Dağlıca'dan, Aktütün'e

DAGLICADAN, AKTÜTÜN'E BASKINLARIN BENZERLİKLERİ VE SİYASİ ETKİLERİ.

13 askerin şehit olduğu Dağlıca"ya baskın düzenleneceğinin Jandarma İstihbaratı tarafından, baskından dokuz gün önce Genelkurmay"a ve diğer tüm ilgili birimlere gizli bir raporla bildirildiği ortaya çıktı. Taraf"ın elindeki “ivedi” damgalı Jandarma istihbarat raporu, baskının nereden, nasıl, ne zaman yapılacağını ayrıntılarıyla anlatıyor
On üç askerin şehit olmasına, sekiz erin de "ihanet"le yargılanmasına neden olan Dağlıca baskınının yapılacağı bilgisinin, baskından dokuz gün önce "ivedi" kaydıyla Hakkari Dağ Komando Tugayı"ndan başlayarak Genelkurmay Başkanlığı"na kadar tüm sorumlu ve yetkili birimlere ulaştırıldığı ortaya çıktı.
Taraf"ın ele geçirdiği belgelere göre 12 Ekim 2007 tarihli, "ivedi" damgalı Van Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı istihbarat raporuyla, baskının nereden yapılacağı, zamanlaması ve baskın yapılacak üslerin koordinatları ayrıntılı olarak yer aldı. Söz konusu istihbarat raporu, başta Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı olmak üzere, Kara Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Başkanlığı, Jandarma Komutanlığı İstihbarat Başkanlığı, 2. Ordu Komutanlığı İstihbarat Başkanlığı ve Dağlıca Tabur Komutanlığı"nın bağlı olduğu Hakkari Dağ Komando Tugayı"na kadar her komuta kademesine bildirildi.
BASKINI BİLMEYEN KALMAMIŞ • 3590-2292-07/İDAM (63939) numarasıyla, saat 18.36"da faks mesajıyla ulaştırılan “Haber Talimatı” ibareli raporda, Dağlıca Taburu"na yapılacak saldırı, birebir şu ifadelerle haber verildi: “Hakkari-Yüksekova İkiyaka Bölgesi"nde faaliyet gösteren Zindan sorumluluğundaki T.Ö. (Terörist Örgüt) grubunun işbirlikçileri aracılığıyla, Dağlıca (20-37) 3. Motorize Tabur Komutanlığı"nın faaliyetleri hakkında bilgi almaya çalıştığı, önümüzdeki günlerde Dağlıca Bölgesi"nde bulunan Keri Tepe (19-35) üs bölgesi ile Geper (22-35) olarak adlandırılan bölgede icra edilecek faaliyet esnasında askeri birliklere yönelik eylem yapmayı planladıkları...”
JANDARMA DA RAPORLAŞTIRDI • Van Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı tarafından 12 ekimde gönderilen bu istihbarat raporundan iki gün sonra ise, Jandarma Genel Komutanlığı da bir “İç İstihbarat Raporu” düzenleyerek, ilgili birimlere gönderdi. 14 ekim tarihli bu raporda da “Hakkari Yüksekova bölgesinde faaliyet gösteren terör örgütü mensuplarının, Dağlıca"da operasyona çıkan güvenlik güçlerine yönelik eylem yapmayı planladığı” bilgisi ayrıca kayıtlara geçirildi.
EYLEMCİLERİN İSİMLERİ DE VAR • Baskına ilişkin bütün bu bilgilerin yanı sıra, her iki raporda ayrıca, Şırnak, Siirt, Van bölgelerinde de eylemler beklendiği uyarısı yapılarak, PKK"lıların baskın düzenleyeceği karakollar hatta bu eylemlerde yer alacak örgüt elemanlarının kimliği bile ayrıntılı olarak bildirildi.
KOD ADI DÜGÜN • Van Cumhuriyet Başsavcılığı Dağlıca soruşturmasını tamamladı. Dosyada en dikkat çeken detay, PKK"nın baskına verdiği isim: Düğün. Baskın, Dağlıca Komutanı düğündeyken yapılmıştı.
