Şair Ali Öztürk

Şair Ali Öztürk

BAŞKENTTEKİ ORDULULAR

  Ben Ankara"ya 1967 yılında  yüksek öğrenimimi tamamlamak için geldim.

      O zaman Anafartalar"daki Işıklarlar Caddesinde Ordu Yüksek Tahsil Cemiyetinin kiraladığı bir binada Ordulu öğrencilerin kaldığı bir yurdumuz vardı.

      Ordu"dan Ankara"ya yüksek öğrenim için gelen ve daha  çok aileleri dar gelirli olan öğrenciler burada barınırlardı.Aynı ilin gençleri olduğumuz için birbirimize bağlığımız  ve yakınlığımız imrenilecek derecedeydi. Öyle ki, “Birimiz Hepimiz,  Hepimiz Birimiz İçin” sloganını kendimize destur edinmiş gibiydik.

       O zaman kimler yoktu ki o yurtta…Bizden büyük olarak, Fikri Ayabakan, merhum Kovboy Aydın(Aydın Evren),  Perşembeli merhum Dr. Ali Hikmet, İmdat Cengiz….Emsalimiz olarak ise, Çeleboğun Osman, Faik; Kamaz Yavuz (Yavuz Uzun), Leş Osman(Osman Turgay), Fikret Akden, Üstat Zeki, Topal Haşim(Hakim Hüsem), merhum Mehmet Haseken, Şeytan Erol,Ömer Şengül,Haluk İmamoğlu, merhum Pepen İsiğin(Hüseyin Çebi),merhum Nazım Erkoç, Önder Nasubeyoğlu,Bahtiyar Tenteoğlu,Bahtiyar Sönmez,Toto Uğur (Uğur Vardar) Cibik İlhan(İlhan Poyraz),Resul Medin,Yusuf Yurdakul,(Mıcırık Reşat) Reşat Demir,Olgun Tanrıverdi,Nurettin Anaç, Topal Gündüz,Necati Bal, İlker Öztürk, Erdoğan Cörüt, Ahmet Gündoğdu, İsmail Yeşilyurt ve TRT "de stajer sanatçı olup  ayni zamanda yüksek okula devam eden Ali Rıza Gündoğdu, merhum Azer Yaran ile Tuğrul Şan şu anda hatırlayabildiklerim.

      Ayrıca Ordu Sağlık Koleji mezunu olup Ankara"daki hastanelerde sağlık görevlisi olarak çalışan bekar Ordulu gençler.

      Hepimiz, her konuda birbirimize destek olurduk.Maçlara,sinemaya,tiyatroya her yere hep birlikte gider ve birlikte dönerdik.

      Orada kaldığımız yıllarda bir çok güzel anılarımız olmuştur.

          Işıklar Sokaktaki Demir"in, namı diğer Dayının kahvesi boş zamanlarımızı geçirdiğimiz bir mekan; Arnavut Enver"in, Antepli Mehmet Ağanın lokantaları  ise hem bütçemize uygun hem de veresiye yazdırabildiğimiz lokantalardı.

      Ordu Talebe Yurdu, sadece öğrencilerin barındığı bir yer değildi.Hastası veya başka bir işi nedeniyle  Başkent"e ilk defa gelen dar gelirli Ordulular için de bir uğrak ve kalacakları bir mekandı.

      Bilhassa hasta yakını olanlara,yuttta kalan ve çeşitli hastanelerde çalışan sağlık görevlileri yardımcı oluyor, işi olup da Ankara"yı bilmeyenlere ise, bazı arkadaşlarımız  ders saatleri dışında rehberlik ediyordu.

      Hiç unutmam o günlerde, kulağından rahatsız olan gazetemizin şimdiki köşe yazarlarından Taner Congur da, Ankara"ya babası merhum Ayarcı Mahmut dayı ile geldiğinde yurda gidip geliyorlardı.

      O zamanlar bir sorunumuz olduğunda,genellikle zamanın milletvekillerinden Hamdi Mağden"e, Dr. Bilal Taranoğlu"na ve senatör Selahattin Acar"a gidip yardım talep ediyorduk. Bu hemşerimiz parlamenter ile  bürokratlardan İstatistik Enstitüsü Başkanı Sabahattin Alpat, çalışmak zorunda olan arkadaşlarımıza, devlet kurumlarında memur olmaları için her türlü yardımı yapıyorlardı. Ben de dahil olmak üzere, bir çok arkadaşımız  onların yardımıyla okullarını bitirip iş sahibi olduk.

      Bugün hiç biri artık aramızda değil…Nur içinde yatsınlar.

