Doç. Dr. Birol ERTAN

Doç. Dr. Birol ERTAN

AYDIN TUTSAKLIĞI

 

Tarihin her döneminde bilgisiyle ve yetenekleriyle insanlığın gelişimine önayak olmuş aydınlar ve bilim insanları var olmuştur. Bazıları ilkel dönemlerde mağara duvarlarına resimler çizerek yeteneklerini ortaya koyarken, bazıları da yaptıkları keşiflerle insanlığın uygarlık mücadelesine önemli katkılarda bulunmuştur. Bu keşiflerin bazılarını hatırlamaya çalışırsak karşımıza çok renkli bir liste çıkar. Bunlar arasından ilk akla gelenler; demir başta olmak üzere madenlerin kullanılması, tekerleğin keşfi, yazının bulunması, saatin, mikroskobun ve teleskopun keşfi, elektriğin kullanılmaya başlaması, pilin keşfedilmesi, telgraf ve telefonun icadı, radyo, televizyon ve bilgisayarın keşfidir.
 
Tarihteki bilim insanları ve kaşifler, yalnızca doğa bilimleri alanında sınırlı kalmamıştır. Sosyal bilimlerde ve özellikle felsefede de karşımıza çok önemli düşünürler ve filozoflar çıkar.
 
Her dönemde ve özellikle karanlık çağlarda değişik alanlarda insanlığa ve uygarlığa hizmet etmiş düşünürler, bilim insanları ve sanatçılar olmuştur. Tarihte görmediğimiz durum ise bütün kaşiflerin, bilim insanların, filozofların güllük gülistanlık yaşamlar sürmediğidir. Değişik dönemlerde ve ülkelerde yaşamış olan kaşiflerin, filozofların ve sanatçıların çok büyük kısmı, hayatlarını ortaya koyacak kadar ciddi acılar çekmiş, bazıları açlık ve sefalet içinde yaşamını noktalamak durumunda kalmıştır.
 
Eski Yunan düşünürü Socrates’in düşünceleri nedeniyle zehirlenerek öldürülmesi ya da tasavvuf şairi Nesimi’nin derisinin yüzülerek katledilmesi gibi birçok acı durum, çok sayıda gerçek aydın, sanatçı ve bilim insanının kaderi olmuştur. Tarihte filozofların, gerçek aydınların ve bilim insanlarının iktidar yalakalığı yaptığına ise fazla tanık olmadık. Son yüzyılda özellikle Türkiye’de iktidarların sözcülüğüne soyunan, iktidar emrinde çalışarak ünlü olmaya çalışan bir sahte aydın topluluğu oluştu. İktidar yalakalığı yaptıkları sürece el üstünde tutulan bu sahte aydınlar, iktidara en ufak eleştiri getirdiklerinde kapının önüne konuldular ve bu duruma çok şaşırdılar.
 
Tarihin her döneminde iktidar yalakalığı  yapan insanlar olmuştur. Bunların en bilinenleri, klasik dalkavuklardır. İktidara yalakalığı daha ince yöntemlerle yapan ve yeteneklerini/bilgilerini iktidarı desteklemek için kullanan nice insan da başarılı olsalar bile aydın olamayıp tarihin tozlu sayfalarındaki onursuz yerlerini almışlardır. Bugün Türkiye’de iktidar yalakalığı kuyruğuna girmiş sahte(kar) aydınları gördükçe, entelektüel yaşamımız açısından tarihten ders almadığımıza bir kez daha şahit oluyoruz.
 
İnsanlık tarihinde iktidar yalakalığı yaparak insanlığa hizmet etmiş, uygarlığın gelişimine katkıda bulunmuş, kitlelere önderlik ve rehberlik etmiş bir aydına rastlayamayız. Ne var ki, inandıkları uğruna hayatı demir parmaklıklar ardında geçmiş, öldürülmüş, derisi yüzülmüş, zehirlenmiş ya da kurşuna dizilmiş nice aydın, bugün bile hepimize rehberlik etmeye devam ediyor.
 
Bir ülkede aydınlar için en büyük tutsaklık, özgürlüklerini kaybederek hapishanelere düşmek değildir. En büyük aydın tutsaklığı, iktidarlara tutsak olmaktır. İktidar yalakalığı, en ciddi iktidar tutsaklığıdır.
 
Bugün Türkiye’de meşhur olmak, daha çok para kazanmak, işlerini yoluna koymak, devlet olanaklarından yararlanmak ya da başka kişisel çıkarlar uğruna ruhlarını iktidarlara satan o kadar çok “aydın” ve “sanatçı” kılığına bürünmüş insan vardır ki, bunlara aydın demek, bu onurlu kavrama ihanet olur.
 
İktidarların politikaları ve iktidardakilerin isimleri dışında bir değerlendirme yaparak şunu söyleyebiliriz : İktidar yalakalığı yaparak “AYDIN” olunmaz, olsa olsa  “YALAKA” olunabilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar