SADECE BİRKAÇ YIL DEĞİL GİDEN 28 YIL

İlk bakıldığında ve derin düşünülmediğinde çok uzun gelmeyen 28 yıl aslında 68"li yılların hemen ardından gelmesi nedeniyle anlatılmaz uzun yıllar ve anlaşılmaz kısa yıllara dönüştü.

Hangi taraftan bakacağımızı konuşmadan önce sizlere hepimizin(Ankara"da yaşayan) çok yakın tanıdığı bir mekandan Mülkiyeli"ler Birliği"nin bahçesinden olanları fotoğraflayacağım.

Bu gün çok bilindik 12 Eylül tarihinin yaklaşmasıyla  bir araya gelmiştik.Bizi bir araya getiren yıllarımızı yaşamadan bitiren,sevgilerimizi ve sevgililerimizi götüren ve hala aradan 28 yıl geçmiş olmasına  rağmen  hesap vermeyenlere bir kez daha seslenmek içindi.Bir araya gelen topluluğun ortak adı “Darbe Karşıtı Platform.”

Nasıl bir toplantıya gittiğim yansıyordu muhtemelen suratıma sağda,solda ne olduğuna hiç dikkat etmeden geldim bu bahçeye.Bizim Mülkiye"lilerde kaçıncı toplanışımızdı unuttum ancak çok güzel şeyleri paylaşmak için bu mekanda bir araya geldik mi sorusunun yanıtı ne yazık ki herhalde HAYIR" dı.

    Aslında ifadesi çok zor olan görüntüyü sizlere aktarmak istiyorum.Büyük bir masa ve etrafında oturan bizler,bizler ki;Ankara"da olup ta bu bizlerden birbirini tanımayan yoktur. (ilk kez daha yakından bu bizlerin büyük bir kısmının nedenli yaşlandığını gözlüyorum.)

Aramızdaki arkadaşlardan bir iki isim hemen baktığımda öne çıkıyordu.Hele biri var ki,bir büyüğümüz adeta bir siyasi partinin her şeyini yüklemişler omzuna taşımaya çalışıyordu.

Bu büyüğümüzün basın toplantısındaki davranışını, görüntüsünü paylaştığımda bir dostum “inanmışlık bu” dedi.Basın açıklamasına değineceğim ancak basın açıklamasından sonra Mülkiye"lilerden birlikte ayrıldığım bu partili büyüğüm(ayni partinin üyesi değilim ancak ona çok saygı duyuyorum.) dışarıdakilere asla açık vermeden yorgunluğunu ve zaman zaman uğradığı bezginliği hiç yaşamıyormuşçasına dimdik kapıdan çıktı.

Ayrılırken kendi yorgunluğumu ifade ettiğimde hemen yanıt verdi “yorulma hakkımız yoktu,yapacak şeyler vardı,birde yorulsak ta belli etmeyelim” diyerek zaten önümü kesti..

     Bildiğimiz,çok şey yaşadığımız Yüksel caddesinin coşkusu,hareketliliği,heyecanları henüz caddeye yansımamıştı.

Büyükçe U şeklinde bir masa oluşturulmuş,etrafında ben ve benim yaşımdaki 30-40 kişi ve bizlerden genç 20 kişi daha oturmuştu.Bu platform uzun yıllardır süre gelen bir çalışmanın ürünüydü ve çalışmalar büyük ölçüde rayına oturmuştu.

Elbette bu çalışmada öncülük eden 78"liler  Derneğinin önderliğiyle.Masanın etrafında oturanlar ve onların önlerinde sıra sıra dizilmiş ne yazık ki bu gün oturamayanlar  birlikteydik.

     Sıklıkla kendime sorduğum bir soru yine aklıma geldi;bizler mi,onlar mı.Bizler ve onlar yoktu aslında hepimiz “biz”dik.28 yıldır bizlerle yaşayan veya bizim onlarla yaşadığımız bir dünya yaratmıştık.

Evlatlarını kaybedenler,kardeşlerini eşlerini kaybedenler oturmuştu masanın etrafına.Bizlerse mazimizi kaybedenlerdendik.Anımsamaktan çekinen,yıllarca bu gerçekle yüzleşemeyen,paylaşmayan ve o binlerce kişinin geri dönmeyeceğini kabul etmeyen bizler. Bu gerçekti biz o dönüşü hep bekleyecektik.

               Bu dönüşün kaybettiklerimizin geri dönüşü olma beklentisinde olmadığı bilindiği gibi geri dönüş “DARBECİLERİN YARGILANMA” sıyla gerçekleşecekti bir ölçüde.

