Yahudi Kürtler

Irakta bu gün ne kadar yahudi kökenli kürt nufuzu var ?  

Geçmişten bu güne ARZI MEVUD denilen vadedilen topraklar
Tanrının israil ogullarına bahşettigi bu bölge nilden fırata kadar olan bölgeyi kapsar.Bu gün türkiyenin güney sınırlarını ABD kongresi tanımamaktır ,lozanı tanımamıştır .ABD nin israille beraber yürüttügü ırak corafyasındaki derin ilişkiler ,türkiyenin bütünlügünü tehlikeye atacak çalışmalar hala devam etmektedir .Bu çalışmaların uzantısı PKK terörü
30yıldır türkiyeyi maddive manevi yıpratmıştır .Irakta ABD ve israilin hesapları ve yöntemleri şu şekil yürütülüyor .

Güçlü bir istihbari çalışma ile bölgede yaşayan tüm Yahudiler önceden tesbit edilmiş ve vakti geldiğinde de daha sonra bölgeye yönelik planlarda kullanılmak üzere Amerika"ya götürülmüştü. Halbuki o dönemde kamuoyu bu insanların bölgede çalışan NGO"ların Batılı elemanları ya da onlara yardım eden peşmergeler olduğunu düşünmüştü.
Bir uluslararası ilişkiler uzmanının dile getirdiği bu iddia bu dosyanın da hareket noktasını oluşturdu. Akademisyen kurtarılan Kürtlerin sıkı bir eğitimden geçirildikten sonra "devlet kurucu" kadrolar olarak bölgeye geri döneceklerini düşünüyordu. Sayıları birkaç bini bulan bu grup şimdi ABD"de çeşitli enstitülerin ve devlet kurumlarının gözetimi altında bulunuyor gerçekten. Hatta daha sonraki satırlarda karşınıza çıkacak olan Washington Kürt Enstitüsü"nün ilgilendiği en önemli konular arasında yer alıyor bu insanlar.
Bu dosyada gerçekten Kuzey Irak"ta Yahudi Kürt olup olmadığını, varsa bu Yahudi Kürtlerin Kürt meselesine yaklaşımlarını, ABD"nin ve özellikle İsrail"in Irak"ın parçalanarak bir Kürt devleti kurulması yolundaki politikalarını ve herkesin gözü önünde tüm kurumlarıyla şekillenen Kuzey Irak"taki Kürt oluşumunun geldiği son aşamayı irdeleyeceğiz.
Yahudi Kürtler mi, Kürdistan Yahudileri mi?
Osmanlı dönemindeki Kuzey Irak"ı sosyal, tarihi, ekonomik yönleriyle inceleyen Dr. Sinan Marufoğlu, bölgedeki Yahudilerin M.Ö. 7. yüzyılın sonlarında Babil kralı Nabukadnezar tarafından Filistin topraklarında bulunan İsrail halkının esir alınması ve Irak topraklarına sürülmesiyle buraya geldiklerini belirtiyor. Musul, Kerkük, Erbil ve Süleymaniye gibi şehir merkezlerinde yaşayan Yahudiler ticaret ve tefecilik gibi işlerle uğraşırken, kırsal kesimdekiler tarımla uğraşmaktadırlar. 1881"deki nüfus sayımına göre, şimdi Kuzey Irak denilen o zamanki Musul ve Şehrizor vilayetlerinde toplam 4286 nüfuslu Yahudi cemaati yaşadığı bildirilmektedir.
1827"de bölgeyi gezen Haham David, 15 sinagoga sahip olan cemaatin 1875 aileden oluştuğunu not ederken, 1924"te Türkiye ile Irak arasında çıkan Musul sorununu halletmek için kurulan Milletler Cemiyeti heyeti raporunda Süleymaniye"de 1550, Erbil"de 2750, Musul"da 7550 Yahudi bulunduğu belirtiliyor. Göçlerden sonra grubun İsrail"deki nüfus yapısı hakkında ise Kürdistan kökenli Yahudiler tarafından kurulmuş olan İsrail"deki Kürt Yahudileri Ulusal Örgütü"nün başkanı Habib Şimoni, 1973"te 90 bin Kürt bulunduğunu belirtiyor. 1988"de Pamela Kidron, ülkede İsrailli 150 bin Kürt"ten bahsediyor.
İsrail"i birazcık yakından izleyenler bu ülkede hâl⠓Kim Yahudidir?” tartışmasının popülaritesini asla yitirmediğini görürler. Durum böyle olunca Kürt Yahudiler kavramı üzerinde de bir uzlaşma sağlanmamış olması gayet doğal görünüyor. Genel hatlarıyla İsrail"de yaşayan bu cemaatin önde gelenleri kendilerine “Yahudi Kürt” ya da “Kürt Yahudisi” diyorlar. Bu kavram konunun Kürt bölgelerinde yaşayan Yahudilerden ibaret olmadığını, Kürt topluluklarından Yahudi dinini seçenlerin de olduğunu ve bu arada Yahudilerin çevrenin etkisiyle Kürtleşmiş oldukları olgusuna birlikte işaret ediyor. A. Medyalı gibi Kürtçü yazarların İsrail"de bir lobi elde etmiş olma hayalinin de etkisiyle tercihi bu kavramdan yana. Ama kendisi kitabına, daha çok Yahudi din adamlarının da bölgedeki tüm Yahudilerin dinsel kimliğini öne çıkararak Kürt olma niteliklerini gözardı ederek kullandığı Kürdistanlı Yahudiler ismini koyuyor. Sırplarla Boşnaklar arasında Sırplık ve Müslümanlık üzerine yapılan taban tabana zıt değerlendirmeleri çağrıştıran bu tartışmanın temel sebebi, belki de Kürtlerin Yahudileşmesinin mi, yoksa Yahudilerin Kürtleşmesinin mi sözkonusu olduğu noktasında detaylı araştırmaların yapılmamış olmasıdır.
Bu ilginç konu üzerine, Türkiye"de yapılmış tek çalışma, Dr. A. Medyalı"nın Kürdistanlı Yahudiler (Berhem Yayınları, 1992) adlı 143 sahifelik kitabı. Kitap, Kürtler ile Yahudiler arasındaki tarihsel ilişkiye dikkat çekmekte ve bu noktadan hareketle bu iki halkın Ortadoğu"da “müttefik” olmaları gerektiğini öne sürmektedir. Aynı şahıs (Özgür Gündem, 31 Temmuz —1 Ağustos 1992) aslında İspanya"dan Osmanlı Devleti"ne Yahudilerin göçünü ele alan yazı dizisinde gündeme getirdiği İsrail—Kürt ittifakına yönelik değerlendirmeleri ile şimşekleri üzerine çekmiş, İsrail propogandası yapmakla suçlanmış. Medyali bu düşünceye “Ortadoğu"da Kürt halkının gerçek dostu, müttefiki diyebileceğimiz tek bir Müslüman devleti bulunmamaktadır” yargısından hareket ederek varmaktadır.
Konuyu ele alış biçimi, İsmail Beşikçi"nin Kürt Aydını Üzerine Düşünceler adlı çalışmasından yapılan bir alıntıyla, kitabın hemen başında ortaya konmaktadır: “Kürtlerin Ortadoğu"da Yahudiler"e karşı düşmanlık hisleri beslemesinin hiçbir yararı yoktur. Kürtler Yahudi toplumuyla daha sıcak ilişkiler kurmak durumundadırlar. Yahudi toplumunun demokratik kurumlarını görmezden gelemezler. Yahudi toplumu Ortadoğu"da Kürtlerin doğal ittifakçısıdır.” Medyalı da Beşikçi ile aynı kanaattedir: “İsrail Yahudi devletini Filistin sorunuyla özdeşleştirmek doğru değildir. İsrail devletinin aynı zamanda gelişkin bir demokratik yapısı vardır. Kürtlerin çıkarları kendilerini sömürgeleştiren devletlerin çıkarlarıyla çelişkilidir.”