ŞİFRELER ÇÖZÜLDÜ • Doğan Haber Ajansı başta olmak üzere ajansların dün abonelerine geçtiği haberde, hazırlanan dosyayla ilginç ayrıntılar ortaya çıktı. Dağlıca davasında tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edilen sekiz askerin yanı sıra, sekizi tutuklu 12 kişinin daha, baskında PKK"ya istihbarat verdiği gerekçesiyle yargılandığı ortaya çıktı. Van Cumhuriyet Savcısı Çetin Akkaya"nın hazırladığı iddianamede, PKK"nın ilçe ve köydeki muhbirleriyle yaptığı telefon görüşmelerindeki şifreler de çözüldü. Şifrelerde, Dağlıca"daki asker ve korucuların sayılarıyla nöbet mevzilerinin bildirildiği yer aldı.
"DÜKKAN"DAN "DÜGÜN"E • İddianamede, Dağlıca baskınını yöneten kişilerden biri olan “Agit” kod adlı Vahyettin Karay"a ait telefonla, “Zindan” kod adlı Hüseyin isimli teröristin, sanıklardan “Beşir” kod adlı korucu O.E. ile görüşmesine de yer verildi. Yapılan dinlemede, O.E"nin Dağlıca"da bulunan asker ve korucu sayısını, baskını yapacak teröristlere bildirdiği, şifrelerin çözümünde operasyona “Düğün” ismi verildiği, örgütün bulunduğu yere “dükkan”, Irak"ın kuzeyine “İstanbul”, örgütün üst düzey yöneticisinin ise “Büyük kardeş” olarak şifrelendiği ortaya çıktı.
TABUR AVUÇLARININ İÇİNDE • Van 4"üncü Ağır Ceza Mahkemesi"nde tutuklu olarak yargılanan sanıklardan korucu O.E"nin Hüseyin adlı teröriste cep telefonuyla geçtiği mesajda da “Merhaba amcaoğlu goziri. 22 (asker) vardır. Gece ile gündüz, 10 tane (korucu), 12 tane (rütbeli asker) orda kalıyor. Aynı sayıda karşısında bot yolunda, üstünde bir tepe var orda kalıyorlar. İyi akşamlar, selamlar” diye yazdığı belirlendi.
Başka bir telefon görüşmesinde ise “Dedim 15 tane (asker) vardı. Diğerleri de (korucular). Hepsi 22 tane, yeni gelen toplam 44 (asker) olmuş. Önce 22 çıkıyordu, yeni 44 olmuş. Çünkü bizim adamlardan bazıları o (askerlerin) yanına gitmişti. O yer var ya bir ara orada yemek yemiştik. Şimdiye kadar iki taraftan karşılıklı (asker) vardı. Şimdi 44 tane, haberin olsun” dediği belirlendi.
Dağlıca baskınına yardım ettiği iddia edilen tutuklu sekiz sanık arasında 70 yaşındaki H.A adlı bir kadın da bulunuyor. H.A"nın telefon görüşmelerinde, örgütün dağ kadrosuna eleman gönderdiği, Irak"ın Kuzeyi Kanirash bölgesinde bulunan PKK"lı “Beritan” kod adlı Cihan Asi"yle bağlantılı olduğu da iddia edildi.
DAGLICA"DA NE OLMUŞTU ? • Taraf"ın elindeki belgelere göre, Genelkurmay, Kara Kuvvetleri, Jandarma, 2. Ordu ve Hakkari"deki istihbarat başkanlıklarının, baskına ilişkin bütün bilgilerden haberi olmasına rağmen 21 Ekim 2007 tarihinde PKK"lıların gerçekleştirdiği Dağlıca baskınında 13 asker şehit olmuş, sekiz asker de esir alınarak K. Irak"taki PKK kamplarına götürülmüştü.
14 gün sonra Türkiye"ye getirilen sekiz asker ise “Vatana ihanet suçlamasıyla” askeri cezaevine kondu.Tabur Komutanı Onur Dirik, er Ramazan Yüce"yi PKK"lılara yardım etmekle suçladı. 2 ?ubat 2008"de görülen ilk duruşmada, sekiz er tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Daha sonra Dirik"e ait ses kaydı YouTube"a düştü. Dirik, baskındaki ihmallerini kabul ederek, Genelkurmay"daki komutanlara ve günlüğünü okuduğu şehit bir üsteğmene ağır küfürler sarf etti. Bunun üzerine Dirik Afyon"da konuşlu İkmal Komutanlığı Lojistik Şube Müdürlüğü"ne atandı.
Yanıt bekleyen sorular (Sorular basından derlendi)

