Keskin: Ziraat Odaları Evrimleşmeli

Keskin: Ziraat Odaları Evrimleşmeli

Tarımda kaliteli üretim ve dentim kadar önemli olan ürünün satılabilmesi; Katma değer üretecek şekilde(Araştırme ve geliştirme, ürün çeşitlendirme, markalaşma, tanıtma, pazarlama) gerek iç gerekse dış pazarlarda, pazara girme, pazarda tutunma ve pazar pay

Keskin: Ziraat Odaları Evrimleşmeli

Cengiz KESKİN

Ordu Kivi Üreticileri Birliği

 

Başkan yardımcısı 

İnsan varolduğu sürece tarım her zaman vazgeçilmez öneme sahip bir sektördür. Tarım ürünlerinin temel ihtiyaç maddeleri oluşu, bu ürünlere stratejik bir önem kazandırmıştır.Tarım ürünlerinde;Tohumluk, verim ve kalitenin artırılması vazgeçilmez girdilerin başında gelmektedir. Türkiye’de ekilebilir alanların marjinal sınıra gelmiş olması, verimi yüksek ve kaliteli üretimin sağlanabilmesinin ancak her tarımsal bölgenin kendi şartları için uygun olan kaliteli Tohum ve fidanların kullanılması ile mümkündür. 

 

Tarımda kaliteli üretim ve dentim kadar önemli olan ürünün satılabilmesi; Katma değer üretecek şekilde(Araştırme ve geliştirme, ürün çeşitlendirme, markalaşma, tanıtma, pazarlama) gerek iç gerekse dış pazarlarda, pazara girme, pazarda tutunma ve pazar payını artırabilme asıl iş olmalıdır. 

 

Çiftçinin üyesi olduğu tüzel kişilik kuruluşuyla; kendi tesislerine sahip olabilmesi ve kendi evlatlarına, torunlarına iş sahası oluşturabilmesi gerekir. En önemlisi de, kârlarını ve haklarını en iyi şekilde elde edebilmesini bilmelidir. Aksi halde üretim maliyetleri altında satışlara devam ederken, haklarını elde etmede de bir arpa boyu yol alamayacaktır. Bu dağınıklığın ve zayıf duruşun ortadan kaldırılması adına üreticilerin bir araya gelip, daha geniş ve tek bir çatı altında toplanması yeni bir açılım yapması çok ama çok önemlidir.

 

2007 yılında DPT ve Japonya işbirliği ile Japonya JICA ‘da, JA: (Japon Agricultural Cooperative) eğitim aldığım dönemde, Japonya’daki Çiftçi örgütü olan JA kooperatifinin; PTT, Kargo, Uçak ve Petrol istasyonu ile banka sahibi olan çok güçlü bir çiftçi örgütü olduğunu gördüm. Ve örnek almamız gerektiğini açıkça belirtmek isterim. Ayrıca Japonya’da Belediyenin tarım ile ilgili birimi bulunmakta ve halka daha iyi hizmet verebilmek amacıyla JA koperatifi ile aynı binada çalışmakta, ortak projeler yürütmektedir. Umarım bizde de bu yapıya doğru bir gidiş olur. Üreticilerin halen var olan bu yapıyla belinin doğrulması ve milletin efendisi olması pek mümkün görünmüyor.. Ne yapılmalıdır? Bu noktada çiftçi için var olan iki farklı kurumu ele almak isterim. Birincisi Tarım ve Kredi Kooperatifleri ikincisi ise Ziraat odalarıdır. Acil olarak; Tarım ve Kredi Kooperatifleri(iyi yönetişim yapamadığından tıpkı Fiskobirlik gibi varlıklarının bir kısmını satıp kendini kurtarmaya gayret etmiştir.) ile Türkiye Ziraat odaları Birliği yatay ve dikey yönetim modeline geçmeli, ürünler bazında birimler oluşturmalı, yasal alt yapıyı hazırlayıp birlikte iş ortaklığı oluşturma yoluna gitmeli ve çiftçilere hak ettiği, kâr ettiği ortamı, geleceği sağlamalıdır. Bunun için de JA modelini kopyalamalı ama kendine özgü Türk modeli yapısını oluşturmalıdır. Bu modelle çiftçi örgütlerindeki çok çeşitlilik(kooperatif, birlik, ziraat odası) ve işe yaramaz yapılardan(şimdiki halleriyle ve genel yapı itibarıyle; cılız kalan kooperatifler,Birlik ve Ziraat Odaları!) kurtulmak gerekir.Yıllarca üyelerine serbest piyasada var olan ücretle; gübre, ilaç, alet vs. satan Ziraat odalarının artık evrimleşmesi gerekmektedir. Üretici zaten üretiyor! Kalite vb tartışılır. Ama ürettiğini pazarlayamıyor. Sanayileştiremiyor,  AR-GE oluşturup, İnovasyon yapamıyor. Çünkü bunun için ne bilgisi ne de ekonomik kaynağı bulunuyor. Bu görevi “Vatan, Hürriyet, Ekmek” sloganı ile anılan Türkiye ziraat odaları üstlenmelidir. 