Bu önemli bir anlayış değişikliğinin habercisidir. Çünkü Kürtçü hareket, özellikle de bu hareketin sol kanadı sürekli olarak İsrail"i emperyalist güçlerin piyonu olarak görmüş, Filistinlilerin mücadelesine büyük destek vermişlerdi. 1990"ların getirdiği bu İsrail hayranlığını Kürtçü bir gazetenin genel yayın yönetmeni Filistinlilerin de dönüşmüş olmasına bağlıyor. “Geçmişte Filistin"e verilen açık imzalı çekler sorgulanıyor” diyor. Talabani"nin partisinden bir yetkili geçmişte, birlikte yaşadıkları Arapların tepkisini çekmemek için İsrail"le ilişkilerin gizli kalmasını istediklerini, ama Arapların ve Filistinlilerin barış görüşmelerine başlamasından sonra böyle bir endişeye gerek kalmadığını ifade ediyor.
Kürt Yahudilerinin büyük bir bölümü, MOSSAD"ın 1950"li yıllarda düzenlediği “Ezra ve Nehemya Operasyonu” ile İsrail"e getirilmişlerdir. Ancak yine de iki halk arasındaki geleneksel ilişki kopmaz. İsrail"e gelen Iraklı Yahudiler, Kürt kimliklerini de bir yandan muhafaza ederler. İsrail"de yaşayan Kürt kökenli Yahudiler tarafından kurulmus olan İsrail"deki Kürt Yahudiler"i Ulusal Örgütü"nün (The National Organization of Kurdish Jews in Israel) başkanlığını yapmış olan Habib Şimoni, 1973 yılında yapmış olduğu bir açıklamayla, İsrail"de 90.000 “Kürt” bulunduğunu açıklamıştır.
Gazeteci yazar Pamela Kidron ise, 1988"de kaleme aldığı bir makalesinde “İsrailli 150.000 Kürt”ün varlığından söz etmektedir. A. Medyali"nin kitabına göre ise, “günümüzde İsrail"de, Kürdistan kökenli yaklaşık 200.000 kişinin yaşadığı tahmin edilmektedir.” Zaho kökenli Kürt Yahudisi olan Yona Sabar"ın Kürt Yahudiler"le ilgili başyapıt kabul edilen The Folk Literature of the Kurdistani Jews (Kürdistanlı Yahudilerin Halk Edebiyatı) adlı kitabında da Kürt Yahudileri ile ilgili 60"ın üzerindeki kaynaktan ayrıntılı bilgi verilir. Tüm bunlar, bugün İsrail"de ciddi bir Kürt Yahudisi varlığından söz edilebileceğini göstermektedir.
Bu “etnik” bağlantı, Barzaniler ile Yahudiler arasına kültürel ve geleneksel bir yakınlık katmaktadır. Ancak daha da ilginç bir iddia Kürt Yahudileri"nin Barzani aşiretinin bir parçası olmaları. Barzani aşireti, çok sayıda “ünlü haham” çıkaracak kadar dindar bir Yahudi kimliğini içermektedir. Barzani kimliğinin içerdiği bu Yahudi faktörü, hem Molla Mustafa Barzani"nin hem de oğlu Mesud Barzani"nin İsrail"le olan ilişkilerinde önemli rol oynamıştır kuşkusuz. Kürt Yahudileri de, belirgin bir biçimde Barzani hareketinin ön saflarında yer almışlardır. En son, 16 Nisan 1996"da Ankara"ya gelip üst düzey yetkililerle görüşmeler yapan “Mesud Barzani"nin sağ kolu” Evair Barzani"nin İsrail pasaportlu bir Kürt Yahudisi oluşu oldukça dikkat çekicidir.
KDP"nin internet sitesinde tanıtımı yapılan kitaplardan birinin adı da Erich Brauer"in The Jews of Kurdistan (Kürdistan Yahudileri) adını taşıyor. Kitap Yahudi Kürtlerin İsrail"e göç etmeden önceki yaşamlarını, kültürlerini ele alan bir belgesel niteliğinde. Bu kitapta Kürt Yahudilerinin Mezopotamya"da Asurluların kendilerine uyguladığı sürgünden sonra yüzyıllardır yaşadıkları belirtiliyor. Yahudilerin kutsal kitabında da konuya referans var: “Asur Kralı Yahudiler"i Asurya"ya götürerek, onları Halah, Habur, Gozan Nehri ve Medes şehirlerine yerleştirdi” (2 Kings 18:11) diyor.
Kudüs"teki 30—40 bin kişilik Kürt Yahudi, çoğunlukla şehrin güneyindeki Katamonim semtinde yaşıyor. Hatta Hamas"ın intihar komondalarının birkaç yıl önce bu semte çalışan 18 numaralı belediye otobüsüne gerçekleştirdikleri saldırıda ölen 25 İsrailli"den 6"sı Kürt Yahudilerdenmiş. Mezopotamya"da yaşayan Yahudi ve Hıristiyanların kullandığı, Sami dil ailesinin kuzey kolundan gelen Yeni Aramice konuşan bu topluluğun giyim kuşamıyla da İsrail"de hemen kendilerini belli ettikleri söyleniyor.
Yahudi Kürtlerle ilgili bilgiler, onların Kürt hareketlerine duydukları ilgi hakkında en geniş bilgiyi 1993"te kurulan ve İsrail—Kürt Dostluk Ligi aracılığıyla elde edebildik. ABD"de yayınlanan The Kurdistan Review adlı derginin verdiği habere göre, derneğin amacı, “İsrail kamuoyunda Kürt halkına ve onun verdiği kendi kaderini tayin etme (self—determinasyon) mücadelesine destek sağlamak”tı. Dernek İsrail"de yaşayan Kürt Yahudilerin kültürel ihtiyaçlarını karşılamanın yanında gerek Batı"da gerek Ortadoğu"da yaşayan Kürtler"le ilişkilerin geliştirilmesine büyük önem atfediyor. Öcalan"ın Kenya"da İsrail istihbaratının da yardımıyla yakalandığı yönündeki spekülasyonlar tüm Kürtler"i olduğu gibi İsrail"deki ligi de üzüyor. Hatırlanacağı gibi o tarihte birçok PKK"lı Avrupa"daki İsrail temsilciliklerine saldırmış, 2 tanesi de İsrail güvenlik güçlerince öldürülmüştü. Ligden bu olaylar üzerine yapılan açıklamada İsrail—Türkiye ilişkilerine Kürtlerin feda edilmesinden duyulan rahatsızlık dile getiriliyordu. 1994 yılında İsrail Cumhurbaşkanı Weizmann"ın tarihi Türkiye ziyaretinden dönüşünde Moti Zaken, bu ziyarette İsrail"in Türkiye"deki ayrılıkçı harekete karşı Türkiye"ye destek sözü verişinin Öcalan"ın yakalanması sürecini başlattığını hatırlatıyor. Zaken, 1994"teki bu anlaşmanın küçük bir siyasi hata olmadığını ve oldukça acı ve yüksek maliyeti olacağını belirtiyor.
Sorularımıza verdiği cevaplarda nisbeten daha nötr bir tavır sergileyen Zaken"in PKK ve Öcalan konusundaki bu tutumu Yahudi Kürtlerin Kürtçü harekete bakış açısı hakkında önemli fikirler veriyor.
Ligden aldığımız bilgilere göre İsrail"den Türkiye"ye gelen turistler arasında Kürt Yahudiler büyük bir yer tutuyor. Ve bunlar zamanında terkettikleri Türkiye"nin doğusundaki ve Irak"ın kuzeyindeki doğup büyüdükleri toprakları yeniden görmeyi arzuluyorlar. Irak"la İsrail"in diplomatik ilişkisi olmadığı için yalnızca Türkiye"ye gelebiliyorlar. Zaken, Yahudi Kürtlerin asla göçettikleri yerlere geri dönmeyi düşünmediklerini söylüyor ama Kuzey Irak"ta bıraktıkları eski evlerini görmek için de büyük bedel ödemeye razı olduklarını belirtiliyor. 1988"de Katamonim semtinden Gonenim adında bir genç şarkıcı grubu Avrupa turnesine çıkıyor ve orada yaşayan Kürtlerin büyük ilgisine mazhar oluyor. Yahudi Kürtlerin Kürt kültürüne ve doğum yerlerine olan sıcak ilgisi ve nostaljileri gün geçtikçe artıyor.
