BİN BİLENE SORUN

BİN BİLENE SORUN

ABDULLAH AYDIN

[email protected]

  Bilmediğini bilene sormak ne erdemli davranış; kendini bilmek, bilene inanmak ve saygı duymak…                                                                                                                                                                                     Bilge kişiler söylemişler:  “Bilenle bilmeyen hiç bir olur mu?” Olmaz elbet, olmuyor da zaten.

  Ülkemiz  ‘bir bilen’ açısından oldukça zengin. Siyaset, Diplomasi, Bürokrasi, İnanç, Ticaret, Eğitim, Sağlık ve Spor alanlarında o kadar çok bir bilenimiz var ki; doğrusunu söylemek gerekirse, kimlere hangi konuda ve nasıl danışacağımızı şaşırıyoruz…

                Onlar şimdi ‘Bir Bilenler’ sınıfını oluşturuyor. Bu ülkede egemenler sınıfındansanız, iktidara yakınsanız, yönetimin bir köşesinde yer tutmuşsanız, güçlü bir makama sahipseniz, Aşiretiniz, Tarikatınız varsa, geniş topraklarda marabalara hükmediyorsanız, birkaç yıl içinde çulsuzluktan holding sahipliğine yükselmişseniz ve sistemden nemalanıyorsanız, şunu bilin ki: siz artık sıradan yurttaşlardan(!) değil, ‘Bir Bilen’ sınıfındansınız demektir… Akıl satmanızda hiçbir sakınca yoktur ve bu ülkede, sizi ağzı açık dinleyecek milyonlarca çaresiz insan vardır…

                Bir bilenler yetmiyormuş gibi, şimdi de başımıza ‘Bin Bilen’ çıktı; adam her şeyiyle Allâme. İsterseniz,  sizin ‘bilmediğiniz bir şey var mı?’ diye, sonra da kendi şüphelerinizi sorun.

                Belli ki kafanızdaki sorular oluşuyor? İşte size önerimiz:

                Tasmayı İnsanlara mı yoksa hayvanlara mı takarlar?

                Onu bin bilene sorun!

                Kürtaj zorunlu tıbbi bir müdahale mi yoksa cinayet mi?

                Onu bin bilene sorun!

                Bu ülkede sadece Nekrofili (ölü sevicilik)mi var, yoksa yaygın Parafili mi var?

                Onu bin bilene sorun!

                Kendi halkına zulmetmek de zulüm müdür? Zulmeden zalim midir? Bu ülkede zulmeden zalimler var mıdır?

                Onu bin bilene sorun!

                Uludere istihbaratını siviller mi, Askerler mi verdi? Yoksa yabancı servisler mi verdi?

                Onu bin bilene sorun!

                Uludere katliamının emrini sivil otorite mi yoksa Askeri otorite mi verdi?

                Onu bin bilene sorun?

                Sizin ülkenizde bir insanın bedeli kaç dolar?

                Onu bin bilene sorun!

                Türkler üç çocuk doğursun istenirken, Pakistanlılardan neden beş çocuk istenir?

                Onu bin bile sorun!

                Altı Yüz Seksen lira asgari ücretle çalışan bu gelirin ne kadarını biriktirmeli, üç çocuk yapacağına göre, çocuk başı kaç lira harcamalı?

                Onu bin bilene sorun!

                %11 enflasyonun olduğu ülkede, verilen %4 lük ücret zammı memuru refaha taşırken(!), ekonomiyi batırmaz mı?

                Onu bin bilene sorun!

                Bir gemicik kaça alınıp satılır?

                Onu bin bilene sorun!

                En kısa zamanda köşe nasıl dönülür?

                Onu bin bilene sorun!

                Yandaş olursam ayda kaç lira kazanırım?

                Onu bin bilene sorun!

                4+4+4 matematik sorunu mu, akıl sorunu mu?

                Onu bin bilene sorun!

                Esad gitsin mi kalsın mı?

                Onu bin bilene sorun!

                Kürecik bizi mi koruyacak yoksa başkalarını mı?

                Onu bin bilene sorun!

                Emperyalistler İran’ın zenginliklerine de el koysunlar mı, koymasınlar mı?

                Onu bin bilene sorun!

 Her düzen ve her sistemde, yöneticilerin bilgili, becerikli olmaları, sözlerinde ve hareketlerinde tutarlılık beklenir ve istenir. Karga gibi her konuda gak demek, önüne konan her tabağa kaşık daldırmak, nalıncı keseri gibi hep kendine yontmak, mesajlarının içini korku ve tehditle donatmak, tek sahipmiş gibi davranmak, patlaması kaçınılmaz sosyal balonlar şişirmek, çağdaş Demokrasilerin yönetim ve liderlik anlayışı değildir.                                                                                       Toplumların düşüncelerini bulandırarak, gözlerini buğulandırarak bir müddet egemenlik sürdürülebilir. Kişilerin ve kurumların baskın egemenlikleri ve toplumların sindirilmiş, susturulmuş olmaları o ülkede barış, huzur, hukuk ve demokrasinin olduğunu göstermez. Aksine, baskılanmış, susturulmuş toplumlar yanardağlar gibi için için enerji toplarlar ve bir gün patlama tehlikesi taşırlar…

  Kendini bin bilen zannedenler, daha akılcı, daha bilimsel, daha gerçekçi ve toplumsal davranmalarında hem kendileri, hem de ülke açısından sayılmayacak kadar yarar vardır…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.