İKTİDARLA MUHALEFET AKRABA AMA ONLARIN İKTİDARI HİÇ DEĞİŞMİYOR

ANAP"ın genel başkanı Turgut Özal, 6 Kasım 1983 seçimlerindeki siyasi rakibi Milliyetçi Demokrasi Partisi"nin başkanı Org.Turgut Sunalp ile akrabaydılar.
Babanzadeler ailesinin köklü, kripto bir aile olduğunu belirtmiştim. Turgut Sunalp Paşa, Babanzade İsmail Paşa"nın torunu, Ragıp Bey ve Ferise Hanımın kızları Naime Suzan Hanım ile evlenmişti.
Yani birbirlerine iki güçlü siyasi rakip olan her iki siyasetçimizin soyu Babanzadeler ile kesişiyordu.
Hatta Turgut Sunalp Paşa, Turgut ve Semra Özal çiftinin kızları Zeynep Özal"ın nikah törenlerinde şahitlik bile yapmıştı.
Muhalefet ve İktidar sahipleri aynı ailendendiler. Bu iki ailenin bağlantısını ilerleyen dönemlerde detaylı bir şekilde aktaracağım.
 
İKTİDARLA MUHALEFET AKRABA AMA ONLARIN İKTİDARI HİÇ DEĞİŞMİYOR
 

 

1982 anayasası ile şekillenen Siyasi Partiler ve Siyasi Partiler Kanunu kimlerin ekmeğine yağ sürdü?

 

 
Gündemde anayasa değişikliği var. Anayasa değişikliğinden, demokrasiden, eşitlikten, partilerin kapatılmaması gereği konuşuluyor fakat Siyasi Partiler Kanunundan ve Ön seçim sisteminden hiç kimse söz etmiyor ve gündeme getirmiyor.
Siyasi partilerin aday olmak isteyen kişileri hangi yöntemle seçmenlerin önüne sunacakları 
çok önemli bir konudur. Aday belirleme yönteminin demokratik olması da, parti içi demokrasinin olmazsa olmaz bir kuralıdır. Aday belirlemenin demokratikleştirilmemesi halinde, partiler temsili demokrasinin esaslarından olan halk hakimiyetini ve vekalet sistemini ihmal etmektedirler. Peki ön seçim sistemi neden kaldırıldı ?
1961 seçimlerinden sonra İçişleri Bakanlığı tarafından bir rapor hazırlanarak, 2.10.1963 tarih ve 1560 sayılı hükümet tasarısı olarak Başbakan İsmet İnönü'nün imzası ve tezkeresi ile Siyasi Partiler Kanunu T.B.M.M"ne verilmiştir. “ Bu tasarıda, siyasî partilerin çalışmalarına ilişkin birtakım görüşler yanında, aday tesbit sorununa da değinilmiş ve bütün parti üyelerinin katılacağı bir önseçimin yararları belirtilmişti.” Millet Meclisi Tutanak Dergisi, Cilt 26 S. Sayısı 527, s. 3
13.7.1965 tarihinde yayınlanan 648 sayılı Siyasî Partiler Kanunununda ;
“ Önseçim “ kenar başlığını taşıyan 29. maddede; Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği için yapılacak seçimlerde, siyasi partilerin gösterecekleri adayların, her seçim bölgesinde, parti seçmen kütüğüne kayıtlı bulunan bütün parti üyelerinin katılacağı bir önseçimle tespit edileceği kabul edilmiştir. 
“ İl Yoklamaları” kenar başlığını taşıyan 30. maddede ise, siyasi partilerin adaylarını, kendi tüzük ve yönetmeliklerine göre tesbit edecekleri üyelerin katılacağı ve Seçim Kurullarının denetimi altında yapılacak bir önseçimle tesbit edecekleri hüküm altına alınmıştır.13.7.1965, 648 sayılı Siyasî Partiler Kanunu
 