Kudüs"te bir Kürt Kültür merkezi de açan Lig, Türkiye"nin doğu ve güneydoğusundan Türk Kürdistanı diye bahsediyor. İsrail"deki Yahudi Kürtler büyük oranda komşu mahallelerde ve tarım bölgelerinde birarada yaşadığı için kültürlerini koruma şansları fazla oluyor. Evlerinde göç ettikleri yerde konuştukları dili konuşuyorlar. Batı müziğini değil, doğu müziğini tercih ediyorlar. Kürt müzisyenler Hasan Cizravi ve İsa Barwari"nin kasetleri yok satıyor. Kürtler de tüm Sefarad Yahudiler"i gibi ayrımcılıktan nasipsiz kalmamışlar. Kürtler"e cahil gözüyle bakılmış. Ve önemli etnik şakaların objesi olmuşlar. Ene Kurdi, yani ben Kürdüm İsrail"de ben basit kafalıyım ve cahilim anlamında bir deyim halini almış.
Çöp toplama, inşaat işçiliği, bakkallık ve özellikle hamallık Kürtlerin ilk etapta ekmek kazandığı iş kolları olmuş. Şimdilerde hamallıkla başladıkları işi büyük nakliye firmalarına dönüştürmüşler. İnşaat işçisi ilk kuşağın çocukları müteahhitliğe doğru ilerlemiş. Mesela İsrail Müteahhitler Birliği"nin son iki başkanı Kürt Yahudilerinden. Doğal hayatta kalmayı tercih edenler Kudüs"ün kenar dağ kesimlerinde, Hayfa"da, Necef ve Ürdün Vadisi"nde yaşadıkları biliniyor. Eğitim gören Kürt Yahudilerinden devlet kademelerine, üniversite çevrelerine geçenler olmuş. Kürt Yahudilerin içinden çıkan ve en yüksek noktaya gelen isim Barak hükümetinde Savunma Bakanı olarak görev yapan General İzak Mordechai.
Yalnızca İsrail"deki Kürt Yahudilerin değil bugüne kadar Ortadoğu kökenli Yahudilerin en üst düzeye çıkmış siyasi ismi Barak Hükümeti"nin Savunma Bakanı General İzak Mordechai. Netanyahu hükümetinde görevli iken onunla karşı karşıya gelen Mordechai ondan ayrılarak Merkez Partisi"ni kurdu. Önce başbakanlık yarışına katıldı sonra vazgeçerek Barak"a destek verdi. Barak hükümetine de giren Mordechai"nin siyasi ömrü yine hakkında öne sürülen cinsel taciz dosyaları yüzünden uzun olmadı.
Kürt Yahudilerin kulakları sürekli Müslüman Kürtler"de olmuş. İlişkiler kopmamış. KDP"nin kurucusu Mustafa Barzani, iki kez gizlice İsrail"i ziyaret etmiş ve bu arada Akra Yahudi cemaatinin lideri Eliyahu Gabai"nin oğlu çocukluk arkadaşı David Gabai"ye, diğer adıyla Havaca Hino"ya da uğramayı ihmal etmemiş.
Zaken 28 Şubat 1993"te The Jerusalem Post"ta yayınlanan makalesinde "Arap olmayan bir millet olarak Arap idaresinin zorluklarını yaşayan Kürtler, kendilerinin istediğini başaran (bağımsızlık ve Araplara karşı savaşta ayakta kalmalarını sağlayabilecek askeri güç) İsrail"e hayranlık duyduklarını belirtiyor. Kürtlerin büyük bir kısmının İsrail"i bir model olarak gördüğünü, bu yüzden desteği hakettiklerini vurguluyor.
Düşmanımın düşmanı
Burada şu soru akla geliyor. İsrail özellikle Irak"taki Kürt hareketini baştan beri fasılasız destekleyen tek devlet değil midir ki İsrail"deki Yahudi Kürdü Zaken devletini Kürtler"e destek vermeye çağırıyor?
Konuyu yakından izleyenler, Amerika"nın Kürt kartı olarak adlandırılan Kuzey Irak ve Kürt devleti senaryolarının asıl kart sahibinin İsrail olduğunu biliyor. Geçen yüzyılın başlarında İsrail"in tohumları bölgeye atılırken tarama çalışması başlamış kurucu babaların. Kendileri gibi düşmanla çevrili, potansiyel müttefik arayışında siyonistler en kaydadeğer müttefik olarak Kürtleri bulmuşlar. Bu tesbitten itibaren de Irak"taki Kürt hareketinin kesintisiz olarak arkasında yer alan tek güç olmuşlar.
Bu bölgedeki Kürt hareketini İran, Suriye ve ABD de desteklemiş, ancak bunların verdiği destek taktiksel aşamanın ötesine geçmediği için oyun içindeki küçük amaçlarına erişince geri çekilmişler. Bunun en açık örneği ise Şah İran"ı. İran 1960"lardan 1975 Cezayir anlaşmasına kadar Bağdat"a başkaldıran Baba Barzani liderliğindeki Kürt hareketinin en büyük destekçisiyken, bu tarihte imzalanan anlaşmayla Irak"la problemlerini çözdükten sonra tamamen Saddam"ın insafına terketti Kürtleri. Aynı dönemde Başkan"ın güvenlik danışmanı olarak görev yapan Amerikan dış politikasının duayenlerinden Kissinger"ın Dışişleri"nin karşı görüşlerine rağmen başlattığı Kürt bağımsızlık hareketini İsrail ve İran"la birlikte destekleme yolundaki çabaları da İran"la birlikte daha sonra askıya alınıyor.
1975"lerde noktalanan bu isyan dönemi önemli bir duraklamadan sonra 1980"lerin Halepçe gibi acı olayların yaşanmasından sonra Körfez Savaşı ile yeniden açılmış oldu. Savaş, Irak açısından tam da meşhur "Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olma" atasözü çizgisinde sonuçlandı. İsyan etmeye teşvik edilen Kürt gruplar, Irak"ın içinde bulunduğu zor durumdan yararlanarak Bağdat"a bayrak açtı. Saddam üzerlerine gelince de Türkiye sınırına doğru kaçtılar. Bu hareket dünyanın gözü önünde Irak"ın kuzeyinde Kürtler için bir güvenlikli bölge oluşturulmasına duyulan ihtiyacı pekiştirdi.
Aralarında çatışmalar yaşansa da şimdi Kuzey Irak"ta ipler Kürtlerin kontrolünde. Son gelinen noktada ise bu bölge Irak"ın en müreffeh yerlerinden biri. Irak"ın canını çıkaran ambargo Kuzey"i besliyor. 986 sayılı BM Güvenlik konseyi kararının getirdiği petrol karşılığı gıda programı kapsamında Irak petrolünün satışından elde edilen gelirden aslan payı Kuzey"deki Kürt oluşumuna aktarılıyor. Resmen Irak egemenliğinde olan Kuzey Irak"taki 3 vilayet Irak nüfusunun yüzde 15"ini oluştururken, petrol satışlarından elde edilen gelirin yüzde 20"sini alıyor. Dağıtım sistemi Irak"ın diğer bölgelerinin aksine BM tarafından yürütüldüğü için keyfilikler de o kadar az oluyor. Buna ilaveten bölgede birçok insani amaçlı yardım kuruluşu para akıtıyor. Ve Türkiye sınırından elde ettiği petrol satışlarıyla serbest denebilecek bir ticaret ortamına sahip. Kuzey Irak"ı fiilen ikiye bölen Barzani—Talabani ikilisinin üzerinde anlaşamadıkları belki en önemli konu onların İbrahim Halil, bizim Habur dediğimiz sınırdan gelen paranın paylaşımı. Türkiye"ye Irak"tan tankerlerle getirilen petrol bu kapıdan geçirilirken karşılığında değişik tüketim maddeleri getiriliyor. Ambargoya rağmen yapılan bu ticaret Türkiye"nin de aslında bile bile Kuzey Irak"taki oluşuma yaptığı en büyük kıyağı oluşturuyor. Talabani"nin Kürdistan Yurtseverler Partisi İbrahim Halil"i kontrolünde bulunduran Kürdistan Demokrat Partisi"nden bu kapıdan elde edilen gümrük gelirlerinin aylık 35 milyon dolar olduğunu, bundan kendisine eşit pay vermesini istiyor.
