Doç. Dr. Birol ERTAN

Doç. Dr. Birol ERTAN

AKİL ADAMLAR MI? AKILLI POLİTİKALAR MI?

 

Türkiye, son günlerde gündemine giren bir kavramı ve bu kavramla onurlandırılmış (!) isimleri tartışmaya başladı. Teröre çözüm sürecinde kendilerine danışılacak, çok değerli görüşlerinden ve düşüncelerinden yararlanılacak, çözüm önerileri ile Türkiye’nin terör belasından kurtulmasına katkıda bulunacak isimler olarak önerilen Akil Adamlar arasında kadınlar da yer alıyor. Bu nedenle, adamlar ve kadınlar karışmış durumda.

 

Akil Adam kavramı; akıllı adam, bilgili adam, yol gösterici adam anlamında kullanılıp “adam” kavramından anlaşılacağı üzere erkek egemen kültürün yansıtıldığı bir görüştür. Bu çerçevede, Akil Adamlar isimlendirmesinin baştan yara aldığı, “Akil İnsanlar” olmasının daha yararlı olacağı iddiasıyla konuya “Akil olmayan” bir bakış açısı getirmek istiyorum.

 

Akil Adamlar yöntemi ve Akil Adam ilan edilenlerin listesine yönelik görüşler ve eleştiriler yapılmaya başladı. Bu konuda bizim de “Akil Olmayan” görüşlerimizi açıklamakta bir sakınca olmadığını düşünerek ve haddimiz olmayarak bu konuda bir şeyler yazmak istedim. Sürç i lisan ettiysek ya da Kabahatimiz olmuşsa Affola !

 

 

Akil Adamlar ve Vatan Cephesi

 

Akil Adamlar uygulaması, birçok insanın aklına, Vatan Cephesi uygulamasını getirdi. Bu uygulamayı benimseyen iktidar kanadının niyeti ne kadar iyi ya da olumlu olsa bile, sonuçta toplumda bir kamplaşma ve gereksiz tartışmalar yaratılması olasıdır. Bu anlamda da Akil Adamlar yönteminin toplumu bölmek anlamında Vatan Cephesi ile benzeştiği söylenebilir.

 

 

Çoğunuzun hatırlayacağı gibi Vatan Cephesi, 1950 seçimleri sonrasında iktidara gelen Demokrat Parti’nin ilerideki yıllarda iktidarını sağlamlaştırmak amacıyla kullandığı bir yöntemdi. Bu yöntemin Başbakan Adnan Menderes tarafından uygun bulunup yaşama geçirildiği, ancak bu yaklaşımın DP’nin ve iktidarın sonunu getiren uygulamalardan birisi olduğu bilinmektedir. Demokrat Parti örgütlerine katılanların ve destekçilerinin radyodan ilan edildiği uygulama, Çoğunluk Diktatörlüğü yaratılması girişimi olarak 27 Mayıs 1960 askeri darbesinin de gerekçelerinden birisi olmuştur. Vatan Cephesi, toplumu iktidar yandaşı ve muhalifler olarak bölmenin tehlikeli bir uygulaması olarak görülmüş ve demokratik olmayan bir yöntem olarak siyasi tarihimize geçmiştir.  

 

Akil Adamlar olarak bazı isimleri “tepeden inme bir yöntemle” seçip aynı nitelikteki diğerlerini dışarıda bırakmanın toplumda kamplaşma yaratacağı açıktır. Üstelik, bu isimlerin iktidara yakın olanların arasından seçilmiş olduğunun görülmesi de ayrı bir tartışma konusu olacaktır. Bu durumda, Akil Adam olarak seçilenlerin baştan yıpranmaya başlayacağı söylenebilir.

 

Türkiye’de teröre çözüm sürecinde Cumhurbaşkanı’nın, halkın oyu ile seçilen milletvekillerinin, muhalefet partilerinin, Başbakan dışındaki Hükümet üyelerinin devre dışında bırakılarak “Başbakan, Öcalan ve MİT Müsteşarı” ile üçlü bir yapı (Troyka) oluşturulması, demokratik bir ülkede yaşama geçirilmesi pek de doğru olmayan bir uygulamadır. Bu Troyka uygulaması; teröre çözüm sürecinden Cumhurbaşkanı, muhalefet, TBMM, Bakanlar ve üst düzey bürokrasinin dışlanması anlamında demokratik olmayan bir yöntem olarak Türk siyasi tarihine geçmiş bulunmaktadır.