Hürriyet & 01.11.1987

Hürriyet & 31.08.1975
1982 anayasasından önce siyasi partilerde önseçim sistemi mevcuttu. Milletvekili ve belediye başkan adayları, parti tarafından düzenlenen bir önseçim sistemi ile parti delegeleri ve seçmenleri tarafından belirleniyordu. Seçmene, milletvekili adayları üzerinde söz hakkı tanıyan diğer tercih oyu sistemi ile de seçmen, parti listesinde yer alan adayların adlarının karşısındaki boş yerlere işaretler yapmak suretiyle, partinin düzenlediği aday sırasını değiştirebilmekteydi. Bu usul seçim sistemimize, 306 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu ile girmişti.
1982 anayasası"nın Siyasi Partiler Kanunu"nun aday belirleme yöntemlerini düzenleyen 37. maddesi, partilerin milletvekili adaylarını farklı usullerle belirlemelerine, hatta bu usulleri aynı anda uygulamasına olanak vermektedir. Yani parti, aday belirlemelerinde (önseçim veya merkez) yoklaması yapılması konusunu partilerin kendi tüzüklerine bırakmaktadır. İsterlerse önseçim ile isterlerse merkez yoklaması ile adayları belirlerler.
1982 Anayasa"nın 69. maddesi, “Siyasi partilerin faaliyetleri, parti içi düzenlemeleri ve çalışmaları, demokrasi ilkelerine uygun olur” demektedir. Siyasi Partiler Kanunu"nun 93. maddesi de, parti faaliyetlerinin “eşitlik” ve “demokrasi” ilkelerine uygun olması gerektiğini vurgulamaktadır. Partiler görünürdeki kanunları, pratikte uygulamamışlardır. Bugüne dek partilerdeki hiçbir uygulama demokrasi ilkelerine uygun olmamıştır. Aksine antidemokratik bir aday belirleme sistemi hakim olmuştur.
Siyasi Partiler Kanununun onaylandığı 22/4/1983 tarihi itibariyle siyasi partiler, milletvekili ve belediye başkan adaylarını önseçim sistemi ile değil, partinin genel başkanı ve merkezi oluşturan bir grup tarafından merkez yoklaması ile belirlemişlerdir. Son genel ve yerel seçimlerinde ve ondan önceki dönemlerde İktidar partisi ve muhalefet partisi milletvekili ve Belediye başkan adaylarını 'merkez yoklaması' ile belirlediler. Milletvekili ve Belediye başkan adaylarıyla ilgili son kararı, parti içindeki üyeler ve delegeler değil, Parti Genel Merkezi söyledi. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere merkez yoklaması usulü aday tespit yöntemleri içerisinde en antidemokratik ve parti içi demokrasiye en aykırı yöntemdir.
Siyasi Partiler Kanunu aday belirlemedeki yöntem tercihini partilerin kendi tüzüklerine bırakması, milletvekili ve Belediye Başkan adaylarını, Parti genel başkanı ve bir grup zümre tarafından belirlenmesine zemin hazırlamıştır. Oligarşik bir yapıya bürünen siyasi partiler, adayları tek kutuplu bir sistemde Merkez yoklamasını yapanlar, Parti Genel Başkanı, Parti Genel Başkanı tarafından seçilen parti Genel Başkanvekili ve Parti Genel Başkanı ile Başkanvekilinin birlikte, Genel Yönetim Kurulu üyeleri arasından seçtikleri Parti Genel Sekreterlerinden meydana gelmektedir. Milletvekili ve belediye başkan adaylarını bu kurul belirlemektedir. Yani toplumumuz, parti başkanının Türkiye genelinde belirlediği milletvekili adaylarına oy vermektedir. Bu durum eşit, hak ve hürriyetten yana demokratik ilkelere aykırı bir uygulamadır. Bu sulta vatandaşlara sorulmadan görüşleri alınmadan farklı yöntemler ile milletin vekillerini kendi düzenlediği listeler ile seçmekte ve kendi seçtiği adayları seçime sokmaktadır. Sandık başına giden milletimiz tanımadığı, bilmediği adaya ideolojileri doğrultusunda oy vermektedir. Acaba bunlara milletin vekili mi demeliyiz yoksa devletin vekilleri mi?
Siyasi partilerce gösterilecek milletvekili adaylarının merkez yoklaması ile belirlenmesi antidemokratik bir uygulamadır. Türkiye'de bilakis 1982"den bu yana yasaların kurduğu aday tesbiti düzeninde, partiler tarafından adayların kim olacağı ve bunların sıraları tayin edilirken, seçmenlerin herhangi bir söz hakkı bulunmamaktadır. Seçmenler, her zaman partilerin hazırladığı bu aday listelerini olduğu gibi kabule mecbur bırakılmışlardır. Adayların tesbitinde parti üyelerine söz hakkı tanımayan ve yetkinin çok sınırlı bir yönetici kadrosu elinde toplanmasına yol açan bu durum, oligarşik bir uygulamadır. Siyasi parti adaylarının, gerek parti iç düzeni gerekse parti içi oligarşik eğilimler nedeniyle, sınırlı bir yönetici kadro tarafından tesbit edilmesi parti içi demokrasiye aykırıdır.
İktidar partisi"nin demokratik Anayasa olarak nitelendirdiği değişiklik paketinde Siyasi Partiler Kanunu"nun değişikliği ve Önseçim sistemi ile ilgili hiçbir İbare bulunmamaktadır. Pakette siyasi partilerin mali denetimlerini Anayasa mahkemesinden Sayıştaya bırakılması, partilerin kapatılmasını zorlaştıran teklifler hazırlanmış, fakat pakette parti içi demokratik bir uygulama olan Önseçim sisteminin getirilmesine dair hiçbir değişiklik teklifi bulunmamaktadır. Demokratik anayasa dedikleri yeni anayasa taslağı ile hangi demokrasiyi tarif ediyorlar acaba ?
Kendileri bile demokratik usuller ile seçilmeyen iktidar partisinin milletvekilleri, bugün bizlere demokrasi fedailiği yapıyorlar.. 
Gülelim mi ağlayalım mı halimize.. 
İktidar partisi"nin samimi olup olmadığını Siyasi partiler kanununun değişim sürecinden gözlemleyeceğiz.. Siyasi partiler kanununa ön seçim sistemini zorunlu kılan kanunları düzenlemez ise, anayasayı kökten değiştirse gene hiçbir şeyi değiştirmeyecektir.
 