Kuzey Iraklı liderler güvenli bölgeyi fiilen iki hükümetle yönetmeye başlamış olsalar da The Economist dergisine göre Kuzey Irak"ta Bağdat"tan ayrı bir para birimi tedavülde. Çocuklar okullarda Kürtçe kitaplar okuyorlar. Sabahları kendi milli marşlarını söylüyorlar. Üniversitelerinde eğitim veriyorlar. Kuzey Irak"ta yayın yapan tv ve radyoları dinliyor, bölge dışından Amerika"nın Sesi, Medya TV, BBC vb."nin programlarını izliyorlar. Hatta bu bahar saatlerini bile değiştirdiler. Saatler bölgede Bağdat"tan bir saat ileriyi gösteriyor. Sınırlarını peşmerge denen kendi askerleriyle koruyorlar.
Tüm bu sistem Türkiye"nin Irak"ın bütünlüğü politikasının aksine geliştikçe gelişiyor. Türkiye"nin bir kez kabul ettikten sonra bir daha defetmeye güç yetiremediği, İngiliz ve Amerikalıların oluşturduğu Çekiç Güç kalıntısı mekanizma güvenliği sağlıyor. BM yardım programı ve karaborsa ekonomik canlılığı getiriyor. UNESCO millet inşasında en önemli unsur olan kültürel inşa faaliyetinde başı çekiyor, okul kitapları, ansiklopediler hazırlanıyor.
Bu bağlamda bir Kürt Yahudisinin Londra temasları sırasında karşılaştığı şu olay büyük önem arzediyor. İlerki sayfalarda Aksiyon"un kendisiyle yaptığı röportajı okuyacağınız Yahudi Kürtlerin önde gelenlerinden Moti Zaken Kürdistan"ın tüm bölgelerinden gelmiş öğrencilerin Londra Üniversitesi"ndeki Oriental and Asian Studies okulunda toplantıya katılır. Zaken, genç bir katılımcının saf ve umutla şu sözleri sarfettiğini aktarıyor: “Öyle öngörüyorum ki, gelecekte Ermenistan, Kürdistan ve İsrail arasındaki ilişkilerin özel bir stratejik önemi olacak.”
Bu sözlerin öneminin anlaşılması ve girişte söz ettiğimiz araştırmacının söylediklerinin anlam kazanması için Yahudi Kürt Zaken"i Londra"daki temaslarıyla başbaşa bırakıp İsrail"in ve özellikle ABD"deki Yahudi lobisinin dünyadaki Kürtler"le kurduğu ilişkiye kısaca göz atalım.
Harun Yahya imzasıyla yayınlanan İsrail"in Kürt Kartı adlı kitap konuyla ilgili tüm detayları belgeleriyle ortaya koyan kapsamlı bir çalışmanın ürünü. Kitapta ilginç anekdotlara da yer veriliyor: Nevruz kutlamaları Washington"daki Crystal City Sheraton Oteli"nin balo salonunda düzenlendi. Sahnede asılı duran Molla Mustafa Barzani"nin resmi, Barzani isminin manevi ağırlığını kuvvetli bir şekilde hissettirmekteydi. Gecenin sonuna doğru eğlence tam bir cümbüşe dönüştü. Halay çekenler arasında Musevi Lobisi"nin en güçlü örgütü AIPAC"ın eski direktörü Morris Amitay da bulunuyordu. İsrail"in ABD"deki en güçlü temsilcisi olan AIPAC"in eski direktörü, Nevruz kutlamalarında Barzani aşireti ile halay çekiyordu. Bir dönem ABD"nin İsrail Büyükelçiliği"ni de yapan Martin Indyk, Irak"ın bütünlüğü konusuna odaklı politikaları eleştiriyor, baskanlığını yaptığı Washington Institute for Near East Policy de Kürt meselesi üzerine hesaplar yapıyordu.
Morris Amitay"ın Amerikan Yahudi basınının önemli dergilerinden biri olan Washington Jewish Weekly"de yayınlanan “Self—Determinasyon: Kürtler Hâlâ Bekliyor” başlıklı yazısındaki şu satırlar dikkat çekici: “… Türkiye, İran, Irak, Suriye ve Rusya"ya dağılmış olarak yaşayan 20 milyon kadar Kürt, bağımsız devletlerini kurma imkanını bulamamıştır… Kürtlere kendi siyasi kaderlerini tayin edebilme hakkı tanınmadıkça, Ortadoğu"da huzursuzluğun ve isyanların devamı kaçınılmazdır.”
Morris Amitay"la aynı soy ismini taşıyan Mike ise Washington"daki Kürt Enstitüsü"nün direktörlüğünü yapıyor. Bu enstitü bir yandan Kuzey Irak"taki başarısız operasyon sonucunda Amerika tarafından kurtarılarak ABD"ye getirilen 8 bin göçmenin yerleşimi ve eğitimine yardımcı olurken, ortak miras ve bölgesel çıkarlar çerçevesinde Kürt—Yahudi dostluğunun geliştirilmesine yönelik projeler üretiyor. Amitay, 1987"den 1996"ya kadar AGİT Helsinki komisyonunda Yunanistan, Türkiye, Kıbrıs konuları üzerinde çalışıyor, Amerikan resmi heyetlerine katılıyor ve Kürt meselesi hakkında uzmanlaşıyor.
1983 yılında İsrail Dışişleri Bakanı İzak Şamir Türkiye"nin Kuzey Irak"ta gerçekleştirdiği sınır ötesi harekat ile ilgili olarak görüşlerini soran Brüksel"deki gazetecilere verdiği cevapta; Türkiye"yi “Kürdistan"ı işgal altında tutan devletlerden biri” olarak tanımlamıştı. Ona göre bu "işgalci" devletler hiçbir sey dinlemediği için Kürt halkının bağımsızlık mücadelesi de bir türlü sonuca ulaşamıyordu.
Bu arada İsrail, Molla Mustafa Barzani döneminde Irak Kürtleri ile kurduğu kadim ilişkileri Körfez Savaşı akabinde oğul Mesud Barzani ile devam ettiriyordu. Uğur Mumcu, öldürülmeden 17 gün önce yazdığı yazısında bu konuya değinerek şunları yazıyor: “70"li yıllardaki bu ilişkiler (Barzani—Mossad ilişkileri) bugün sürüyor mu? Kitaba göre [Israel"s Secret Wars] sürüyor. "Körfez Savaşı" sırasında Irak"ın attığı Scud füzelerinin Tel—Aviv"e düşmesi üzerine bu ilişkiler yeniden başladı Baba Molla Mustafa Barzani ile kurulan ilişkiler, şimdi de oğul Mesud Barzani ile sürüyor. Mossad, [Mesud] Barzani"ye Avrupa kahvelerinde çekler vererek bu desteği sürdürüyor. Kitapta Mesud Barzani"nin, İsrail"e gizlice giderek yardım istediği de yazılıyor.
Son Umut Operasyonu"nda da Mumcu cinayetinin faillerinin bulunduğu açıklanırken Mumcu"nun abisi Avukat Ceyhan Mumcu ısrarla İsrail üzerinde duruyordu. Ama devletin tepesinde bulunan insanlar ve kamuoyu sanki gizli bir el tarafından ısrarla İran aleyhine yönlendirildi. Sonunda suçlamaları somutlaştıracak belgeler olmadığı için haksız ithamlardan dolayı İran"dan özür dileme noktasına gelindi.
Bu uluslararası güçlü desteğe rağmen Körfez Savaşı sonrasında ve halen bir Kürt devletinin kurulmamış olmasının en büyük nedeni olarak İran etkisi üzerinde duruluyor. Irak"ın kuzeyinin kopmasının Şii güney için de vize anlamına gelebileceği, bunun da İran"ı güçlendirmekten başka bir anlam taşımayacağı düşünülüyor. Dolayısıyla Kuzey Irak"ta tamamen İran lehine olmayacak tedrici bir yapılanma tercih ediliyor. Kuzey tamamen Saddam"a kapatılırken, güneyde yalnızca uçuş yasağı konmasının ve oradaki insanların Saddam"ın insafına bırakılışının anlamı belki de budur.

