FATURAYI BEN ÖDERİM

FATURAYI BEN ÖDERİM

Derinden bir ses ‘ödeme, diren!’ diye ikaz ediyor. Nasıl ödemem, nasıl direnirim? Yıllardır okey oynamaktan, televizyon başında dizi seyretmekten konuşmayı, kelimeleri bile unuttum. Bana gerekli olduğunu söyledikleri bir kelimeyi hatırlıyorum ancak; beeee

 FATURAYI BEN ÖDERİMabdullahaydin.jpg

 ABDULLAH AYDIN

 [email protected]

 

 Ben reayayım, ben marabayım, ben ameleyim, işçiyim, işsizim, ben çiftçiyim, topraksız köylüyüm, ben halkım, milletim; benim asli görevim fatura ödemektir…            O kadar alıştım ki bu işe; kimseye fatura ödetmek istemiyorum. Neyin faturası olduğu, ceremesinin boyutu ve sonunda ne getireceği hiç önemli değil; yeter ki fatura olsun…                                                                                                                            Patronumun olsun, Ağamın olsun, Beyimin olsun, Paşamın olsun, Şeyhimin olsun! Amirimin, Müdürümün olsun, Başkanımın, Bakanımın, Başbakanımın, Cumhurbaşkanımın olsun! Yeter ki fatura olsun; öderim!                                                         

Aç olsam bile, işsiz güçsüz, malsız mülksüz, anadan üryan kalsam bile öderim!

  Neden faturaları hep ben ödüyorum?

 Yazılanlar, tartışılanlar, kimi gelecek tahminleri ve öngörülerde, Dünya Siyasi Haritasının yeniden çizilmesi, bölgede yeni Dominyon Devletler oluşturulması söz konusu edilirken, son hedef olarak Türkiye’nin varlığı ve bütünlüğü söz konusu ediliyor. Hudutlar delik deşik, giren belli değil, çıkan belli değil, ülkeyi koruma görevinde askerin eli ayağı bağlanmış durumda. Türkiye’ye ağır bir fatura yüklenmek isteniyor!

Yüklensin! Yüklensin! Yük taşımaya alışkınım; bu faturayı da öderim(!)

            Her türlü yasayı zorlayarak veya dikkate almayarak, azgın bir kâr hırsıyla çalışan ve köle yöntemini uygulayan Madencilik ve İnşaat sektöründe seri iş cinayetleri devam ediyor. Faturalar iş cinayetlerinde birinciliğe doğru yükseliyor!

            Süper ligden küme düşmek yerine, üçüncü ligde kafaya oynayarak bu garip faturayı da ödemeye hazırım(!) Yeter ki birinci olalım(!)

            Ülkenin bir yöresinde Okullar yakılıyor, Bayraklar indirilip yakılıyor. Milli Eğitim Bakanlığı Okul yakmıyor, yıkmıyor ama çağdaş eğitim ve öğretimin ayağına çelme takıyor, Aydınlığın önüne kara perde çekiyor, gelecek neslin kuyusunu kazıyor. Aydınlanma döneminin her köye mutlaka okul ve öğretmen yerine, her sokağa bir İmam bir Vaiz politikası güdüyor. Çağa ve bilime ters uygulamayla karanlık bir dönemin kapıları açılıyor, oluşan karanlıkta faturanın bedeli bile okunamıyor!

            Varsın fatura okunmasın! Öde desinler yeter ki; hemen öderim(!)

            Küçük Mülkiyet ve kutsallık duygusuyla lime lime edilen bu ülkenin ekilebilir toprakları üretim dışı edilirken, sahip ve çalışanları da işsiz kaldılar ve kentlerin varoşlarını doldurdular. İç Tarımın desteklenmesi yerine, dışardan tarım ürünü alımı küçük ve orta ölçekli Tarım sahip ve çalışanlarını tümüyle üretim dışına itti. Neredeyse soframızdaki yiyeceklerin yarısı dışalım patenti taşıyor. Parçalanan bizim tarla sınırlarındaki çalılıklara da ağır faturalar asılıyor!

            Varsın assınlar! Ben varoş sokaklarında aç karnımla hem volta atarım, hem de o faturaları ağalar gibi öderim(!)

            ‘Yeniden Kentleşme’ adı altında yaratılan talan ortamında kimi yandaşlarımız elbette köşe dönecek(!) Adamlar iktidara yakınlığın yağlarını yalamasınlar mı? Yalasınlar ve köşeyi dönsünler!

            Bu talan ortamında umudumu hiç kaybetmedim. Bu talan faturasını da öderim. Nasıl olsa bir gün ben de köşeyi döneceğim(!)

            Türkiye’de tüm Ekonomik varlıkların %51 i ipotekli imiş. Olsun be dostum! Kimin kime borcu yok ki? Tanrı’ya bile borcumuz yok mu? Şimdilik ipoteklerimizin faturasını ödeyeyim de; Tanrı’nın borcunu öbür tarafta hesaplaşırız(!)

            Birileri, “Ben BOP Eş Başkanıyım” diyerek biz kalabalıklardan oy istemiş ve almıştı. ABD ve diğer sömürgecilerin menfaatlerine hizmet eden BOP ve eş başkanlığının çabaları sonucunda Irak ve Suriye Devletleri bölünmüş, daha da öte varlıkları tartışılır hale gelmiştir. Bu aptal yolculuğumuzun ucunda, Ülkemizin bölünmesi ve varlığı tartışma konusu olmaya başladı.

            ‘Ufak olsun, benim olsun!’ dediğimize göre, o fatura da bana vız gelir; Osmanlı’nın borcunu fakir halimle ödeyen ben, şimdiki zengin(!) halimle bölünmenin faturasını da güle oynaya öderim(!) 3 milyon, 5 milyon göçmeni de bakarım(!)

            Birileri APAK saraylar yaptırmış. İyi de etmiş. Ben hizmetçiliğini bile yaparım. Böylece bazı değerleri kirlenmeden korumuş oluruz. 600 Milyona uçak alınmış. Ne var bunda? 600 Milyonun lâfı edilir mi? Cumhurbaşkanı kolay mı bulunuyor. Söyleyin bana: fatura ne kadar olursa olsun ben öderim!

Öderim kardeşim öderim! Ödemeye alışmışım. Çünkü ben işçiyim, işsizim, topraksız köylüyüm, ürünü para etmeyen çiftçiyim, marabayım, küçük memurum, küçük esnafım, emekliyim. Karnı zil çalan, anadan üryan, güya vatandaşım(!)

Derinden bir ses ‘ödeme, diren!’ diye ikaz ediyor. Nasıl ödemem, nasıl direnirim? Yıllardır okey oynamaktan, televizyon başında dizi seyretmekten konuşmayı, kelimeleri bile unuttum. Bana gerekli olduğunu söyledikleri bir kelimeyi hatırlıyorum ancak; beeee!  

Öderim! Öderim! Kimin nasıl faturası olursa olsun öderim! ‘Görev bilinci’ denilen şey bu olsa gerek(!)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.