MERKEZ YOKLAMASI
Merkez yoklaması yöntemi en genel anlatımı itibariyle seçimde kimlerin nereden aday gösterileceği kararının herhangi bir seçim ya da yoklama usulü ile değil sadece genel merkez yönetiminin tek taraflı ve tek yanlı iradesi ile karar verilmesi anlamına gelmektedir.
Aday olmak isteyen kişiler yüklü bağışlar yaparak adaylık başvurusunda bulunmakta, bunlar arasından kimlerin aday yapılacağına ise genel başkan karar vermektedir. Aday 
belirlenme işini genel başkan neredeyse tek başına gerçekleştirmekte, tüzüklerde belirtilen kurullar bu sürece hiçbir şekilde müdahil edilmemektedir. Zira tabanın seçme şansı olmadığı aday adaylarını seçmenin seçme şansı hiç yoktur. Seçmen adayları değil genel başkanları ve 
partileri seçmektedir. Parti tabanının, merkezle hiçbir bağı kalmamıştır. Taban farklı, merkez farklı rüyalar görmektedir. Merkez yoklaması, partiye, örgüte ve ülkemize karşı yapılmış en büyük haksızlıktır.
AK PARTİ TÜZÜĞÜ 124/3. ncü Maddesi: Merkez yoklaması usulü, tüzüğün 123. maddesine göre aday adaylıkları kabul edilenlerin, seçim çevrelerine göre aday ve liste sıralamalarının, doğrudan Merkez Karar ve Yönetim Kurulu tarafından yapılmasıdır. 
CHP TÜZÜĞÜ 58 Maddesi: Merkez yoklamasında adaylar Parti Meclisi'nce saptanır.
Sadece Ak Parti ve CHP değil, diğer partilerde tüzüklerinde merkez yoklaması ile aday göstermektedirler.
1983 seçimlerinde ve 1987 seçimlerinde Anavatan Partisinin de uyguladığı merkez yoklaması sonucu oluşan parlamentoda, kanunların tartışılması bir yana; neredeyse KHK"lerle ülkenin yönetildiğini, bu dönemde tek adam yönetiminin hâkim rol oynadığını görmekteyiz.
Parti genel başkanının tercihine karşı çıkılamamasının çeşitli sebepleri vardır. Tüm partililerin de adaylık beklentileri vardır. Merkez yoklaması ile parlamentoya giren adaylar bir sonraki 
seçimde de aynı şekilde listede kendilerine yer bulmak çabası içinde girmektedirler. Bu durumda parti milletvekilleri toplumun menfeatlerine göre değil de kendi menfeatlerinin göre hareket etmektedirler. Parti içinde bağımsız hareket edemeyen milletvekilleri, parti genel başkanına karşı bağımlı kalmakta ve parti başkanının zorunlu olarak kabul etmek zorunda kalmaktadırlar.