Irakta bu gün ne kadar yahudi kökenli kürt nufuzu var ?  

Geçmişten bu güne ARZI MEVUD denilen vadedilen topraklar
Tanrının israil ogullarına bahşettigi bu bölge nilden fırata kadar olan bölgeyi kapsar.Bu gün türkiyenin güney sınırlarını ABD kongresi tanımamaktır ,lozanı tanımamıştır .ABD nin israille beraber yürüttügü ırak corafyasındaki derin ilişkiler ,türkiyenin bütünlügünü tehlikeye atacak çalışmalar hala devam etmektedir .Bu çalışmaların uzantısı PKK terörü
30yıldır türkiyeyi maddive manevi yıpratmıştır .Irakta ABD ve israilin hesapları ve yöntemleri şu şekil yürütülüyor .

Güçlü bir istihbari çalışma ile bölgede yaşayan tüm Yahudiler önceden tesbit edilmiş ve vakti geldiğinde de daha sonra bölgeye yönelik planlarda kullanılmak üzere Amerika"ya götürülmüştü. Halbuki o dönemde kamuoyu bu insanların bölgede çalışan NGO"ların Batılı elemanları ya da onlara yardım eden peşmergeler olduğunu düşünmüştü.
Bir uluslararası ilişkiler uzmanının dile getirdiği bu iddia bu dosyanın da hareket noktasını oluşturdu. Akademisyen kurtarılan Kürtlerin sıkı bir eğitimden geçirildikten sonra "devlet kurucu" kadrolar olarak bölgeye geri döneceklerini düşünüyordu. Sayıları birkaç bini bulan bu grup şimdi ABD"de çeşitli enstitülerin ve devlet kurumlarının gözetimi altında bulunuyor gerçekten. Hatta daha sonraki satırlarda karşınıza çıkacak olan Washington Kürt Enstitüsü"nün ilgilendiği en önemli konular arasında yer alıyor bu insanlar.
Bu dosyada gerçekten Kuzey Irak"ta Yahudi Kürt olup olmadığını, varsa bu Yahudi Kürtlerin Kürt meselesine yaklaşımlarını, ABD"nin ve özellikle İsrail"in Irak"ın parçalanarak bir Kürt devleti kurulması yolundaki politikalarını ve herkesin gözü önünde tüm kurumlarıyla şekillenen Kuzey Irak"taki Kürt oluşumunun geldiği son aşamayı irdeleyeceğiz.
Yahudi Kürtler mi, Kürdistan Yahudileri mi?
Osmanlı dönemindeki Kuzey Irak"ı sosyal, tarihi, ekonomik yönleriyle inceleyen Dr. Sinan Marufoğlu, bölgedeki Yahudilerin M.Ö. 7. yüzyılın sonlarında Babil kralı Nabukadnezar tarafından Filistin topraklarında bulunan İsrail halkının esir alınması ve Irak topraklarına sürülmesiyle buraya geldiklerini belirtiyor. Musul, Kerkük, Erbil ve Süleymaniye gibi şehir merkezlerinde yaşayan Yahudiler ticaret ve tefecilik gibi işlerle uğraşırken, kırsal kesimdekiler tarımla uğraşmaktadırlar. 1881"deki nüfus sayımına göre, şimdi Kuzey Irak denilen o zamanki Musul ve Şehrizor vilayetlerinde toplam 4286 nüfuslu Yahudi cemaati yaşadığı bildirilmektedir.
1827"de bölgeyi gezen Haham David, 15 sinagoga sahip olan cemaatin 1875 aileden oluştuğunu not ederken, 1924"te Türkiye ile Irak arasında çıkan Musul sorununu halletmek için kurulan Milletler Cemiyeti heyeti raporunda Süleymaniye"de 1550, Erbil"de 2750, Musul"da 7550 Yahudi bulunduğu belirtiliyor. Göçlerden sonra grubun İsrail"deki nüfus yapısı hakkında ise Kürdistan kökenli Yahudiler tarafından kurulmuş olan İsrail"deki Kürt Yahudileri Ulusal Örgütü"nün başkanı Habib Şimoni, 1973"te 90 bin Kürt bulunduğunu belirtiyor. 1988"de Pamela Kidron, ülkede İsrailli 150 bin Kürt"ten bahsediyor.
İsrail"i birazcık yakından izleyenler bu ülkede hâl⠓Kim Yahudidir?” tartışmasının popülaritesini asla yitirmediğini görürler. Durum böyle olunca Kürt Yahudiler kavramı üzerinde de bir uzlaşma sağlanmamış olması gayet doğal görünüyor. Genel hatlarıyla İsrail"de yaşayan bu cemaatin önde gelenleri kendilerine “Yahudi Kürt” ya da “Kürt Yahudisi” diyorlar. Bu kavram konunun Kürt bölgelerinde yaşayan Yahudilerden ibaret olmadığını, Kürt topluluklarından Yahudi dinini seçenlerin de olduğunu ve bu arada Yahudilerin çevrenin etkisiyle Kürtleşmiş oldukları olgusuna birlikte işaret ediyor. A. Medyalı gibi Kürtçü yazarların İsrail"de bir lobi elde etmiş olma hayalinin de etkisiyle tercihi bu kavramdan yana. Ama kendisi kitabına, daha çok Yahudi din adamlarının da bölgedeki tüm Yahudilerin dinsel kimliğini öne çıkararak Kürt olma niteliklerini gözardı ederek kullandığı Kürdistanlı Yahudiler ismini koyuyor. Sırplarla Boşnaklar arasında Sırplık ve Müslümanlık üzerine yapılan taban tabana zıt değerlendirmeleri çağrıştıran bu tartışmanın temel sebebi, belki de Kürtlerin Yahudileşmesinin mi, yoksa Yahudilerin Kürtleşmesinin mi sözkonusu olduğu noktasında detaylı araştırmaların yapılmamış olmasıdır.
Bu ilginç konu üzerine, Türkiye"de yapılmış tek çalışma, Dr. A. Medyalı"nın Kürdistanlı Yahudiler (Berhem Yayınları, 1992) adlı 143 sahifelik kitabı. Kitap, Kürtler ile Yahudiler arasındaki tarihsel ilişkiye dikkat çekmekte ve bu noktadan hareketle bu iki halkın Ortadoğu"da “müttefik” olmaları gerektiğini öne sürmektedir. Aynı şahıs (Özgür Gündem, 31 Temmuz —1 Ağustos 1992) aslında İspanya"dan Osmanlı Devleti"ne Yahudilerin göçünü ele alan yazı dizisinde gündeme getirdiği İsrail—Kürt ittifakına yönelik değerlendirmeleri ile şimşekleri üzerine çekmiş, İsrail propogandası yapmakla suçlanmış. Medyali bu düşünceye “Ortadoğu"da Kürt halkının gerçek dostu, müttefiki diyebileceğimiz tek bir Müslüman devleti bulunmamaktadır” yargısından hareket ederek varmaktadır.
Konuyu ele alış biçimi, İsmail Beşikçi"nin Kürt Aydını Üzerine Düşünceler adlı çalışmasından yapılan bir alıntıyla, kitabın hemen başında ortaya konmaktadır: “Kürtlerin Ortadoğu"da Yahudiler"e karşı düşmanlık hisleri beslemesinin hiçbir yararı yoktur. Kürtler Yahudi toplumuyla daha sıcak ilişkiler kurmak durumundadırlar. Yahudi toplumunun demokratik kurumlarını görmezden gelemezler. Yahudi toplumu Ortadoğu"da Kürtlerin doğal ittifakçısıdır.” Medyalı da Beşikçi ile aynı kanaattedir: “İsrail Yahudi devletini Filistin sorunuyla özdeşleştirmek doğru değildir. İsrail devletinin aynı zamanda gelişkin bir demokratik yapısı vardır. Kürtlerin çıkarları kendilerini sömürgeleştiren devletlerin çıkarlarıyla çelişkilidir.”
