BAŞKAN TÖREN “30 AĞUSTOS HÜR VE MÜSTAKİL VATAN İRADESİNİN TECELLİSİDİR”

BAŞKAN TÖREN “30 AĞUSTOS HÜR VE MÜSTAKİL VATAN İRADESİNİN TECELLİSİDİR”

30 Ağustos 1922 Başkomutanlık Meydan Muharebesini anlamadan, bağımsızlığın ve özgürlüğün ne demek olduğunu bilemeyiz. Düveli muazzamanın saldırılarıyla parçalanan 600 yıllık dev Osmanlı)nın yıkıntıları arasından bir vatan, bir yurt kazandıran Kurtuluş

Altınordu Belediye Başkanı Aşkın Tören, 30 Ağustos Zafer Bayramı dolayısıyla bir mesaj yayımladı.

BAŞKAN TÖREN “30 AĞUSTOS HÜR VE MÜSTAKİL VATAN İRADESİNİN TECELLİSİDİR”

24445

30 Ağustos Zaferi’nin, hür ve müstakil vatan iradesinin tecellisi olduğunu ifade eden Başkan Tören, mesajında şu ifadelere yer verdi:

“Bugün 30 Ağustos Zafer’inin 99. yıl dönümü…

Bugün, 1683’te başlayan geri çekilişimizin durdurulup sonrasında düşmanın “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz” parolasıyla mutlak anlamda yenilip sürüldüğü büyük zaferin yıl dönümü.

30 Ağustos 1922 Başkomutanlık Meydan Muharebesini anlamadan, bağımsızlığın ve özgürlüğün ne demek olduğunu bilemeyiz.

Düveli muazzamanın saldırılarıyla parçalanan 600 yıllık dev Osmanlı)nın yıkıntıları arasından bir vatan, bir yurt kazandıran Kurtuluş Savaşı destanının her biri varoluş destanı olan cephe savaşlarının ufku gösteren son noktasıdır.

Ki, “hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. Bu satıh bütün vatandır” parolasıyla Misak-ı Milli çerçevelenen vatan sınırlarının çerçevelenmesi ve misakın tamamlanması noktasında atılan en büyük adımlardan biridir Dumlupınar önlerinden gerçekleşen cenk.

Türk milletinin varoluş mücadelesinin en güçlü sayfalarından biridir bu kutlu zafer.

Evet… Dumlupınar'da Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün başkumandanlığında kesin zaferle sonuçlanan Büyük Taaruz'un üzerinden tam tamına 99 yıl geçti.

Dile kolay… Türk milletini 1 milyon 800 bin kilometrekarelik bir büyüklükten İç Anadolu’nun bir kısmına hapsetmek isteyen büyük oyunu bozan bir iradeyi görmek istiyorsak Kurtuluş Savaşına ve onun en şanlı aşamalarından biri olan 30 Ağustos Zaferine bakmamız gerekiyor.

Şöyle sıralayalım büyük Romancı Kemal Tahir’den alıntılayarak;

Büyük paylaşım savaşı olan 1. Cihan harbi başlamadan önce Osmanlı’nın sınırları Güneyde Kongoyu, Sudan’ı, Somali’yi, Eritre’yi içine alıyordu. Tunus, Fas, Libya, Mısır, Kıbrıs resmen kaybedilmiş değildi.

Birinci dünya savaşı işte bu noktada deyim yerindeyse bizim dediğimiz topraklar üzerinde gerçekleşirken, işte bu saydığımız topraklardan korkunç bir ruh tufanıyla geri çekildik. Üstelik galipler bizim bu aziz topraklardan sürülmemiz anlamına gelen projelerini hayata geçirdiler.

İşte Kurtuluş Savaşı, böylesi bir kasırganın içinden bir vatan çıkarma, Türk milletinin istiklalini ve istikbalini sağlama iradesinin tecellisidir.

Biraz daha ileri gidelim, 19. Yüzyılın son çeyreğinden itibaren Kafkaslardan başlayan büyük göç ve 1912’de Balkanlarda gerçekleşen kıyım ve göçler anlaşılmadan da Kurtuluş savaşını anlayamayız.

Aslında bu topraklarda bulunuşumuza karşı yapılan bütün projelerin bozulup tarihe gömmüş bir iradedir Kurtuluş Savaşı.

Yani 26 Ağustos 1071 bu toprakları vatan yapma iradesiyse, Kurtuluş Savaşı’nın 26 Ağustos 1922’de başlayan ve 30 Ağustos 1922’de zaferle sonuçlanan Büyük Taarruz bu topraklarda ebediyen kalma iradesinin tecellisidir.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ilmik ilmik ördüğü bağımsızlık bildirgesinin, düveli muazzamaya karşı en güçlü ifadesidir Başkomutanlık Meydan Muharebesi.

Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu ne güzel söylemiş:

Bak neler var dünlerinde

Acı, tatlı günlerinde...

Dumlupınar önlerinde

Mehmetçik'ten sor meydanı.

İşte bizler, böylesi bir hengâmeden çıkarılan vatanın bağımsızlığını, istiklalini ve istikbalini, bu mübarek vatandan da yaşayan her bir insanımızın özgürlüğünü ve bu özgürlükle şekillenecek geleceğini temin edebilmek için Kurtuluş Savaşı veren atalarımızın ruhunu, bugünden yarına taşımak zorunda olduğumuzu biliyoruz.

Yeniden bir sarsılma ve jeopolitik kırılmalar yaşayan bir dünyanın ortasında, birliğimizi ve bütünlüğümüzü korumak adına, biraz önce bahsettiğim gibi, kasırganın altından vatan çıkaran iradeyi aynen korumamız gerektiğini de biliyoruz.

Bizim, hizmet aşkımızın temelinde işte bu ruh vardır.

Yerelden ulusala her attığımız adımın güzergâhını atalarımızın bize bıraktığı emanet şuuru belirlemektedir.

Bu vesileyle;

Bin yıllık hikâyenin gelecek bin yıllara taşınması…

Hür ve müstakil vatanımızın ebediyen bağımsız kalması adına…

Bizleri bu vatanı emanet eden ve bu noktada sorumluluk yükleyen atalarımıza şükranlarımı sunuyorum.

O güç oluşmuş çelik iradeyi emanet alma şuuruyla, geleceğin güçlü ve büyük Türkiye’si için var gücümüzle çalışıyoruz.

Ve geleceği kurmanın tarih bilincinden geçtiğini bilerek yeni nesillere Malazgirt’ten Kocatepe’ye şekillenmiş ruhu hiç unutturmayacağız.

Bu vesileyle; başka Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere ebediyete irtihal eylemiş bütün büyüklerimizi rahmet ve minnetle anıyor, saygılar sunuyorum.”

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.