1982 anayasası ile Merkez yoklaması uygulaması, genel anlamda Özal tarafından uygulanılmaya konulmuştu. Özal önseçim sistemini kaldırmakla, Sabetayist hegomanya"nın siyasete hakim olmasının önünü açmıştı. Bu öyle bi kökleşmeydi ki bugünün siyasileri Özal"ın liderliğini yaptığı partinin tabanlarından geliyordu. 

ANAP"ın genel başkanı Turgut Özal, 6 Kasım 1983 seçimlerindeki siyasi rakibi Milliyetçi Demokrasi Partisi"nin başkanı Org.Turgut Sunalp ile akrabaydılar.
Babanzadeler ailesinin köklü, kripto bir aile olduğunu belirtmiştim. Turgut Sunalp Paşa, Babanzade İsmail Paşa"nın torunu, Ragıp Bey ve Ferise Hanımın kızları Naime Suzan Hanım ile evlenmişti. Yani birbirlerine iki güçlü siyasi rakip olan her iki siyasetçimizin soyu Babanzadeler ile kesişiyordu. Hatta Turgut Sunalp Paşa, Turgut ve Semra Özal çiftinin kızları Zeynep Özal"ın nikah törenlerinde şahitlik bile yapmıştı. Muhalefet ve İktidar sahipleri aynı ailendendiler. Bu iki ailenin bağlantısını ilerleyen dönemlerde detaylı bir şekilde aktaracağım.
1982 anayasasından önceki dönemlerde milletvekili ve belediye başkan adayları önseçimler ile belirleniyordu. Nitekim 1982 anayasası ile sistem değişmiş adayların belirlenmesine merkez yoklaması hakim olmuştu. Siyasi partilerce Önseçim sistemi, 26.3.1986 tarih ve 3270 sayılı Kanun"la yapılan değişiklikten sonra geniş ölçüde uygulanması terkedilmiş ve merkez yoklaması sistemi uygulanmaya konulmuştu.
Anlayacağınız seçim göstermeliktir. Önemli olan seçilmiş kavimden doğmaktır. Bugün hürriyetin ve eşitliğin kısıtlanmasına yol açan en büyük faktör, siyasi partilerin genel merkezleri ve siyasi partiler kanunudur. Anayasada bunca yıl ufak çaplı değişiklikler yapıldı, yıllarca uyum yasalarının çıkarılmasına rağmen, hala Siyasi Partiler Kanunu demokratik ilkelere uygun hale getirilememiştir.
1980 darbesinden sonra Siyasi partiler kanunundan, seçimlerde aday gösterilecek milletvekili ve belediye başkan adaylarının parti üyeleri tarafından belirlenmesini sağlayan önseçim sistemi, sistematik ve planlı olarak kaldırılmıştır. Bunun nedeni, sabetayist (İbrani) asıllı olmayanların listelere girmelerini önlemek içindir. Ön seçim sistemi, sabetayist olmayanların kilit noktalara gelmelerini ve devletin milyarlarca dolarlık rant kapısının kendi ellerinden çıkmasını, önlemek için sistematik bir şekilde kaldırılmıştır. Seçim göstermeliktir. Önemli olan seçilmiş kavimden doğmaktır.
1982"den 2009 yılına kadar hiçbir parti ve milletvekili, Siyasi partiler kanununa önseçim sisteminin getirilmesi için meclis"te kanun teklifi bile vermemiştir. En demokratik görünmeye çalışan partiler ve milletvekilleri bile bugün önseçim sisteminin getirilmesini istememektedirler.
1982 anayasası en çok sabetayist hegemonyaya yaradı. 1982 anayasası ile şekillenen siyasi partiler kanunu, böylelikle sabetayizmin siyasette ve bürokrasi"de güçlenmesine zemin hazırlanmıştır. Bu süreç bizlere, birbirleri ile iş ortağı ve akraba olan bakanlar, siyasetçiler, milletvekilleri ve bürokratlar kazandırmıştır. Siyasette, parası olan siyaset yapar mantığı yerleşmiştir. Siyaset sahnesi, hiçbir birikimi olmayan, tecrübesiz, bilgisiz, para sahibi kimselerin siyaset yaptığı bir arenaya dönüşmüştür.
Türkiye"yi uluslararası arenada Amerika"ya ve İsrail"e bağımlı hale getiren seçilmiş parlamenterleri şimdi daha iyi anlıyoruz. Seçilmişler kendi soylarından olan devletlerinin politikalarına hizmet ediyorlar. Seçilmişlerin kalbi burası için değil İsrail için atmaktadır.
