EFENDİNİN EMİR TURLARI

[email protected]

 

            Emperyalist Sömürgecilerin hiç hoşlanmadıkları ülkeler sıralamasında Türkiye birinci basamaktadır. Sebebi, herkesin bildiği gibi, Osmanlı’nın dağılışından sonra verilen bağımsızlık ve tüm mazlum uluslara örnek olan Antiemperyalist mücadeledir. Özellikle batı bu konuda sönmeyen bir kin ve hazımsızlık içindedir.

            Tarihi kayıtların günümüze aktardığı bilgilere göre, Cumhuriyetin kuruluşundan önce Amerika’lı senatör Henry Cabot LODGE, “İstanbul Türk’lerden alınmalıdır, Türkler Asya’nın Kızılderilileridir” diyerek batı düşüncesine yol gösteriyor.                                                                Lozan’daki İngiliz delegesi George CURZON, Türk delegesi İsmet İNÖNÜ’nün direnişini kırmak için sürekli Mondros mütarekesini hatırlatmaktadır. İnönü hiç çekinme göstermeden verdiği “ Ben buraya Mondros’tan değil, Mudanya’dan geldim” cevabı ile Lord Curzon ve Lozan delegeleri karşısında dik durmasını bilmiş ve haklı direnişin somut örneğini vermiştir.

            Lozan konferansının sömürgeciler lehine yönlenmesini isteyen Lord Curzon İnönü’ye hitaben,: “Şu kanaate vardık ki;  ne önersek reddediyorsunuz; ne reddederseniz hepsini cebimize atıyoruz. Memleketiniz haraptır, imar edeceksiniz. Paraya ihtiyacınız olacak, o da bizde var. Karşıma gelip diz çöktüğünüzde, bu gün reddettiklerinizi birer birer önünüze koyacağız” der. Yetmez, “Türkiye haritadan silinecek diye üzülecek değiliz, Avrupa’dan silinmelidir” diye karşıtlığını sürdürür. Ancak gerçek bir vatansever olan İnönü, hiç esnemeden vakarla Emperyal Sömürgecilere karşı direnişini sürdürüyor ve Lozan’dan Türk heyeti zaferle çıkıyor.

            Gelelim harap olmuş, yoksul, ‘Yurtta Barış, Dünya’da barış’ diyen, ama başı dik ve onurlu 1920 Türkiye’sinden, borca, işsizliğe ve teröre boğulmuş, tüm çevresi ile kavgalı, kimilerine göre ‘Dünya Devlet’, ‘Büyük Ekonomi’(!) 2015 Türkiye’sine:

            Davetli olmamasına karşın, selâmsız sabahsız kendi kendini buyur eden Emperyal ağanın iki numarası Joseph Biden efendi aniden ülkemize teşrif buyurdular(!)

            Davetsiz efendi ilk görüşmelerini katledilen Hrant Dink ve Tahir Elçi’nin eşleri ve tutuklu gazetecilerden Can Dündar’ın ailesi ile yaptı. Görüşmeler hakkında toplumun yeterince aydınlatılıp bilgilendirildiği pek söylenemez. Bu davranış kimi çevrelerde mutlaka kuşku yaratacaktır.

            Siyasi Partilerle yapılan görüşmelerde talebin nerden geldiğini, MHP’nin neden katılmadığını bilmiyoruz. Partilerin böyle bir davete (Ziyaret değil) tepki verip vermediklerini, içerde hangi konuların hangi anlayış ve hedefler doğrultusunda konuşulduğu, tavsiye mi, talep mi, bilgi edinme mi,       yoksa dolaylı direktifler mi? Bunu öğrenmek bu ülkede yaşayan herkesin yurttaşlık hakkıdır. Umarım, gereği alâkalılarca yerine getirilecektir.

            Biden bazı şartlanmalarda bulunuyor. Biden’e göre PYD, PKK’nın uzantısı ve terör örgütü değilmiş!                                                                                                                            Görüşmeler yeniden başlatılıp, Kürt’lerin Demokratik talepleri karşılanmalıymış!

            Akademisyenlerin bildirisi ihanet gibi görülmemeliymiş!

            Çözüm süreci yeniden başlatılmalıymış!

            Her şeyden önce PKK’da, PYD’de terör örgütleridir, kimse gerçekleri saklama hakkına sahip değildir.                                                                                                                         Akademisyenlerin bildirisi haklı istekler içerirken, bazı konularda noksanlıklar taşımaktadır. Her şeyden önce Bilim Adamları olaylara tek yanlı değil, çok yanlı ve şüpheci bir anlayışla yaklaşmaları gerekirdi.

            Bu ülkede noksan olan Kürtlerin Demokratik talepleri değil, tüm toplumun İnsani, Hukuki ve Demokratik haklarıdır. Bu noksanları düzeltmek ancak toplumun birlikteliği ile başarılabilir. İşi sadece Meclise, dış egemen güçlere ve kimilerine göre etnik ayrımcılığa ve teröre havale etmek yanlıştır.

            Biden’den de başkalarının istekleri var. Kıbrıs Rum Hükümet sözcüsü, Rumların isteklerinin yerine getirilmesi için, Biden’e çağrı yaparak Türkiye’ye baskı yapmasını istiyor.

            Ve Biden T.C. Cumhurbaşkanı ve Başbakanı resmi görüşmelere başlamadan önce, HDP eş başkanı Selâhattin Demirtaş’la kahvaltıda buluşuyor. Bu davranış, Türkiye’yi yönetenlerin Uluslararası ilişkilerde ne kadar ciddiye alındıklarının tipik bir örneğidir. 

            Yetmiyor, ortaya AB temsilcisi Federica Mogherini çıkıyor. Hükümet yetkililerine, Suriyeli sığınmacılara harcanmak üzere, henüz beş kuruşu verilmemiş Üç Milyon EURO yardım parası için, “o para size cep harçlığı olarak verilmedi, Suriyelilere harcamalısınız” buyruğuyla, Diplomatik küstahlığın tavanına çıkıyor.

            Devam ediyor Hanım ağa: Dış İşleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve AB Bakanı Volkan Bozkır’a hitaben, Güneydoğudaki operasyonlar durdurulmalı, ifade özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü sağlanmalı buyuruyor.

            Bütün bu görüşmeler ve söylemler için Cumhurbaşkanından, Başbakandan, Bakanlardan veya iktidar partisi yetkililerinden pek doyurucu bir cevap ve açıklama yok. Sanki kelimeleri unutmuşlar, lal olmuşlar gibi. Bu söylenenler ve emrivakiler milletin asla okuyamayacağı bir deftere yazılmış gibi saklı kalıyor. Ama tarihin açık sayfaları bunları çoktan kayda almıştır bile…                                       Bu eleştiri ve isteklerde haklı olan yönler yok mu? Var elbette. Ama işin insanı kahreden yönü, emrivaki davranışlar ve Türkiye’nin ciddiye alınmıyor görüntüsü verilmesi.

            Türkiye egemen kimi güçler tarafından uluslar arası toplantılardan dışlanmak isteniyor. Cenevre toplantısı ve görüşmelerinden sonra durumu daha net görebileceğiz.

            Bu ülkede yaşayan ve kendilerini TC. yurttaşı sayan, Özgürlüklerinden, Vatandaşlık haklarından, insani haklarından vazgeçmiş görünen halkımıza bir serzenişim var: Türkiye’yi düşürdüğümüz durumla ne kadar övünsek azdır(!)      

             

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.