Doç. Dr. Birol ERTAN

Doç. Dr. Birol ERTAN

Devletlerde Tükenmişlik Sendromu

 (AYTUNÇ ALTINDAL ANISINA ).
 
Kişilerde görülen ruh hastalıklarının doktorlara ya da yakınlarına bulaşıp bulaşmadığı, tıp biliminin inceleme konusu olsun. Benim burada savunacağım ise vatandaşlarda görülen ruh hastalıklarının devletlere sirayet edebileceğidir.

***

Tükenmişlik Sendromu ya da tıptaki adıyla Stuff Burnout sendromu, bireylerde görülen ve iş verimini düşüren, kişiyi yorgun ve halsiz bırakan, enerji kaybına yol açan ve çeşitli hastalıklara yakalanma riskini arttıran, kişisel ilişkileri gerginleştiren, daha çok strese bağlı bir hastalıktır. Acaba, Tükenmişlik Sendromu, yalnızca kişilerde mi görülmektedir? Bu makalenin konusu, Tükenmişlik Sendromunun devletlerde ya da hükümetlerde de görülebileceği iddiasını dile getirmektir.

Sanatı ve özellikle şiiri seven, sevmekle de kalmayıp yazdığı şiirlerle şair olduğuna inandığım bir psikiyatrist dostum (A. U.), “Ruh Hastalığı Bulaşıcıdır” iddiasında bulunmuştu. Bu gözlem ya da iddia, gerçekten de ilgi çekici ve ilgi çektiği kadar da gözlemlerimizle doğrulayacağımız bir gerçeklik olarak yaşanmaya başlamıştır.

Kişilerde görülen ruh hastalığının doktorlara ya da hasta yakınlarına bulaşıp bulaşmadığı, tıp biliminin inceleme konusudur. Benim burada savunacağım iddia ise vatandaşlarda görülen ruh hastalıklarının devletlere sirayet ettiğidir.

Devletlerde Tükenmişlik Sendromu

Devlet, elbette soyut bir kavramdır. “Devlet nedir” diye sorduğunuzda size net bir yanıt verecek çok az sayıda insan vardır. Ne var ki, “devlet gücünü kim kullanır” ya da “devlet adamları (devlet insanları demek daha doğru olacak kanısındayım) kimlerdir” sorusunu sorduğunuzda alacağınız yanıtlar ise daha net olacaktır.

Bir ülkenin en üst yönetimlerinde bulunan Başbakan ya da Bakanların hastalıklarının devlete bulaşması kaçınılmazdır. Başbakan ya da Bakanlar, aldıkları kararlar ile bir devletin güçlenmesine ya da hastalanmasına neden olabilirler. Zamanında bazı imparatorluklara “hasta adam” yakıştırması yapılmasını da bu çerçevede değerlendirmek gerekir.

Bir devlette Tükenmişlik Sendromu ne anlama geliyor? Bu soruyu yanıtlarken tıp biliminden yararlanmaya gerek yoktur. Eğer bir devleti yönetenler, yönetim sürecinde o ülkenin ulusal çıkarlarını ya da ülke vatandaşlarının ortak çıkarlarını düşünmeyip kişisel çıkarlarının ya da eş-dost-yakınlarının çıkarları (nepotizm) peşinde koşuyorlarsa ya da başka ülkelerin çıkarları için kararlar alıp uyguluyorlarsa, bu ülkenin hastalanması kaçınılmazdır. Bu hastalık, ilerleyen aşamalarda Tükenmişlik Sendromuna ister istemez dönüşecek ve o ülkenin tükenmesini de beraberinde getirecektir.

Yaşadığımız günlerde Türkiye, Tükenmişlik Sendromuna yakalanmıştır. Ülke yönetiminde liyakat, yetenek, deneyim ve bilgi değil, tersine biçimde yakınlık, nepotizm, siyasal kayırmacılık, itaat etme ve dalkavukluk gibi nitelikler prim yapmaya başlamıştır. Bu durumda başta üniversitelerde olmak üzere medyada, devlet kurumlarında ve genel olarak ülkede ani bir çöküşün başlangıcı olan Tükenmişlik Sendromu yaşanmağa başlamıştır.

Ülke yönetiminde ciddi bir strateji yoksunluğu, iç hesaplaşma, çıkar kavgaları, adaletsizlik, siyasal kayırma ve tükenmişlik yaşanırken, ciddi kurumsal yapıların birer birer zayıflaması ve yozlaşan sisteme teslim olması da çöküşü hızlandıran diğer etmendir.

Peki, ne yapılmalıdır?

Bu soruya verilecek yanıtın kolay olmadığını söyleyerek işe başlayalım. Ancak, ülkede hastalık yaratan etmenleri tek tek bularak onlara çözüm aramaktansa, daha köklü bir çözüm olarak tutarlı ve akılcı devlet yönetimi anlayışına sahip “yeni” bir siyasal iktidarın (demokrasi koşullarında) yaratılması, en mantıklı çözüm olarak görülmektedir.  

Önceki ve Sonraki Yazılar