Türkiye"de siyasal sistemin yozlaşmasının temelinde yatan en önemli faktör, devletin rant dağıtan bir mekanizma olarak yapılanmış olmasıdır. Yani ekonomik yapı içerisinde, pazarda, üretimde son derece etkin bir mekanizma olan devlet eğer siyasi irade tarafından yönetilecek ve yönlendirilecekse, siyaset yapan, siyasete yönelen insanlar bakımından bunun bir anlamı da rant dağıtım paylaşım sisteminde söz sahibi olmak demektir. Partililer o siyasi parti içinde herhangi bir konumu kapattıkları zaman, deyim yerindeyse akıllarına ilk gelecek şey oradan elde edecekleri inisiyatifi, rantı başkalarıyla paylaşmak istememeleridir. Devletin milyarlarca dolarlık rant kapısı, sabetayist hegemonya"nın tekelindedir. Sabetayist hegemonya"nın en büyük korkusu bu rantı kaybetme korkusudur. Önseçim sisteminin getirilmesi ile bu rant, sabetayist hegemonya"dan halkın tercih ettiği kesimlere geçecektir.
Nedir Önseçim Sistemi?
Ön seçim usulü siyasi partilerin aday tespiti yaparken kullanabilecekleri en demokratik ve geniş katılımlı usuldür. Önseçim durumunda ilgili partiden o yerde aday gösterilmek isteyenler partinin seçme yeterliliğini taşıyan üyelerince aralarında bir ön seçim yapılarak kimlerin aday gösterileceğinin tespit edilmesidir. Ön seçim sisteminde, siyasi partilerden aday olmak isteyen kişilerin alfabetik bir sıra içersinde seçmenlere sunulması ve bunlar arasından kimlerin aday olacağının seçmenlerin bu listelerde yapacakları işaretler ile tesbit edilmesi en uygun yoldur. Burada, parti seçmenleri partilerinden aday olacak adayları ve listelerini düzenlemektedirler.
Ön seçim sonucu tespit edilen aday adayları Yüksek Seçim Kurulunca parti genel başkanlığına bildirilir. 48. madde gereğince genel merkezlerin bu sonuca herhangi bir müdahale hakları yoktur. Diğer bir ifadeyle ön seçimden galip çıkan aday adayları artık partinin o seçimdeki adayı olmuşlardır. Genel merkez yönetiminin bu sonuca aykırı bir tutum izleyerek başkasını aday göstermesi mümkün değildir.
Çağımızın demokrasilerinde, vatandaşın devlet yönetimine katılmasının ancak yöneticilerin, milletvekili ve belediye başkan aday adaylarının merkez yoklaması ile değil, önseçim sistemi ile parti delegeleri, parti seçmenleri tarafından seçilmesi ve denetlenmesi ile gerçekleşebileceğidir. Bunun için atılacak ilk adım, seçilme hakkından yararlanma konusunda eşitsizlik yaratan hukuk kurallarını ve Siyasi Partiler Kanun"unu değiştirmektir.
Önümüzdeki Cumhurbaşkanı seçimlerinde halk oylaması ile yapılacak, fakat adaylar halktan değil, parlementodan gösterilecek. Parlamento"nun adayları zaten merkez yoklaması ile seçilen milletvekilleri, halkın oy verip Cumhurbaşkanını seçmesi hiçbir şeyi değiştirmeyecektir. Cumhurbaşkanı adayı halkın adayları arasından değil yine seçilmişlerden seçilecektir.
Milletvekili adayları ve belediye başkan adaylarının parti delegeleri ve üyeleri tarafından belirlendiği önseçim sisteminin getirilmesi ne İktidar partisi"nin işine gelir, ne muhalefet partisi ne de diğer partilerin..Bu uygulama sistemin intiharı olur. Önseçim sistemi gelirse artık birbirleri ile akraba olan bakanlar, milletvekilleri, bürokratlar dönemi bitecek, sabetayist hegemonya"nında sonu gelecektir.
Önseçim sisteminin getirilmesi ile yıllardır gündemden düşmeyen birikimsiz, tecrübesiz, torpilli siyasetçiler, tasfiye olacaklardır. Siyasilerin ve liderlerin en büyük korkusu da kendilerinin tasfiye olmalarıdır. Aynı tartışmalar yıllar önce CHP"de yaşanmıştı. Önseçim sistemi ile CHP"nin bütün kemik kadroları tasfiye olmuştu. Bu da önseçim sisteminin sonunu hazırladı.