      Zamanla öğrenci olaylarının hızla yayılması nedeniyle, birçokları yurttan ayrılmayı tercih etti. Dernek artık yurt kirasını ödeyemiyor, kira borcu her gün artıyordu. Bu durumda Ordu Valiliğinden  borçları kapatacak kadar yardım talep edildi. Ancak, yardım temin edilene kadar derneğin  Ahmetler caddesindeki arsası haciz edilebilirdi.(Dernek bu arsayı o zamanki Ankara belediyesinden, bazı yardımsever hemşerilerimizden topladığı yardımlarla satın almıştı.) Bunun için ilk genel kurulda bu arsanın, yurt yapılması kaydıyla Ordu Özel İdaresine devredilmesi kararlaştırıldı.

      Daha sonra dernek fesih oldu ve yurt da kapandı.

           1988 yılında ise  Ankara"da “Ordulular Kültür ve Kalkınma Vakfı “adında bir vakıf kuruldu. Temel amacı Ordulu muhtaç öğrencilere yardım etmekti.

      O yıllarda Ordu özel İdaresi ise, kendine devredilen arsayı kat karşılığı mütaahhüte vererek iki kat ve bir dükkanın sahibi oldu. Bunları kullanılması için, Vakıfa tahsis edince, o zaman Necatibey Caddesinde kira karşılığında bir bulunan Vakıf Bürosu da buraya taşındı.

      Yirmi yıl boyunca vakıf başkan ve yöneticileri, fahri olarak bir çok güzel hizmetlere imza attılar.

      Vakıf ihtiyaç sahibi bir çok Ordulu öğrenciye karşılıksız  burs veriyordu. Hele merhum Yüksel Poyraz"ın başkanlık yaptığı dönemlerde ,burs alan öğrenci sayısı rekor seviyeye ulaşmış 165 kişiye çıkmıştı.

      Ne yazık ki bugün Vakıf o günlerini arar hale geldi. Bunu söylerken bugünkü yönetimi sorumlu tutmak haksızlık olacaktır. Çünkü hepsi de iyi niyetli hemşerilerimiz. Ancak, vakıfa  parasal destek sağlamaya nedense kimse yanaşmıyor.İlgisizlik almış başını gidiyor.Bunu en çarpıcı örneğini, vakfın 25 Nisanda yaptığı Ordulular gecesinde gördüm. Şimdiki milletvekili ve bakanlarımızdan hiç biri geceye katılmamıştı.

       Medyada, bir çok kasaba derneklerince düzenlenen gecelere katılan bakanları ve üst düzey bürokratları izleyince buna anlam vermekte zorlanıyorum.

      Bir milletvekili veya bakan, Başkent gibi bir yerde kendi iline ait bir gecede hemşerileri ile  bir arada olmaktan niçin imtina eder ki?

      Anlayacağınız vakıfa ilgi dibe vurmuş durumda.

       Bir de üstüne üstlük, şimdi de Ordu İl Genel Meclisi, lokal katı hariç, dükkanla, restoran bölümünü satmak için karar almış. Gerekçeleri nedir bilemiyorum. Vakıflar Genel Müdürlüğünce bu tip bir tahsis şekli, resmi kuruluşların özel vakıflara kaynak aktarımı sayılıyorsa o zaman lokalin olduğu bölümünde vakıftan alınması gerekir. Her ne olursa olsun mutlaka bir çözüm bulunmalı.Çünkü vakıf, Başkentteki Orduluların sosyal ve kültürel etkinlikleri için gerekli bir kuruluş.

      Kimi gelip aznif oynuyor; kimi sohbet ediyor. Hemşerilerimizin sevinçli ve kederli günlerini vakıf müdürünün çektiği SMS lerle öğreniyoruz.

      Ordulu öğrenciler ise vakıfı bir baba ocağı gibi görüyorlar.

       Ordu"dan gelen ve yardıma muhtaç hemşerilerimize yine vakıf aracılığı ile kucak açıyoruz.

      Ordulu hanımlar bir araya gelerek kendi aralarında çay partileri düzenleyip kermesler yapıyorlar.

      Vakıf restoranında yediğimiz pancar çorbası, melucan mıhlaması, galdirik ve turşu kavurması ve yağlı gibi geleneksel Ordu yemekleriyle sıla özlemini bir nebze gideriyoruz.

      İl Genel Meclisinin aldığı bu karar inanamıyorum !

       

                        Kim derse desin olmaz böyle şey

                        Hiç mi kalbin sızlamaz söyle Sanşer Bey ! 

Not: “ Dinleyenin Hiç mi Suçu Yok” başlıklı yazım gazetemizin inter-net sitesinde sevgili Taner Congur köşesinde yayınlanmış. Bu da görünmez kaza her halde(!) 

Önceki ve Sonraki Yazılar