 

 

Yetki ve Sorumluluk İkilemi

 

Yetki ve Sorumluluk Eşitliği, yönetimde önemli bir ilke olarak kabul edilmekle birlikte, hukuksal açıdan da tersi düşünülmemesi gereken bir durumdur.

 

Eğer bir kişi ya da kuruma bir yetki verilirse, bu yetkinin kullanılmasından doğan sorumluluğun da üstlenilmesi gerekir. Bu durumun tek istisnası olarak Parlamenter sistemlerde Cumhurbaşkanı’nın Sorumsuzluğu, anayasalarda düzenlenmiştir. Bunun nedeni de yönetimde hükümetin yetkili olduğunun anayasal güvence altına alınması ve Cumhurbaşkanı’nın sembolik rolünü vurgulamaktadır.

 

Akil Adamlar uygulamasında “seçilmiş” bazı kişilere bir sorunun çözülmesinde yetki ya da rol verilmekte, ancak bunların yetkilerinin ne olacağı ve sorumlulukları olup olmayacağı konusu açık bırakılmaktadır. Bu nedenle, uygulamanın “acemice” düşünülüp hayata geçirilmeye çalışıldığı görülmektedir.

 

Yetki sahibi olmak ile sorumluluk sahibi olmanın bir arada ve eşit gerçekleşmesi gerektiği anlamındaki yönetim ilkesine aykırı olan Akil Adamlar yöntemi; demokrasiye, hukuka ve çağdaş yönetim ilkelerine aykırı görülmektedir.

 

 

Akil Olanı ve Akil Olmayanı Ayırt Etmek

 

Konunun diğer önemli boyutu, Akil olan ile Akil olmayanı ayırt edecek olanlarla ilgilidir. Akil Adam seçiminde kimlerin seçici olarak rol aldığı, Akil adamların kim olduğundan daha önemlidir.

 

Akil adamları iktidar partisinin seçkin tabakasından birkaç isim seçiyorsa, Akil Adamlar da iktidarın seçkin tabakasının Akil bulduğu insanlar olacaktır. Oysa, ülkede yönetim sorumluluğu alanların sorumluluklarından kaçarak bazı konularda verilecek kararları sorumsuz kimlikteki başkalarına devretmeleri anlamına gelen Akil Adamlar yöntemi, bir açıdan yetki ve sorumluluk devri olarak görülebilir. Bunun Anayasal dayanağı ve gerekçesi olmadığı gibi, demokratik ve çağdaş yönetim anlayışına da aykırı olacağı açıktır.

 

 

Kılavuz Eksikliği

 

İktidarlar, dışarıdan görüldüğü gibi Güçlü Liderler tarafından değil, Bilgili-Deneyimli Güçlü Danışmanlar eliyle yönetilir. Bunun örneği, dünyanın en güçlü devleti sayılan ABD’nin başına yetersiz ve yeteneksiz isimlerin seçildiği halde ABD’nin dünya egemenliğini sürdürebilmesidir.

 

Çok açık biçimde söylemek gerekirse : Akil Adamlar uygulaması konusunda Başbakan’ı ikna eden çok bilmiş Danışmanlar ordusu; sonunda bu akıl dışı uygulama ile beklenmeyen tehlikeleri ülkenin gündemine getirmiş, toplumda kamplaşma yaratacak bir gerginlik ortamına neden olmuş ve sonuç alınamayacak bu uygulama ile zaman kaybedilmesine zemin hazırlamışlardır. Bu noktada, Kılavuz meselesi gündeme gelir ki, Başbakan’ın kılavuzlarını bir an önce değiştirmesinde büyük yarar bulunmaktadır.