1- Dağlıca'daki piyade taburunun emniyet bölüğüne saldıran terörist grubun 200 kişi olduğu ifade ediliyor. Bu grup sınırımızı nasıl geçmiştir?

2-Bu kadar yüksek sayıda bir hareket bölgedeki termal kameralar tarafından nasıl algılanmamıştır?

3- Bölgede istihbaratın her şey olduğu biliniyor “yerel kaynaklardan” o ana kadar bir bilgi alındı mı? Alındıysa bu bilgi hangi nasıl süzgeçlerden geçirildi? “İstihbaratı kıymetlendirmeyi” hangi unsurlar (MİT, JİTEM, Emniyet istihbarat, vs) yaptı?


4- PKK'nın saldırı hazırlığında olduğu, olayın 2 gün öncesine kadar bilindiği yaralı erlerce söyleniyor. Neden tedbir alınmadı, destek istenmedi?

5- PKK'lıların birliğe 8 km uzakta termal kameraya yakalanmalarından sonra neden sadece 3 adet havan topu saldırısıyla yetinildi? Neden teröristlerin tespit edildiği, karargâha bildirilerek yardım istenmedi?

6- Askerler, yüzlerce PKK'lının kendilerine doğru geldiğini gördüğü ve hatta seslerini bile duyabilecek kadar yakın olduklarını söylediği halde neden yaklaşmalarına izin verildi?

7- Bazı medya organlarına yansıyan telsizlerin susturulduğu iddiası ne kadar doğru? Zira yaralı asker, “Biz onların telsiz konuşmalarını dinleyebiliyorduk” diyor. PKK telsizleri çekerken nasıl olur da askeri telsizler susturulabiliyor?


8- Çatışma gece yarısı saat 00.20'de başladığı halde helikopterler neden 03.45"te geldi? Telsiz bağlantıları kesikse helikopterler haberi nereden aldılar? Telsiz bağlantıları varsa, neden geciktiler?

9- Birliğimize, askerlerimize saldırı köprünün imha edilmesinden yaklaşık yarım saat sonra gerçekleştiğine ve köprü imha eyleminin amacının bu olduğunun belli olduğuna göre, en yakın askeri noktamızdan havalanacak helikopterlerle birliğimizi anında korumaya almak, ya da en azından birliğimizin çevresini ateş çemberine alarak saldırganları caydırmak neden mümkün olamadı?

10- Askeri telsizler susturulduysa, kim ve nasıl susturuyor? Daha önce Şırnak'ta 13 askerin şehit edilmesinin ardından da telsizlerin susturulduğu iddia edilmişti. O zamandan bugüne hiçbir tedbir alınmadı mı?


11- 8 askerin kaçırıldığı 3 gün sonra açıklandı. Bunun önce Roj TV'den öğrenilmesi doğru mu?

12- Genelkurmay ilk resmi açıklamasını yaptığında 23 teröristin etkisiz hale getirildiği söylendi. Daha sonra bu sayı 34'e çıktı... Bu cesetler nerede?
Dağlıca'daki mevzilerin yanında mı, yoksa daha derinlerdeki arazilerde mi?

