Doç. Dr. Birol ERTAN

Doç. Dr. Birol ERTAN

ULUSLARARASI İLİŞKİLERDE KAOS ve BAĞIMLILIK TEORİLERİ - III

 

Uluslararası Strateji ve Güvenlik Araştırmaları Merkezi (USGAM) için hazırlamış olduğum “Uluslararası İlişkilerde Kaos ve Bağımlılık Teorileri” başlıklı dizi yazımın sonuncusu olan bu makalede; gerek uluslararası ilişkileri, gerekse de Türk dış politikasını çözümlemek ve ulusal/uluslararası alanda önemsiz gibi görünen birçok olayın arka planını anlayabilmek için kullanılabilecek yeni bir teoriyi tartışacağım.

Uluslararası ilişkilerde kullanmamızı önereceğim yeni yaklaşım, Kaos ve Bağımlılık teorilerinin bir arada kullanılmasıyla ortaya çıkan bir teori olarak “Kaotik Bağımlılık” teorisidir.

Uluslar ya da devletler arasındaki ilişkilerde önemsiz, anlamsız, karmaşık gibi görünen birçok olayın çözümlenmesinde ufuk açıcı olacak bu yeni teori, üç temel unsura dayanmaktadır. Bunlar;

  1. Küresel aktörler olarak hareket eden güçlü ve gelişmiş ülkeler, dış politikalarını, gelişmekte olan ve azgelişmiş ülkeleri kendilerine bağımlı tutabilmekamacıyla planlamaktadırlar. Bu durum, dış politikada Bağımlılık teorisinin hala geçerli olduğunun kanıtıdır.
  2. Uluslararası alanda önemsiz, karmaşık, anlamsız gibi görünen birçok olay, esasında çok önemli bir hedefin parçası olabilir ve olmaktadır. Rastlantı gibi görünen olayların birçoğu, perde gerisinde planlanmış ve “Kelebek Etkisi” yaratmak amacıyla kurgulanmış bir bütünün parçalarıdır. Bu anlamda, dışpolitikada olayları ve gelişmeleri küçümsemek, perde gerisinde planlanmış hedefleri ve nedenleri önemsememek, birçok olayı tesadüflere bağlamak, ister istemez teslimiyetçi bir dış politikanın izlenmesi sonucunu doğurur.
  3. ABD gibi küresel aktörler olan gelişmiş ülkelerin temel hedefi ve amacı, kendileri dışındaki dünyayı kaos içine sürükleyip bu kaosa küçük ya da büyükdokunuşlarla müdahale ederek “Kaos’tan Düzen Yaratmak”tır. Yaratılacak yeni düzen, elbette ki, küresel aktörün dünya egemenliğini pekiştirmek amacına yönelik olacaktır. Bu bakış açısıyla hareket edildiğinde, Arap Baharı diye önümüze konulan Orta Doğu kaosunu anlamak çok daha kolay olacaktır.

Kaotik Bağımlılık teorisinde kritik soru, kaosu yaratan ve yönlendiren gücün temel hedefinin ve bu hedefe ulaşmak için kullandığı  yöntemlerin belirlenmesidir.

Kaotik Bağımlılık teorisine göre, dünyadaki siyasal ve ekonomik düzeni kontrol eden küresel aktörlerin temel hedefi, kendisi dışındaki aktörlerin (gelişmekte olan ve azgelişmiş ülkeler) bağımsız hareket etmesini önlemek, gelişmesini engellemek, geriletmek ve bu yolla onları kontrol ederek kendilerine bağımlı kılmaktır. Bu yolla küresel aktör, dünyadaki egemenliğini sürdürme hedefine ulaşmaktadır.

