer.

      Ben kendi adıma, bu kararı alanların önyargılı olduklarını,kin ve ihtiras duygularıyla siyasi  düşüncelerinin etkisinde kaldıkları düşünmekteyim.

      Nedenine gelince,

      Satışa çıkarılan söz konusu bina daha satış aşamasında iken,ani bir baskınla tahliye girişiminde bulunulmuştur.

      Bu binayı satın alması için, vakfa öncelikli bir hak tanınmadığı gibi satın alanlar tarafından yine vakıfa kiralanabileceği ihtimali de dikkate alınmamıştır.

      Bu da Ankara"daki Ordulularda, yetkililerin vakıf hakkında iyi niyetli olmadığı,maksatlarının “üzüm yemek değil bağcıyı dövmek” olduğu ve vakfı, düşürülmesi gereken  bir“düşman  kalesi” olarak  gördükleri kanaatini uyandırmaktadır.

      Ne yazık ki, bu hoyratça girişime Ordulu sayın bakanlarımız ve milletvekillerimiz duyarsız kalmakta ve her nedense “topa girmemeyi” tercih edip, yardım ve alakalarını dileyen  vakıf yöneticileri ve üyelerini bir takım bahane ve arkasında durmadıkları vaatlerle başlarından savmaktadırlar.

      Bu ahval içinde,vatan şairi Namık Kemal'in meşhur dizelerini, bir-iki kelime değiştirerek,

      İl Genel Meclisi, vakfın bağrına dayamış hançerini;

           Yok mudur kurtaracak baht-ı kara maderini!

           Terennüm etmek geliyor insanın içinden…

      Ordu İli Kültür ve Kalkınma Vakfı hiçbir siyasi eğilimin güdümünde olmayan ve başkentteki tüm Ordululara hiçbir ayrım yapmaksızın kapısını sonuna kadar açan, Ordu'ya ve Ordululara her konuda hizmet etmeyi amaçlamış bir kurumdur.

      Yöneticileri ve üyeleri de Orduluların bir nevi mozaiği gibidir.Ben bir Ordulu olarak, bir daha oluşturulması zor olacak olan bu mozaiğin bozulmasının doğru olmayacağını anlatmaya çalıştım  bugüne dek... Ama nafile…

           Ordu İl Meclisinin sayın üyeleri,

           Karar verdik bir kere dönmeyiz geri,

           Boşuna çırpınmayın satacağız bu yeri

           Deyip, gerçeği çarpıtıcı bir takım gerekçelerle karalarından bir türlü vazgeçmediler.

   . Sayın valimiz, henüz yeni olduğundan  konuya ne kadar vakıf bilemiyorum.Ancak, düşündüğü ve uyguladığı hizmetlere bakılırsa, “Ayinesi iştir kişini lafa bakılmaz” misali çalışkan ve iyi niyetli bir il yöneticisi ve mülki amiri olduğu belli… Zannedersem çevresindekilerin etkiyle vakfa karşı önyargılı bir tutum gösteriyor.

      Geçtimiz günlerde Ankara"ya gelen sayın valimizin, birazcık vakit ayırıp vakfımızı da ziyaret etmesini bekler ve bilhassa  lokalde belirli günlerde bir araya gelen, zamanında valilik, hakimlik ve genel müdürlük görevlerinde bulunmuş, halen hiçbir siyasi kimliği olmayan emekli üst bürokrat hemşerilerimizle tanışıp vakıf hakkındaki görüşlerini  öğrenmesini  isterdik ama sayın valimiz, sorunu bir de yerinde görmeyi yeğlememiş nedense….

      Söyleyeceklerimi burada noktalarken sayın valimizin, konuyu daha derinliğine ve detaylı bir şekilde araştırdığında, vakıf hakkında bazı çevreler tarafından yapılan spekülasyonların, gerçek dışı olduğunu göreceğine inanıyorum.   

 Konuya duyarsız kalan sayın bakan ve milletvekillerimizin bu tutumlarını ise kamuoyunun takdirine bırakıyor, kendilerine sadece aşağıdaki göndermeyi yapmakla yetiniyorum.

       

           Sanki bütün gözler kör olmuş, kulaklarsa sağır

           Ne gören var, ne duyan ne kadar bağırırsan bağır

           Orduluları başkent"te aydınlatan vakfın güneşi

           Kara bulutlar arasından yazık , batıyor ağır ağır !  

            Batan güneş, yeniden doğar elbet

            Makamsa kimseye kalmaz ilelebet! 

Önceki ve Sonraki Yazılar