13- Medyada kaçırılan askerlerin boy boy resimleri yayınlanırken bunların yayınlanmaması niçin?

14- Köprü otuz metre dolayında ve bu köprünün patlayıcılarla imhasının, hele gece vakti ilgili güvenlik birimleri tarafından anında mutlaka fark edilmesi gerekiyor. Niçin fark edilmedi?

15- Son 1 ayda şehit olan 32 askerle ilgili olarak TSK, bir soruşturma açmış mıdır? Şayet açtıysa burada bir ihmal veya tedbirsizlik var mıdır?

16- Operasyonlarda şehit edilen erlerimizin askeri eğitim durumu hakkında bilgi?
Kamuoyunda dolaşan 45 günlük, 3 aylık, 4 aylık… Gibi söylentilerin aslı nedir?

17- Şu an Kuzey Irak'a yapılan harekâtta F 16'ların yüzlerce sorti yaptıkları ve binlerce bomba attığı söyleniyor.
Hangi kamplar bombalandı?
Kamplarda zayiat oldu mu?

18- Bombalanan alanlarda veya kamplarda rehin tutulan 8 askerimizin olmadığına dair bir kanıt var mı?

19- Gerektiğinde gece yarısı bile aktif olan TSK internet sitesinin Kuzey Irak gelişmelerindeki gizemli sessizliği stratejik bir amaçtan mı?

20- Bu tür harekâta veya savaşa girişen ülkelerde basın, her saat basın sözcüleri aracılığıyla bilgilendirilirken bizdeki suskunluk niye?
Böylece medyaya istediği gibi spekülasyon yapma olanağı vermek doğru mu?

Genelkurmay, kamuoyunda dolaşan bu sorulara henüz bir açıklama yayınlamadı.
Hatta hükümet eliyle yayın yasağı koydu.

Hızlı tren faciasında 34 vatandaş ölmüştü. Medya aylarca bu faciayı konuşmuş hatta bakanın istifası hiç gündemden inmemişti.

Bu şehitlerimiz, o vatandaşlarımız kadar değerli değil mi ki yukarıdaki sorular “sakıncalı” bulunuyor ve tüm haberlere yayın yasağı konuluyor?

Bu arada “Savunma Bakanlığı ne işe yarar ve Savunma Bakanı niçin maaş alır?” türü sorular ise yukarıdakilerin yanında önemsiz kalıyor.
Kurmay Yarbay Dirik'in komutası hakkında avukatlar, bir dizi iddia ortaya attı.
İddialarda, "Saldırı geliyorum dediği halde önlem alınmadığı" savunuluyor. Yarbay Dirik hakkında soruşturma açılması ise, askerin iznine bağlı.

HAKKARİ Dağlıca"da 12 askerin şehit düştüğü PKK baskını ile ilgili yargılanan 8 asker serbest bırakılırken, Dağlıca Tabur Komutanı Yarbay Onur Dirik ve diğer rütbeliler hakkında suç duyurusunda bulunan sanık avukatları, ilginç iddialarda bulundular. Davanın bir numaralı sanığı er Ramazan Yüce"nin avukatları Zeki Yüksel ve Dinçel Aslan"ın, Yarbay Dirik ve Dağlıca Taburu"nda görevli diğer rütbeliler hakkındaki suç duyuruları, Askeri Savcılık tarafından teslim alınarak işleme konuldu. Geçtiğimiz hafta başlayan davadan ayrı bir adli işlem gördüğü için yayın yasağı kapsamında olmayan suç duyurusuyla ilgili, önce soruşturma izni istenecek. Askeri makamların izin vermesi halinde, Yarbay Dirik hakkında ceza soruşturması başlatılabilecek.

