TARİHİN YALANLA TERCÜMESİ

 [email protected]

      Yanlış politikaların sonucu, Türkiye’nin etrafına Siyasal ve Ekonomik duvarlar örülüyor. Bu dışlanma giderayak her türlü izolâsyona ve tecride dönüşecek özellikler taşıyor.

Türkiye AB’ne girmeye çalışırken, en büyük destekçisi olduğuna güvendiği Federal Almanya Parlamentosu tarafından adeta yumruklanıyor, hedef gösteriliyor. Gerekçe olarak; ‘Osmanlı döneminde Türk’lerin Ermenilere soykırım uyguladığı’ ileri sürülüyor.                     İddiaların gerçeğini anlamak için Türk’lerin tarihine iyi bakmak, doğru okumak gerekir.                                                                                                                                  Birçok araştırmaya göre Anadolu yerleşikleri ve Türk’ler, Avrupa Ulusları arasında en karmaşık gen yapısına sahip bir topluluğu oluşturmakta, renginden fizik yapısına kadar farklılıklar göstermektedir. Nedenlerin başında; Anadolu’nun tarih boyunca istilalara, göçlere ve göç yollarına açık olmasıdır. 

İTÜ Öğretim üyesi Timuçin BİNDER araştırmalarının sonucunda, Türklüğün ırka bağlı olmayıp, Kültürel kimlik olduğunu savunmaktadır.                                                                     Ancak bu soyutlama tanım, bir Ulusu, bir sıfatı tanımlamak için yeterli olmayıp, biraz yüzeysel ve dayanaksız kalıyor. Her milletin ırksal bir dayanağı olduğu unutulmamalıdır.            Timuçin Binder araştırmalarında, Anadolu Türk’lerinin genetik olarak Orta Asya Türkî halklarından çok, Balkan ve Ortadoğu uluslarına daha yakın olduğu savını ileri sürüyor.

Amerika’lı gen araştırmacısı Nancy TOUCHETTE, Moğolistan’da 2000 yıllık mezarlarda yaptığı araştırmasında, Türk’lerin Hun DNA- Gen yapıları ile aynı yapıda olduğu sonucuna varmıştır.

Anadolu Türklerinin gen yapısı Uygurlar, Özbekler, Kazaklar ve kısmen Moğollarla uyuşmakta, bu uyuşma Anadolu’da Türkler açısından gen zenginliği sağlamaktadır. Aynı zamanda, Anadolu Demografik yapısı, insanlığın bölgeler ve kıtalararası hareketlere açık topraklar olduğu için, Gen akışında da çeşitlilik gösteren topraklar olmuştur.

Ve kimi araştırmacılara göre de, Anadolu’daki halk yapısı Homojen değil, Heterojen bir yapıdadır görüşüdür.

‘ANADOLU İnsanının gen yapısı neden bu kadar karmaşık’ diye sorulabilir:

İlk Çağ boyunca Asurlular, Hititler, Helenler, Frigler, Traklar, Medler’in yaşadığı Anadolu toprakları, Oğuz Türklerinin Asya’ya taşınmaları sonucu ırklar koalisyonuna ortak olmuşlardır. Malazgirt savaşından sonra da Türklerin Anadolu’ya göçleri daha da hız kazanmıştır.

XIV. Yüzyılda Macaristan ve Fransa’dan, IV. Yüz yılda Sicilya, Venedik ve Bavyera’dan kovulan Yahudiler kurtuluşu Osmanlı topraklarında aramışlardır.

Avrupa’dan kovma ve kaçış durmamış, XVI. Yüz yılda da sürmüş, Polonya, Portekiz, İtalya, İspanya ve Rusya’dan Osmanlı topraklarına 150.000 Yahudi göç etmiştir.

Arkası gelmeyen Anadolu’ya göçler XIX. Yüz yılda da devam etmiş, Rusya’dan ve Kafkaslardan kovulan ve kaçan Çerkez ve Gürcü grupları da yaşam haklarını Anadolu’da Türklerin yanında bulmuşlardır.  

Dünya İnsan sirkülasyonuna bu kadar açık yaşamış bir toplum, ne yazık ki; kimi bilinçli, kimi bilinçsiz olarak ‘Soykırımcı’ olarak suçlanmaktadır. Bu suçlamanın baştan aşağı siyasi olduğunu, bir ulusun varlığına yönelik olduğunu, yüz yıllık bir intikam duygusundan kaynaklandığını, soykırım iddiacısı olanlar da, iddianın lehine oy verenlerde biliyorlar.                 Şayet Türkler soykırımcı olsalardı, Bin yıldır yaşadıkları Anadolu ve Trakya topraklarında farklı ırktan, farklı inançtan bir tane insan kalır mıydı?

Şayet Türkler soykırımcı olsalardı, Avrupa’nın çoğu ülkesinde kovulan, bilimde ve ticarette başarılı olan Yahudiler, canlarını Anadolu’ya, Türklere atarlar mıydı?

Şayet Türkler soykırımcı olsalardı, Asya’dan, Rusya’dan, Kafkasya’dan kovulan, kaçırılan milletler, Anadolu’ya, Türklere sığınırlar mıydı?

Bu kadar gen karıştığı bir milletin ‘ırkçılık ve soykırım’ la suçlanması Tarihi yanlış okumaktır, tarihsel bir yanılgıdır.

Federal Almaya Parlamentosunun aldığı (Türkler Ermenilere Soykırım uyguladı) kararı baştan sona siyasi bir karardır ve Tarihin yalanla yazmaya çalışmaktır. Bu kararla Almanlar kendilerini suç ortağı aramakta, suratlarına yapışık kalan ırkçılık ve şovenizm utancını perdelemeye çalışmaktadırlar.

Bu tasarıyı hazırlayıp sunan ve savunan, kabulü doğrultusunda itirazsız evet diyen Türk kökenli Alman Milletvekillerinin bilinçaltında ne yattığı ve genel hedeflerinin ne olduğu konusu etraflıca araştırılmalıdır. Edinilecek bu bilgi Türk Dış Politikasının ve Avrupa ilişkilerinin geleceğinin şekillenmesini belirleyecektir.

Alman Parlamentosunun kararı, Almanya’da yaşayan 3-3.5 Milyon Türk kökenli kalabalığın da hiçbir Siyasal ve Sosyal etkisinin olmadığının göstergesidir.

  Tarihe yanlı ve yanlış not düşmek, yazılı tarihi tersten okumaya çalışmak, okuduğunu da yanlış ve yanlı tercüme etmek Tarihe ihanet olduğu gibi, İnsanlığa da ihanettir, düşmanlıktır

Tarih yalanla, yanlışla, düşmanlıkla ve çıkar hesaplarıyla yazılmaz. Tarihte ‘insanlık suçlusu’ olarak damgalanan ilk millet Almanlardır. Boş yere kendilerine suç ortağı aramasınlar…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.