Hürriyet & 25.08.1991
 
Neler Yapılmalıdır.
Adil, eşit ve demokratik yöntemler ile parti yönetici kadrolarının ve adayların belirlenmesi sürecine de, işaret eden parti içi demokrasi uygulaması olan önseçim sistemi uygulanmalı hukukun üstünlüğünü sağlanmalı ve parti içindeki oligarşik eğilimler kaldırılmalıdır.
Siyasi partileri kendi tekellerine geçiren hegemonya"nın etkisinin kırılması için, parti içi demokrasi uygulaması olan önseçim sisteminin hayata geçirilmesi şarttır. Bu anlamda parti içi demokrasiyi geliştiren ve koruyan mekanizmaların üretilmesi ve demokrasimizin geliştirilmesi için Siyasi Partiler Kanunu değiştirilmeli, Milletvekili ve belediye başkan adaylarını, parti içindeki delegeler ve üyeler tarafından belirleneceği önseçim sistemi getirilmeli ve siyasi partilerin denetlenme yolu açılmalıdır. Partileri, liderlerin veya dar kadroların hegemonyasından kurtaracak; partileri toplumun ortak siyasal kurumları durumuna getirecek düzenlemelerin bir an önce yapılması gerekmektedir.

Bugün çağımızın teknik imkanlarından faydalanılarak internet üzerinden parti içi demokrasiyi etkin kılmak için internet teknolojisi bir yol olmalı mıdır ?
İnternet üzerinden bütün üyelerin katılımının sağlanabileceği bir büyük kongre olabilir mi ? Dünyada milyarlarca doların internet üzerinden tek bir tuşla hareket ettiğini düşündüğümüzde bir partinin genel başkanını ve milletvekili aday adaylarını, seçmenlerin internet üzerinden seçmesinin ne gibi bir sakıncası olabilir ? Yeterli teknik altyapının güvenlik açısından sağlanması durumunda böyle bir seçim geniş halk kitlelerini siyasetin bizzat içine çekmekle kalmayacak, tabanın hiçbir dış etkilenme olmadan özgür “bireysel” iradesini merkez yönetime yansıtacaktır.

Milliyet & 06.03.1990
Demokratik ilkelere uygun olarak, seçim sandıklarının devreden çıkarılarak, bilgisayar ile oy kullanma seçim sistemini ilk olarak gündeme getiren, ANAP Genel Başkan yardımcısı Adnan Kahveci"ydi. Kahveci önseçim sisteminin ve seçimlerin bilgisayar üzerinden kontrol edilerek yapılmasını öngörüyordu. Kahveci"nin Kürt politikası üzerine fikirleri ve önseçim sistemine getirdiği çözüm önerileri onu şüpheli bir ölüme götürmüştü.
Partilerde önseçim yapılmasıyla, parti içi yükselmelerde ve adaylıklarda serbest yarışma ortamı doğacak; çalışkanlık, üretkenlik ve liyakat gibi unsurlar adayların belirlenmesinde ön plana çıkacaktır. Meclis, yeterli bilgi don

Önceki ve Sonraki Yazılar