İŞTE O İDDİALAR

Tanık beyanları ve idari tahkikat raporuna dayanan beş sayfalık suç duyurusundaki şok iddialar şöyle:

Baskına uğrayan mevzide kaydedilen, PKK"lılara ait telsiz konuşmaları, yaklaşık 3 saat mesafedeki tabura korucular tarafından taşındı. Saldırı öncesi ve sırasında korucular PKK"lılarla hareket etti. Telsiz konuşmaları ile PKK"lılarla koruyucuların bağlantısı açık bir şekilde saptandı. Tabur içinde ve üs bölgesinde rahatlıkla hareket edebilen korucular, bir telsiz konuşmasının kodlarını 4 gün süreyle kaybedip, bulduktan sonra getirdi. Buna rağmen iddianamede koruyucularla ilgili bu konulara hiç değinilmedi.

ŞİFRE DİKKATE ALINMADI

Ramazan Yüce, 12 Haziran"da saldırı için "Suya gidiyoruz" ifadesini kullanan teröristlerin, 20 Ekim"de yine aynı ifadeyi kullandığını telsizden saptadı ve bunu üstlerine bildirdi; ancak rütbeliler, "Bir şey olmaz" yanıtıyla önlem almadılar.

Hakim tepelerdeki 24 mevzide sadece 8 asker bulunduğundan, uçaksavar ve MK19 silahları, teröristlere karşı kullanılamadı.

Saldırı akşamı, Üsteğmen Çağdaş Cücünoğlu, askerlere, tabur komutanı düğünde olduğu için kendisine ulaşamadıklarını, bu nedenle çok dikkatli olunması gerektiğini söyledi. Yarbay Dirik düğünde olduğundan yanıt veremediği iddia edildi.

VE BİR ÇELİŞKİLİ İDDİA

Olaydan önce, dinleme ve kestirme cihazındaki ses kayıtları ile termal kamera görüntülerinden saldırı olabileceği anlaşıldığı halde, gerekli önlemler alınmadı.

Dağlıca Tabur Komutanlığı"ndan gelen belgelere göre, saldırının meydana geldiği Keri Tepe Üs Bölgesi"nde bir astsubay dışında sadece er ve erbaşlar görevliydi. Meri Tepe Üs Bölgesi"nde ise sadece iki rütbeli vardı.

Olayın olduğu gece, üs bölgesinden Cobra tipi helikopter talebinde bulunuldu, ancak Yarbay Dirik, talebi uygun görmedi. Saldırıdan 3-4 saat sonra helikopterler gelince, teröristler kaçarak dağıldı. Helikopter talebi zamanında karşılansa, 12 asker hayatını kaybetmeyecekti. (Ancak bu iddia, "Yarbay Dirik ile irtibat kurulamadı" iddiasıyla çelişiyor.)

Saldırıya uğrayan bölüğün mevcudu, 250 kişilik taburu koruması için 80 askerle kurulan Buğra Bölük Timi"ne en iyi asker ve silahların verilmesiyle düştü. Aynı bölükten 10 kişi de inşaatta çalıştırılmak üzere bölükten alındı. Buğra Bölük Timi, taburda bekletilerek, saldırı sırasında görev yapmadı.

Teröristler, saldırıda ağır silahlar kullandı. Bu kadar ağır silahların sınırdan geçirilerek getirilmesi, güvenlik zafiyetinin kanıtıdır.

Ergenekon soruşturması ile ilgili haberler medyaya yansımayı sürdürürken, bugüne dek hiç gündeme gelmeyen çok kritik bir soru cevap bekliyor.