Türkiye Ziraat Odaları(http://www.tzob.org.tr) TZOB Mevzuatı; Kanun, Tüzük, Yönetmelikler, Genelgeler, Genel Yazılar ve İlgili Mevzuat;Anayasa, Resmi Gazete ciddi olarak ele alındığında, mevzuatlar açısından günümüz ve gelecek adına özellikle şeffaflık için sil baştan acil revize edilmelidir.

Ziraat Odaları ile  Başta Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü olmak üzere Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı(SGK) ile Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ortak veri paylaşımına dayalı bilişim altyapısı kurulmalıdır.  BU veri paylaşımı Çiftçi kayıtlarının sağlıklı takibini sağlayacak ve kurumların birbirlerini haberdar etmesine vesile olacak birçok birokrasiyi de “ÇKS belgelerinin hazırlanması ve muhtarlıkların onaylaması” gibi ortadan kaldıracaktır. Diğer yandan  Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından tutulan sistemde, yaklaşık 2,8 milyon çiftçi görünürken. Türkiye Ziraat Odaları Birliği kayıtlarında çiftçi sayısı 5,5 milyonu göstermektedir. Ecrimisil ödeyip devlet arazilerini kullanıp üretim yapanlar, miras paylaşılmadığı için tapusu alınamamış tarla, bağ ve bahçelerde üretim yapanlar, 2-B arazilerinde üretim yapanlar, imar geçmiş arsa niteliğini kazanmış fakat henüz inşaat yapılmadığı için arsa üzerinde üretim yapanlar, çiftçi kayıt sistemine dahil olamıyorlar. Bundan dolayı da desteklerden hiçbir şekilde faydalanamıyorlar bu ve benzeri sorunlar için çözüm üretimesinde kurumlar arası veri paylaşımı vatandaş taraflı ve odaklı olarak yürütülebilecektir.Bunun için de kanuna ihtiyaç vardır.