Bu önemli bir anlayış değişikliğinin habercisidir. Çünkü Kürtçü hareket, özellikle de bu hareketin sol kanadı sürekli olarak İsrail"i emperyalist güçlerin piyonu olarak görmüş, Filistinlilerin mücadelesine büyük destek vermişlerdi. 1990"ların getirdiği bu İsrail hayranlığını Kürtçü bir gazetenin genel yayın yönetmeni Filistinlilerin de dönüşmüş olmasına bağlıyor. “Geçmişte Filistin"e verilen açık imzalı çekler sorgulanıyor” diyor. Talabani"nin partisinden bir yetkili geçmişte, birlikte yaşadıkları Arapların tepkisini çekmemek için İsrail"le ilişkilerin gizli kalmasını istediklerini, ama Arapların ve Filistinlilerin barış görüşmelerine başlamasından sonra böyle bir endişeye gerek kalmadığını ifade ediyor.
Kürt Yahudilerinin büyük bir bölümü, MOSSAD"ın 1950"li yıllarda düzenlediği “Ezra ve Nehemya Operasyonu” ile İsrail"e getirilmişlerdir. Ancak yine de iki halk arasındaki geleneksel ilişki kopmaz. İsrail"e gelen Iraklı Yahudiler, Kürt kimliklerini de bir yandan muhafaza ederler. İsrail"de yaşayan Kürt kökenli Yahudiler tarafından kurulmus olan İsrail"deki Kürt Yahudiler"i Ulusal Örgütü"nün (The National Organization of Kurdish Jews in Israel) başkanlığını yapmış olan Habib Şimoni, 1973 yılında yapmış olduğu bir açıklamayla, İsrail"de 90.000 “Kürt” bulunduğunu açıklamıştır.
Gazeteci yazar Pamela Kidron ise, 1988"de kaleme aldığı bir makalesinde “İsrailli 150.000 Kürt”ün varlığından söz etmektedir. A. Medyali"nin kitabına göre ise, “günümüzde İsrail"de, Kürdistan kökenli yaklaşık 200.000 kişinin yaşadığı tahmin edilmektedir.” Zaho kökenli Kürt Yahudisi olan Yona Sabar"ın Kürt Yahudiler"le ilgili başyapıt kabul edilen The Folk Literature of the Kurdistani Jews (Kürdistanlı Yahudilerin Halk Edebiyatı) adlı kitabında da Kürt Yahudileri ile ilgili 60"ın üzerindeki kaynaktan ayrıntılı bilgi verilir. Tüm bunlar, bugün İsrail"de ciddi bir Kürt Yahudisi varlığından söz edilebileceğini göstermektedir.
Bu “etnik” bağlantı, Barzaniler ile Yahudiler arasına kültürel ve geleneksel bir yakınlık katmaktadır. Ancak daha da ilginç bir iddia Kürt Yahudileri"nin Barzani aşiretinin bir parçası olmaları. Barzani aşireti, çok sayıda “ünlü haham” çıkaracak kadar dindar bir Yahudi kimliğini içermektedir. Barzani kimliğinin içerdiği bu Yahudi faktörü, hem Molla Mustafa Barzani"nin hem de oğlu Mesud Barzani"nin İsrail"le olan ilişkilerinde önemli rol oynamıştır kuşkusuz. Kürt Yahudileri de, belirgin bir biçimde Barzani hareketinin ön saflarında yer almışlardır. En son, 16 Nisan 1996"da Ankara"ya gelip üst düzey yetkililerle görüşmeler yapan “Mesud Barzani"nin sağ kolu” Evair Barzani"nin İsrail pasaportlu bir Kürt Yahudisi oluşu oldukça dikkat çekicidir.
KDP"nin internet sitesinde tanıtımı yapılan kitaplardan birinin adı da Erich Brauer"in The Jews of Kurdistan (Kürdistan Yahudileri) adını taşıyor. Kitap Yahudi Kürtlerin İsrail"e göç etmeden önceki yaşamlarını, kültürlerini ele alan bir belgesel niteliğinde. Bu kitapta Kürt Yahudilerinin Mezopotamya"da Asurluların kendilerine uyguladığı sürgünden sonra yüzyıllardır yaşadıkları belirtiliyor. Yahudilerin kutsal kitabında da konuya referans var: “Asur Kralı Yahudiler"i Asurya"ya götürerek, onları Halah, Habur, Gozan Nehri ve Medes şehirlerine yerleştirdi” (2 Kings 18:11) diyor.
Kudüs"teki 30—40 bin kişilik Kürt Yahudi, çoğunlukla şehrin güneyindeki Katamonim semtinde yaşıyor. Hatta Hamas"ın intihar komondalarının birkaç yıl önce bu semte çalışan 18 numaralı belediye otobüsüne gerçekleştirdikleri saldırıda ölen 25 İsrailli"den 6"sı Kürt Yahudilerdenmiş. Mezopotamya"da yaşayan Yahudi ve Hıristiyanların kullandığı, Sami dil ailesinin kuzey kolundan gelen Yeni Aramice konuşan bu topluluğun giyim kuşamıyla da İsrail"de hemen kendilerini belli ettikleri söyleniyor.
Yahudi Kürtlerle ilgili bilgiler, onların Kürt hareketlerine duydukları ilgi hakkında en geniş bilgiyi 1993"te kurulan ve İsrail—Kürt Dostluk Ligi aracılığıyla elde edebildik. ABD"de yayınlanan The Kurdistan Review adlı derginin verdiği habere göre, derneğin amacı, “İsrail kamuoyunda Kürt halkına ve onun verdiği kendi kaderini tayin etme (self—determinasyon) mücadelesine destek sağlamak”tı. Dernek İsrail"de yaşayan Kürt Yahudilerin kültürel ihtiyaçlarını karşılamanın yanında gerek Batı"da gerek Ortadoğu"da yaşayan Kürtler"le ilişkilerin geliştirilmesine büyük önem atfediyor. Öcalan"ın Kenya"da İsrail istihbaratının da yardımıyla yakalandığı yönündeki spekülasyonlar tüm Kürtler"i olduğu gibi İsrail"deki ligi de üzüyor. Hatırlanacağı gibi o tarihte birçok PKK"lı Avrupa"daki İsrail temsilciliklerine saldırmış, 2 tanesi de İsrail güvenlik güçlerince öldürülmüştü. Ligden bu olaylar üzerine yapılan açıklamada İsrail—Türkiye ilişkilerine Kürtlerin feda edilmesinden duyulan rahatsızlık dile getiriliyordu. 1994 yılında İsrail Cumhurbaşkanı Weizmann"ın tarihi Türkiye ziyaretinden dönüşünde Moti Zaken, bu ziyarette İsrail"in Türkiye"deki ayrılıkçı harekete karşı Türkiye"ye destek sözü verişinin Öcalan"ın yakalanması sürecini başlattığını hatırlatıyor. Zaken, 1994"teki bu anlaşmanın küçük bir siyasi hata olmadığını ve oldukça acı ve yüksek maliyeti olacağını belirtiyor.
Sorularımıza verdiği cevaplarda nisbeten daha nötr bir tavır sergileyen Zaken"in PKK ve Öcalan konusundaki bu tutumu Yahudi Kürtlerin Kürtçü harekete bakış açısı hakkında önemli fikirler veriyor.
Ligden aldığımız bilgilere göre İsrail"den Türkiye"ye gelen turistler arasında Kürt Yahudiler büyük bir yer tutuyor. Ve bunlar zamanında terkettikleri Türkiye"nin doğusundaki ve Irak"ın kuzeyindeki doğup büyüdükleri toprakları yeniden görmeyi arzuluyorlar. Irak"la İsrail"in diplomatik ilişkisi olmadığı için yalnızca Türkiye"ye gelebiliyorlar. Zaken, Yahudi Kürtlerin asla göçettikleri yerlere geri dönmeyi düşünmediklerini söylüyor ama Kuzey Irak"ta bıraktıkları eski evlerini görmek için de büyük bedel ödemeye razı olduklarını belirtiliyor. 1988"de Katamonim semtinden Gonenim adında bir genç şarkıcı grubu Avrupa turnesine çıkıyor ve orada yaşayan Kürtlerin büyük ilgisine mazhar oluyor. Yahudi Kürtlerin Kürt kültürüne ve doğum yerlerine olan sıcak ilgisi ve nostaljileri gün geçtikçe artıyor.
