Doç. Dr. Birol ERTAN

Doç. Dr. Birol ERTAN

AYDINLAR VE TARAF OLMAK

Bugünkü yazımda, ülke insanının güven ve huzur içinde yaşaması için canını ve kanını feda etmeye hazır, en zor koşullarda sınır bekçiliği yapan, rahatından ve huzurundan feragat eden Mehmetçiklere ve onların değerli komutanlarına karşı sorumsuzca ve nefret dolu saldırılarda bulunan ve bu yaptıklarına da "taraf" olmak adını veren burjuva entel-dantel takımına bir öğüt vermeye çalışacağım.    

Aydın, ağzına geleni istediği gibi söyleyen, arzu ettiğini yazıp çizen, etrafa çamur atmayı marifet sayan, gündeme gelmek için abuk sabuk fikirler üreten, herkese ders vermeye kalkan okumuş yazmışlar takımı değildir. Aydın olmak, ağır bir sorumluluk gerektirir. Aydın, yaşadığı yüzyıla, nefes aldığı dünyaya, ekmeğini yediği ülkesine ve insanlarına karşı sorumlu olan, insanlar arasında ayrım gözetmeyen, sıradan insanı küçümsemeyen, insan haklarına ve demokrasiye saygılı, kafasındaki düşünceleri ince bir elekten geçirip kaleme döken, insanlığı ve halkını perde gerisinde dönen oyunlar konusunda cesurca uyarabilen entelektüellerdir. 

Türkiye"de karanlık odaklarından beslenen, dolar maaşlı, kendi ülkesine, insanına, halkının güvenliği için hayatını feda etmeye hazır ordusuna düşman olmuş aydın (!) takımı bulunuyor. İşbirlikçi medya niteliğindeki gazetelerinde ve televizyonlarında olaylar karşısında taraf oldukları iddiasıyla kendi ülkesine ve halkına düşmanca, sorumsuz ve ucuz saldırılarda bulunan bir kesim arasında okul yıllarından tanıdığım (eski) arkadaşlarım var. Geçmişte birlikte emperyalizme, halk dalkavuklarına, demokrasiye, geri bıraktırılmış ulusların düşmanlarına karşı savaşmak için aynı platformlarda mücadele ettiğimiz bu arkadaşlardan bazıları, bugün Amerikan bayrağı altındaki korunaklı ofislerinde Türk milletine ve Türk ordusuna saldırmayı görev edinmiş durumdalar. 

Hayatlarında bir gün ülke sınırı beklememiş olan, halkının açlık ve yoksulluğunu yüreklerinde hissetmeyen, Anadolu"nun bir köyünde bir yer sofrasında karnını doyurmamış entel-dantel takımı, tumturaklı laflar düzerek ülkesi için canını ve kanını dökmeye hazır vatan evlatlarına sövmeyi marifet sayıyorlar. Bu tavırları, küçük burjuva bencilliği ve körlüğü ile rahatça açıklayabiliriz. 

Bu sorumsuz entel-dantel takımı, lüks villalarında öğleden sonra güne merhaba deyip kahvaltılarında salam, sosis, jambon, edam peyniri yiyerek kivi ya da portakal suyu içen, akşam yemeklerinde pahalı Fransız şarapları tadan, paketi asgari ücretten pahalı olan Küba purosu tüttürmeyi seven, lüks otellerde beleşe kalmaktan çok hoşlanan küçük burjuva radikalleridir.  

Onlar ki, hayatlarında ülkeleri için, halkları için, vatanları için ve insanlık için hiçbir şey yapmadıkları gibi, iş konuşmaya gelince mangalda kül bırakmayan kiralık kalemşorlardır. Bir dönem sağcı olup muhafazakar değerlerden söz ederler, bir sonraki dönemde solcu olup "dağlara gel dağlara " şarkıları ile viski yudumlarlar, bir dahaki dönemde ise dinci olup başörtüsünü savunurlar. Bu küçük burjuva döneklerinden ülkeye, halka ve insanlığa zerre kadar yarar gelmez. Onlar, üretimden ve samimiyetten nasibini alamayan çarkçı başılarıdırlar. Para kokusu neredeyse oraya doğru çark ederler.   

Bu kabiliyetsiz, sorumsuz ve güvenilmez entel-dantel takımını yemleyenler de bir sonraki dönemde onların sövgülerinden nasibini alacaklardır. Bu değersiz, yararsız ve yozlaşmış küçük burjuva dönekleri, her dönemde işbirlikçi ve boyalı medyanın köşe başlarını tutarlar. Bunu da hiç anlamış değilim.  

Onurlu ve egemenliğinden ödün vermemek kararlılığında olan halkların düşmanı olan entel-dantellerin "aydın" olarak nitelendirmesi, asla ve asla söz konusu olmamalıdır. Onlar, olsa olsa taraf olabilirler ki, onların tarafı, güçlünün ve haksızın yönündedir. 

Bir ülkenin gerçek aydınları, bu halk düşmanı küçük burjuva dönmelerine karşı hiç prim vermemeli, bunları aralarında barındırmamalı ve asla onlara değer vermemelidirler. Aydın olmak, aydınlatmaktan gelir. Akşamları küçük burjuva gömleklerini giyip gündüzleri demokrasi ve halk dalkavukluğu yapan bu entel-dantellerin isimlerini saymaya kalksak, birkaç ciltlik kitap yazmamız gerekir. 

Bu yazıdan alınacakların, gidip aynaya bakarak birkaç kez yıkanmalarını ve Ramazan ayı nedeniyle günahlarını affettirebilmek için susma haklarını ebediyen kullanmalarını öğütlüyorum. Bu şahsiyetsizlerin vatan bekçisi kahraman Mehmetçikler ve komutanlarına ağızlarını açıp söyleyebilecekleri tek bir cümle olmamalıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar