Şair Ali Öztürk

Şair Ali Öztürk

BİZLER HEPİMİZ TÜRKÜZ

   Ermeni asıllı Bakırcı Harut Artun, Birgün gazetesinin kendisiye yaptığı bir röportajda, 1915 li yıllarda Ermenilerle Türkler arasında geçen, bildiği bazı olayları anlatıyor.

      Harut Artun"u uzaktan da olsa tanıyan biri olarak, onun hiçbir zaman kendini Ordululardan ve Türklerden dışlamadığını görmüşümdür hep…

      Ordu"da olduğum yıllarda, onun davranışını beğenmediği kişileri şaka yollu,”Müslüman"ın çocuğu bu  yaptığın doğru mu  ?” diye eleştirmesini tebessümle izlemiş ve Orduspora karşı olan sevgisini de her zaman takdir etmişimdir.

      Bugünlerde bazı aydınların, “Sözde Ermeni Soykırımı” nedeniyle başlattığı “Ermenilerden özür Dileme Kampanyası”yla sayın Harut Artun"la Birgün Gazetesinde yapılan röportajın ayni zamana rastlaması acaba bir tesadüf müdür ki ?

      Ermeni diasporasının ve özür kampanyası başlatan aydınlarımızın iddialarını değerlendirirken, yalnızca suyun üzerinde görünen bölümü dikkate alırsak konuya objektif olarak bakamayız.

      Onun içindir ki ,1915 yılında yaşanan trajedik olayları konuşurken, Ermeni ve Rum çetelerinin korumasız köyleri basarak, erkeği savaşta olan ailelerin ırzlarına ve canlarına tecavüz etmelerinden dolayı oluşan  kin ve nefret duygularını da dikkate almamız gerekir.

      Bazı fırsatçılar, bu duyguların yarattığı ortamdan ve o zaman ki devlet otoritesinin zaafından yararlanarak can ve mal gasp etme suçu işlemiş olsalar da bundan dolayı bir milletin tamamını ve gelecek nesillerini sorumlu tutmaya kalkmak ne kadar doğrudur ki ?

      Harut bey 1924 doğumlu olduğunu söylediğine göre anlattıklarını belli ki büyüklerinden dinlemiş…

      Bize de büyüklerimiz savaş yıllarındaki acı anılarını anlattılar. Savaş ortamında, devlet kontrol mekanizmasının işlemez olduğu bir zamanda, Türklerle Ermeniler arasında elbetteki karşılıklı trajedik olaylar yaşanmıştır ama artık Cumhuriyetle birlikte yeni bir devlet doğmuş; bu devletin her vatandaşının, etnik kökeni ne olursa olsun can ve mal güvenliği devlet teminatı altına alınmıştır. Bazı istisna sayılacak, müessif olaylar olsa da…

      Nitekim Cumhuriyetten sonra Ermenilere hiçbir baskı yapılmamıştır. Benim çocukluğumda Ordu"da epeyce Ermeni aile vardı. Keresteci Karakin, Kahveci Melik, Terzi Ornik, Nalbant Suren Onur, Ocak Kulübünde futbol oynayan, bakırcının oğlu Ornik ve futbol hakemi Harut hatırımda kalanlardan bazıları… Ordu halkı bunların hiçbirine baskı yapmadığı gibi her zaman kendilerinden biri olarak görmüş ve takdire şayan durumlarını da samimiyetle takdir etmiştir.

      Bana göre, onların Ordu"dan ayrılmaları en çok, dini farklılıkları nedeniyle belli sayıdaki Ermeniler dışındaki kişilerle evlenme imkanlarının olmamasından kaynaklanmıştır..

      Ayrıca Ordulular bile, daha iyi yaşam koşullarına kavuşmak için büyük şehirlere ve dış ülkelere göç ederken, Ermenilerden de bu amaçla Ordu"dan veya Türkiye"den göç etmiş oldukları düşünülemez mi ?

      Ülkemizin dış güçler tarafından bölünmesinin planladığı bu zamanda, etnik kökenimiz ne olursa olsun, oyuna gelmeyelim; kendimizi  T.C. nin bir vatandaşı olarak Türk Milletinden kabul edip bununla onur duyalım ve birbirimizle sıkıca kenetlenelim.   
 

HEPİMİZ TÜRK"ÜZ

              Hepimiz bu toprağın ürünüyüz.

          Karadeniz"de çay, fındığız.

          Aydın"da incir, Manisa"da üzümüz.

        Malatya"da kayısı, Antep"de fıstığız.

        Adana"da pamuk, Diyarbakır"da karpuzuz.

        Mersin"de narinciye, domatesiz.

        Konya ovasında buğday, Anamur"da muzuz.

        Niğde"de Nevşehir"de soğanız, patatesiz…

        Trakya"da ay çiçeği, Tokat"ta ceviziz.

        Rize"de Ordu"da kiviyiz; Bursa"da şeftaliyiz.

        Amasya"da elmayız, Ayaş"da ayvayız.

        Hepimiz aynı bahçede açmış rengarenk çiçeğiz ;

        Aynı bağda yetişmiş birer tatlı meyvayız.