Kudüs"te bir Kürt Kültür merkezi de açan Lig, Türkiye"nin doğu ve güneydoğusundan Türk Kürdistanı diye bahsediyor. İsrail"deki Yahudi Kürtler büyük oranda komşu mahallelerde ve tarım bölgelerinde birarada yaşadığı için kültürlerini koruma şansları fazla oluyor. Evlerinde göç ettikleri yerde konuştukları dili konuşuyorlar. Batı müziğini değil, doğu müziğini tercih ediyorlar. Kürt müzisyenler Hasan Cizravi ve İsa Barwari"nin kasetleri yok satıyor. Kürtler de tüm Sefarad Yahudiler"i gibi ayrımcılıktan nasipsiz kalmamışlar. Kürtler"e cahil gözüyle bakılmış. Ve önemli etnik şakaların objesi olmuşlar. Ene Kurdi, yani ben Kürdüm İsrail"de ben basit kafalıyım ve cahilim anlamında bir deyim halini almış.
Çöp toplama, inşaat işçiliği, bakkallık ve özellikle hamallık Kürtlerin ilk etapta ekmek kazandığı iş kolları olmuş. Şimdilerde hamallıkla başladıkları işi büyük nakliye firmalarına dönüştürmüşler. İnşaat işçisi ilk kuşağın çocukları müteahhitliğe doğru ilerlemiş. Mesela İsrail Müteahhitler Birliği"nin son iki başkanı Kürt Yahudilerinden. Doğal hayatta kalmayı tercih edenler Kudüs"ün kenar dağ kesimlerinde, Hayfa"da, Necef ve Ürdün Vadisi"nde yaşadıkları biliniyor. Eğitim gören Kürt Yahudilerinden devlet kademelerine, üniversite çevrelerine geçenler olmuş. Kürt Yahudilerin içinden çıkan ve en yüksek noktaya gelen isim Barak hükümetinde Savunma Bakanı olarak görev yapan General İzak Mordechai.
Yalnızca İsrail"deki Kürt Yahudilerin değil bugüne kadar Ortadoğu kökenli Yahudilerin en üst düzeye çıkmış siyasi ismi Barak Hükümeti"nin Savunma Bakanı General İzak Mordechai. Netanyahu hükümetinde görevli iken onunla karşı karşıya gelen Mordechai ondan ayrılarak Merkez Partisi"ni kurdu. Önce başbakanlık yarışına katıldı sonra vazgeçerek Barak"a destek verdi. Barak hükümetine de giren Mordechai"nin siyasi ömrü yine hakkında öne sürülen cinsel taciz dosyaları yüzünden uzun olmadı.
Kürt Yahudilerin kulakları sürekli Müslüman Kürtler"de olmuş. İlişkiler kopmamış. KDP"nin kurucusu Mustafa Barzani, iki kez gizlice İsrail"i ziyaret etmiş ve bu arada Akra Yahudi cemaatinin lideri Eliyahu Gabai"nin oğlu çocukluk arkadaşı David Gabai"ye, diğer adıyla Havaca Hino"ya da uğramayı ihmal etmemiş.
Zaken 28 Şubat 1993"te The Jerusalem Post"ta yayınlanan makalesinde "Arap olmayan bir millet olarak Arap idaresinin zorluklarını yaşayan Kürtler, kendilerinin istediğini başaran (bağımsızlık ve Araplara karşı savaşta ayakta kalmalarını sağlayabilecek askeri güç) İsrail"e hayranlık duyduklarını belirtiyor. Kürtlerin büyük bir kısmının İsrail"i bir model olarak gördüğünü, bu yüzden desteği hakettiklerini vurguluyor.
Düşmanımın düşmanı
Burada şu soru akla geliyor. İsrail özellikle Irak"taki Kürt hareketini baştan beri fasılasız destekleyen tek devlet değil midir ki İsrail"deki Yahudi Kürdü Zaken devletini Kürtler"e destek vermeye çağırıyor?
Konuyu yakından izleyenler, Amerika"nın Kürt kartı olarak adlandırılan Kuzey Irak ve Kürt devleti senaryolarının asıl kart sahibinin İsrail olduğunu biliyor. Geçen yüzyılın başlarında İsrail"in tohumları bölgeye atılırken tarama çalışması başlamış kurucu babaların. Kendileri gibi düşmanla çevrili, potansiyel müttefik arayışında siyonistler en kaydadeğer müttefik olarak Kürtleri bulmuşlar. Bu tesbitten itibaren de Irak"taki Kürt hareketinin kesintisiz olarak arkasında yer alan tek güç olmuşlar.
Bu bölgedeki Kürt hareketini İran, Suriye ve ABD de desteklemiş, ancak bunların verdiği destek taktiksel aşamanın ötesine geçmediği için oyun içindeki küçük amaçlarına erişince geri çekilmişler. Bunun en açık örneği ise Şah İran"ı. İran 1960"lardan 1975 Cezayir anlaşmasına kadar Bağdat"a başkaldıran Baba Barzani liderliğindeki Kürt hareketinin en büyük destekçisiyken, bu tarihte imzalanan anlaşmayla Irak"la problemlerini çözdükten sonra tamamen Saddam"ın insafına terketti Kürtleri. Aynı dönemde Başkan"ın güvenlik danışmanı olarak görev yapan Amerikan dış politikasının duayenlerinden Kissinger"ın Dışişleri"nin karşı görüşlerine rağmen başlattığı Kürt bağımsızlık hareketini İsrail ve İran"la birlikte destekleme yolundaki çabaları da İran"la birlikte daha sonra askıya alınıyor.
1975"lerde noktalanan bu isyan dönemi önemli bir duraklamadan sonra 1980"lerin Halepçe gibi acı olayların yaşanmasından sonra Körfez Savaşı ile yeniden açılmış oldu. Savaş, Irak açısından tam da meşhur "Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olma" atasözü çizgisinde sonuçlandı. İsyan etmeye teşvik edilen Kürt gruplar, Irak"ın içinde bulunduğu zor durumdan yararlanarak Bağdat"a bayrak açtı. Saddam üzerlerine gelince de Türkiye sınırına doğru kaçtılar. Bu hareket dünyanın gözü önünde Irak"ın kuzeyinde Kürtler için bir güvenlikli bölge oluşturulmasına duyulan ihtiyacı pekiştirdi.
Aralarında çatışmalar yaşansa da şimdi Kuzey Irak"ta ipler Kürtlerin kontrolünde. Son gelinen noktada ise bu bölge Irak"ın en müreffeh yerlerinden biri. Irak"ın canını çıkaran ambargo Kuzey"i besliyor. 986 sayılı BM Güvenlik konseyi kararının getirdiği petrol karşılığı gıda programı kapsamında Irak petrolünün satışından elde edilen gelirden aslan payı Kuzey"deki Kürt oluşumuna aktarılıyor. Resmen Irak egemenliğinde olan Kuzey Irak"taki 3 vilayet Irak nüfusunun yüzde 15"ini oluştururken, petrol satışlarından elde edilen gelirin yüzde 20"sini alıyor. Dağıtım sistemi Irak"ın diğer bölgelerinin aksine BM tarafından yürütüldüğü için keyfilikler de o kadar az oluyor. Buna ilaveten bölgede birçok insani amaçlı yardım kuruluşu para akıtıyor. Ve Türkiye sınırından elde ettiği petrol satışlarıyla serbest denebilecek bir ticaret ortamına sahip. Kuzey Irak"ı fiilen ikiye bölen Barzani—Talabani ikilisinin üzerinde anlaşamadıkları belki en önemli konu onların İbrahim Halil, bizim Habur dediğimiz sınırdan gelen paranın paylaşımı. Türkiye"ye Irak"tan tankerlerle getirilen petrol bu kapıdan geçirilirken karşılığında değişik tüketim maddeleri getiriliyor. Ambargoya rağmen yapılan bu ticaret Türkiye"nin de aslında bile bile Kuzey Irak"taki oluşuma yaptığı en büyük kıyağı oluşturuyor. Talabani"nin Kürdistan Yurtseverler Partisi İbrahim Halil"i kontrolünde bulunduran Kürdistan Demokrat Partisi"nden bu kapıdan elde edilen gümrük gelirlerinin aylık 35 milyon dolar olduğunu, bundan kendisine eşit pay vermesini istiyor.