Eskiler, fazla merak iyi değildir derler.
Gerek gazetecilik, gerekse de akademik çalışmaların ruhunu besleyen temel faktörün merak olduğu da ortada…
İş yaşamları sürerken şüpheli bir şekilde hayatını kaybeden gazetecilerin genel özelliğini, meraklı gazeteciler olmaları oluşturur. Tıpkı Uğur Mumcu gibi…
Merak etmezseniz, üzerinde çalıştığınız konuları geliştiremez ve derinleştirmezsiniz. Gazetecilik; cevabı olmayan soruları bile gerektiğinde sormak üzerine kuruludur. Kimi zaman soruların cevaptan daha çok önemi vardır bu meslekte. Soru soramaz hale geldiyseniz, işinizi de yapamaz hale gelmişsinizdir demektir.
Gelelim sadede…
Ergenekon soruşturmasıyla ilgili medyaya yansıyan haberleri hep birlikte izliyoruz. Bu ülkede işlerin şimdiye kadar nasıl yürüdüğünün tarihsel serüvenini hesaba kattığımızda ve yürütülen soruşturmanın çapı, boyutları ve kapsamını göz önünde tuttuğumuzda bir şeylerin eksik kaldığı ortada…
Sözü uzatmadan söyleyelim… Bize göre bu soruşturmanın henüz medyaya yansımayan, ama üzerinde durulması gereken en kritik boyutu, Ergenekon"la bölücü örgüt PKK arasındaki ilişkidir. Eğer yürütülen soruşturmanın içeriği medyaya yansıdığı çapta bir derinliği ve ülke güvenliği açısından risk oluşturan bir yasa dışı yapılanmayı kapsıyorsa, bu işin aktörlerinin bölücü örgütün bizatihi kendisi ya da başka yasa dışı unsurlarla işbirliğine geçmemiş olmaları düşünülemez.
Meşru hükümeti devirmeye yönelik eylemler konusunda gözü kararmış bir tablo sergilediği anlaşılan yapılanmanın bu yolda her şey mubahtır anlayışıyla hareket ettiğini düşünmek çok akla ziyan bir davranış olmaz. Bu şüpheyi haklı kılacak çok sayıda eylem oldu bu ülkede. Kaldı ki, medyaya yansıyan haberler, yenilerinin de planlandığını ama uygulama safhasına geçilmeden ortaya çıkarıldığını gösteriyor. Tıpkı, eğer iddia edilenler doğru ise 7 Temmuz kanlı dehşet planı iddialarında olduğu gibi…
Kritik sorular…
Sizce, cumhurbaşkanlığı seçim sürecine giren ülkemizde 2006 yılı yazında çok sayıda Mehmetçiği birbiri ardına şehit vermemiz ve bu vatan evlatlarına yapılan cenaze törenlerinde hükümet karşıtı gösterilen yaptırılması birer tesadüf müydü? Bu ülkenin geleneğinde o güne kadar şehit cenazelerinde siyasi gösteri âdeti var mıydı?
Bize göre, Mehmetçiği şehit etmesi için kendilerine taşeron görevi verilen bölücü unsurlarla, Mehmetçik şehit edildikten sonra cenaze törenlerini provoke etmesi talimatını alanlar aynı mihraktan yönlendiriliyorlardı.
Tıpkı, cumhurbaşkanını halkın seçmesine imkân sağlayacak 21 Ekim 2007 tarihli referandum sabahı Dağlıca Karakolu"na baskın yapılıp çok sayıda Mehmetçiğin şehit edilmesi gibi…
Tıpkı, 12 Eylül öncesinde, sabah solcuların vurulduğu silahla akşam sağcıların vurulması gibi…
Bize göre, Dağlıca"ya baskın yapması için taşeron görevi üstlenen hainler de, cumhurbaşkanını halkın seçmemesi için elinden gelen her türlü çabayı gösteren unsurlar da, referanduma katılımı gölgeleyecek manşetler atan gazeteciler de aynı kaynaklardan yönlendiriliyorlardı.
Tartışmaları izliyorsunuz. Dağlıca"ya yapılan saldırı ile ilgili değişik iddialar gazete sayfalarında yer alıyor.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, seçilir seçilmez, ilk gezisini G. Doğu"ya yaptı.
Sizce Sayın Gül"ün ziyaretinin hemen ardından gittiği yerlerde tırmanan terörle, Sayın Gül"ün seçilmemesi ve seçildikten sonra etkisiz bir cumhurbaşkanı olması için gayret sarf eden çevrelerin hiç mi irtibatı yok…