Ziraat odaları kendi üyeleriyle(5.5 milyon) ortaklık sağlayıcı farklı tüzel kişiliğe sahip yapılar kurabilmelidir. Bu devasa ortaklık ve sermaye anlamına gelmektedir. Ancak bu yapı yurt içi ve yurt dışı pazarlarda söz sahibi olabilir. Ziraat odaları her il veya ilçe de; Örnek, Ordu Ziraat ve Tarım Ürünleri A.Ş adlı şirketini kurarak üreticilerin ürünlerini, ham, yarı mamul, mamul vb. şekilde Entegre tesislerinden ve birer marka, barkod ile satabilmelidir. Bu AŞ’ler belli bir süre sonra bir çatı altında birleşerek HOLDİNG olabilmelidir. Diğer taraftan neredeyse her il ve ilçede bulunan ziraat odaları; Köy ürünleri, Üretici(Çiftçi) satış mağazaları zinciri oluşturarak(Marka Mağazalar, AVM’ler gibi) men şeyi belli, güven sunan, Köylüden Halka ve aracısız direk Satış yapabilmelidir.Her il ve ilçe yerelde ne üretiyor ise diğer il ve ilçe mağazalarına sezonunda ve tam zamınında gönderdiğinde anında hiçbir AVM ve halde bulamayacağınız zenginlikte, tazelikte, ürün çeşidi raflarda yerini alacaktır. Bu nihayi tüketicinin ucuz, kaliteli ve sicili belli ürünlere yönelmesine ve direk köylüye(çiftçiye) destek vermesine de vesile olacaktır.Ayrıca belli bir süre sonra her il kendi ürün çeşidine yönelirken, il içi ve iller arası ürün planlaması da yapılmaya başlanacaktır. Bu noktada belediyelerden ücretsiz, arsa ve bina tahsisleri yapılması kanun ile  sağlanmalıdır. Burada devasa yapının yönetimi; Toplam kalite satandartları çerçevesinde ve liyakat esası baz alınarak yürütülecek şekilde, Kanun, tüzük vb. Çalışmalarla sağlanmalıdır.Aksi halde, günümüz Siyasal yapısı ve siyasetçi anlayışı olan “Liyakat değil, sadakat ararım” veya “bana çalışmayan sisteme çomak sokarım” olursa sistem kurulmadan veya kurulduktan sonra çökecektir(FİSKOBİRLİK vb gibi).  Halen Var olan hal kanunu doğrultusunda; Belediyeler üretici birliklerine hallerde yer vermek zorundadır!  Ülke geneli kaç üretici birliğinin halde yer alabildiğini de sormamız gerekir! Hallerde işler adeta hal mafyası usulü ile yürüyor... Üreticilerin buralara girmesi öyle kolay değil ve de gireceği de yok! Ayrıca “Serbest Piyasa” da bir avuç tüccar ve ihracatçı Türk çiftçisinin kaderini belirlemektedir. Hem de acımasızca ve yeri geldiğinde ülke menfaatlerini de hiçe sayarak. Her şey onların insafına bırakılmış durumdadır. Üreticiler, halen birçok ad altında örgütlü gibi gözükse de birçok açıdan genel anlamda zayıf ve birlikteliği sağlayamamış durumdadır. Ve tek kelimeyle Türk Köylüsü(çiftçisi-üretici) örgütsüzdür. Ve ürününe sahip çıkamamaktadır. Bu nedenle de gerek iç, gerekse dış serbest piyasaya müdahale etmeleri çok ama çok zordur. Bu yapıdan çok acil çiftçilerimizi kurtarmalıyız. Japonya’da olduğu gibi belediyelerde artık tarımsal, hayvansal ürünler ve çiftçilerle ilgili yasal alt yapıya sahip olarak çiftçinin yanın da yerini almalıdır. Belediyeler, özellikle Büyükşehir Belediyeleri, Çiftçiyi vergilerini ödeyen gelir kapısı olmaktan çıkartmamalı ama çiftçiyi yerel yönetimlerin iş ortağı şeklinde görmeli ve ona göre davranmalıdır. İlimizde Büyükşehir Belediyesi Kent Konseyi bünyesinde Tarım ve Hayvancılık ile Turizm alanında meclis kurulmalı hiç olmazsa komisyonlar oluşturularak stratejik çalışmalar yapılmalıdır. Unutulmamalıdır ki, Ordu (Türkiye) bu iki alanda başarı sağlayarak ekonomik döngüyü tamamlamak zorundadır. Aksi halde adı büyük ama kendi küçük ölçekli il olmak durumunda kalacaktır.

Başta Ordu Büyük Şehir Belediyesi olmak üzere, Türkiye deki tüm belediyelerde, Belediye Bütçesi çiftçiyi ve çiftçi kuruluşlarını destekleyecek şekilde oluşturabilmelidir. Yani Beediye çiftçiden ve çiftçi kuruluşlarından aldığı vergiyi yine kendilerine aktaran bir modeli geliştirebilmelidir. Bu ülkemizde sistemsel sorundur.Ve bu konuda Belediyeler Kanununda düzenlemelere ihtiyaç vardır. Başta Ordu Milletvekillerimize olmak üzere bu konuda kanun tasarısı hazırlamaları ve meclise sunmaları gerektiğini hatırlatmak (Gerekirse katkı sağlamak) isterim.

Herşeye rağmen, Yılmak yok çiftçiliğe devam…

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.