        Hepimiz bu toprağın ürünüyüz;

        Ayçiçeği, mısırı, pirinci,  tütünüyüz…

        Baştan aşağı, bu vatanın bütünüyüz.

        Atalarımız cephelerde omuz omuza

        Hep birlikte göğüs germediler mi?

        Düşman denilen o hain ve zalim domuza !..

        Evet…Aynı vatan toprağında;

        Anadoluluyuz , Rumeliliyiz;

        Doğulu, Batılı; Egeli,

        Akdenizli, Karadenizliyiz…

        Kimimiz Tatar"ız Boşnak"ız Arnavut"uz,

        Kimimiz Ermeni"yiz, Süryani"yiz,Rum"uz

        Kimimiz Yörük"üz Laz"ız, Çerkez"iz.

        Kimimiz Gürcü"yüz, Kürt"üz, Türkmen"iz …

        Kimimizin Sünni, kimimizin Alevi olsa da mezhebiz

        Hepimiz bu vatanın bu devletin evladı değil miyiz?

        Ne kadar fazlaysa , çoksa etnik türümüz

        O kadar da zengin sayılır kültürümüz ?

        Ortak duygularımızı anlatmıyor mu

        Keder ya da neşe dolu her şarkımız,  türkümüz ?

        Ata"mızın  izinden Büyük Türkiye  için

        Yürümek neden olmasın ki  ülkümüz!..

        Nitekim, hepimiz bu ülkenin vatandaşıyız.

        Aynı bayrak altında yaşamaktayız.

        Ne olursak olalım, sonuçta hepimiz bir milletiz;

        Yeter ki  kardeşçe ve hakça yaşamayı bilmeliyiz

        Birbirimizi saymalı ve de sevmeliyiz

        Kardeşçe el ele verip kenetlenmeliyiz.

        Hepimizin vatanı değil mi şu güzelim Türkiye

        O halde bu terör, bu ayrışım, bu kavga niye ?

        Gelin birlikte haykıralım  “Ne Mutlu Türküm” diye 

               Not: Ordu Olay Gazetesinde yayınlanan bir haber dikkatimi çekti;

         Ordu İli eski Kültür ve Turizm Müdürü Muzaffer Günay, Ordu ilini edinen bir çok    kitabı sıralamış, kendisinin telif hakkı nedeniyle davalık olduğu kitabı ile Ankara"daki  Ordulular Vakfının bastırdığı Telefon Rehberi"ni bile… Ancak ne merhum Temel       Uzlu"nun” Ordu Şairleri “, ne Sami Öngör"ün “Geçen Yılları Düşündükçe”     ne de      benim gelirini Ordu Vakfına  bağışladığım    “Taflan Yaprağı” adlı şiir kitabımla Ordu  yöresel ağzını anlatmaya çalışan “ Anne Nenenin   Mektubu” Monologundan hiç  bahsetmemiş.

            Bana göre, unutmuş olması veya bilmemesi  pek ihtimal dahilinde değil gibi.

                  Demek ki bahsetmeye layık görmemiş. Sağlık olsun ! 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

   

      

      Birgün gazetesine aktardığı konular ise, 1924 doğumlu olduğu dikkate alınırsa  ailesinin kendisine naklettiği bilgilerdir.

      Aile büyükleri onlara, kendi mağduriyetlerini anlatırken;  bizim dedelerimiz de bizlere zaman zaman Ermeni mezaliminden bahsetmişlerdir.

      Tabi bu arada Ordu"da aileden varlıklı bazı kişilerin dedelerinin, bu varlıklarını nasıl kazandıkları da anlatmışlar.

      Buradan şu anlaşılıyor ki, 20.yüzyılın başlarında , o zamanın siyasi ortamında, Anadolu"daki etnik gruplar arasındaki  çatışmalarda insanlık dışı olayların yaşandığı bir gerçektir

      Ancak bunun sorumlusu olarak,herhangi bir milleti  toptan suçlamak hakkaniyete sığmaz.

            O yıllarda  Ermeni çetelerinin, cephede savaşmakta olan Türklerin geride bıraktıkları savunmasız ailelerine yaptıkları mezalimi unutmak mümkün değilse; tehcir yıllarında Ermenilere de bazı çeteler tarafından yapılan katliamlar da inkar edilemez.

      Bu konuda Türklerin mağduriyeti hiç gündeme gelmezken Ermeni diasporası,  dünyanın her yerinde,  Türklerden o günün hesabını sormaktan hala vazgeçmiş değil.

      Şimdi de Ermenistan Erevizyon Yarışmasında, ke-atılacağı şarkıyla bunu dünyaya haykıracakmış.

      Gelin Türkiye Cumhuriyeti Coğrafyasında yaşayan Türkü, Kürdü;Lazı ,Çerkezi; Ermenisi, Rumu; Sünnisi,Alevisi bütün etnik gruplar, geçmişe sünger çekip kin ve nefret duygularımızı unutalım ve ülkemizin birliği ve dirliği için el ele, gönül gönüle yarınlara umutla yürüyelim. Etnik kökenimiz ne olursa olsun,madem k, Türkiye Cumhuriyetinin birer vatandaşıyız; etnik kültürümüzü kaybetmemek kaydıyla hepimiz Türk"üz diyebilelim. 

   

Önceki ve Sonraki Yazılar