YARATICI TANRI’DAN SİYASİ TANRI’YA

[email protected]

Yaşadığımız ortamın, kimine göre yaratılış, kimine göre var oluş efsanesinin sırrı ve gerçeği henüz çözülebilmiş değil. Varlık sırrı çözülemediği gibi, isim konusunda da çeşitlilik var. İnsanlık tam tanımlayamadığı ve sırrını çözmek için büyük çabalar harcadığı bu bilinmezi, Kâinat, Cihan, Âlem, Kozmos, Evren, Acun, Galaksi, Sistem, Gezegen, Dünya gibi isimlerle adlandırmaya çalışmış, ancak bu bilinmezin nasıl oluştuğu veya nasıl var edildiği konusunda henüz anlaşabilmiş değil.

 

Bilim çevreleri bu çok isimli varlığın ‘oluştuğu’ üzerinde kafa yorup teori ve bilgiler geliştirmeye çalışırken, İnanç ve teoloji çevreleri yaratılma tezi üzerinde fikir yürütmektedirler.

 

Günümüz İnsan topluluklarının bir kısmı ‘oluşum’ ve ‘Evrim’ teorilerini kabullenirken, çok geniş insan toplulukları da ‘Yaratılış’ tezini savunmakta ve bir yüce yaratan ‘Tanrı’ olduğuna inanmaktadır. Dinsel inançların tümünde her iki iddia ve tezi savunan kesimler olmakla beraber, Göksel (Semavi) Dinlerde ‘Tanrı’ inancı daha güçlü hissedilmektedir.

 

Tannrısal (Yaratıcı) inancı güçlü olanlar her şeyin Tanrı tarafından şekillendirilğini, ‘Kader’ ve ‘Alın yazısı’ dedikleri hayat akışının değiştirilemeyeceği inancı ile hareket ederlerken, Doğal ve Biyolojik gelişime şüpheyle bakarlar; dolayısıyla her oluşumu Tanrı gücüne bağlarlar.   Ta

 

Bildiğimiz Dünyamızda bilimden uzak duran, gericiliğin ve bağnazlığın kıskacına düşen, geri kalmış ve Özgüvenini kaybetmiş toplumlar her dönemde kurtarıcı (Tanrı) aramışlardır. Günümüzde bile bu eğilim kimi toplumlarda hâlâ taraftar bulmaktadır. Örnek olarak ülkemizi gösterebiliriz.

 

Ülkemizdeki kimi siyasi çevreler kendi iktidarlarından, yarım yamalak Demokrasimizden, çoğulculuktan, yaratıcı Tanrı’dan umutlarını kesmiş olmalılar ki: siyasi Tanrı peşinde koşmaya başladılar. Günümüz insanının mantığını zorlayan bir öneriyi öne sürdüler; ‘Tek adamlı, tek yetkili Cumhurbaşkanlığı’ sistemi!

 

Bu öneriyi ortaya atanların ve savunanların, sisteme, siyasi konumlarına, toplumsal haklara, ülkenin geleceğine bakışları ve söylemleri temelsiz karanlık bir toplumsal yaşamı işaret ediyor. Hiçbir temel ilkesi ve ülke yararı içermeyen bu ‘Anayasa ve Sistem’ değişikliği oyununun istekli sahipleri Tayyib Erdoğan, Binali Yıldırım ve Devlet Bahçeli’dir.

 

Oyunun aktörleri geçmişte neler söylemişler:

Tayyib Erdoğan: Şubat 2013 Midyat konuşmasında, “Biz her türlü milliyetçiliği ayaklarının altına almış bir iktidarız.” (Bu tanım, ‘Millet ve Ulus’ kavramının reddidir.

 

Devlet Bahçeli: “Erdoğan, özürlü siyaset tarzı ve anlayışının bütün çarpıklıklarını MHP’ye yükleyerek yalan, çamur ve iftira siyaseti yapma alışkanlığı tedavi kabul etmeyen derin bir rahatsızlık haline dönüşmüştür.” Aynı Bahçeli 2015 Haziran ayında Elazığ da yaptığı konuşmada, “ T.C. Tayyib Erdoğan’ın kuşatması altıdadır” diyor. Daha ileri giderek, siyasi söylem ahlâkının hiçbir yerine konulamayacak “sende şeref ve mertlik işportaya düşmüş, hurdaya çıkmış.” diyebiliyor.

 

Binali Yıldırım: Mart 2017 de Sinop’ta yaptığı konuşmada; “Siz Hükümeti seçemiyorsunuz, kim Başbakan olacak karar veremiyorsunuz. Sonra de ‘abidik gubudk’ birtakım işler oluyor. Hiç aklınıza gelmeyen biri Başbakan oluyor.”  Bu söylemi ile Başbakan adeta kendisinin Başbakan oluşunu anlatıyor gibi, ama herhalde olayların pek farkında değil!

 

Böyle bir üçlünün ortak önerisiyle,16 Nisanda yapılacak Referandumda, Anayasa değişikliği halkımız tarafından kabul edilirse, ülkenin ve toplumun tüm hak ve yetkileri bir kişiye devredilmiş olacak. Bir kişi dışında, hiçbir yurttaşın İnsani, Hukuki, Sosyal, Ekonomik hakkı kalmayacak. Yani tüm yurttaşlık haklarını kaybedecek.

 

16 Nisan halk oylaması Türkiye için yol ayrımıdır. Halkımız yapacağı tercihte ya‘hayır’ diyerek Demokrasisine sahip çıkarak onu daha da geliştirip çağdaş yolda yürüyüşüne devam edecek, ya da tek adamlığa ‘evet’ diyerek karanlık, bilinmez bir yola girecek. 

 

 

Bu ülkeye iyilik yapılmak isteniyorsa bu değişikliklerden ve siyasi tanrı yaratma isteğinden vazgeçilmelidir.  Değişiklik inadı sürdürülürse, halkımıza ‘Hayırlı yolculuklar’ dilemekten başka ne diyebiliriz ki!?  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.