Danıştay"ın saygın üyelerine mermi sıktıran kirli ellerle, saldırıda vefat eden üyenin Kocatepe"deki cenaze töreninde bu ülkenin bakanlarına yönelik provakatif eylemde bulunan ve güvenlik endişesi ile tuvalete saklanmak zorunda kalmalarına neden olacak kadar ileri giden göstericilerin talimat aldığı yerler arasında bağlantı yok mu dersiniz?
Olaylara geniş bakmak…
Çok kirli bir oyunla karşı karşıyayız.
Bahsettiğimiz olayları tezgâhlayanların hangi yapılanma adı altında bunları gerçekleştirdikleri ve şu an gözaltında tutulanlarla bahsettiğimiz noktalar arasında ne gibi bir bağlantı olduğu bu yazının konusu değildir. Biz burada sadece bazı sorular soruyoruz.
Ayrıntılarda çok boğulursak, resmin bütününe odaklanmakta zorlanabiliriz. Olaylara biraz da geniş çerçeveden
bakmak gerekiyor.
Habertürk Televizyonu'nda Parantez programına katılan Emekli Albay Erdal Sarızeybek, Didem Aslan'ın sorularını yanıtlarken; “Ergenekon hadisesi; Amerika ve İsrail'in BOP çerçevesinde İran'a yapacakları harekâta karşı TSK'nın direncini kırmak ve ordunun millet nezdindeki onurunu, gururunu ayaklar altına almak, toplumu etkisiz kılarak Amerikanın İran'a müdahalesini sağlamaktır. Olay bu kadar basittir…” demiş.
Sayın Sarızeybek"in ifade ettiği gibi, yaşadıklarımızı küresel gelişmelerden ve tarihin akışı içinde karşılaşılması muhtemel hadiselerden ayrı düşünmek olası değildir. Hangi çevreler birkaç yıldır yaşanmakta olan olayları tezgâhlamışlarsa, ordumuzu halk nezdinde itibarsızlaştırmayı da hedefledikleri ortada. Ama başaramayacaklar.
Yürütülen soruşturma ile gazetecilerin ne ilgisi var ki demeyin. Sabah gazetesi yazarı Emre Aköz"ün dediği gibi, medya ayağı oldukça eksik bu soruşturmanın.
Bu ülkede yıllarca faili meçhul cinayetler işlendi, akla ziyan olaylar oldu…
Fakat medya çoğu defa bu olayları, kimim üzerine yıkılması sipariş edildiyse onun üzerine yıktı. Önemli konuları önemsizleştirdi, önemsiz konuları çok önemli sorunlar varken manşetlere taşıyarak gündemin gerisine itti.
Medyanın kirlenmesi, bu ülkenin temizlenme ve arınma sürecini geciktiren faktörlerin en başında gelmektedir.
Yazımı, bilgi kirliliğinin yaşandığı şu süreçte bir önceki yazının son paragrafı ile bitirmek istiyorum.
Hangi kişi hakkında ne tür dava ve iddia olursa olsun, adı geçen kişiler konusunda, “dileriz iddia edilen şeyler doğru değildir” şeklinde temennide bulunmak lazımdır. Sevmediğiniz bir kişi hakkında bile, mağdur olmasına ve haksız yere itibar kaybına uğramasını asla razı olmayınız. Önemli olan adaletin yerini bulmasıdır.
Vicdan sahibi bir insana ve Müslüman"a da böyle düşünmek yakışır.
Biz bu gerçekleri görmelerini istiyoruz ,uyanık olmalarını, efsunlanmamalarını temenni ediyoruz
BU GÜN AKTÜTÜN KARAKOLUNA SALDIRIRIN ALTINDA YATAN NEDENLER KONUSUNDA DAGLICA BASKINI BİZE İP UÇLARI VERMEKTEDİR .
Gündemi belirlemek ve hükümet üzerinde etki kurmak isteyen bir takım birimler ,bu saldırıları koz olarak kullanacaklardır .
Tabiki TSK nın kutsallıgı ve sorgulanamayışı ,vatan sagolsun larla bu işlerin kapatılışı, kurumlara olan içimizdeki güveni sarsmaktadır, kuşkularla komplo teorileri beslenmekte ,haklı olacagımız mantıgı agır basmaktadır .
Daglıca baskını öncesi ve cumhurbaşkanını halkın seçmesi ile ilgili refarandum olacaktı, buna gölge düşürmek veya etkilemek istenen süreç arifesi ıraka meclisten harekat olanagı veren teskerenin çıkması ile sonuçlandı .
ACABA ŞİMDİ NE TASARLANIYOR.
ARTIK BU MİLLET BU OYUNU SORGULAMALIDIR 24YILDIR TERÖRE 300 MİLYAR DOLAR PARA HARCANMIŞ, ALAN MEMNUN VEREN MEMNUN, BİZ EGLENCE VE YARIŞMA PROGRAMLARIMI DİKKATLE SEYRETMEYE DEVAM EDELİM BELKİ GÜNDEMİ ÇÖZEBİLİRİZ ,BELKİ AYDINLANABİLİRİZ, AHMAK OLMANIN BEDELİNİ ÖDEMEYE HAZIR OLMALIYIZ .