Kaotik Bağımlılık teorisine göre, küresel aktörün dünyadaki hegemonyasını sürdürmenin yolu, kaoslar yoluyla diğer aktörlerin güçsüzleştirilmesi, etkisiz kılınması, bağımlılaştırılması ve yönetilmesidir. Bu amaca ulaşmak için kullanılan klasik yöntemler ise şunlardır :

  • Gelişmekte olan ve azgelişmiş ülkelerin bağımsız politikalar üretmesinin engellenmesi için ekonomik, siyasal, toplumsal ve kültürel anlamda küresel aktöre ve küresel aktörün yönlendirdiği kurumlara  bağımlı kılınması;
  • Gelişmekte olan ve azgelişmiş ülkelerin kötü, beceriksiz ve işbirlikçi yöneticiler eliyle yönetilmesinin sağlanması;
  • Gelişmekte olan ve azgelişmiş ülkelerin güçlü ve bağımsız politikalar üretecek yöneticiler yetiştirmesinin engellenmesi;
  • Gelişmekte olan ve azgelişmiş yarı-demokratik ülkelerde seçimlerin kontrol edilmesi, diktatörlüklerde diktatörlerin ve ailelerinin bütün hareketlerinin kontrol altında tutulması, rejimin ve bütün kurumlarının her anlamda kıskaç altına alınması;
  • Kontrol altına alınması gereken ülkenin yönetim kademelerinde kullanılmak üzere işbirlikçi ve itaatkâr, eğitimli bir genç kuşağın yetiştirilmesi, bu amaçlaçeşitli fonlardan, burslardan ve kurslardan yararlanılması,
  • Gelişmekte olan ve azgelişmiş ülkelerde devletin güçsüz kılınması, ülke borsasının ve ekonomisinin kontrol altında tutulması, özelleştirmeler yoluyla ülke ekonomisinin dışa açılarak kendine yeter duruma gelmesinin engellenmesi ve ağır bir iç ve dış borç yükü altına sokulması;
  • Gelişmekte olan ve azgelişmiş ülkelerde hükümetlerin kontrol edilebilmesi için ülkedeki hassas konularda sürekli kaos ortamı yaratılması ve bu kaosun süreklileştirilmesi, gerekirse ülkede bir terör örgütü yaratılarak terör örgütü yoluyla ülkenin sürekli kaos ortamında tutulması;
  • Gelişmekte olan ve azgelişmiş ülkelerde yönetim kademelerine genellikle azınlık etnik kimliklere mensup itaatkâr kişilerin seçtirilmesi;
  • Gelişmekte olan ve azgelişmiş ülkelerde küresel fonlar ve kuruluşlar eliyle sivil toplum kuruluşlarına ve toplum önderlerine para ve çeşitli olanaklar dağıtılarak satın alınması yoluyla güçlü bir ulusal aydın ve sivil toplum örgütleri bloğunun yaratılmasının önüne geçilmesi;
  • Gelişmekte olan ve azgelişmiş ülkelerde ulusal iç ve dış politika yapma hedefinde olan muhalefetin bölünmesi, içlerine sokulan etki ajanları yoluyla kontrol edilmesi, işlevsizleştirilmesi ve yönlendirilmesi;
  • Gelişmekte olan ve azgelişmiş ülkelerde yurdunu savunma kapasitesine sahip olmayan güçsüz bir Ordu yaratılması;
  • Gelişmekte olan ya da azgelişmiş ülkelerin sürekli bir savaş ve çatışma atmosferinde tutulması, bu amaçla ülkeler arasında düşmanlıklar ve savaşlarınçıkarılması, iyi komşuluk ilişkilerinin ortadan kaldırılması ve gerekirse bağımsız ülkelerde askeri müdahaleler ve işgal yoluyla yönetimin değiştirilmesi.

Sonuç olarak sunu söyleyebiliriz ki, küresel aktörlerin amacı, güçsüz ve bağımlı devletler yaratarak onları kontrol etmek ve sömürmektir. Bunu yapabilmek için de yukarıdaki yöntemleri klasik uygulamaktadırlar. Teknolojik gelişmeler sayesinde yeni yöntemler buldularsa da şimdilik onlardan haberimiz yoktur. Uluslararası ilişkilerdeki gerçekleri anlayabilmenin yolu, Kaotik Bağımlılık Teorisini kullanarak bu gerçeklerin farkında olmaktan geçmektedir.

Unutmayalım : Bilgi, Güç’tür.

Önceki ve Sonraki Yazılar