 

 

Terör Konusunda Yeni Düşünceler

 

Türkiye’de terörün bitirilmesi konusunda herkesin dile getirdiği klasik düşünceleri ve önerileri seslendirmenin bir yararı olacağını sanmıyorum. Ne var ki, terör sorununun çözülebilmesi anlamında Türkiye’nin önünde büyük bir şans olduğu reddedilemez. Bu şansı kullanabilmek için ise Akil Adamlar değil, Akıllı Politikalar uygulanması gerektiğini düşünüyorum.

 

Türkiye’nin son yıllarda en önemli sorunlarından birisinin terör olduğu gerçektir. Bu sorunun çözülmesi için ülkesini seven herkesin katkı koyması gerekir. Emperyalist güçlerin sinsi emelleri için vatan evlatlarının katledilmesi ve ülke kaynaklarının gereksiz yere harcanması sonucunu doğuran terörün bitirilmesi için hepimiz elimizi taşın altına koymalıyız. Bu açıdan, bu sorunun çözülmesi için “milli bir mutabakat” ortamı yaratılması büyük önem taşır. Ülkeyi yönetenlerin milli mutabakatını TBMM, ülke yönetimi ve halk düzeyinde gerçekleştirmek yerine, konunun Akil Adamlar uygulaması ile magazinselleştirilmesi, terör sorununun çözümüne bir katkı sağlayamayacaktır.

 

Malum güçlerin küresel stratejilerinin özellikle bölgemizde ciddi bir kriz içine girdiği dönemde özellikle ABD, Orta Doğu’dan çekilerek Asya-Pasifik bölgesine (özellikle Kuzey Kore ve Çin) yoğunlaşacaktır. Bu noktada, ABD çıkarları için yapılması gereken, Orta Doğu ve Kafkas bölgelerinde Rusya’nın ve İran’ın güçlenmesinin ve bölgeye egemen olmasının önüne geçmektir Bunun yolu ise bölgede sürekli istikrarsızlıklar yaratmak ve silahlı çatışmalar ile bölgeyi kana boğmak olamaz. Bu strateji, bölgede ABD ve müttefiklerinin gücünü, kaynağını ve itibarını hızla eritir. Bu doğrultuda, ABD ve müttefiklerinden oluşan küresel güç, bölgede Rusya ve İran’ın karşısında güçlü müttefikler yaratmak politikasına yönelmelidir. Bunun yolu da Türkiye’nin ekonomik ve askeri açıdan güçlendirilmesi ve AB dışında bir güç olarak AB sınırlarını korumasının, diğer yandan da doğal ABD müttefiki olan Orta Doğu bölgesindeki Kürtlerin korunması ve devletleşmesinin sağlanmasıdır. Bu stratejiyi anlamak için ABD strateji uzmanı Zbigniew Brzezinski’nin ve bölge CIA uzmanı Graham Fuller’in tezlerini okumak yeterlidir.

 

ABD’nin yeni stratejisi, bölgede Rusya ve İran’a karşı ABD müttefiki olacak bir Türkiye’nin güçlendirilmesi ve bölgedeki Kürtlerin devletleştirilene kadar Türkiye tarafından korunmasının sağlanmasıdır. Bu süreçte, Türkiye’nin bir yandan Kürt ayrılıkçılar ile terör savaşı verirken bir yandan da bölgedeki Kürtleri koruması düşünülemeyeceği için terör sorununun çözümü için tarihi bir şans doğmuştur. Türkiye, Akıllı Politikalar ile bu süreçte terör belasından kurtulabilir. Ne var ki, artistik ve magazinsel Akil Adamlar projesi ile ancak sürecin zarar görmesine neden olunacaktır.  

 

Son Söz

 

Türkiye, tarihi günler yaşıyor. Küresel güçlerin bölgeye ilişkin projelerinin sekteye uğramaya başladığı bir dönemde Akıllı Politikalar ile ülkenin terör başta olmak üzere birçok konuda başarılı sonuçlar alması muhtemeldir. Ancak, bu konunun siyasi hesaplar ve magazinsel yöntemler ile başarısızlığa uğrama tehlikesi de büyüktür. Ülkenin sinema ve gazete starı Akil Adamlara değil, Akıllı Politikalara ihtiyacı vardır.

Önceki ve Sonraki Yazılar