(DİP NOT)

Ergenekon ve pkk ittifakı ve etkileri

ABD ikinci dünya savşında , savaşa dahil olması için bir neden gerekiyordu bu neden por harbır baskınıyla gerçekleşti.

Barış yanlısı politikalarla iktidar olan rozvert, japonların havai adasındaki ABD donanmasını YOK ETMESİ İLE SAVAŞA GİRDİ. Lakin ABD japonların baskın yapacagından haberdar idiler ve göz yumdular
savaşa girmesi için ABD ye bahane oluştu.

Daglıca baskınları ve Aktütün karakollarının baskınları Türkiye'ye siyasi etkilerini de zamanla gösterecek .
Büyük bir oyunun bir parçası omak istiyoruz, yoksa 24 yıldır bitirilemeyen PKK terörü aslında bitirilmek istenmiyor .

Gündem belirlemek ,demokrasinin önüne set çekmek içinde bahane oluşturuyor.

Bakın demokratikleşme ve yeni anayasa taslagı tartışılmıyor bile AKP nin oyalama içine girdigini biliyoruzve kimsenin umurundada degil

Bakın AB Sürecinde reformlardan bahsediliyor.

Soruyorum; AB nin
bahsettigi reformlar hangisi biz ne eksik bıraktıkta müzakereler tıkandı?

1.Siyasi partiler yasası ön seçim uygulamasının getirilmesi .

2)MERKEZ YOKLAMASININ TARİH OLMASI VE partiler iç işleyişlerinde demokratikleşmeli , merkezci krallık yıkılmalı vekilleri belediye başkanlarını parti örgütleri belirlemeli .

ASLINDA BU UYGULAMA TESİS EDİLSE PKK NINDA SONU OLUR
BASİRETSİZ, LİYAKATSİZ SİYASETÇİLERİNDE SONU OLUR .

BAŞBAKANA SESLENİYORUM Demokratik standartı yükselticektiniz .

Demokrasi hırsızlarına karşı iktidarız demiştiniz.YOKSA SİZDEMİ STOTUKOCULARDANMISINIZ.

 YOKSA SALLADINIZMI . OYALAYIN SALLAYIN TARİH SİZİ AFFETMİCEK.

 TAM DEMOKRASİ  VE AVRUPADA SİSTEM NE İSE ONU İSTİYORUZ

Önceki ve Sonraki Yazılar