Kuzey Iraklı liderler güvenli bölgeyi fiilen iki hükümetle yönetmeye başlamış olsalar da The Economist dergisine göre Kuzey Irak"ta Bağdat"tan ayrı bir para birimi tedavülde. Çocuklar okullarda Kürtçe kitaplar okuyorlar. Sabahları kendi milli marşlarını söylüyorlar. Üniversitelerinde eğitim veriyorlar. Kuzey Irak"ta yayın yapan tv ve radyoları dinliyor, bölge dışından Amerika"nın Sesi, Medya TV, BBC vb."nin programlarını izliyorlar. Hatta bu bahar saatlerini bile değiştirdiler. Saatler bölgede Bağdat"tan bir saat ileriyi gösteriyor. Sınırlarını peşmerge denen kendi askerleriyle koruyorlar.
Tüm bu sistem Türkiye"nin Irak"ın bütünlüğü politikasının aksine geliştikçe gelişiyor. Türkiye"nin bir kez kabul ettikten sonra bir daha defetmeye güç yetiremediği, İngiliz ve Amerikalıların oluşturduğu Çekiç Güç kalıntısı mekanizma güvenliği sağlıyor. BM yardım programı ve karaborsa ekonomik canlılığı getiriyor. UNESCO millet inşasında en önemli unsur olan kültürel inşa faaliyetinde başı çekiyor, okul kitapları, ansiklopediler hazırlanıyor.
Bu bağlamda bir Kürt Yahudisinin Londra temasları sırasında karşılaştığı şu olay büyük önem arzediyor. İlerki sayfalarda Aksiyon"un kendisiyle yaptığı röportajı okuyacağınız Yahudi Kürtlerin önde gelenlerinden Moti Zaken Kürdistan"ın tüm bölgelerinden gelmiş öğrencilerin Londra Üniversitesi"ndeki Oriental and Asian Studies okulunda toplantıya katılır. Zaken, genç bir katılımcının saf ve umutla şu sözleri sarfettiğini aktarıyor: “Öyle öngörüyorum ki, gelecekte Ermenistan, Kürdistan ve İsrail arasındaki ilişkilerin özel bir stratejik önemi olacak.”
Bu sözlerin öneminin anlaşılması ve girişte söz ettiğimiz araştırmacının söylediklerinin anlam kazanması için Yahudi Kürt Zaken"i Londra"daki temaslarıyla başbaşa bırakıp İsrail"in ve özellikle ABD"deki Yahudi lobisinin dünyadaki Kürtler"le kurduğu ilişkiye kısaca göz atalım.
Harun Yahya imzasıyla yayınlanan İsrail"in Kürt Kartı adlı kitap konuyla ilgili tüm detayları belgeleriyle ortaya koyan kapsamlı bir çalışmanın ürünü. Kitapta ilginç anekdotlara da yer veriliyor: Nevruz kutlamaları Washington"daki Crystal City Sheraton Oteli"nin balo salonunda düzenlendi. Sahnede asılı duran Molla Mustafa Barzani"nin resmi, Barzani isminin manevi ağırlığını kuvvetli bir şekilde hissettirmekteydi. Gecenin sonuna doğru eğlence tam bir cümbüşe dönüştü. Halay çekenler arasında Musevi Lobisi"nin en güçlü örgütü AIPAC"ın eski direktörü Morris Amitay da bulunuyordu. İsrail"in ABD"deki en güçlü temsilcisi olan AIPAC"in eski direktörü, Nevruz kutlamalarında Barzani aşireti ile halay çekiyordu. Bir dönem ABD"nin İsrail Büyükelçiliği"ni de yapan Martin Indyk, Irak"ın bütünlüğü konusuna odaklı politikaları eleştiriyor, baskanlığını yaptığı Washington Institute for Near East Policy de Kürt meselesi üzerine hesaplar yapıyordu.
Morris Amitay"ın Amerikan Yahudi basınının önemli dergilerinden biri olan Washington Jewish Weekly"de yayınlanan “Self—Determinasyon: Kürtler Hâlâ Bekliyor” başlıklı yazısındaki şu satırlar dikkat çekici: “… Türkiye, İran, Irak, Suriye ve Rusya"ya dağılmış olarak yaşayan 20 milyon kadar Kürt, bağımsız devletlerini kurma imkanını bulamamıştır… Kürtlere kendi siyasi kaderlerini tayin edebilme hakkı tanınmadıkça, Ortadoğu"da huzursuzluğun ve isyanların devamı kaçınılmazdır.”
Morris Amitay"la aynı soy ismini taşıyan Mike ise Washington"daki Kürt Enstitüsü"nün direktörlüğünü yapıyor. Bu enstitü bir yandan Kuzey Irak"taki başarısız operasyon sonucunda Amerika tarafından kurtarılarak ABD"ye getirilen 8 bin göçmenin yerleşimi ve eğitimine yardımcı olurken, ortak miras ve bölgesel çıkarlar çerçevesinde Kürt—Yahudi dostluğunun geliştirilmesine yönelik projeler üretiyor. Amitay, 1987"den 1996"ya kadar AGİT Helsinki komisyonunda Yunanistan, Türkiye, Kıbrıs konuları üzerinde çalışıyor, Amerikan resmi heyetlerine katılıyor ve Kürt meselesi hakkında uzmanlaşıyor.
1983 yılında İsrail Dışişleri Bakanı İzak Şamir Türkiye"nin Kuzey Irak"ta gerçekleştirdiği sınır ötesi harekat ile ilgili olarak görüşlerini soran Brüksel"deki gazetecilere verdiği cevapta; Türkiye"yi “Kürdistan"ı işgal altında tutan devletlerden biri” olarak tanımlamıştı. Ona göre bu "işgalci" devletler hiçbir sey dinlemediği için Kürt halkının bağımsızlık mücadelesi de bir türlü sonuca ulaşamıyordu.
Bu arada İsrail, Molla Mustafa Barzani döneminde Irak Kürtleri ile kurduğu kadim ilişkileri Körfez Savaşı akabinde oğul Mesud Barzani ile devam ettiriyordu. Uğur Mumcu, öldürülmeden 17 gün önce yazdığı yazısında bu konuya değinerek şunları yazıyor: “70"li yıllardaki bu ilişkiler (Barzani—Mossad ilişkileri) bugün sürüyor mu? Kitaba göre [Israel"s Secret Wars] sürüyor. "Körfez Savaşı" sırasında Irak"ın attığı Scud füzelerinin Tel—Aviv"e düşmesi üzerine bu ilişkiler yeniden başladı Baba Molla Mustafa Barzani ile kurulan ilişkiler, şimdi de oğul Mesud Barzani ile sürüyor. Mossad, [Mesud] Barzani"ye Avrupa kahvelerinde çekler vererek bu desteği sürdürüyor. Kitapta Mesud Barzani"nin, İsrail"e gizlice giderek yardım istediği de yazılıyor.
Son Umut Operasyonu"nda da Mumcu cinayetinin faillerinin bulunduğu açıklanırken Mumcu"nun abisi Avukat Ceyhan Mumcu ısrarla İsrail üzerinde duruyordu. Ama devletin tepesinde bulunan insanlar ve kamuoyu sanki gizli bir el tarafından ısrarla İran aleyhine yönlendirildi. Sonunda suçlamaları somutlaştıracak belgeler olmadığı için haksız ithamlardan dolayı İran"dan özür dileme noktasına gelindi.
Bu uluslararası güçlü desteğe rağmen Körfez Savaşı sonrasında ve halen bir Kürt devletinin kurulmamış olmasının en büyük nedeni olarak İran etkisi üzerinde duruluyor. Irak"ın kuzeyinin kopmasının Şii güney için de vize anlamına gelebileceği, bunun da İran"ı güçlendirmekten başka bir anlam taşımayacağı düşünülüyor. Dolayısıyla Kuzey Irak"ta tamamen İran lehine olmayacak tedrici bir yapılanma tercih ediliyor. Kuzey tamamen Saddam"a kapatılırken, güneyde yalnızca uçuş yasağı konmasının ve oradaki insanların Saddam"ın insafına bırakılışının anlamı belki de budur.

Önceki ve Sonraki Yazılar