   Yaşananlar,yıllar,acılar,işkenceler,terk edilen aileler,yıkılan yuvalar,ekonomik çöküşler ve ne yazık ki bütün bunların sonunda geçmişe ihanet edenler veya hala eski değerlerini taşıyanlar ancak düzensiz yaşamlar,büyük ölçüde alkole yöneliş ve 13 Eylül de göreceğimiz,düşe kalka ayakta durmaya çalışan bir avuç insan.

    Ömrümüz bu tempoda daha ne kadar bizi götürecek bilinmez ancak bütün bu geriye kalan bizlerin ömrünü “Darbecilerin Yargılanması”nın uzatacağına olan inancım.Bütün bunları sizle paylaşmamın tek nedeni ise 13 Eylül deki mitingin manzarasına şimdiden kendimi alıştırmaya çalışmam.

     Yerde size sevgiyle bakan binlerce göz,masum,mazlum,umutlu,aşk dolu,inanmış ve hala bekleyen.Resimlerini yerde görmek içimi yakıyordu,ilk yıl nedenli ağır gelmişti bilseniz.

  Ancak o günden bu güne yerde tek resim kalmayana dek bekleyip sonra katılıyorum korteje,hiç bakmıyorum aldığım resmin kimliğine,cinsiyetine,hangi fraksiyondan olduğuna,yöresine,ekonomik koşullarına.

   Yerde ne yazık ki binlerce ben yatıyordu.Karadenizli,doğulu,akdenizli,egeli,dünyalı,sarışın,esmer,alevi,kürt binlerce ayni yola baş koymuş farklı kültürlerden insanlar.

    Geçmişte bütün bu farklılıklarımızın öne çıkmadığı birliktelikler vardı.Ancak o süreçte yok sayılan kültür,dil,cins,inanç farklılıklarımızın yok sayılmasını çok doğru bir tercih olup olmadığı bu gün benim için bir tartışma konusu.

    Yok sayılan kimlikler bir gün tüm bu bastırılmışlıklardan sıyrılarak ok gibi fırlıyor ortaya.Bu farklılıklardan rahatsızlık duymamak lazım o farklılıklarımızı bir avantaj gibi görüp öne çıkarmadığımız sürece.Evet bu gün tüm bu farklılıklar en keskin biçimiyle ortada duruyor.Neden bu denli derinleşti nin tek somut yanıtı var 12 Eylül Darbesi.

               Binlerce insanın katledilmesine,kitapların yakılmasına,işkencelere,üniversitelerin boşaltılmasına,binlerce gencin eğitimini yarım bırakmasına,mevcut siyasi iktidarın bu denli palazlanıp bu denli büyük bir oy potansiyeline ulaşmasına,zorunlu din eğitimi ile çocuklarımızın bilim ve çağdaş eğitimle dolması gereken beyinlerine korkular sararak doldurulması ve kız çocuklarının kuran kursundaki toplu katliamına ailelerin değerlendirmeleri,50 bin kişinin ölmesi ve binlerce sıralanacak liste.

     Bunları yapanlar,bu işe ön ayak olanlar ne yazık ki hiçbir biçimde cezalandırılmadı,yargılanmadı.

      Bizler, miting öncesi yerde yatan binlerce o günün gençleri Darbeciler yargılansın demeye devam edeceğiz.Giden sadece yıllar değil,umutlar,yaşanmadan biten sevdalar,yarım kalan duygular,yarım kalan umutlar,sevgiliye hasret gözler,hala sevgilisinin yolunu bekleyen oyalı yazmalı kızlar,hala kokusunu göğsünün arasında hisseden analar,dünyanın her yerinde okunan ancak bizde Emniyet Sarayının zemin katında ömür boyu hapse mahkum olan,şimdi yasaklayanların dilinden düşmeyen şairler, kitaplar,yasaklı ozanlar,yasaklı saz,yasaklı uzun saç,yasaklı kot pantolon,yasaklı renkler ,700 yılın üzerinde hapse mahkum olan gazeteciler,arada kopan yıllar ve maalesef yakalanmayan yıllar bütün bu insanların alacağı var ne yazık ki bu emek verdiği ancak hiç kabul görmediği topraklardan.

  Gidenler miting alanında,resimleri tahta çubuklara çakılmış binlerce genç yaşayamadı tüm bu duyguları ya bizler.

     O zaman bizlerin babası yaşındakiler bu gün resepsiyonlarda eşlerini çevire çevire dans ediyor,bizlerin dans etmeyi bilmediğimizi de bilsinler isterim.

    Geçte olsa Darbeciler Yargılandığında dans etmeyi,sarılmayı,çikolata yemeği,yüreğimizin birazda olsa soğuduğunu göreceğiz.

30.08.2008

Emel Sungur

              

Önceki ve Sonraki Yazılar